Başkan Barack Obama ve ben 20 Ocak 2017'de görevden ayrıldığımızdan beri, ABD'nin dünyadaki güvenirliği ve nüfuzu neredeyse her ölçüde azaldı. Başkan Donald Trump, ABD'nin müttefiklerini ve ortaklarını küçümsedi, zayıflattı ve bazı durumlarda onlara sırt çevirdi. Kendi istihbarat çalışanlarımıza, diplomatlarımıza ve askerlerimize saldırdı. Düşmanlarımızı cesaretlendirdi ve pratikte hiçbir somut varlık ortaya koymadan Kuzey Kore'den İran'a, Suriye'den Afganistan ve Venezuela'ya ulusal güvenlik sorunlarıyla uğraşırken gücümüzü boşa harcadı. ABD'nin hem dost hem de düşmanlarına karşı, Amerikan orta sınıfını yaralayan düşüncesiz ticaret savaşlarını başlattı. Özellikle bu ülkeye özgü yeni tehditleri karşılayacak kolektif aksiyon seferberliği noktasında ihtiyaç duyulan Amerikan liderliğinden kaçındı. Daha da ötesi, ulusumuza güç veren ve bizi bir halk olarak birleştiren demokratik değerlere yüz çevirdi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bu arada, ABD'nin karşı karşıya olduğu (iklim değişikliği ve kitlesel göçten teknolojik yıkım ve bulaşıcı hastalıklara) küresel zorluklar daha da karmaşık ve acil bir hal alırken, otoriterliğin, milliyetçiliğin ve dar görüşlülüğün hızla yükselişi bu zorluklara kolektif biçimde karşı koyma yeteneğimizi zayıflattı. Hiperpartizanlıkla felç olmuş, yolsuzlukla topallayan, aşırı eşitsizliğin altında ezilen demokrasiler halklarına fayda sağlamakta daha da zor zamanlardan geçiyor. Demokratik kurumlara güven azaldı. Ötekine duyulan korku arttı. ABD'nin büyük dikkatle inşa ettiği uluslararası sistem de altüst oluyor. Trump ve dünya genelinde demagoglar, kendi kişisel ve siyasi kazançları uğruna bu güçleri kabulleniyor.
Bir sonraki ABD başkanının dünyaya 2021 Ocak ayındaki haliyle hitap etmesi gerekecek ve parçaları toplamak çok büyük bir görev olacak. Başkan itibarımızı kurtarmak, liderliğimize duyulan güveni yeniden inşa etmek ve yeni zorluklarla hızla başa çıkabilmesi için ülkemizi ve müttefiklerimizi seferber etmek zorunda kalacak. Kaybedecek zaman olmayacak.
Başkan olarak ABD demokrasisini ve ittifaklarını yenilemek, ABD'nin ekonomik geleceğini korumak ve Amerika'nın bir kez daha dünyaya liderlik etmesini sağlamak için acil adımlar atacağım. Korkuya mahal yok. Şimdi, bizi iki dünya savaşında zafere götüren ve Demir Perde'yi deviren güç ve cesareti işletme zamanı.
Demokrasi ve liberalizmin faşizm ve otokrasiye karşı zaferi özgür dünyayı yarattı. Ancak bu mücadele sadece geçmişimizi tanımlamakla kalmıyor. Geleceğimizi de tanımlayacak.
Demokrasinin yurtiçinde yenilenmesi
Her şeyden önce, dünya genelinde bizim yanımızda duran demokrasiler koalisyonunu güçlendirirken kendi demokrasimizi onarmalı ve yeniden canlandırmalıyız. ABD'nin dünyada ilerleme yönünde bir güç olması ve kolektif eylemi seferber etme yeteneği yurtiçinde başlıyor. Bu nedenle, eğitim sistemimizi bir çocuğun hayattaki fırsatlarının posta kodu veya ırkıyla belirlenmeyeceği şekilde yeniden yapılandıracağım, haksız eşitsizlikleri ortadan kaldırmak ve toplu tutuklama salgınını sonlandırmak için ceza yargısı sisteminde reform yapacağım, herkesin sesinin duyulabilmesi için Oy Hakkı Yasası’nı geri getireceğim ve yönetimimize şeffaflıkla hesap verilebilirliği yeniden kazandıracağım.
Ancak demokrasi Amerikan toplumunun temeli olmaktan ibaret değil. Demokrasi aynı zamanda gücümüzün de kaynağı. Bizi dünyada güvende tutmak için liderliğimizi güçlendirip kuvvetlendiriyor. Ekonomik refahımızı yönlendiren becerimizin motoru demokrasidir. Demokrasi, kim olduğumuzun, dünyayı nasıl gördüğümüzün ve dünyanın bizi nasıl gördüğünün kalbidir. Zaman içinde kendimizi düzeltmemize ve ideallerimize ulaşmak için çabalamamıza imkan tanır.
Bir ulus olarak, ABD'nin yeniden liderlik etmeye hazır olduğunu sadece gücümüzün emsaliyle değil, aynı zamanda emsalimizin gücüyle de dünyaya kanıtlamalıyız. Bu amaçla, başkan olarak temel değerlerimizi yenileyecek kati adımlar atacağım. Trump yönetiminin ebeveynleri sınırımızda çocuklarından ayıran acımasız ve anlamsız politikalarını derhal iptal edeceğim; Trump'ın zararlı iltica politikalarını sonlandıracağım; seyahat yasağını kaldıracağım; Geçici Koruma Durumunun savunmasız topluluklar için gözden geçirilmesini emredeceğim, yıllık mülteci kabul sayımızı 125 bin olarak belirleyip sorumluluklarımız ve değerlerimizle uygun biçimde zaman içinde artırmaya çalışacağım. İşkence yasağını tekrar teyit edecek ve Obama-Biden yönetiminde sivil kayıpları azaltmak için getirilen ilkeler dahil ABD askeri operasyonlarında daha büyük bir şeffaflığı yeniden tesis edeceğim. Kadın ve kız çocuklarının dünya genelinde durumlarının iyileştirilmesine yönelik odağı yönetim çapında yeniden kazandıracağım. Beyaz Saray'ın basın özgürlüğüne saygıdan kutsal oy hakkının korunması ve güvene alınmasına ve yargı bağımsızlığının idamesine kadar demokratik değerlerimizin temel dayanak ve kurumlarının baş saldırganı değil bir kez daha büyük savunucusu olmasını sağlayacağım. Bu değişiklikler sadece bir başlangıç, demokratik değerleri evimizde yaşama taahhüdümüzün ilk günkü teminatı.
Trump'ın yaptığı gibi, belirli toplulukları hedefe koymadan, yasal süreci ihlal etmeden veya aileleri parçalamadan ABD yasalarını uygulayacağım. Göçmenlerin haysiyetini sağlarken ve sığınma talebi yönündeki yasal haklarını korurken sınırlarımızı güvence altına alacağım. Bu politikaları ayrıntılı biçimde özetleyen ve göçmenleri güneybatı sınırımıza çeken temel nedenlere ABD'nin nasıl odaklanacağını açıklayan planlar yayımladım. Başkan Yardımcısı olarak El Salvador, Guatemala ve Honduras liderlerinin yolsuzluk, şiddet ve yaygın yoksullukla mücadele etme yönünde verdiği taahhütleri desteklemek için 750 milyon dolarlık (yaklaşık 6 milyar 300 milyon TL) yardım programına iki partili destek sağladım. El Salvador gibi ülkelerde güvenlik gelişti ve göç akışları azalmaya başladı. Başkan olarak, ülkelerin kendi kaynaklarıyla katkıda bulunmasını ve önemli, somut, doğrulanabilir reformlar gerçekleştirmesini gerektiren 4 yıllık, 4 milyar dolarlık (yaklaşık 33 milyar 600 milyon TL) kapsamlı bir bölgesel stratejiyle bu girişimi geliştireceğim.
Aynı zamanda dar, özel veya yabancı gündemlere hizmet eden ve demokrasimizi baltalayan kendi yararını gözetme, çıkar çatışmaları, kara para ve rüşvet yolsuzluğunun üstesinden gelmek için adımlar atacağım. Bu, şahsi dolarları federal seçimlerde tamamen ortadan kaldıracak bir anayasa değişikliği yolunda mücadeleyle başlıyor. Ek olarak ABD’nin federal, eyalet veya yerel seçimlerine nüfuz etmeye çalışan yabancı vatandaşlar veya hükümetlere yönelik yasakları güçlendiren bir kanun teklif edeceğim, bu ve diğer yolsuzlukla mücadele yasalarına güçlü ve bütüncül uyumu temin için bağımsız yeni bir ajans (Federal Etik Komisyonu) kuracağım. Seçim kampanyası finans sistemimizdeki eksik şeffaflık, geniş çaplı yabancı kara para aklamayla birleştiğinde önemli bir kırılganlık yaratıyor. Demokrasimizi yozlaştıran yasal boşlukları kapatmamız gerekiyor.
ABD'nin demokratik temelini güçlendirme ve başkalarına da aksiyona geçmek için ilham verme yönünde bu temel adımları attıktan sonra, dünyadaki demokratik lider dostlarımı demokrasinin güçlendirilmesini küresel gündeme yeniden getirmeye davet edeceğim. Bugün demokrasi, 1930'lardan bu yana görülen en büyük baskıya maruz kalıyor. Freedom House, 1985'ten 2005'e kadar sürekli olarak "özgür" olarak derecelendirilen 41 ülkeden 22'sinin özgürlükte son 5 yıldır net düşüş kaydettiğini açıkladı. (Independent Türkçe editör notu: https://freedomhouse.org/report/freedom-world/2019/democracy-retreat)
Hong Kong'dan Sudan'a, Şili'den Lübnan'a vatandaşlar bir kez daha dürüst yönetim için ortak özlemi ve evrensel yolsuzluğa duyulan nefreti bize hatırlatıyor. Sinsi bir salgın olan yolsuzluk, baskıyı körüklüyor, insan onurunu yıpratıyor ve demokrasileri dünya çapında bölmek ve zayıflatmak için güçlü bir araçla otoriter liderleri donatıyor. Yine de dünya demokrasileri ülkeyi birleştiren değerlerden yana durması (özgür dünyaya gerçekten liderlik etmesi) için ABD'ye baktığı zaman, demokratları küçümseyerek otokratların dilinden konuşan Trump diğer takımda görülüyor. Modern Amerikan tarihinin en yolsuz yönetimine başkanlık ederek, hırsızlara her yerde geçit verdi.
Görevdeki ilk yılımda ABD, özgür dünya uluslarının ruhunu ve ortak amacını yenilemek için küresel Demokrasi Zirvesi düzenleyecek ve zirveye ev sahipliği yapacak. Zirve, demokratik kurumlarımızı güçlendirmek, yoldan sapan uluslarla dürüstçe yüzleşmek ve ortak bir gündem yaratmak için dünya demokrasilerini bir araya getirecek. ABD, Obama-Biden yönetimi döneminde Nükleer Güvenlik Zirvesi’yle kurulan başarılı modeli temel alarak üç alanda yeni ülke taahhütlerini canlandırmak suretiyle sonuçlara öncelik verecektir: yolsuzlukla mücadele, otoriterliğe karşı savunma ve insan haklarını kendi devletlerinde ve yurtdışında geliştirme. ABD'nin zirve taahhüdü olarak, yolsuzlukla mücadeleyi temel bir ulusal güvenlik çıkarı ve demokratik sorumluluk olarak belirleyen bir başkanlık politika yönergesi çıkaracağım. Küresel finansal sisteme şeffaflık getirecek, yasadışı vergi cennetlerinin peşine düşecek, çalıntı varlıklara el koyacak ve halkından para çalan liderlerin anonim paravan şirketlerin arkasına saklanmasını zorlaştıracak uluslararası çabalara liderlik edeceğim.
Demokrasi Zirvesi, demokrasinin savunmasında ön saflarda yer alan dünyanın dört bir yanındaki sivil toplum örgütlerini de içerecek. Zirve üyeleri, demokratik toplumların ve ifade özgürlüğünün korunmasındaki kendi sorumluluklarıyla baskın çıkarı tanıması gereken teknoloji şirketleri ve sosyal medya devleri dahil özel sektöre bir eylem çağırısında bulunacak. İfade özgürlüğü, teknoloji ve sosyal medya şirketlerine kötü niyetli yalanların yayılmasını kolaylaştırma izni tanıyamaz. Bu şirketler, kendi araç ve platformlarının gözetim devletini güçlendirmemesini, mahremiyeti ihlal etmemesini, Çin'de ve başka yerlerde baskıyı kolaylaştırmamasını, nefreti ve yanlış bilgi yaymamasını, insanları şiddete teşvik etmemesini veya başka kötüye kullanımlara açık kalmamasını sağlamak için harekete geçmelidir.
Orta sınıfa yönelik bir dış politika
İkinci olarak, yönetimim Amerikalıları küresel ekonomide başarılı olacak biçimde orta sınıfa yönelik bir dış politikayla donatacak. Çin veya bir başkasına karşı geleceğe dair rekabeti kazanmak için ABD yenilikçi yanını keskinleştirmeli, yolsuz ekonomik uygulamalara karşı koymak ve eşitsizliği azaltmak amacıyla dünya genelindeki demokrasilerin ekonomik gücünü birleştirmelidir.
Ekonomik güvenlik, ulusal güvenliktir. Ticaret politikamız, en büyük varlığımız olan orta sınıfımızı güçlendirerek yurtiçinde başlamalı ve ırk, cinsiyet, posta kodu, din, cinsel yönelim veya engel olmaksızın herkesin ülkenin başarısını paylaşabilmesini sağlamalıdır. Bu, altyapımıza (geniş bant, otoyollar, demiryolu, enerji şebekesi, akıllı şehirler) ve eğitime muazzam yatırımlar gerektirecek. Her öğrenciye iyi bir 21. yüzyıl işi edinmek için gerekli becerileri vermeliyiz; her bir Amerikalının kaliteli, karşılanabilir sağlık hizmetine erişiminin olmasını sağlamalıyız, asgari ücreti saatlik 15 dolara (yaklaşık 127 TL) yükseltmeliyiz; ABD'de sendika işleri dahil 10 milyon yeni iş yaratmak için temiz ekonomi devrimine liderlik etmeliyiz.
ABD'nin inovasyondaki atılıma liderlik etmesi için araştırma ve geliştirmeye yatırımı başkanlığımın temel taşlarından biri haline getireceğim. Temiz enerji, kuantum hesaplama, yapay zeka, 5G, yüksek hızlı demiryolu veya bildiğimiz şekliyle kanseri sona erdirme yarışı söz konusu olduğunda Çin'in veya bir başkasının gerisinde kalmamız için hiçbir neden yok. Dünyanın en büyük araştırma üniversitelerine sahibiz. Güçlü bir hukukun üstünlüğü geleneğine sahibiz. Ve en önemlisi, ülkemizi asla hayal kırıklığına uğratmayan olağanüstü bir işçi ve yenilikçi nüfusumuz var.
Orta sınıfa yönelik dış politika, uluslararası ekonomi kurallarının ABD'nin aleyhine düzenlenmemesini de temin edecek. Çünkü Amerikan işletmeleri adil bir sahada oynadığında kazanır. Adil ticarete inanıyorum. Dünya nüfusunun yüzde 95'inden fazlası sınırlarımızın ötesinde yaşıyor, bu pazarlardan yararlanmak istiyoruz. ABD'de en iyiyi inşa edebilmemiz ve dünyaya en iyiyi satabilmemiz gerekiyor. Bu, Amerikalıları cezalandıran ticaret engellerini kaldırmak ve korumacılığa doğru küresel bir kaymaya direnmek anlamı taşıyor. Bir asır önce, I. Dünya Savaşı sonrası yaşanan buydu ve Büyük Buhran'ı (Independent Türkçe editör notu: 1929’da ABD’de başlayan ve 1930'lu yıllar boyunca dünyayı etkileyen ekonomik kriz) şiddetlendirerek II. Dünya Savaşı’na giden yola yardımcı oldu.
Yapılması yanlış olan şey, kafamızı kuma gömerek “Artık ticaret anlaşmaları yok” demek. Ülkeler ABD olsa da olmasa da ticaret yapacak. Soru şu, ticareti yöneten kuralları kim yazıyor? İşçilerin, çevrenin, şeffaflığın ve orta sınıfın ücretinin korunmasını kim sağlayacak? Bu çabaya Çin değil ABD öncülük etmelidir.
Başkan olarak, Amerikalılara yatırım yapana ve onları küresel ekonomide başarılı olacak şekilde donatana kadar yeni ticaret anlaşmaları yapmayacağım. İşçi ve çevreci liderler masada anlamlı bir şekilde bulunmadan ve ortaklarımızı imzaladıkları anlaşmalarda tutmak için güçlü yaptırım hükümleri eklemeden yeni anlaşmalar yapmayacağım.
Çin özel bir zorluğu temsil ediyor. Liderleriyle uzun saatler geçirdim ve neyle karşı karşıya olduğumuzu anlıyorum. Çin, küresel erişimini genişleterek, kendi siyasi modelini teşvik ederek ve geleceğin teknolojilerine yatırım yaparak uzun süreli bir oyun oynuyor. Bu arada Trump, zarar verici ve düşüncesiz tarifeler dayatmak maksadıyla Kanada'dan Avrupa'ya ABD'nin en yakın müttefiklerinden yapılan ithalatı ulusal güvenlik tehdidi olarak belirledi. Trump, bizi ortaklarımızın ekonomik nüfuzundan uzaklaştırarak, ülkemizin gerçek ekonomik tehditle başa çıkma kapasitesini ayağından vurdu.
ABD'nin Çin'e karşı sertleşmesi gerekiyor. Çin kendi istediğini yaptığı takdirde, ABD’nin ve Amerikan şirketlerinin teknolojilerini ve fikri mülkiyetlerini çalmaya devam edecektir. Ayrıca, kendi devlet işletmelerine haksız avantaj sağlamak ve geleceğin teknolojileriyle endüstrilerine hükmetme konusunda destek çıkmak için sübvansiyonlar kullanmaya da devam edecek.
Bu zorluğu aşmanın en etkili yolu, iklim değişikliği, nükleer silahların yayılmaması ve küresel sağlık güvenliği gibi çıkarlarımızın örtüştüğü konularda Pekin'le işbirliği yapmaya çalışırken bile Çin'in suiistimalci davranışları ve insan hakları ihlallerine karşı koymak için ABD müttefikleri ve ortaklarıyla birleşik bir cephe kurmaktan geçiyor. ABD tek başına küresel GSYİH'ın yaklaşık 4'te birini temsil ediyor. Dost demokrasilerle bir araya geldiğimizde gücümüz iki katından fazla artıyor. Çin, küresel ekonominin yarısından fazlasını göz ardı etmeyi kaldıramaz. Bu bize çevreden iş gücüne, ticarete, teknolojiye ve şeffaflığa kadar her şeyde yolun kurallarını demokratik çıkarları ve değerleri yansıtmayı sürdürecek biçimde şekillendirmek için önemli bir etki gücü sağlıyor.
Masanın başına geri dönüş
Biden dış politika gündemi, küresel tehditlere karşı müttefikleri ve ortaklarıyla kolektif bir eylem seferber etmek amacıyla ABD'yi masanın başındaki konumuna geri yerleştirecek. Dünya kendi kendini organize etmiyor. Trump'a kadar 70 yıl boyunca ABD, Demokrat ve Cumhuriyetçi başkanların yönetiminde, devletler arası ilişkilere rehberlik eden ve kolektif güvenlikle refahı artıran kuralların yazılmasında, anlaşmaların oluşumunda ve kurumların canlandırılmasında başrol oynamıştı. Trump'ın bu sorumluluktan vazgeçme adımına devam edecek olursak, iki şeyden biri yaşanacak: Ya biri ABD'nin yerini alacak ama bu bizim çıkarlarımızı ve değerlerimizi artıran bir yolda olmayacak ya da kimse yerimizi alamayacak ve kaos doğacak. Her iki durum da Amerika için iyi değil.
Amerikan liderliği yanılmaz değil; yanlış adımlar attık ve hatalar yaptık. Çoğu zaman, tüm gücümüzden yararlanmak yerine sadece ordumuzun gücüne güvendik. Trump'ın feci dış politika sicili, dengesiz ve tutarsız, demokrasinin rolünü küçümseyen ve karalayan bir yaklaşımın tehlikelerini her gün bize hatırlatıyor.
Gerektiğinde güç kullanmak da dahil olmak üzere Amerikan halkını korumaktan asla çekinmeyeceğim. ABD Başkanı’nın üstlenmesi gereken tüm görevler arasında hiçbiri başkomutanlıktan daha önemli değildir. ABD dünyanın en güçlü ordusuna sahip ve başkan olarak, askerlerimizin geçen yüzyılın değil bu yüzyılın zorluklarına karşı donatılması için gerekli yatırımları yaparak, bu şekilde kalmasını sağlayacağım. Ancak güç kullanımı ilk değil son çare olmalı. Hedef açık ve ulaşılabilir olduğunda, Amerikan halkının bilgilendirilmiş rızasıyla ve yalnızca ABD'nin hayati çıkarlarını savunmak için güç kullanılmalıdır.
ABD'de tarifsiz kan ve mal kaybına neden olmuş sonsuz savaşlara son verme zamanı geleli çok oldu. Uzun süredir savunduğum üzere askerlerimizin büyük çoğunluğunu Afganistan ve Ortadoğu'daki savaşlardan eve getirmeli ve misyonumuzu El Kaide ve IŞİD’i mağlup etmek şeklinde dar olarak tanımlamalıyız. Yemen'de Suudi liderliğindeki savaşa desteğimizi de sona erdirmeliyiz. Terörle mücadeleye odaklanmayı dünya çapında ve yurtiçinde sürdürmeliyiz. Ancak kazanılamaz çatışmalara takılıp kalmak, dikkatimizi gerektiren diğer sorunlara liderlik etme kapasitemizi tüketiyor ve Amerikan gücünün diğer araçlarını yeniden inşa etmemizi engelliyor.
Aynı anda hem güçlü hem de akıllı olabiliriz. On binlerce Amerikan muharip askerinin büyük ölçekli, açık uçlu konuşlandırılması ki bunun sona ermesi gerekiyor, birkaç yüz Özel Kuvvetler askeri ve istihbarat varlığını kullanarak yerel ortakları ortak bir düşmana karşı desteklemek arasında büyük fark var. Bu daha küçük çaplı görevler askeri, ekonomik ve politik olarak sürdürülebilir ve ulusal çıkarları geliştirir.
Yine de diplomasi, Amerikan gücünün ilk aracı olmalıdır. Obama-Biden yönetimi süresince, Paris İklim Anlaşması'nı yürürlüğe koymak için küresel çabaları teşvikten, Batı Afrika'daki Ebola salgınını sona erdirme amaçlı uluslararası müdahaleye liderlik etmeye ve İran'ın nükleer silahlar edinmesini durduracak dönüm noktası niteliğindeki çok taraflı anlaşmayı gerçekleştirmeye kadar, Amerikan diplomasisinin edinimlerinden gurur duyuyorum. Diplomasi sadece bir dizi tokalaşma ve fotoğraf operasyonundan ibaret değildir. Çatışma noktalarını yönetirken ilişkiler kurmak, geliştirmek ve ortak çıkar alanlarını belirlemek için çalışmaktır. Disiplin, tutarlı bir politika oluşturma süreci, deneyimli ve yetkilendirilmiş profesyonellerden oluşan bir ekip gerektirir. Başkan olarak, diplomasiyi ABD'nin başlıca dış politika aracı olarak yücelteceğim. Bu yönetimin içini boşalttığı diplomatik kadrolara yeniden yatırım yapacağım ve ABD diplomasisini tekrar gerçek profesyonellerin ellerine teslim edeceğim.
Diplomasi güvenilirlik de gerektirir ve Trump bizimkini paramparça etti. Dış politikanın yürütülmesinde ve özellikle kriz zamanlarında, bir devletin en değerli varlığı sözüdür. Trump, birbiri ardına anlaşmalarda çekilerek, politikalardan vazgeçerek, ABD'nin sorumluluklarından uzaklaşarak, büyük ve küçük konularda yalan söyleyerek ABD'nin dünyadaki sözünün değerini bitirdi.
Ayrıca ABD'yi en çok ihtiyaç duyduğu demokratik müttefiklere bizatihi yabancılaştırdı. NATO ittifakına Amerika tarafından yönetilen bir koruma raketi gibi davranarak NATO ittifakına koçbaşıyla vurdu. Müttefiklerimiz paylarına adilce düşeni yapmalı. İşte bu yüzden Obama-Biden yönetiminin NATO üyelerinin savunma harcamalarını artırmalarını sağlama yönünde müzakere ettiği taahhütlerden gurur duyuyorum (Trump'ın şimdi kendisine pay çıkardığı bir hamle). Ancak ittifak dolarların ve sentlerin ötesine geçiyor; ABD'nin taahhüdü hesap işlemi değil kutsaldır. NATO, ABD'nin ulusal güvenliğinin tam kalbinde yer alır ve liberal demokratik idealin kalesidir. Baskı veya nakitle inşa edilen ortaklıklardan çok daha dayanıklı, güvenilir ve güçlü kılan bir değerler ittifakıdır.
Başkan olarak, tarihi ortaklıklarımızı eski haline getirmekten daha fazlasını yapacağım; ortaklıklarımızı bugün karşı karşıya olduğumuz dünya için yeniden tasavvur etme çabasına öncülük edeceğim. Kremlin, modern tarihin en etkili siyasi-askeri ittifakı olan güçlü bir NATO'dan korkuyor. Rus saldırganlığına karşı koymak için, ittifakın askeri yeteneklerini keskin tutmalı ve aynı zamanda silahlaştırılmış yolsuzluk, dezenformasyon ve siber hırsızlık gibi geleneksel olmayan tehditlerle mücadele kapasitesini genişletmeliyiz. Rusya'ya uluslararası normları ihlal etmesi sebebiyle gerçek maliyetler yüklemeli ve Devlet Başkanı Vladimir Putin'in kleptokratik otoriter sistemine cesurca ve defaatle karşı çıkan Rus sivil toplumunun yanında durmalıyız.
Değerlerimizi ve hedeflerimizi paylaşan diğer ülkelerle işbirliği içinde çalışmak ABD'yi aptal yerine koymaz. Bizi daha güvenli ve başarılı kılar. İstekli ortaklarla küresel sorumlulukları paylaşırken kendi gücümüzü artırıyor, varlığımızı dünya çapında genişletiyor ve etkimizi büyütüyoruz. Avustralya, Japonya ve Güney Kore’yle anlaşma temelli ittifaklarımıza yeniden yatırım yaparak ve ABD'nin geleceğini belirleyecek bir bölgede paylaşılan değerleri geliştirmek amacıyla Hindistan'dan Endonezya'ya ortaklıkları derinleştirerek, Kuzey Amerika ve Avrupa'nın ötesindeki demokratik dostlarla kolektif kabiliyetimizi pekiştirmemiz gerekiyor. İsrail'in güvenliğine güçlü bağlılığımızı sürdürmemiz gerekiyor. Latin Amerika ve Afrika'daki dostlarımızı daha geniş demokrasiler ağına entegre etmek ve bu bölgelerde işbirliği fırsatlarını değerlendirmek için daha fazlasını yapmalıyız.
Dünyanın güvenini yeniden kazanmak için, ABD'nin söylediğini kastettiğini ve kastettiğini söylediğini kanıtlamak zorundayız. Bu, zamanımızı tanımlayacak zorluklar söz konusu olduğunda özellikle önem taşıyor: iklim değişikliği, yenilenen nükleer savaş tehdidi ve yıkıcı teknoloji.
ABD, yüzleştiğimiz bir varoluşsal tehdit olan iklim değişikliğiyle başa çıkmak için dünyaya liderlik etmeli. Bunu doğru yapmazsak, başka hiçbir şeyin önemi olmayacak. Yurtiçinde, ABD'yi 2050 yılına kadar net sıfır emisyonlu temiz bir enerji ekonomisine sahip olma yolunda ilerletecek çok büyük, acil yatırımlar yapacağım. ABD'nin küresel salınımların sadece yüzde 15'ini oluşturması sebebiyle aynı derecede önemli şekilde, dünyayı kararlı eyleme sevk etmek için ekonomik ve ahlaki otoritemizden yararlanacağım. Biden yönetiminin ilk gününde Paris İklim Anlaşması’na (Independent Türkçe editör notu: Trump’ın kararının ardından ABD, geçen hafta Paris İklim Anlaşması’ndan resmi olarak ayrılmıştı) yeniden katılacağım ve sonrasında dünyanın en büyük karbon üreticileri için bir zirve toplayıp, azimlerini yükseltmek ve ilerlemeyi daha da hızlandırmak için ülkeleri bir araya getireceğim. Küresel denizcilik ve havacılıkta emisyonları azaltacak uygulanabilir taahhütlere bağlı kalacağız ve kendi taahhütlerimizi yerine getirirken diğer ulusların ABD'yi ekonomik olarak zayıflatmamasını sağlamak için güçlü tedbirler alacağız. Buna, dünyanın en büyük karbon üreticisi olan Çin'in, Kuşak ve Yol Girişimi aracılığıyla milyarlarca dolarlık kirli fosil yakıt enerji projelerini finanse ederek kömür ihracatını sübvanse etmeyi ve kirliliği diğer ülkelere ihraç etmeyi bırakması yönünde ısrar etmek de dahil.
Nükleer silahların yayılmasının önlenmesi ve nükleer güvenlik konusunda ABD, müzakere ettiği anlaşmalardan vazgeçerken güvenilir bir ses olamaz. Trump, İran'dan Kuzey Kore'ye, Rusya'dan Suudi Arabistan'a nükleer silahlanma beklentisini, yeni bir nükleer silahlanma yarışını ve hatta nükleer silah kullanımını daha olası hale getirdi. Başkan olarak, silahların kontrolüne olan bağlılığımızı yeni bir çağ için yenileyeceğim. Obama-Biden yönetiminin müzakere ettiği tarihi İran nükleer anlaşması, İran'ın nükleer silah edinmesini engelledi. Yine de Trump anlaşmayı aceleyle bir kenara atarak İran'ı nükleer programını yeniden başlatmaya ve daha provokatif olmaya teşvik etti ve bölgede bir başka feci savaş yaşanma riskini artırdı. Ortadoğu'da istikrarsızlaştırıcı davranış sergileyen, yurtiçinde protestocuları acımasızca bastıran ve Amerikalıları haksız yere gözaltına alan İran rejimi hakkında hiçbir yanılsama içinde değilim. Ancak İran'ın çıkarlarımıza yönelik oluşturduğu tehdide karşı koymanın akıllıca bir yolu olduğu gibi kendini engelleyen bir yolu da var. Trump ikincisini seçti. İran'ın Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin yakın dönemde öldürülmesi tehlikeli bir aktörü ortadan kaldırdı. Ancak aynı zamanda bölgede sürekli artan bir şiddet döngüsü olasılığını da yükseltti ve Tahran'ı nükleer anlaşma kapsamında belirlenen nükleer sınırları yok saymaya sevk etti. Tahran, anlaşmaya sıkı sıkıya bağlı kalmaya geri dönmelidir. Bunu yaparsa, anlaşmaya yeniden katılır ve İran'ın diğer istikrarsızlaştırıcı faaliyetlerini daha etkili biçimde geri savuştururken, müttefiklerimizle çalışmak için diplomasiye olan yenilenmiş bağlılığımızı, anlaşmayı güçlendirmek ve genişletmek için kullanırım.
Kuzey Kore içinse, nükleer silahlardan arındırılmış bir Kuzey Kore yönündeki ortak hedefimizi geliştirmek için müzakerecilerimizi yetkilendirecek ve müttefiklerimizle ve Çin dahil diğerleriyle sürdürülür, koordineli bir kampanyayı hızla başlatacağım. Ayrıca, ABD ve Rusya arasındaki stratejik istikrar için çıpa niteliğindeki Yeni START anlaşmasının (Independent Türkçe editör notu: Rusya ve ABD’nin 2011'de imzaladığı ve 2021 yılında sona erecek Yeni Stratejik Silahları Azaltma Anlaşması) genişletilmesini amaçlayacak ve bunu yeni silah kontrol düzenlemelerinde temel olarak kullanacağım. Nükleer silahların rolünü azaltmaya olan bağlılığımızı göstermek için başka adımlar da atacağım. 2017'de söylediğim gibi, ABD'nin nükleer cephaneliğinin tek amacının nükleer bir saldırıyı caydırmak ve gerekirse misilleme yapmak olması gerektiğine inanıyorum. Başkan olarak, ABD ordusu ve ABD müttefiklerine danışarak bu inancın pratiğe dönüştürülmesi için çalışacağım.
5G ve yapay zeka gibi geleceğin teknolojileri söz konusu olduğunda, diğer ülkeler ulusal kaynaklarını bunların gelişimlerine hükmetmeye ve nasıl kullanıldıklarını belirlemeye ayırıyor. ABD'nin söz konusu teknolojilerin yurtiçinde ve dışında özgürlük ve fırsatları kısıtlamak için değil, daha fazla demokrasi ve paylaşılan refahı teşvik etmek için kullanılmasını sağlamak adına daha fazlasını yapması gerekiyor. Örneğin Biden yönetimi, kırsal veya düşük gelirli hiçbir topluluğu geride bırakmayan, güvenli, özel sektör liderliğinde 5G ağları geliştirmek için ABD'nin demokratik müttefikleriyle bir araya gelecektir. Yeni teknolojiler ekonomimizi ve toplumumuzu yeniden şekillendirirken, bu ilerleme motorlarının, tarihte daha önceki teknolojik dönüm noktalarında yaptığımız gibi, yasalara ve etik kurallara bağlı olmasını sağlamalı ve dijital çağın kurallarının Çin ve Rusya tarafından yazıldığı dibe çeken bir yarıştan kaçınmalıyız. Şimdi ABD'nin, demokratik toplumların güçlenerek gelişmesini ve refahın geniş şekilde paylaşılmasını sağlayan teknolojik bir geleceğin inşasında liderlik etme zamanı.
Bunlar iddialı hedefler olup, hiçbirine sağında ve solunda dost demokrasiler olan bir ABD öncülük etmeden ulaşılamaz. Toplumumuzdaki çatlakları sömürmeyi, demokrasimizi baltalamayı, ittifaklarımızı parçalamayı ve doğruyu kuvvetin belirlediği uluslararası bir sisteme geri dönüşü ümit eden harici ve dahili hasımlarla karşı karşıyayız. Bu tehdide verilecek cevap daha az değil daha fazla açıklıktır. Daha fazla dostluk, daha fazla işbirliği, daha fazla ittifak, daha fazla demokrasi.
Liderlik etmeye hazırız
Putin kendine ve kandırıp inandırabileceği herkese liberal düşüncenin artık "geçersiz" olduğunu söylemek istiyor. Ama bunu, liberal düşüncenin gücünden korktuğu için yapıyor. Yeryüzündeki hiçbir ordu, özgürlüğe dair heyecan verici düşüncesinin insandan insana özgürce geçmesiyle, sınırları aşmasıyla, dillerin ve kültürlerin ötesine geçmesiyle ve sıradan vatandaşlardan ibaret toplulukları aktivistlere, örgütleyicilere ve değişim oyuncularına dönüştürmesiyle boy ölçüşemez.
Bu güçten bir kez daha yararlanmalı ve bugün dünyanın karşı karşıya olduğu zorlukların üstesinden gelmek için özgür dünyayı bir araya getirmeliyiz. Öncülük etmek ABD'ye düşüyor. Başka hiçbir devlet bu kapasiteye sahip değil. Başka hiçbir millet bu fikir üzerine inşa edilmemiştir. Özgürlüğü ve demokrasiyi savunmalı, güvenirliğimizi geri kazanmalı ve geleceğimize sarsılmaz bir iyimserlik ve kararlılıkla bakmalıyız.
* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik