Yeni bir çalışma, psikedelik mantarlarda bulunan bir bileşen olan psilosibinin tek dozunun, ilk uygulanışından 5 yıla kadar, kanser hastalarında stres ve anksiyetenin azalmasında "önemli iyileşmelere" neden olabileceğini öne sürüyor.
Psilosibin üzerine 2016'da yapılan önemli bir araştırmayı takip eden New York Üniversitesi Grossman Tıp Fakültesi'nden bir araştırma ekibi, kanser hastalarında psikoterapiyle beraber uygulandığında duygusal ve varoluşsal sıkıntılarda iyileşmeler gözlemledi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ekip, daha önceki çalışmada psilosibin kullanımının "anksiyete ve depresyonda ani, önemli ve sürekli iyileşmeler sağladığını ve kansere bağlı demoralizasyon ve umutsuzluğun azalmasına, daha iyi bir ruh sağlığına ve hayat kalitesinin artmasına neden olduğunu" bildirmişti.
6,5 ay sonraki takip değerlendirmesinin ardından, psilosibin "uzun süreli anti-anksiyete ve antidepresan etkilerle" ilişkilendirildi.
Aynı hasta grubunda yapılan uzun süreli takibi içeren yeni çalışmada olumlu etkilerin sürdüğü bulundu.
Araştırmacılar, "Katılımcıların çok büyük kısmı (yüzde 71'den yüzde 100'e kadar) psilosibin destekli terapi tecrübelerini olumlu yaşam değişiklikleriyle bağdaştırdı ve bunu kişişsel açıdan hayatlarındaki en manalı ve ruhsal bakımdan en önemli deneyimler arasında gösterdi" diyor.
2016'daki ana çalışmanın baş araştırmacısı Dr. Stephen Ross, "1950'ler kadar erken tarihlerde elde edilen kanıtlara ek olarak, bulgularımız psilosibin terapisinin ölüm riski taşıyan kanser hastalarının duygusal, psikolojik ve ruhsal refahında umut verici iyileştirmeler sağladığını güçlü biçimde ortaya koyuyor" dedi.
Bu yaklaşım, kanserli hastaların, özellikle de ölümcül hastalığa sahip olanların, psikolojik ve varoluşsal tedavisinde önemli bir paradigma değişimine neden olacak potansiyele sahip.
Araştırmacılar, psilosibinin psikoterapinin etkisinin artırılması ve nihayetinde bu semptomların hafifletilmesinde işlevsel bir araç olabileceğini ifade ediyor.
İşleyiş biçiminin ayrıntıları henüz tam olarak anlaşılmamakla beraber, bilim insanlarıbu maddenin beyni yeni fikir ve düşünce kalıplarına karşı daha esnek ve açık kıldığına inanıyor. Buna ek olarak önceki araştırmalar, maddenin, beynin kendi üzerimize düşündüğümüzde ve hayal kurduğumuzda etkinleşen ve benlik bilinciyle tutarlı bir anlatı kimliğinin yaratılmasına yardımcı olan varsayılan mod ağı (DMN) olarak bilinen bir bölgesini etkilediğini gösteriyor.
Anksiyetesi ve depresyonu olan hastalarda hiperaktif hale gelen bu ağ takıntı, kaygı ve sabit düşünceyle ilişkilidir. Psilosibin göründüğü kadarıyla bu ağdaki faaliyeti keskin biçimde değiştirerek insanların davranış ve hayatlarına yönelik daha geniş bir perspektif kazanmalarına yardımcı oluyor.
Yazarlar, takip çalışmasının psilosibinin kanserle ilişkili psikiyatrik sıkıntılara dair günümüze değin gerçekleştirilmiş en uzun süreli araştırma olduğunu belirtiyor.
Uzun süreli takip çalışmasının baş yazarı Gabby Agin-Liebes, "Bu sonuçlar tek doz psilosibinin olumlu etkilerinin nasıl bu kadar uzun süre devam ettiği sorusuna bir ışık tutabilir. Bu madde, insanın zihniyetini ve bakış açısını temelden değiştirebilecek kalıcı ve derin, anlamlı bir tecrübeyi kolaylaştırıyor görünüyor" dedi.
Araştırma, Journal of Psychopharmacology adlı bilimsel yayında yayımlandı.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/news/science
Independent Türkçe için çeviren: Ahmet Yılmaz
© The Independent