Lars Ulrich'in tekrar tekrar gördüğü iki rüya var. Birinde, Metallica'nın kurucularından Ulrich davul setine ulaşmaya çalışıyor ama tabure çok uzakta ve bagetleri kauçuktan yapılmış. Diğerindeyse Ulrich çizgi film tarzında, ileri geri sallanan bir gökdelenin tepesinde canını kurtarmanın peşinde. San Francisco'daki evinden telefonda gülerek "Belki bir psikiyatristle birkaç saat geçirmek bunu açıklayabilir" diyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bunun yerine Ulrich, bu rüyaları grup arkadaşlarıyla tartışıyor. Tecrit boyunca her hafta Zoom sohbetleri düzenlediler ve yeni projeler hakkında konuştular. Bu projeler arasında Metallica'nın geçen yıl San Francisco senfoni orkestrasıyla verdiği konserlerin canlı kaydı olan ve yeni yayımlanan S&M2 da vardı. Bu albüm, muazzam ve soluksuz riffler, ustalıkla katmanlandırılmış prodüksiyon ve dinamik düzenlemelerle ortaya çıkar çıkmaz rakiplerini dümdüz eden bir grubun en yeni ürünü. Bir heavy metal grubuna yönelik geleneksel beklentilerin ötesine geçmeye istekli olmalarıyla ünlüler; kendi adlarını taşıyan 5. albümlerinde (1992) yer alan "Wherever I May Roam"daki sitar sesi ve "Nothing Else Matters"taki yaylı partisyon bunun sonucu.
Kovid-19 müzik endüstrisini duraklattığında, Metallica zaten farklı bir aksilikle uğraşıyordu. Geçen yıl eylül ayında grup, liderleri James Hetfield bağımlılık tedavisi için rehabilitasyona döneceğinden Avustralya ve Yeni Zelanda turnelerinin ertelendiğini duyurmuştu. Metallica'nın basın sorumlusu rehabilitasyonun kendisini sormamamı istedi ancak Ulrich "herkesin iyi olduğuna... (her birinin) dünyadaki herkes gibi bu durumun (bu pandemi halinin) kendi hayatlarındaki versiyonuyla uğraştığına" dair beni temin etti.
Ulrich, bu günlerdeki kişisel deneyimine ilişkin olarak "Şikayet edecek bir şey yok" diyor. En büyük iki çocuğunun geri dönüşü "bu karanlık zamanlarda beklenmedik bir sürprizdi". "(Üniversiteden) Eve geldiklerinde sevinçten havalara uçuyorum. Sonra, 'Ulan... Düşündüğümden daha mı yaşlıyım?!' diyorum" diye devam ediyor. Aile, birlikte film izleyip müzik dinleyerek harika anlar yaşadı. Yine de Ulrich, genç nesil için Kovid-19 sisinin ötesinde canlı eğlencenin, istihdamın ve sosyalleşmenin bir kez daha mümkün olduğu bir geleceği görmenin ne kadar zor olduğunu algılıyor. "Ve bu çocuklar karantinayı çok ciddiye alıyor" diyor.
Dövmeli (dövmelerden hoşlanmadığı bilinen Ulrich hariç), 50'li yaşlarının ortalarında bile formda ve kaslı bu heavy metal devlerinin ev hayatlarının dinginliğini dinlemek dokunaklı. Bir başka görüşmede, basçı Robert Trujillo Güney Kaliforniya'daki evinde ailesi için akşam yemeği pişirmeyi (spagetti bolonez onun kurtarıcısı) öğrendiğini açıkladı. Trujilo, rock grubu Faith No More'un davulcusu olan arkadaşı Mike Bordin'den esinlenerek bisiklete binmeye başlamayı da düşünüyor. Trujilo, gülerek "Dürüst olmak gerekirse bu pandemiden önce bunu asla söylemezdim" diye itiraf ediyor.
Bilmiyorum dostum. Gelişmek için çok alan var. Ne yapmak istediğini anlamanın tam zamanı; geri gitmek yerine ileri doğru hareket et.
Metallica, her zaman geleceğe bakan bir grup. Gelecek yıl, 1981'de Los Angeles'ta kurulmalarının üzerinden 40 yıl geçmiş olacak; bu çok az sayıda grubun, hatta eski büyük grupların bile çok azının sahip olabileceği bir başarı. 1986'da basçı Cliff Burton'ın ölümü başta olmak üzere kayıplar ve birkaç kadro değişikliği atlattılar. İlk albümleri Kill 'Em All, bir türü yeniden tanımladı ve eleştirmenler tarafından "thrash'in gerçek doğuşu" olarak nitelendirildi. Ve 10 stüdyo albümünden, dünya turnelerinden, Napster'la kötü şöhretli bir hukuk savaşından, Grammy Ödülleri'nden (1989'da Jethro Tull lehine kötü hatırlanan bir görmezden gelme olayı dahil), Rock & Roll Hall of Fame'e girişlerinden, evliliklerden, çocuklardan, boşanmalardan, yeniden yapılan evliliklerden sonra… hâlâ buradalar ve yeni şeyler deniyorlar.
Ulrich'e, kendisinin ve Hetfield'ın aynı anda hayatlarında benzer şeyler yaşamış olmalarının grubun sıkça tartışılan uzun ömürlülüğüne bir etkisi olup olmadığını merak ettiğimi söylüyorum. 1997'da The Independent'a verdikleri bir röportaj, grup üyelerinin hayatındaki önemli değişikliklerin ayrıntılarını içeriyordu: Hetfield'ın eşi Francesca ilk çocuklarını beklerken Ulrich de aile hayatına alışıyordu.
Ulrich, "Bizim gibi 400 yıldır aynı grupta olunca birçok kilometre taşınız oluyor" diyor.
Ve hepimiz aynı zamanlarda rock'n'roll haylazlığından daha aile odaklı seçimlere doğru bu geçişi gerçekleştirdik. Bu, Metallica hikayesinin gidişatı açısından epey önemli. Aynı zamanda şu an seninle konuşuyor olmamızda da muhtemelen önemli bir rol oynadı.
Ulrich, "Bu çok çaba gerektiriyor" diyor. Grup hâlâ iniş çıkışlar yaşıyor. Bunların çoğu, 2004 tarihli cesur belgesel Some Kind of Monster'da anlatılıyor. Belgesele göre, grup bir noktada o kadar dağılıyor ki menajerleri onları bu durumu çözmeleri için bir “performans geliştirme koçuna” gönderiyor. Ulrich, "Hayranların yolculuğumuzun bir parçası olmasına izin verme konusunda çok şeffafız" diyor. 2003 yılında gruptan ayrılan basçı Jason Newsted'in yerini alan Trujillo'ysa dört inanılmaz güçlü kişiliğin oluşturduğu, "deneyler yapan bir ekip" olduklarını vurguluyor. Trujillo “Birey olarak çok farklıyız ama biz bir aileyiz” diyor. "Ve her zaman birbirimizi anlamaya çalışıyoruz." Trujillo, hassas gruba dahil olma sürecini hatırlıyor. Kesinlikle hiç destek görmemişti. Trujillo "Her lanet konserde listeyi takip ediyordum çünkü ne çalacağımı bilmiyordum!" diye anımsıyor.
Sadece iyi bir müzisyen olup Metallica'ya katılamazsınız. Farklı kişiliklerle ilişki kurabilmek hayati önem taşıyor.
Bu iletişim yeteneği S&M2 konserleri için de çok önemliydi. Canlı konserlerinde "her şey olabilir" tavrıyla büyüyen bir grup için bir orkestrayla çalışmak ürkütücü bir olasılıktı. Ulrich, "Birbirimizi, bir şey raydan çıktığında onu rayına oturtabilecek kadar iyi tanıyoruz. "Ancak bu kadar çok kişiyle bir şeyler raydan çıktığında, her şey biraz birbirine girebiliyor" diyor. Bununla birlikte Ulrich, "Bir grup olarak konfor alanlarımızın dışında olmayı seviyoruz" diye ekliyor.
S&M2 albümü olağanüstü bir başarı. Birçok konser albümünün aşırı prodüksiyonla performansın enerjisini yok ederek bekleneni veremeyebileceği yerlerde S&M2 gürlüyor. Gitarist Kirk Hammett akıllara durgunluk veren sololar atıyor ve video kaydında Hammett'ın parmak uçuran shred'lerine eşlik eden orkestranın ışık saçan gülümsemeleri görülüyor. Metallica'nın müziği, tutkusu ve kapsamı bakımından genellikle sinematiktir; grup yıllardır sahneye Ennio Morricone'nin "Ecstasy of Gold" şarkısıyla çıkıyor. Şimdi, kendi heyecan verici yorumlarını icra ediyorlar. Klasik müzik ve metal alışılmadık bir eşleşme gibi görünebilir ancak Metallica bu yoldan ilk defa geçmiyor. Metallica'yı 1999'daki S&M için bir orkestrayla çalmaya ilk ikna eden kişi olan rahmetli besteci Michael Kamen'in düzenlemesi, "The Call of Ktulu"nun halihazırda masalsı akışına biraz 007 draması ekliyor (Kamen, Licence to Kill/Öldürme Yetkisi filminin müziklerini bestelemişti).
En güçlü anlardan biri, San Francisco senfoni orkestrası üyesi Scott Pingel'in Cliff Burton'ın "Anesthesia (Pulling Teeth)" parçasındaki solo kontrbas performansı. Burton'ın konserlerden sadece birkaç ay sonra hayatını kaybeden 94 yaşındaki babası gözyaşlarına boğulmuştu. Trujillo, Burton'ın klasik müziğe, özellikle Bach'a olan tutkusunun Metallica'nın bu türe el atmasına "zemin hazırladığını" söylüyor.
Gruba katıldığında flamenko etkisini de beraberinde getiren Trujillo, her bir üyenin kendi çevresinin bir ürünü olduğuna, bunun da Metallica sound'unu ortalama bir metal grubundan daha çeşitli müzik tarzlarıyla güçlendirdiğine inanıyor. Trujillo "James'ten riffler duyduğumda, güney-orta LA'nın groove ritmini ama aynı zamanda da tehlikesini duyuyorum" diyor.
Kirk, R&B'nin etkin olduğu bir çevre olan San Francisco'dan. Klasik müzik tınısından LA'daki çeteciler tarafından kovalanmaya... bunların hepsi müziğimizdeki yerini alıyor.
Ulrich, grubun başarılarına hiçbir zaman kesin gözüyle bakmadığını ancak başarının "kendi küçük evrenlerinde" faaliyet göstermeye devam etmelerini sağladığını söylüyor. Geçmişe takılıp kalacak biri olmadığını daha önce defalarca belirtmişti ancak Metallica'nın yıllar içinde nasıl değiştiğini de anlıyor. "Kendimize sınırlar koyma konusunda çok daha iyi hale geliyoruz" diyor.
Başarımızın ardından, sakince ilerleme özgürlüğüne sahibiz. Kurallara göre oynamak zorunda olmadığımız için çok şanslıyız.
2016'da verdiği bir röportajda yaptığı, Donald Trump ABD başkanlığını kazanırsa memleketi Danimarka'ya geri döneceği yorumuna değindiğimde Ulrich'in biraz irkildiğini hissediyorum. Kasım ayındaki seçimler, Ulrich'in yorumlarını bir kez daha gündeme getirdi. Ancak Ulrich'in sözlerinin, daha çok onun köklerine geri çekilmesiyle ilgili olduğu ortaya çıkıyor: "Yaşlandıkça geldiğim yerle daha derin bir bağ hissediyorum ve sanırım her ne kadar zamanım kaldıysa daha büyük bir kısmını orada geçirmek isterim" diye açıklıyor. Ulrich, ABD'yi sevdiğini açıkça ifade ediyor.
Sen ve ben, bir yer ve bir ideal olarak Amerika hakkında sevdiğim şeylere dair saatlerce konuşabiliriz. Yani Danimarka'ya geri dönmeyi düşündüğümü söylediğimde... bu, Amerika'ya orta parmak göstermek değil.
Son dönemdeki pek çok diğer sanatçıyla karşılaştırıldığında Metallica siyasete girme eğiliminde değil; müzikleri karşı durulması gereken isimsiz otorite figürlerinden bahsediyor ve gerçek hayattan birinin ismini açıkça anmaktan kaçınıyorlar. Her şeyin ötesinde, müzikleri hayranların (ve grubun kendisinin) tüm öfkesini, korkularını ve belirsizliklerini ama aynı zamanda da gelecek umutlarını kanalize etmeleri için bir çıkış sağlıyor.
Trujillo, "Şu anda şiddeti ve bölünmeyi seçen çok fazla insan var" diyor.
Herkesin barut fıçısı gibi olduğunu hissediyorum, sanki kavga peşindeler. Ben saldırganlık peşinde koşmaktansa dikkatli olmayı yeğlerim.
Ulrich, grubun konserleri sırasında gördüğü birlikteliği hatırlatarak benzer bir görüşü paylaşıyor. "Birkaç kez Abu Dabi'de çaldık ve orada İran'dan, Irak'tan, Suudi Arabistan'dan, Lübnan'dan belki 50 bin kişi vardı; dünyanın her yerinden, ülkeleri pek iyi geçinemeyen inanılmaz hayranlar... Ama, o konser alanında hayranlar el ele tutuşup kucaklaşıyordu. Kolektif bir müzik deneyimini paylaşıyorlardı."
Ulrich, “Dünyayı dolaşmayı ve insanları müzik yoluyla birbirine bağlamayı seçiyorsanız, sizi yönlendiren şey bu olmalı” dedikten sonra, bilerek ya da bilmeyerek Metallica'nın en bilinen şarkısını hatırlatıyor.
Dışarıdaki tüm pislikler... hiçbirinin önemi yok.
S&M2 çıktı
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Onur Bayrakçeken
© The Independent