Güçlendirilmiş parlamenter sistem

Altan Tan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Aykut Ünlüpınar/AA

Mustafa Kemal ve İsmet İnönü dönemlerindeki tek parti diktatörlüğünü ayrı tutarsak, Türkiye Turgut Özal'dan beri başkanlık sistemi'ni tartışıyor.

15 Temmuz 2016 darbesinden sonra yıllardır tartışılan başkanlık sistemi, tamamen farklı bir siyasi iklimde yapılan 2018 seçimleri ile nihayet gerçekleşti ve tam anlamıyla tahtına kuruldu.

O günden bugüne bu sefer de başkanlık sisteminin mahzurlarını ve yanlışlarını tartışıyoruz.

Anlayacağınız ne yaparsak yapalım bu ülkede tartışma ve kavga bitmiyor. İktidarların ak dediğine muhalefet kara, muhalefetin ak dediğine ise iktidar kara diyor ve bizim kara bahtımız bir türlü değişmiyor.

Dünya kurulalı beri insanlık tam olarak üzerinde uzlaşma sağlana bilinmiş bir yönetim şekline ulaşamadı.

Ancak aklı başında hemen herkes 'yasama', 'yürütme' ve 'yargı'nın ayrı olması gerektiğinde hemfikir. Bu sefer de bu üçlü arasındaki ilişkinin nasıl olması gerektiği ile ilgili tartışmalar sürüyor ve bir türlü fikir birliği sağlanamıyor.

Demokratik çok partili demokratik sistemlerde öne çıkan başlıca 3 yönetim şekli var:

1. Başkanlık sistemi
2. Yarı başkanlık sistemi
3. Parlamenter sistem

Türkiye, 1960 darbesinden sonra sözde kuvvetler ayrılığının olduğu parlamenter sistem ile yönetildi.

'Sözde' dememin sebebi şu; her ne kadar bu dönemde görünürde çok partili demokratik seçimler yapılıyor olsa da; yasama ve yargı üzerinde her daim katı bir Ulusalcı-Kemalist askeri vesayet oldu ve Özal'a kadar cumhurbaşkanları (1960-1990) hep askerlerden seçildi.

Askerlerin (Milli Güvenlik Kurulu) uygun görmediği hiçbir kanun ve karar TBMM'den ve yargıdan geçmedi/geçemedi.

Bütün dertlere derman olacağı söylenen 'başkanlık sistemi' de vadedilen neticeyi vermedi. 

Aslında hangi sistemin Türkiye şartlarına daha uygun olduğu tarafların umurunda değil.

Halkın ezici çoğunluğu neyin ne olduğunu, bu sistemlerin doğru ve yanlışlarını bilmiyor.

Futbol takımı tutarcasına Tayyip Erdoğan'ı destekleyenler 'başkanlık sistemini', karşı olanlar da 'parlamenter sistemi' savunuyor.

Halbuki bu konuda en önemli nokta kuvvetler ayrılığı.

Tartışılması gereken; 'yasama', 'yürütme' ve 'yargı'nın nasıl şekilleneceği ve özellikle de yargı bağımsızlığının nasıl sağlanacağı. En önemlisi de şeffaflık ve denetim.

Kısaca ister 'başkanlık', ister 'yarı başkanlık', ister 'parlamenter sistem' olsun asıl olan 'yetki' ve 'sorumluluklar'.

ABD, başkanlıkla yönetiliyor ama ABD başkanlarının tek başlarına bir büyükelçi atama yetkileri bile yok. 

2018'e kadar uygulanan parlamenter sistemin yığınla eksik ve yanlışlığı da ortada.

Onun içindir ki parlamenter sistemin eksik ve yanlışlarını başkanlık sistemine karşı olanlar da savunamadığından; muhalif partilerce 'güçlendirilmiş parlamenter sistem' modeli ortaya atıldı.

Ancak yıllardır hemen her gün başkanlık sistemine karşı olduklarını haykıran muhalefet partileri, henüz bu her derde derman olacağı söylenen 'güçlendirilmiş parlamenter sistem' ile ilgili bir çerçeve ortaya koyabilmiş değiller.

'Güçlendirilmiş parlamenter sistem' herkesin ağzında; ancak hiç kimse tam olarak ne olduğunu bilmiyor.

En nihayet İYİ Parti birkaç gün önce bu konuda somut bir öneri hazırladığını, CHP ise en geç bir ay içinde taslaklarının hazır olacağını açıkladı.

Ne kadar geç kalmış olurlarsa olsunlar yine de olumlu bir gelişme.

İnşallah en kısa bir zamanda ete kemiğe bürünmüş bir şekilde 'güçlendirilmiş parlamenter sistem', 'canlı-kanlı' olarak önümüze gelir de hiç olmazsa biz de detaylı bir şekilde inceleyerek fikir beyan etme imkanına kavuşuruz.

Ve yine İnşallah muhalefet partileri ekonomiden, dış politikaya, sağlıktan eğitime, tarım ve hayvancılıktan Kürt sorununa kadar tüm konularda somut çözüm önerileri hazırlayarak önümüze koyar da bu 'kayıkçı kavgası' sona erer. 

'Güçlendirilmiş parlamenter sistem' programını sabırsızlıkla bekliyoruz.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU