Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra FETÖ üyeliği iddiasıyla tutuklanan 546 hakim ve savcının başvurusunda hükümetten savunma istedi. Yüksek Mahkeme Türkiye'ye “usuli güvenceler sağlandı mı, makul şüphe var mı, kararlar gerekçeli mi, tutukluluk süresi makul mü?” sorularını yöneltti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 19 Mayıs 2019 tarihinde Türkiye hükümetine yaptığı tebligatta davaya konu olaylar şöyle anlatıldı:
“15 Temmuz 2016 gecesi, Türk Silahlı Kuvvetlerine mensup kişiler tarafından Türkiye’de demokratik olarak seçilmiş hükümeti, Cumhurbaşkanını ve Millet Meclisini askeri darbe ile devirme girişimi sırasında birkaç stratejik bina bombalandı, bir grup asker televizyon istasyonlarına saldırdı, göstericilere ateş açıldığı, bu şiddet gecesinde 250'den fazla kişi öldü, 2 bin 500'den fazla kişi yaralandı. Darbe teşebbüsünün ardından ulusal makamlar ABD’nin Pennsylvania eyaletinde yaşayan Türk vatandaşı Fethullah Güven’i suçladı. Savcılar FETÖ/PDY (Gülenist, terörist organizasyon) örgütüyle ilgili cezai soruşturma başlattı. 16 Temmuz 2016'da Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) Hakim ve Savcılar Kanunu’nu 77/1 maddeye istinaden 546 başvuranın da dahil olduğu 2 bin 735 hakimi 3 ay süreyle görevden aldı.”
Tebligatta FETÖ örgütüyle ilgili soruşturmanın darbe girişimi öncesinde başlatıldığı hatırlatılarak, hükümetin 21 Temmuz’dan başlayarak 3 aylık sürelerle olağanüstü hal (OHAL) ilan ettiği, kesintisiz uygulanan OHAL’in 18 Temmuz 2018 tarihinde kaldırıldığı kaydedildi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
By-Lock kullanıcısı oldukları belirlenen 546 hakim ve savcının aynı Sulh Ceza Hakimi tarafından tutuklanıp, her defasında tutukluluk hallerinin devamına karar verildiği, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yaptıkları bireysel başvuruların reddedilmesiyle birlikte AİHM’e başvurunun gerçekleştiği anlatıldı. Tebligatta başvurucuların gözaltına alınma usullerinin ulusal yasalara aykırı olduğu, haklarındaki suçlamalarla ilgili yeterli kanıtların bulunmadığı, tutukluluk süresinin usule aykırı şekilde uzatıldığı iddialarında bulundukları hatırlatıldı.
AİHM’den Türkiye’ye 5 soru
AİHM, süren yargılamayla ilgili Türk hükümetine şu soruları yöneltti:
1-Başvuranların tutuklu yargılanmalarına ilişkin tutuklama kararları, özellikle iç hukukta yargıçlara verilen usule ilişkin garantiler konusunda "yasal kanallara göre" gerçekleşti mi?
2-Başvuranların suç işlediklerinden "şüphelenmek için makul gerekçeler" temelinde gözaltına alındıkları kabul edilebilir mi?
3-Bir yandan, iddia edilen suçun "güçlü şüphelerin varlığını gösteren somut kanıtlar" gerektiren CMK’nın 100. Maddesi, öte yandan, AYM’ye başvuranların tutukluluk kararından sonra keşfedilecek delillere ilişkin makul bir şüphenin varlığına dayandırılması gerekirken; başvuranların tutuklu yargılanmalarına karar veren ve itirazları inceleyen hakimlerin, özgürlükten yoksun bırakmaya dair uygun ve yeterli gerekçeleri sağlama yükümlülüğünü yerine getirdiği düşünülebilir mi?
4-Başvuranların yargılama öncesi tutukluluk sürelerinin uzunluğu, Sözleşme'nin 5. maddesinin 3. fıkrası anlamındaki “makul bir süre” içerisinde karar verme koşuluyla uyumlu mudur?
5-AİHS'nin 1,2,3,4,5. Maddelerinin gerektirdiği gibi, başvuru sahiplerinin, AİHS'ye aykırı olduğunu düşündüğü tutuklamaları için tazminat alma konusunda etkili ve yasal olarak uygulanabilir bir hakkı var mı?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin hemen sonrasında gözaltına alınıp tutuklanan 546 yargıç ve savcının dava başvurularını tek dosya haline getirip, Türk hükümetinden savunma istedi.
AİHM’e başvuru 2016 yılında yapıldı
Kısaca ”Selçuk Altun ve diğerleri davası” olarak adlandırılan dosya AİHM’e 2016 yılında taşındı. Davacı 546 isim, 16 Temmuz ve 10 Ağustos 2016 tarihlerinde HSK tarafından meslekten ihraç edilen ve daha sonra açılan soruşturmalar kapsamında gözaltına alınıp tutuklanan yargıç ve savcılardan oluşuyor.
Başvurucular gözaltı ve tutuklama işlemlerinin yasalara aykırı olarak gerçekleştiğini, tutukluluk süresinin yine güçlü delillere dayanmayan keyfi kararlara dayandığını öne sürüp hak ihlali tespiti ve tazminat talebinde bulunmuştu.
Independent Türkçe