Öğretmenleri insafsızca eleştirme kolaycılığı

Prof. Dr. Mustafa Çevik Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Pixabay

Toplumun birçok kesiminde, öğretmenler hakkında insafsızca yapılan eleştirilerle karşılaşıyoruz.

"Sadece birkaç saat ders veriyorlar, tatilleri uzun" ya da "Bize de öğrettiler, ne var ki bunda?" şeklinde, mesleğin zorluklarını göz ardı eden yargılar sıklıkla dile getiriliyor.

Ancak bu yargılar, öğretmenlik mesleğinin arka planında yatan büyük fedakarlıkları ve zorlukları görmezden gelen bir kolaycılıktan başka bir şey değil. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bir öğretmenin mesaisi, sabah sınıfa girmesiyle başladığı gibi akşam sınıftan çıkmasıyla da bitmez.

Ders planlaması, öğrencinin bireysel ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak hazırladığı müfredatla sınırlı değildir.

Eğitim süreçlerini kişiselleştirmek, sınıftaki öğrencilerin yeterliliklerini ve yeteneklerini geliştirecek yöntemler bulmak büyük bir çaba gerektirir.

Üstelik, sınıf içi davranış problemleriyle baş etmek de öğretmenin sorumluluğundadır.

Öğrencilerin ilgisini canlı tutmak, onlarla sağlıklı bir iletişim kurmak, pek çok zorlayıcı durumla baş etmek, sabır ve yaratıcılık gerektirir.

Öğretmenlerin karşılaştığı pek çok mesleki zorlukla birlikte artan idari yükümlülüklerdir.

Eğitim teknolojilerinin gelişmesiyle, öğretmenlerin bir yandan bu teknolojilere hakim olması, diğer yandan çeşitli resmi dijital platformlarda öğrencilerin gelişimini sürekli olarak takip etmesi beklenir.

Ayrıca raporlar, sınav hazırlıkları, toplantılar ve öğrenci geri bildirimleri ile dolu bir ajanda ile uğraşırken, eğitim kalitesini korumak için sürekli bir çaba gösterirler.

Bu yoğun tempo içinde, her öğrenciye hakkıyla ilgi göstermek için çaba sarf etmek öğretmenlerin rutin bir iş döngüsüdür.

Mesleğin fiziksel zorlukları da göz ardı edilemez. Uzun süre ayakta kalmak, sınıf içinde yüksek enerji ile sürekli bir dinamizm sergilemek hem zihinsel hem de bedensel bir yorgunluğa yol açar.

Özellikle kalabalık sınıflarda, öğrencilerin dikkatini çekmek ve onların öğrenme motivasyonunu yüksek tutmak ayrı bir beceri gerektirir.

Günün sonunda ise sınıfın dışında da devam eden kimi sorunlar ve süreçler öğretmenin mesai sonrası yaşamını da çok olumsuz etkileyebilmektedir.  
 


Tüm bu zorlukların yanı sıra, öğretmenlerin karşı karşıya kaldığı bir diğer gerçek ise toplumsal beklentilerin artmasıdır.

Sadece akademik başarı değil, aynı zamanda öğrencilerin karakter gelişimi, duygusal sağlığı ve sosyal becerileri de öğretmenlerin sorumluluğuna bırakılmıştır.

Çocuklara yalnızca bilgi vermekle yetinmeyen öğretmenler, onların kişisel gelişimlerinde de rehberlik ederler.

Bu da öğretmenlerin, her çocuğun farklı yapısına uyum sağlayarak, onların bireysel yolculuklarına eşlik etmesini gerektirir.

Öğretmenlik mesleği hakkında yapılan eleştiriler genellikle mesleğin sadece dışarıdan görülen küçük bir kısmına dayanır.

Oysa gerçek şu ki, öğretmenler sadece bir sınıfta ders anlatan kişiler değildir; onlar, bir toplumun geleceğini inşa eden gizli kahramanlardır.

Mesleklerinin saygı ve takdiri hak ettiğini anlamak, onların karşılaştığı zorlukları göz ardı etmeden, daha adil ve anlayışlı bir yaklaşımla mümkün olacaktır.

Öyleyse öğretmenleri insafsızca eleştirmek yerine, onların emeğine saygı duymak ve her gün yüzleşmek zorunda kaldıkları zorlukları fark etmek hepimizin sorumluluğudur.

Veliler olarak çocuklarımızı eğiten onlara kişilik kazandıran ve ancak geçinmeye yetecek ücretlerle çalışan öğretmenlere çocuklarımızı emanet ettiğimiz bakıcı muamelesi yapmak öncelikle kendi çocuklarımıza ve gelecek nesillerimize karşı bir kötülüktür, unutmayalım. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU