Depresyon endüstrisi

Böylesine kasvetli bir atmosfer, kuşkusuz siyasetin yozlaşmasına, ifade özgürlüğünün ortadan kalkmasına, tek yetenekleri tepkileri kışkırtma olan; toplumun parçalanması ve dağılması üzerine bahse giren popülist maceracıların ortaya çıkmasına yol açacak

Fotoğraf: Hussein Faleh/AFP

Arkadaşım Dr. İyad el-Anbar, cuma günkü haftalık makalesini, konuşmalarındaki ve yazılarındaki kötümser eğilimi haklı çıkarmaya tahsis etmişti.

Anbar, güçlü bir konuşmacı ve siyaset bilimi profesörü olmasının yanı sıra, Irak televizyon kanallarının en çok aranan yüzlerinden biri.

Arap çevremizde karamsarlığın pek çok nedeninin olduğunu elbette biliyorum.

Ama hep kendime şunu soruyorum:

Arapların durumu ne zaman idealdi ya da karamsar olma sebeplerinden yoksundu?

Bunun için basınımızı yas yerine dönüştürüp ölenlere ağladığımız gibi yaşayan dünyamıza da mı ağlayalım?

Dünyalarına ya da ölülerine ağlamamızın yaşayanlara ne faydası olacak, biz düşünce insanları olarak bu hayatı gözyaşlarıyla doldursak, hayata ne gibi bir değer katmış oluruz?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ama karamsarlığın bir duygu ya da olaylara karşı kişisel tutumla ilgisi olmayan bir yönü daha var, o da toplumsal uyum üzerindeki tehlikeli etkisi.

Bu, Dr. Iyad'ın öncelikle muhatap aldığı Irak toplumu örneğinde daha açık bir şekilde görülüyor.

Bu toplumla gençliğimde tanıştım. İlerleyen yıllarda onu, genel kitlesini ve birçok akademisyenini, yazarını, liderini ve politikacısını daha yakından tanıdım.

Bu insanların yaşam tarzları, yönelimleri ve konumları farklı olsa da karamsarlığın aralarında ortak bir payda olduğunu ve toplantılarındaki konuşmaların genel bir özelliği olduğunu gördüm.

Irak'ın genel kültürünü bu hale getiren hem tarihi hem de siyasi birçok gerekçe biliyorum.

Peki, Iraklı aydınlar ve liderler bu yaklaşımın yol açabileceği sonuçları hiç sorguladılar mı?

Geçen eylül ayında "Sosyal Sermaye" hakkında yazmıştım ve bunun, belirli bir toplumun üyeleri arasında, aralarında anlayış ve paylaşıma, iş, para ve fikir paylaşımına temel oluşturan ortak normlar ve kavramlar dizisine işaret ettiğini, dolayısıyla sosyal sistemi daha etkili ve verimli kılan uyumlu kolektif eylemin önünü açtığını yeniden hatırlatıyorum.

Şimdi şunu soralım:

Toplumda iyimserlik duygusu kaybolup karamsarlığa dönüştüğünde ne olur, "sosyal sermaye" güçlenir mi, yoksa yok mu olur?

Kolektif eylem kamusal yaşamı iyileştirmek için gelişir mi, yoksa tam tersi mi olur?

Yani her birey sadece kendisini düşünmeye ve sorunlarına çözüm aramaya mı yönelir, hatta kendi başına değiştiremeyeceği gerçekliğinden kaçmaya mı başlar?
 


Irak gerçeğine bakın, gördüğünüz bu değil mi?

Herkes her şeyden şikâyet ediyor; hepsi liderlerini, seçkinlerini, kanaat önderlerini Irak'ın başına gelenlere sebep olmakla suçluyorlar.

Seçkinler politikacıları suçluyor, sonra bu iki grup insanları pasiflikle, iş birliği yapamamakla, sabırlı olamamakla, çözümlere katılmamakla vb. suçluyor.

Irak'taki kültür yapıcıların geçmişte ve günümüzde "sosyal sermayeyi", yani insanlar arasında karşılıklı güven için gerekli temeli ortadan kaldırmakta politikacılara katıldıklarını iddia ediyorum.

Oysa bu güven, bireyler ya da dini gruplar olarak değil, tek bir millet olarak insanların kendilerine faydalı bir şeyler yapmaları için gereklidir.

Karamsar yazı ve konuşmalar, her şeye ve herkese karşı şüpheden başka bir şey içermeyen yazılar ve konuşmalar, insanların içini bir makam sahibi olan veya değişim iddiasında bulunan herkese karşı şüpheyle doldurdu.

Bu, değişimi ciddi şekilde düşünmeyi veya daha başlangıç düzeyinde de olsa değişim çabasını kesinlikle engelleyecektir.

Ödülü -durum ne olursa olsun-, alay edilmek ve şüpheyle karşılanmak, hatta başarısız ve aciz veya yalnızca bir hırsız, iktidara tırmanmaya çalışan biri, bir despot veya bir yabancının iş birlikçisi olduğu suçlaması olacaksa, kim kendini ve hayatını feda edebilir veya tüketebilir?

Bunlar Irak arenasında yaygın tanımlamalardır.

Böylesine kasvetli bir atmosfer, kuşkusuz siyasetin yozlaşmasına, ardından ifade özgürlüğünün ortadan kalkmasına, en sonunda da tek yetenekleri duygu ve tepkileri kışkırtma ya da farklı olana karşı korkuları uyandırma olan, kısacası toplumun parçalanması ve dağılması üzerine bahse giren popülist maceracıların ortaya çıkmasına yol açacaktır.

Irak'ın liderlerinin, seçkinlerinin ve kanaat önderlerinin istedikleri bu mu?

Aksini istiyorlarsa karamsarlık yaymayı bıraksınlar.

Şu Çin atasözü tam da bu duruma uyuyor:

Karanlığa sövmek yerine bir mum yakın.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU