Hindistan son olarak 9 Ağustos 2024'te Batı Bengal'in Kolkata şehrindeki Kar Tıp Fakülte Hastanesi'nden 31 yaşındaki stajyer bir kadın doktorun fakülte binasında tecavüze uğradığı ve öldürüldüğü olayı ile çalkalanıyor.
Özellikle bu olay ülkede çok ses getirenlerdendi ki Hindistan'da doktorların "Tanrı'dan sonra gelen kişiler" olarak görülmesinin yaygın olduğunu söylediğimde gerisini siz düşünün...
Oysaki Hint medyasında hemen her gün pek çok cinsel saldırı haberlerine denk gelirsiniz ya da zaten kayıtlar ülkede hemen her gün her 15-16 dakikada bir tecavüz olayının yaşandığını söylüyor.
4 Eylül'de Hint medyasına Madhya Pradesh'in Ujjain şehrinde bir kadının gündüz vakti kalabalık bir caddede tecavüze uğradığı ve yoldan geçenlerin müdahale etmeden video kaydettiği haberi yansıdı.
Size çok daha korkunç olanını söyleyeyim, yine 4 Eylül'de Hint medyasına yansıyan başka bir haber ise çok daha dehşet verici:
Rajasthan Bundi'de bölge polisi, 28 yaşındaki sarhoş bir adamın 52 yaşındaki annesine tecavüz ettiğini, mağdurun küçük oğlu ve kızı ile birlikte karakola giderek oğlundan şikayetçi olduğunu ve ilk sorguda suçunu itiraf eden sanığı tutukladılarını ifade ediyor...
28 yaşındaki vlogger ve 64 yaşındaki kocası, birkaç yıldır motosikletleri ile dünyayı geziyor.
Mart 2024'te bu İspanyol turist Jharkhand'ın Dumka şehrinde 7 adam tarafından vahşice toplu tecavüze uğradı.
Hindistan'da özellikle yabancı ziyaretçileri içeren yüksek profilli tecavüz vakaları konuyu uluslararası ilgi odağına taşıyor ve Hindistan'daki yerli ve yabancı kadınların güvenliği konusunda soruları gündeme getiriyor.
2022'de Goa'da bir İngiliz turiste, Yeni Delhi'de bir Danimarkalı turiste toplu olarak, 2024 başlarında Yeni Delhi'de Hint-Amerikalı bir kadına gerçekleştiği gibi dikkat çeken olaylar...
Birleşik Krallık, Amerika, Fransa ve İsviçre gibi birçok ülke zaman zaman özellikle kadın vatandaşlarını uyaran seyahat uyarıları yayınlıyor.
Evet, kadınlara yönelik cinsel şiddet dünyanın her yerinde vardır. Ancak Hindistan bu konuda son derece kötü bir şöhret edinmiştir.
Hatta Hindistan'a sehayati düşünen biri olarak genel tavsiyeler almak isteseniz, Hindistan'dan bir kimseden dahi cinsel tacize yönelik uyarılar kesinlikle ilk duyacağınız şeyler arasında olacaktır ki üstelik, yabancı, "beyaz" bir kadın turist iseniz.
Hava kararınca dışarıda olmayaya çalışın, açık giyinmeyin, erkeklere gülümsemeyin, hatta mümkünse erkekler ile konuşmamaya çalışın, çok tenhalarda olmamaya çalışın, çok kalabalıkta da olmamaya çalışın, vs. vs. vs...
Uyarılar böyle uzayıp, gider.
Peki, tüm bunlar cinsel şiddeti suç olmaktan çıkarır mı?
Veya cinsel saldırıyı haklı kılar mı?
Ya da herhangi bir cinsel taciz veya saldırıyı normalleştirir mi?
Veya da mağduru suçlu, saldırganı da haklı yapmaya neden olabilir mi?..
Sorular da böyle uzayıp, gider...
Ancak burada genelleme yapmanın da çoğu zaman sağlıklı ve adil olmadığını belirtmek de önemli.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Biraz daha eskiye gidelim:
1992 Rajasthan Ajmer skandalı, 250 kız öğrenci ve üniversite öğrencisinin bir dizi toplu tecavüze uğramasını ve ardından şantaj yapılmasını içeriyordu...
Hintçede "korkusuz" anlamına gelen "Nirbhaya" vakası olarak bilinen olay, Hindistan tarihinin en rahatsız edici vakalarından bir diğeri...
Aralık 2012'de 23 yaşında bir fizyoterapi öğrencisi başkent Yeni Delhi'de hareket halindeki bir otobüste bir arkadaşı ile sinemadan eve dönerken vahşice tecavüze uğramış, işkence görmüş, karnına metal bir boru sokularak bağırsağının büyük bir bölümü çıkarılmış ve yol kenarına atılarak ölüme terk edilmişti.
Saldırganlardan birinin kurbanın olaydan sorumlu olduğunu öne sürerken baş savunma avukatının kurbanın erkek arkadaşı ile gece vakti dışarıda ne yaptığını sorgulaması da vaka kadar kan dondurucu...
Ülkede patlak veren protestoların ardından Hindistan hükümeti Nisan 2013'te ceza adalet sisteminde daha ağır cezaları dahil eden kapsamlı değişiklikler yapmış ve takip etme, asit saldırıları, röntgencilik ve tecavüz tehdidi gibi yeni suçlar eklenmiş, taciz suç sayılmış, asgari ceza 7 yıldan 10 yıla ve mağdurun öldüğü veya bitkisel hayata girdiği durumlarda 20 yıla çıkarılmış ve mağdur 12 yaşından küçükse idam cezası getirilmiş, daha da önemlisi mağdurun karakteri cezanın belirlenmesinde önemsiz hale gelmiş ve ayrıca 2012'deki toplu tecavüz vakasından hüküm giymiş suçlulara ölüm cezası getirilmişti.
Hindistan Yüksek Mahkemesi Mayıs 2017'de kararı onamış ve Mart 2020'de 4 adam idam edilmişti.
Diğer yasal reformlar arasında zamanında karar verebilmek için hızlı mahkemelerin kurulması ve bir kişinin yetişkin olarak yargılanabileceği yaşın 18'den 16'ya düşürülmesi yer alıyor. Hindistan'ın 2012 protestoları, taciz, takip ve asit saldırılarını da kapsayacak şekilde tecavüzün asırlık tanımında değişikliklere yol açmış olsa da faillere karşı alınan önlemler zayıf olmuş ve evlilik içi tecavüz vakalarını (muhtemelen ailelerde anarşiye yol açacağı ve ülkeyi aile değerlerini koruyan aile platformunun güçlü tuttuğu düşüncesi ile veya destekçilerinin öne sürdüğü en önemli neden olarak evlilik kurumunun kutsallığını korumak için) kapsam dışı bırakmıştır.
Hindistan'da tecavüz mevzuatının tarihi 1860'ta ceza kanununun başlangıcına kadar uzanıyor.
Başlangıçta tecavüz, rızanın sahte beyanlarla veya ölüm korkusu ile alındığı durumlar dahil rıza olmaksızın gerçekleşen cinsel ilişki olarak tanımlanıyordu. 1972'deki Mathura davası -16 yaşındaki Mathura'nın sarhoş polis memurları tarafından tecavüze uğradığı bildirilen dava- bir dönüm noktası oldu, tecavüz mağdurları için yargısal korumaları güçlendirmek ve adalete erişimi engelleyen engelleri aşmak için tasarlanan 1983 Ceza Hukuku (Değişiklik) Yasası'nı getirdi.
Reform, yasal tecavüz için yeni kriterler getirdi ve rızaya ilişkin ispat yükünü iddia makamından sanığa kaydırarak eşitsizlikleri düzeltti.
Ülkenin Ulusal Suç Kayıt Bürosu'nun verilerine göre, 2012 toplu tecavüz olayı sırasında polis Hindistan genelinde yılda 25 bine yakın tecavüz vakası kaydediyordu.
O tarihten bu yana -2020'deki Kovid-19 salgını nedeni ile yaşanan keskin düşüşün haricinde- yıllık sayı büyük ölçüde 30 binin üzerinde seyretti.
Saldırılar 2016'da yaklaşık 39 bine çıkarak zirveye ulaştı. Hükümet raporuna göre 2018'de ülke genelinde ortalama her 15 dakikada bir kadın tecavüz ihbarında bulundu.
Verilere ulaşılabilen son yıl olan 2022'de neredeyse 32 bine yakın tecavüz vakası bildirildi, her gün ortalama 90'a yakın vaka...
Bu sayıların yalnızca bildirilmiş kayıtlı vakalar olduğunu unutmayın...
Resmi veriler genellikle buzdağının yalnızca görünen kısmı olabiliyor...
Yani sayılardaki artış kısmen tecavüzü bildirme konusunda daha fazla güven duyulması ile açıklanıyor olsa da yine de bu sayıların hikayenin yalnızca bir kısmını anlatıyor olması muhtemel çünkü bu tür suçların çoğu misilleme korkusu, mağdurlar hakkındaki yaygın damgalama ve polis soruşturmalarına olan güvensizlik nedeni ile bildirilmiyor...
Ancak bir de her bildirilen vakanın da gerçekten tecavüz olup olmadığı da ayrı bir tartışma konusu...
2012'den bu yana çok ses getiren bir dizi vaka ve dava var:
2018'de Hindistan'ın merkezinde yaşayan 26 yaşındaki bir adam, bir kız çocuğuna tecavüz edip öldürmek suçundan tutuklandıktan üç hafta sonra idama mahkum edildi.
Yine 2018'de 8 yaşında Müslüman bir kız çocuğu Jammu ve Keşmir'deki bir Hindu tapınağında günlerce uyuşturulup aç bırakılıp toplu tecavüze uğrayarak öldürüldü; 6 Hindu erkeğe beş yıldan müebbet hapse kadar değişen cezalar verildi, yedinci kişi delil yetersizliğinden beraat etti.
2019'da polis memurları, Telangana'nın Haydarabad şehri yakınlarında 27 yaşındaki bir veterinere tecavüz edip öldürdüğünden şüphelenilen dört adamı vurarak öldürdü.
2020'de Uttar Pradesh'in Hathras şehrinde 19 yaşındaki Dalit (Hindu kast hiyerarşisinin en alt basamağı / Dokunulmaz) bir kız çocuğunun toplu tecavüze uğraması ve haftalar sonra hastanede ölmesi ülke çapında büyük bir öfkeye yol açtı...
Bu arada tüm bu vaka haberleri ufak bir internet araması ile kolaylıkla bulunabilir...
Hindistan'ın en büyük insan hakları örgütü Halkın Sivil Özgürlükler Birliği Genel Sekreteri Kavita Srivastava şöyle diyor:
Şu anda cinsel şiddetin ve kadın düşmanlığının en kötü evresini görüyoruz. Bu, hukukun üstünlüğünün tamamen çöktüğü, doğrudan en çok kadınları etkileyen, aynı zamanda ataerkilliğin açıkça pekiştirildiği yeni Hindistan'dır.
Hindistan'da kadın sorunları üzerine çalışmalar yürüten sivil toplum örgütü Jagori Direktörü Jaya Velankar ise şu ifadeleri kullanıyor:
Ülkede kadınlara yönelik cinsel suçlardaki ve ülkenin katı kast sisteminin en alt basamağında yer alanların gördüğü muameledeki artış tepeden tırnağa kadar cezasızlık kültürünün bir sonucu ve bu, teşvik edici bir etken. [Ki] Hindistan'ın ceza adalet sisteminde davaların yıllarca tıkanması nedeni ile mahkumiyet oranları düşük.
Tüm Hindistan İlerici Kadınlar Derneği Genel Sekreteri Kavita Krishnan da şunları ifade ediyor:
Tecavüze ölüm cezası verilmesi ile ilgili tüm tartışmalar, daha fazla kadının tanık olarak hayatta kalamayacakları için öldürülmesine yol açıyor.
Bu arada nadir de olsa verilen idam cezaları zaten çoğunlukla tecavüzün ardından mağdurun vahşice öldürülmesi durumunda (ve vakanın çok ses getirmesi ve/veya toplu tecavüz olması durumunda) tecavüz artı cinayet nedeni ile gerçekleşiyor...
Peki ülkede durum neden böyle?
Salgın olarak da ifade edilmeye başlayan Hindistan'ın cinsel saldırı krizinin altında onlarca yıldır var olan birçok köklü sorun yatar.
Ülkede cinsel şiddetin temel nedenleri ataerkillik, kast sistemi, yoksulluk ve ekonomik eşitsizlik olarak hızlıca sıralanabilir. Kalıcı sınıf ayrımcılığı Hindistan toplumunun her alanına nüfuz etmeye devam ediyor.
Ayrıca kadınlara karşı işlenen genel suçlardaki artış, büyük ölçüde ülkenin cinsiyet eşitsizliğine ve erkek haklarına dayalı bir kültürü sürdürmesi ile açıklanıyor.
Bu, ülkenin yargı sistemlerindeki sistemsel sorunlar ile birleşince özellikle cinsel içerikli suçlarda artışa yol açıyor.
Hindistan'da kast sistemi 70 yıldan uzun süredir yasak olmasına karşın hala Hint toplumunun her kesimine nüfuz ediyor.
Kast sistemi tarafından sürdürülen büyük eşitsizlikler, Brahminler ve Kshatriyalar gibi daha yüksek kastlardan erkeklerin ceza korkusu olmadan cinsel saldırı gibi suçlar işleyebildiği bir topluma katkıda bulunuyor.
Bu erkekler Adivasiler ve Dalitler gibi daha düşük kast gruplarındaki savunmasız kadınları hedef alıyor.
Bu daha az ayrıcalıklı kastlardan gelen kadınların, özellikle Dalitler'in cinsel tacize uğrama olasılığı daha yüksek oluyor ve kurbanlar satın alınabiliyor, baskı altına alınabiliyor ve sessiz kalmaları için tehdit edilebiliyor.
Yoksulluk ve düşük statünün birleşimi, onları cinsiyete dayalı cinsel şiddete karşı özellikle savunmasız hale getiriyor.
Başka bir boyut, Hindistan'da kadınların hala birer mülk olarak görülmesi yaygın, böyle bir mantalitede değerleri genellikle saflıkları ve itaatleri ile ilişkilendiriliyor.
Bu kavramlar, Hint toplumu özelinde toplumun büyük bir bölümüne nüfuz eden Brahminik inanç sisteminde kök salmıştır.
Kast hiyerarşileri, özellikle üst kastlı erkeklerin sosyal ve politik egemenlik iddiasının bir parçası olarak orantısız bir şekilde hedef alınan alt kastlı kadınlara yönelik cinsel şiddetin sürdürülmesinde önemli bir rol oynar.
Bu şiddet tesadüfi değil yapısal olup, Hint toplumunu katmanlaştıran ekonomik ve sosyal eşitsizliklere gömülüdür.
Hint kadınlara karşı işlenen suçlar arasında takip, asit saldırıları, röntgencilik, namus cinayetleri, kız çocuklarını öldürme, cinsiyet seçimiyle kürtaj ve tecavüz yer alıyor.
Ve günümüzde tecavüz Hindistan'da kadınlara karşı işlenen dördüncü en yaygın suç. Kadınlara yönelik şiddetin en erken ve en vahşi tezahürlerinden biri ise doğum öncesi cinsiyet belirlemesinden sonra dişi fetüslerin seçici olarak kürtaj edildiği kız fetüslerinin öldürülmesi.
Ve bazen kızların ortadan kaldırılması doğduktan sonra gerçekleşir, Hindistan'da yüzyıllardır var olan kız bebeklerin öldürülmesi durumu.
Aslında tüm bunlar tıpkı kast sistemi gibi Hindistan'da yasadışı AMA yüzyıllardır kökleşmiş gelenek aynı zamanda...
Hindistan'da "kız yetiştirmek, komşunun bitkisini sulamak gibidir" diye bir ifade vardır...
Hindistan'da "Bir kız çocuğu doğduğunda hayatı babası tarafından, evlendikten sonra kocası tarafından, kocasının ölümünden sonra oğlu tarafından kontrol edilir" diye bir söz de vardır...
Hindistan, kadınlara veya anneye tapmak anlamına gelen "Maathru Devo Bhava" konseptine inanır AMA aynı zamanda çoğunlukla kadınları erkeklerden daha aşağı görme eğilimi taşır...
Başka önemli boyut, Hindistan'da bir olay ulusal ilgiye ulaştığında öfke patlaması olur ve protestolar düzenlenir, ancak bu çabuk geçer.
Her vaka toplumu biraz daha duyarsızlaştırır ve toplumu bir sonrakini kabul etmeye hazırlar, dolayısıyla kötülük sıradanlaşır.
Başka bir boyut, hükümetin katı yasalara karşın kadınları korumak ve saldırganları cezalandırmak için yeterli adımları atmadığı söyleniyor.
Ki hükümetin çeşitli raporlarına göre, son birkaç yıldır tecavüz davalarında mahkumiyet oranı yüzde 30'un altında seyrediyor.
Ayrıca kadınlara yönelik saldırıların sıklığı göz önüne alınırsa, hükümetin yasaları ve bunların uygulanmasını daha etkili hale getirmesi için çoğu zaman korkunç olayların yaşanması da trajik.
Ancak başka bir boyut, tüm yasaları ve tüm hızlı mahkemeleri ve hatta ölüm cezalarını getirebilirsiniz ama kızlar ve kadınlar hakkında yeni bir düşünce tarzını tetikleyecek uygun bir mantalite değişikliği olmadığı sürece hiçbir şey değişemez. Günün sonunda iyi vatandaşların tek sahip olduğu şey öfkeleri olur...
Bir başka boyut, Hindistan'daki cinsel şiddet sorunu yalnızca güvenlik ve adalet sorunu değil, aynı zamanda onun talihsiz siyasallaşması sorunudur.
Çoğu zaman politik gündemlerin körüklediği toplumsal isyanlar, defalarca cinsiyete dayalı şiddetin arka planını oluşturmuş ve din, cinsel saldırı için bir bahane olarak kullanılmış.
İster 1947'de Hindistan ve Pakistan'ın bölünmesinde, ister 2002'de Gujarat'taki ayaklanmalarda, ister 2013'te Uttar Pradesh'teki Muzaffarnagar ayaklanmalarında olsun, tüm bu olaylarda kadınların saldırıya uğradığı vakalar var.
Yani cinsel şiddetin politik bir araç olarak sömürülmesi sorunsalı var. Toplumsal boyutlara gelince, dini konuların, konunun özünü, yani kadınların güvenliğini ve haklarını gölgelemek için kullanıldığı görülebiliyor.
2002'de Başbakan Narendra Modi'nin yönetimindeki Gujarat'ta çoğunluğu Müslüman binden fazla kişinin öldürüldüğü, Hindistan'ın en kötü dini şiddet olaylarından Gujarat isyanları sırasında o zamanlar 19 yaşında ve hamile olan Müslüman bir kadına vahşice toplu tecavüz eden (ve 3 yaşındaki kızı dahil 14 akrabasını da öldüren) 11 Hindu erkek 2008'de tecavüz ve cinayetten suçlu bulunmuş, 14 yıl hapis yattıktan sonra 2022'de serbest bırakılmış, ancak Ocak 2024'te Hindistan Yüksek Mahkemesi ömür boyu hapis cezası vermişti.
2022'de serbest bırakıldıktan sonra bazı Hindu sağcılar tarafından çiçek çelenkleri ile karşılandıkları görülmüş ve serbest bırakılma zamanlaması da bizzat ülke içinde kuşku uyandırmıştı ki Gujarat birkaç ay sonra önemli seçimler yapacaktı ve Modi'nin Hindu milliyetçi partisinin oylara ihtiyacı vardı ve partisinden bir üye, sanıkların üst kast Brahminler olarak "iyi" değerlere sahip olduklarını ve hapse atılmamaları gerektiğini açıklamıştı.
En korkutucu olan şey, tecavüzcüleri serbest bırakmanın iyi bir oy toplayıcı olabilmesi...
Hindistan'da tecavüz kültürü denilen şey
Bu, cinsel şiddeti önemsizleştirerek ve sapkın tutumları pekiştirerek, kadınların bu tür suçları bildirmekten genellikle caydırıldığı veya isteksiz olduğu yaygın bir ortam yaratır.
Yani tecavüzün yaygın olduğu ve cinsel saldırganlığı caydıran sosyal kısıtlamalar ve/veya caydırıcılığı teşvik eden düzenlemeler olmadığı için cinsel şiddetin normalleştirildiği sosyolojik bir ortamı ifade eder.
Böyle bir ortam, erkeklerin kadınlara yönelik saldırganlığını normalleştiren yaygın toplumsal kadın düşmanlığının aşırı bir tezahürü olarak anlaşılır.
Böyle bir kültür, mağdurları suçlar ve cinsel şiddeti norm olarak ele alır.
Tecavüzü, tecavüzcülerin davranışlarını iyileştirmek yerine, mağdurların davranışlarında değişiklik yaparak çözülebilecek bir sorun olarak ele alır.
Tecavüzün şiddet içeren suç, hırsızlık, isyan vb. gibi daha büyük kategorilerden ayrı bir suç olarak ulusal kayıtlara ancak 1974'te, 1953'teki ilk Hindistan'da Suç raporundan 21 yıl sonra girmesi belki de böyle bir kültürün karakteristik özelliği olan cinsel şiddetin normalleştirilmesinin çarpıcı bir örneği.
Hindistan'da bu suçun 1974'ten önce yaygın olduğuna inanmak için nedenler var; ülkenin bu suça ilişkin yasaları için bir dönüm noktası haline gelen kötü şöhretli 1972 Mathura davası buna bir örnek.
Bu olay yalnızca Hindistan'da bu suça karşı ilk halk protestolarından birini tetiklemekle kalmamış, aynı zamanda 1860'ta Hindistan Ceza Kanunu'nda ilk kez kanunlaştırılmalarından bu yana tecavüz yasalarında ilk önemli değişikliği işaret eden 1983 Ceza Hukuku (Değişiklik) Yasası'nın geçirilmesinin yolunu da açmış.
Hindistan'daki bu kültür, toplumun kadınlardan kocaları tarafından cinsel tacize tahammül etmelerini beklediğinin ince bir göstergesi olan evlilik içi tecavüzü suç sayma konusundaki isteksizlikte de görülebilir.
Ortalama bir Hint kadının kocasından cinsel şiddet görme ihtimalinin başkalarından görme ihtimaline kıyasla 17 kat daha fazla olduğu söyleniyor.
Buna karşın Hindistan, Afganistan, İran, Suriye, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve bazı Sahra-altı Afrika ülkeleri gibi evlilik içi tecavüzün hala suç sayılmadığı veya yasanın kapsamı dışında bırakıldığı dünyadaki bir avuç ülkeden biri.
Evet, bu durumda ev her zaman güvenli bir yer olmayabiliyor. Yakın partner şiddetinin en yaygın olduğu ikinci ülke Hindistan.
Böyle bir kültür genellikle evde başlasa da sanat yoluyla da teşvik edilebiliyor.
Bollywood gibi büyük popülerliğe sahip Hint film endüstrisinin içerikleri Güney Asya genelinde tüketilir ve dolayısıyla kadınlar ve cinsiyet ile ilgili toplumsal ve kültürel normları belirleme konusunda önemli bir etkiye sahip.
Bollywood'da üretilen içeriklerin çoğu olay örgüsünün kadınların cinsel veya kişilerarası ilişkilerde inisiyatife sahip olmadığını gerici bir şekilde gösterdiği ataerkil anlatıları benimser.
Erkek kahramanın kadın kahramanı takip ettiği ve bir şekilde romantik olması gereken bir film kültürü. Yani kadınları rızaları olmadan takip etmenin/dokunmanın normal kabul edildiği ve hatta bunun sonrasında mutlaka aşka dönüşmesi gereken Bollywood popüler kültürü...
Evet, bu bir kurgu ancak bu çok sık yaşandığında bilinçaltına işler ve ne yazık ki bazı insanlar rıza gibi konuları öğrenebilecek açıkfikirliliğe veya doğru dünya görüşüne sahip olmayabiliyor.
Ayrıca Hint film endüstrisi yabancıların daha esnek bir ahlaka sahip olduğu algısı yaratıyor.
Sanat, dünya görüşlerini ve ideolojileri etkiler ve bir izleyici kitlesinin her üyesi kültürel yapımlardaki yaygın kadın düşmanlığından etkilenmese dahi bu tutumların sanat adına pazarlanması zaten yerleşik olan bir zihniyetin sürdürülmesine hizmet eder.
Başka bir boyut, Hindistan'daki kültürel tutumlar, kurbanı suçlamanın böyle bir kültürün bir parçası haline gelmesine izin veriyor.
-Ülkede büyük çoğunlukla hala kadının iş hayatında veya dışarıda olmak yerine evde olması gerektiğine, erkeğe bağımlı olması gerektiğine inanan mantalite söz konusu ve herhangi bir cinsel şiddet durumunda ilk etapta kadının ne giydiği, ne zaman dışarıda olduğunun sorgulanması normalleştirilmiş durumda ve evlilik kararının çiftler yerine çoğunlukla ebeveynlerce alınması (veya görücü usulü evlenme) ve evlilik dışı ilişki veya sevgili denilen ilişkilerin hoş görülmemesi yaygındır.-
Kurbanı suçlama kültürü, istihdam durumları, aile ilişkileri ve toplumsal baskılar nedeni ile hayal kırıklığı yaşayan genç erkekler için bu suçun sıklıkla tercih edilen silah haline gelmesinin nedenlerinden biri olabiliyor.
Tarihsel olarak Hindistan'daki çeyiz sistemi, kız çocuklarının öldürülmesi ve çocuk yaşta evlilik gibi uygulamalar şiddeti daha da normalleştirmiş ve zararlı toplumsal cinsiyet kalıplarını sürdürmüştür.
-Hindistan'da çeyiz sistemi denilen şey kadınları aşağılayan bir durum oluşturduğu için aslında artık yasadışı olup, gelinin ailesinin damadın ailesine evlilik karşılığında para, mülk veya değerli eşya vermesi durumudur ve bu miktar, gelinin eğitim durumu, yaşı, geçmişi, sosyal statüsü vs. gibi ve hatta ten rengine bağlı olarak ve de aynı şekilde damadın durumuna göre az veya çok olarak belirleniyor.-
Bu sorunları ele almak için yasal önlemler yürürlüğe konmuş olsa da kökleşmiş kültürel tutumlar ilerlemenin önünde önemli engeller oluşturmaya devam ediyor.
Ülkedeki kültürel çeşitlilik övülse de aynı zamanda cinsiyet ve sosyal davranış konusunda farklı, genellikle gerici görüşlerin üreme alanı olarak da hizmet edebilir...
Son sözler
Thompson Reuters Vakfı 2018'de Hindistan'ın kadınlar için dünyanın en tehlikeli ülkesi olduğunu söylemişti...
Küresel Barış Endeksi'nin 2017 raporuna göre Hindistan, kadın gezginler için dördüncü en tehlikeli ülkeydi...
Öncelikle bu bulgular gerçek suç rakamları yerine algı anketlerine dayanıyor.
Ve bir de madalyonun diğer yüzü olarak burada adil olmak adına istatiksel ve oransal konuya da açıklık getirilmesi gerekir:
Öncelikle oranlama ve kıyaslama yapmak çok komplike bir iş, sağlıklı olabilmesi için sosyal bağlam ve metodolojideki farklılıklardan etkilenen sosyo-ekonomik istatistikler gibi birçok dinamik detaylandırılılarak hesaba katılması gerekir.
Biz burada bunu yapmayacağız ancak şunu belirtmek önemli: Hindistan tecavüz konusunda dünyada nüfus birimi başına en düşük sıralamalar arasına giriyor.
Evet, gerçek sayılar yüksek, çünkü nüfusun gerçek büyüklüğü var, ancak oranlar açısından en düşüklerden biri ve çoğu gelişmiş Batı ülkesinden önemli ölçüde daha düşük.
Suç oranları, nüfus farkını hesaba kattıkları için herhangi bir suçun yer ve zamana göre görülme sıklığını karşılaştırmanın daha iyi bir ölçüsü.
Örneğin, 100 ve 10 bin kadına sahip A ve B ülkeleri belirli bir yılda 10 ve 50 tecavüze tanık olmuş olabilir.
Suç olaylarına bakılırsa B ülkesinin daha büyük bir tecavüz sorunu olduğu düşünülebilir. Ancak bu yanlış bir sonuç.
Kadınların tecavüze uğrama tehlikesi A ülkesinde daha fazladır çünkü yüzde 10'u suçun kurbanı olmuştur. Bu rakam B ülkesinde yüzde 0,5 olacaktır.
Bu, Hindistan'ın bu gezegendeki kadınlar için en güvenli yerlerden biri olduğu anlamına mı geliyor?
Elbette, hayır. Bu, Hindistan gibi diğerlerinin de bir istisna olmadığı anlamına gelir.
Ancak ayrıca uluslararası istatistiklerden Hindistan'daki tecavüzlerin göreceli yaygınlığı (veya yokluğu) hakkında diğer ülkelere kıyasla tartışmak zor ve hatta muhtemelen tehlikeli.
Ülkelerdeki suçların yasal tanımları, suç sayma ve kaydetmenin farklı yöntemleri ve kolluk kuvvetlerine bildirilmeyen veya kolluk kuvvetleri tarafından tespit edilmeyen suçların payındaki farklılıklar nedeni ile bu rakamların uluslararası bir karşılaştırmasını yaparken dikkatli olunması gerekir.
Bu tür sorunların Hindistan'daki düşük tecavüz suç oranında bir rolü olması muhtemel. Örneğin, Hindistan evlilik içi tecavüzleri suç olarak tanımıyor.
Ve birçok kadın da bir kadının kocası ile cinsel ilişkiye girmeyi reddetmesinin haklı olmadığına inanıyor.
Hindistan'da evlilik içi tecavüzleri suç sayan bir yasa olsaydı ve kadınların bu konulardaki tutumları önemli ölçüde değişseydi, ülkenin tecavüz suçu oranı önemli ölçüde artardı.
Aslında burada söylemeye çalıştığım şey, Hindistan bu gezegendeki kadınlar için en güvenli veya en güvensiz yerlerden biri mi?
Kuşkusuz, hayır. Ancak Hindistan gibi diğerleri de bir istisna değil.
Zaten yazının amacı da ne en güvensiz ne de en güvenli yerlerden biri olarak Hindistan'ın bir istisna olduğu argümanını geliştirmek.
Kadınlar dünyanın hemen her yerinde güvenlik sorunu yaşayabiliyor ancak bazı toplumlar bu sorunla başa çıkmak için diğerlerinden daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyar ki Hindistan bu kategoriye giriyor.
Söylemeye çalıştığım şey sanırım bu.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish