Alişer, Koçgiri-Batı Dersim ilişkisi ve Ümraniye olayı (6)

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

1920'li yıllarda Anadolu'da olaylar, baskınlar birbirini takip ediyor, çatışmalar yaygınlaşıyordu.

Alişer 24 Temmuz 1920'de Refahiye-Kuruçay arasında cephane taşıyan askeri kafilenin önünü kesmiş, askerleri esir alarak cephaneye el koyuyor.

Alişer'in komutanı Şadili Aşiret Reisi Yusuf (Paşo) ise eylemden sonra Kuruçay'a giriyor ve 'bölgeyi kontrol altına aldığını' duyuruyor.

Refahiye'nin Belensör köyüne geçerek Paşo ile buluşan Alişer Ankara destekçilerini kastederek, "Refahiye ve civarındaki kongre taraftarları ayrılsın" duyurusunu yapıyor.

Bu bir yerde isyan duyurusuydu da…

Alişer ve komutasındakiler Refahiye ilçe merkezine saldırmak için köyden ayrılıyorlar.

Erzincan Mutasarrıfı saldırı haberi üzerine harekete geçiyor ama kendi kuvvetleri de yetersiz olduğundan o sırada Ümraniye'de bulunan Divriği Kaymakamı Alişan Bey'den yardım istiyor.

Bu başka türlü yapılan bir siyaset olmalı…
 

 

Alişan Bey, 26 Temmuz 1926'da Koçgiri aşiretinden yüz kişilik bir kuvvetle Refahiye'ye geliyor ve çatışmalara katılıyor.

Uzun süren bir çatışma sonucu Alişer ve Paşo kuvvetleri dağılınca, Alişer Dersim'e çekiliyor.

 
Dersim direnişe uygun bir coğrafya

Alişer, Batı Dersim (yani Çemişgezek), Hozat, Ovacık ağalarını ikna ederek bir eylem planı hazırlıyor.

Bu planın bir gereği olarak bir mektup kaleme alarak Dersim Mutasarrıfı ve Kürdistan beylerinden Kemal Sağıroğlu Halet Bey'e gönderiyor.

Mektup, "Allahın yardımıyla Hilafete bağlı kalmak üzere Kürdistan'ın muhtar idaresi 10 Ağustos 1920 tarihinde yüce makamca tasdik olunduğunda" cümlesiyle başlıyordu ki bu Sultan'ın Kürdistan'ın özerkliğini kabul ettiğini gösteriyordu.

Alişer 13 Eylül 1920'de kaleme alınan mektubun devamında Halet Bey'e 'Kürdistan'ın mutasarrıfı olmasını' teklif ediyor.

Halet Bey halife taraftarı. Mustafa Kemal ve arkadaşlarıyla da bir yakınlığı yok. Osmanlı Millet-i Mebusan'ın son döneminde Erzincan mebusu.

Ankara Büyük Millet Meclisine de katılmaması, Alişan Bey'de Kürtlere yakın olduğu düşüncesini uyandırmış olmalı ki sözü geçen teklifi yapıyor.  

Ancak bütün bunlara rağmen Halet Bey, Alişer Bey'in teklifini kabul etmiyor, mektubu Mustafa Kemal'e ulaşacak şekilde Ankara'ya gönderiyor. 

Bununla yetinmiyor, 'kendisine bu teklifi yapanlara karşı mücadele ettiğini, bu nedenle mağdur olduğunu, Ankara'dan kendisine yardım edilmesini' talep ediyor.

Ankara sadakati görüyor, Hâlet Bey ikinci dönemde Erzurum Milletvekili oluyor. Manidar.


Alişer'e af (mı?)

Bu arada Alişer'in de ilişkili olduğu olaylar Koçgiri'de sürüyor. Komutanı Paşo, Alişan ve Haydar Beyler ve başkaları ile olan ilişkileri de sürüyor.

Olayların büyüdüğünü ve önü alınamaz bir noktaya sürüklendiğini gören Alişan Bey, Alişer'in affıyla olayların durulacağı yönündeki düşüncesini Erzincan mutasarrıfına açıyor.

Uygun bulunuyor ve Alişan Bey, Alişer ile doğrudan konuşmak ve ikna etmek için Dersim'e geliyor.

 
Batı Dersim'de siyasi yoğunluk artıyor ama…

Bu arada Alişer ağırlıkla Batı Dersim'de çalışmalarını sürdürüyordu.

Ovacık ve Çemişgezek'in köylerinde Seyidan aşiretlerinden Koçan aşiret lideri Seyithan'ı, Maksudan aşiret lideri Polis Munzur'u, Pezgevran Aşiret Reisi Bıra İbrahim'i harekete katıyor.

200 kadar silahlı Dersim Kürdüyle 5 Ekim 1920'de Kemah'ın İhtik nahiyesinde askeri birliğe saldırı düzenliyor ve Koçgiri Kalkışması'nı rahatlatmak için Kemah-Kuruçay elektrik hattını kesiyor.

O sıralarda Refahiye'de çevresinde bulunan Paşo'ya talimat gönderiyor, ondan Hilafet Ordusu 'Cephe Komutanı konumuyla tez elden birkaç tabur kurmasını' istiyor.

Alişer'in önayak olduğu hareket güçleniyor. Ancak bu güçlenmenin düzeyini aşan şekilde hazırlanan raporların abartılı olması Kemah Kaymakamı'nı tedirginlikten öte korkuya sürüklüyor, denebilir ki bölgedeki bütün devlet bürokratlarında tedirginlik ve korku tavan yapıyordu.  

Abartılı istihbaratlar başka yanlışlarla birleşiyor, bu durum bölge halkının felaketini de hazırlıyordu.

Erzincan Mutasarrıfı gibi bölgeyi bilen idareciler olayların önünü almak için çaba gösteriyorlardı.

Ankara'ya durumu aktarılan Alişir 24 Kasım 1920'de af ediliyor.

1920 sonlarında ise Dersim sakin... Af edilen Alişir'in teslim olmasını bekleyen Alişan Bey bu vesileyle Dersim'de kalıyor.

 
Aile boyu kırım tecrübesi

Ümraniye olayları Mustafa Kemal'i fazlasıyla tedirgin ediyor ve gelecek için tehlikeli buluyor.

Bu olayları Rumların Doğu Karadeniz'de Pontus devleti kurma ihtimali, Osmanlı İstanbul hükümetinin Sevr Antlaşması'nı imzalaması, Yunanlıların işgali ile bir bütünlük içinde ele aldığından tablo hiç de hoş görünmüyor.

Bu arada askerden firarlar, köy soygunlar devam ediyor, Anadolu'nun iç kısımlarına gidildikçe can ve mal güvenliği sorunları da devam ediyor.

Bölgeyi iyi tanıyan Mustafa Kemal, mal ve can güvenliğini sağlamak için sonradan Merkez Ordusu olarak nitelenecek olan ordunun kurulması talimatı veriyor.

9 Aralık 1920'de kurulan yeni ordunun komutanlığına da (Sakallı) Nurettin Paşa getiriliyor.
 

Nureddin Paşa ve Gazi Mustafa Kemal Paşa.jpg
Nurettin Paşa ve Mustafa Kemal / Fotoğraf: Wikipedia

 

Nurettin Paşa, II. Meşrutiyet döneminde Dersim tenkilini yapan Müşir İbrahim Paşa'nın oğlu, 1937-38'de Dersim Katliamı'nı yapan Merkez Ordusu Kurmay Başkanı Hüsnü Abdullah Alpdoğan'ın kayınbabası idi.

Hüsnü Abdullah Alpdoğan kayınbabası Nurettin Paşa'nın komutasında 1921 Koçgiri Kırımı'nda kazandığı tecrübeleri Dersim'de kullanacaktı.


Alişer özel aftan vazgeçiyor

İki başlı yönetimden kaynaklanan idare dağınıklığı sürüyordu.

Aşiret kollarının ve asker firarilerin yaptığı talanlar, soygunların yanı sıra siyasi eylemler ve baskınlar toplumsal kargaşayı ve güvensizliği derinleştiriyordu.

Ankara Hükümeti karşıtı ayaklanmalar, Merkez Ordu'nun kuruluşu, özellikle Kuruçay Kaymakamı'nın gayrimüslim ve Alevi Kürt nüfusunu sayısal olarak tespit girişimi vb. gerginlik noktalarıyla birleşince, Alişir özel affı reddediyor, teslim olmaktan vazgeçiyor.

Batı Dersim ve Koçgiri'ye dönük faaliyetleri yoğunluk kazanıyor…

 
Ümraniye Olayı

Kürt Alevilerin de Ermeniler gibi tehcir, sürgün ve katliama uğrayacağı söylentisi halkı endişeye sürüklüyordu.

Bu söylentilerin zirve yaptığı günlerde Sivas'tan Koçgiri'ye gönderilen otuz kişilik bir jandarma müfrezesi halkı daha bir ürkütecekti. 

Halkın örgütlü kesimlerinden bir grup bu kaygıyla Zalim Çavuş'la ilişki kuruyor ve 11 Ocak 1921'de Karacaviren Nahiyesi Kapukaya köyüne kadar gelmiş olan müfrezeye saldırıyor.  

Saldırıda bir asker ölüyor, on dört asker silahlarıyla birlikte teslim alınıyor. Ama silahlarına el konulan askerler serbest bırakılıyor.

Kapukaya Olayı gerekçesiyle 18 Ocak 1921'de Sivas Valisi Binbaşı Halis komutasında Süvari Alayı'nı bölgeye sevk ediyor.

Hemen belirtelim ki bu alay kendi yetki ve görev sahasında Sıkıyönetim Kumandanı yetkisine sahipti ve Merkez Ordusu Kumandanının bölgedeki temsilcisiydi.

Ümraniye Nahiye olarak Zara'ya bağlıydı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Zara Kaymakamı 6. Alay'ı köylere göndermektense failleri yakalayıp teslim etmeleri için emir veriyor. Köylüler bunu yapamazlardı.

Bu arada Zalim Çavuş Kaymakam'a af karşılığında teslim olmak istediğine dair haber gönderiyor ama ciddiye alınmıyor.

Kış şartları nedeniyle de olsa 6. Alay'ın uzun süredir Zara 'da kalmasından halk kaygılanıyor.

6. Alay Komutanı Binbaşı Halis sık sık cebinden çıkardığı kâğıdın "emir olduğunu" söyleyerek "Sizin fermanımız benim elimde! Ermeniler gibi imha ederim!" sözleriyle halkı korkutuyor.  

Doğal olarak tehcir, sürgün, katliam şayiaları yayılıyor.

Binbaşı Halis, Zara Kaymakamı Şakir Bey ile birlikte Ümraniye'ye gidiyor. Orada da Kürtleri aşağılayan, katliam laflarını sürdürüyor.

Bu arada firarilerin bir kısmı Ümraniye'de yakalanıp tutuklanıyor. Yakalananlar Zara'ya sevk edilirken yolda kafilenin önü kesiliyor, tutuklular kurtarılıyor, kısa süreli bir çatışma oluyor ama belli ki karşılıklı ölü, yaralı olmamasına dikkat ediliyor.

Koçgiri halkının tedirginliği artıyor… 6. Alay'ın Ümraniye'ye gelişi, Binbaşı Halis'in tehditleri hayra alamet değil, halk kaygılı, korkuyor…

Binbaşı Halis'in Zara'ya dönmesini talep ediyor.

Meselenin çözülmesi için aşiret ileri gelenleri bir meclis oluşturuyor. Binbaşı Halis ve Kaymakam Şakir Bey görüşmeye davet ediliyor.

Kaymakam Şakir Bey olumlu yaklaşmasına rağmen Binbaşı Halis sert tutumundan vazgeçmiyor. Halkın temsilcilerini muhatap almıyor. Halka karşı tehditkâr ve aşağılayıcı tutumunu sürdürüyor. 

Uzlaşma olmayınca halk bu kez onun anlayabileceği dilden konuşmaya yöneliyor.

Halk, 5 Mart 1921 günü Kaymakam Şakir Bey'e ve Binbaşı Halis'e haber gönderiyor; 6. Alay'ın Ümraniye'den ayrılmasını, aksi takdirde Ümraniye'ye saldıracağını bildiriyor. Bu ciddiye alınmıyor, küçümseniyor.

Binbaşı Halis, Ümraniye Koçgiri Aşiret reisi Haydar Bey'in konağında, Kaymakam Şakir Bey ve bir kısım Dersimli misafir önünde, akşam keyif esnasında cebinden bir kâğıt çıkarıyor; "İşte sizin ferman-ı idamınız; sizi Ermenilere benzettirip ve sizi tamamıyla idam ederim. İstemezsem size bir şey olmaz" diyor ve bu bardağı taşıran son damla oluyor…

Bu tehditten son derece rahatsız olan Haydar Bey, nahiyeden ayrılarak köyü Boğazviran'a çekiliyor.

Bunu duyan Kürtler galeyana geliyor. Çelişki daha bir genelleşiyor…

Çok muhtemel Haydar Bey'den bir şekilde işaret bekleyen halk 5 Mart gecesini 6 Mart'a bağlayan gece Nahiyenin etrafını sarıyor, 6 Mart sabahı da Ümraniye'ye giriyor.

Binbaşı Halis ve Ankara yanlısı iki kişinin yanı sıra, Kürtlerden ve askerlerden bir kişi ölüyor. Kaymakam Şakir Bey ve 6. Alay'ın tüm askerleri esir alınıyor. Kontrolsüz gruplar var dolayısıyla yağma ve tahripkâr davranışlar da oluyor.

Koçgiri Tahkik Raporu Taslağında ve resmî belgelerde, Ümraniye baskınında askerin çatışmada cephanesinin bittiği, çok sayıda yaralı yanı sıra, Alay emir subayı Teğmen Rasim, Alay kâtibi Rahmi, Teğmen Mahmut ve Nedim, 1. Bölük komutanı Ömer Lütfü, 2 Bölük Komutanı Takım Komutanı Asteğmen Necati, Zara Kaymakamı Şakir ve doksan Er'in esir alındığı, 2 makinalı tüfek,235 tüfek, 135 hayvan ve çok sayıda askeri mühimmatın gasp edildiği yazıyor.

Ayrıca Koçgiri Aşireti'nden Haydar Bey'in kuvvetle muhtemel çatışmayı tepeden idare ettiği de yazıyor…

 
Tahkik raporları ve gerçek

Ancak Koçgiri Tahkik Heyeti Raporu Taslağı'nda Ümraniye Baskını'na yol açan gelişmeler, baskının öncesi ve nedenlerine ilişkin bilgiler yetersiz kalıyor.

Koçgiri Tahkik Heyeti Raporu Taslağı ve diğer resmi yazışmalarda değinilmeyen ayrıntılar, TBMM Gizli Celselerinde Erzincan Mebusu Emin Bey ve eski Erzincan müftüsü Osman Fevzi Efendi'nin konuşmalarında ortaya çıkıyor.

Onların tanık olarak aktardığı bilgilerle hadisenin ciddiyetini kavrayan TBMM, Tahkik Komisyonu oluşturmaya karar veriyor.

Ümraniye Baskını, yönetimin halkta yarattığı tedirdinliğin, endişenin, onur kırıcılığın yarattığı birikimin patlamaya dönüşmesi olduğu anlaşılıyor.

Baskıncıların tümünün Koçgiri Kürt Alevi aşireti mensupları olmasının sonuçları da olacaktı… 

 

 

Devam edecek...

 

 

1. Mustafa Balcıoğlu, İki İsyan Bir Paşa, Ebabil Yayınevi,2007-İstanbul
2. Nuri Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim, Dilan Yayınevi, 1992, Diyarbakır
3. Koçgiri Tahkik Heyeti Rapor Taslağı
4. İstiklal Harbinde Ayaklanmalar 1919-1921, TBMM Arşivi, Genelkurmay, 1974, Ankara
5. TBMM Gizli Oturum Zabıtları, Cilt 2. 1921, Ankara
6. Mahmut Akyürekli, Koçgiri Kırımı, 1920-1921, Tarih Kulübü Yayınları,2016, İstanbul

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU