Irak’ta Kazımi ile başlayan yeni süreç ve İran’ın çöken planları

Serbest Ferhan Sindi Independent Türkçe için yazdı

Mustafa el-Kazimi / Fotoğraf: AFP

Irak’ın şartları komşu ülkelerden çok farklıdır ve bu ülke dar ideolojik, mezhebi, etnik ya da siyasi amaçlarla yönetilemez.

ABD’nin 2003 yılındaki müdahalesinin ardından devlet sistemi yeniden tasarlandı ve bu yapı dışlayıcı, ötekileştirici, tekçi ve düşmanlaştırıcı yaklaşımları bünyesinde barındıramıyor. 

Saddam sonrası Irak, Suriye ya da İran gibi tasavvur edilemez. Çünkü bu ülkede Ortadoğu’nun belki de en demokratik, özgürlükçü, çoğulcu ve modern anayasa yazıldı.

Bu yüzden mesela Nuri el-Maliki, ilk dönemini kısmen anayasaya bağlı kalarak tamamladığı için ikinci dönemde de destek alabildi. 

Maliki’nin ilk dönemine baktığınızda uluslararası ilişkilere önem veren, dünya ile barışık, mezhepçi tutumlara mesafeli ve içeride de bütünleştirici bir dil kullanmaya özen gösteren bir başbakan görüyorsunuz. 

Bağdat yönetimi, komşu ya da denizaşırı aktörlerin etkisini elbette ki dikkate almak zorundadır; fakat bunların yönlendirmesine girdiğinde ya da içerideki dinamiklerin etkisini gözardı ettiğinde ipin ucu kaçıyor ve dengeler bozuluyor.

Haydar el-İbadi ve Adil Abdulmehdi’de gördüğümüz buydu.

İbadi, dışarıyı fazla önemsemiş fakat içeriyi ihmal etmişti, aynı hatayı Abdulmehdi yaptı.

Kabineyi kurmakla görevlendirilen Tevfik Allavi de sahadaki gerçekliği okuyamadı. 

Berhem Salih’in, Ali Sistani ve Muktada Sadr’ın da desteğini alarak aday yaptığı Adnan Zürfi çok uygun bir profile sahip olmasına rağmen kabineyi kurmak Mustafa Kazımi’ye nasip oldu.

Çünkü Zürfi’nin adaylığının ardından İran, Kazımi üzerindeki blokajı kaldırmış ve tabiri caizse “ölümden ise sıtmaya razı” bir çizgiye gelmişti. 


ABD, İran’ın Irak’a yerleşmesini önleme politikasını sürdürüyor

Perşembe akşamı yaşananlar, yukarıdaki anlattıklarımızı ve daha önceki yazılarda da sürekli vurgulamaya çalıştığımız gerçekliği çok iyi izah ediyor. 

ABD’nin Kasım Süleymani, Ebu Mehdi El-Mühendis ve diğer Irak Hizbullahı’nın etkili isimlerine düzenlediği operasyonların tesadüfi olmadığını ve bunun İran’ın ülkeye iyice yerleşmesini önlemek amacıyla gerçekleştiğini ifade etmeye çalışmıştık. 

Perşembe gecesi yaşananlar, ABD’nin Irak’taki İran varlığını minimize etmeye dönük politikasının bir devamıdır.

Bu arada bunlar olurken ülkede Abdulmehdi’nin yerini Kazımi’nin aldığını hatırda tutmakta yarar var. 

Haşdi Şabi’nin içindeki Irak Hizbullahı olarak bilinen aşırı İrancı gruplar, Bağdat’ın güneyindeki Yeşil Bölge’de ABD merkezlerine birkaç defa saldırmıştı.

Haftada birkaç defa Yeşil Bölge’de siren seslerinin çaldığı ve patlamaların duyulduğu şeklinde flaşlar görüyoruz.

Bunlar tesadüfi değil, Irak Hizbullahı’nın ABD’yi Irak’tan çıkarmak için yaptığı saldırılar. 

Söz konusu gruplar, perşembe gecesi de ABD Büyükelçiliğine füze saldırısı ve benzeri saldırılar planlamıştı. Kazımi, istihbarattan geldiği için bunların bilgisini alması daha kolay. 

Bu gelişmeler ışığında Kazımi’nin onayı ve de yönlendirmesiyle ABD ve Irak özel birlikleri, Haşdi Şabi’nin içindeki İrancı gruplara geniş bir operasyon düzenledi ve 13 önemli ismi gözaltına aldı.

Bu kişiler arasında Kasım Süleymani’ye yakın isimlerin de olduğu aktarılıyor. Bu gelişmeye İran medyası çok geniş yer verdi ve Irak Hizbullahının tüm açıklamalarını flaş gelişme olarak duyurdu. 

İran basını, Kazımi ilk seçildiğinde de onunla ilgili “endişelerini” yüksek sesle dile getirmekten geri kalmamıştı.

Son gerilim üzerine Kazımi’ye yüklendiler ve “ABD’nin adamı” olduğunu söyleyenler de çıktı. 


Kazımi, Haşdi Şabi’nin eskisi kadar başıboş hareket etmesine izin vermeyecek

Kazımi, bu adımıyla Haşdi Şabi’nin başıboş hareket etmesine ve ABD’nin Irak’taki varlığına tehdit oluşturmasına izin vermeyeceğini açık bir şekilde gösterdi.

İran’ın başından beri Kazımi’ye itiraz etmesinin ve aday olarak belirlenmesini engellemesinin arkasında yatan neden de buydu. 

Irak ile ABD arasında 10 Haziran’da ABD’nin bu ülkedeki askeri varlığıyla ilgili Irak Kürdistan Bölgesi'nin (IKB) de katılımıyla başlayan müzakereler bu bağlamda çok önemlidir.

Kazımi, müzakereler devam ederken ABD hedeflerine herhangi bir saldırının olmaması konusunda Haşdi Şabi gruplarını uyarmıştı. 

ABD’nin 2003’teki Irak’a yönelik müdahalesinin ardından El Kaide, Baas yanlıları ve benzeri gruplara karşı savaşmaları amacıyla ABD’nin himayesinde bazı yerel birimler oluşturulmuştu, bunlar eskisi kadar olmasa da hala varlıklarını koruyorlar ve Kazımi de büyük ölçüde bu güçlerle hareket ediyor. 

ABD ile Irak arasında stratejik, askeri, güvenlik siyasi bir anlaşma var.

Irak’a karşı güvenlik tehdidi oluştuğunda yabancı güçlerin tekrar müdahale hakkı doğabileceğiyle ilgili endişeler var. 

Bu yüzden İran da radikal Haşdi Şabi gruplarının Irak’ın güvenliğini tehlikeye atmasına ve yabancı güçlerin müdahalesine açık hale getirmesine sıcak bakmıyor. 

Fakat İran yanlısı radikal gruplardan Asaib Ehli Hak Lideri Kays Haz Ali, “direniş grupları” olarak tanımladığı silahlı güçlere karşı herhangi bir müdahalede bulunulmaması gerektiğini savunuyor.

O yüzden Irak Hizbullahı’na yapılan operasyon, ABD hedeflerine saldırı hazırlığında oldukları bir esnada yapıldı. 

Bunlar olurken İran medyası Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani’nin geçen hafta Suriye-Irak sınırındaki Elbu Kemal bölgesinde olduğuna dair fotoğraflar servis etti. 

Kaani Elbu Kemal’de Fatımiyyun gibi İran’ın finanse ettiği savaşçılarla konuştu ve ABD ve İsrail’in IŞİD’e destek verdiğini ileri sürerek şöyle dedi:

ABD ve siyonist rejim IŞİD’i var etti. Bu iki rejimin komploları sona ermiş değil. Büyük şehidimiz Süleymani’nin yolunu devam ettireceğiz.


Kazımi gücünü kanıtlamaya çalışıyor

Ülkedeki tüm bileşenlerin desteğiyle seçilen Kazımi, özellikle son günlerde yaşanan gelişmelerle gücünü kanıtlamaya çalışıyor.

Bu biraz da Irak devletinin ispatı vücut arayışı ve “ben henüz ölmedim” mesajının fiiliyata dökülmüş hali.

Kazımi, bir noktada kadar kendi gücünü göstermek ve inisiyatif alanını genişletmek istiyor. Irak’ın sınırlarını da koruyarak dışarıya olumlu bir imaj vermeyi hedefliyor. 

Resmi sınırlar dışında kaçakçılığın çok yoğun olduğu korsan sınır kapıları mevcut. Bunla radikal grupların kontrolünde ve Kazımi bunları da bitirmek istiyor. 

Ayrıca Kazımi, 2022’de yapılacak genel seçimlere kadar ekonomiyi ve güvenliği düzeltmek istiyor. Bu şekilde seçimlere girilemez. 

Kazımi’nin ekonomik olarak da destek aldığına dair bilgiler geliyor. ABD’nin de son gelişmelerden memnun olduğu ve Kazımi’yi başta tutmak için daha fazla destek vermeye devam edeceği belirtiliyor. 

Kazımi için kritik önemde olan Kürtlerin yani Barzani’nin desteğinin de devam edeceğini düşünüyorum.

Irak Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani, geçen hafta Bağdat’a giderek Kazımi ve diğer yetkililerle görüştü.

Başbakan Mesrur Barzani de gitmeye hazır olduğunu söyledi. Bu esnada Irak Kürdistan Hükümeti heyeti de Bağdat ile bütçe başta olmak üzere diğer temel konuları görüşmeye devam ediyor. 

Kazımi, başından itibaren anayasa çizgisinde hareket etmeye ve tüm bileşenlerin özgül ağırlığını dikkate almaya özen gösteriyor.

Tüm paylaşımlarını resmi diller olan Arapça ve Kürtçenin yanısıra İngilizce de yapıyor. Bunlar niyet beyanı açısından önemli göstergelerdir. 

Irak’ta özellikle güvenlik konularında yeni bir süreç başladı. Kazımi, konulara hakim ve bunun için etkili adımlar atıyor.

Radikal Şii gruplar da sadece İran ile sınırlı kalmıyor, daha uluslararası bir hüviyet kazanmış haldeler. Başıboş hareket eden oluşumlar çok fazla.

İran’ın da bir dereceye kadar buna sessiz kalacağını öngörmek kehanet olmayacaktır.

Çünkü İran’ın Irak Hizbullahı kurma planı büyük ölçüde çöktü.

Tahran karşı karşıya kaldı ekonomik, siyasi, askeri ve uluslararası kriz nedeniyle Irak’a eskisi kadar angaje olamayacak.

Elbette elini çekip teslim olmayacak fakat sürekli vurguladığımız gibi geri adım atmaktan başka seçeneği kalmayacak. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU