Küresel sıcaklığı yaşanabilir 1,5 santigrat derece sınırında tutma hedefini ilerletmeyi amaçlayan ve her yıl düzenlenen COP28'in anlamını sorgulamak gayet makul.
Liderlerin el ele tutuşup ülkelerinin gezegeni haşlayan karbon ayak izlerinin azaltmasını hızlandırma sözü verdiği 2015 Paris Anlaşması'nın baş döndürücü zirvesinden bu yana aşamalı olarak ilerleme kaydediliyor.
Sekiz yıl sonra, Dünya Meteoroloji Örgütü Genel Sekreteri Profesör Petteri Taalas'ın 30 Kasım Perşembe günü Dubai'de düzenlenen COP28'in açılış oturumunda ifade ettiği gibi "bozuk plakların sağır edici kakofonisiyle" karşı karşıyayız.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
2023, kayıtlar başladığından beri görülen en sıcak yıl oldu ve bu da benzeri görülmemiş bir dizi deniz seviyesi yükselmesine, ekstrem hava olaylarına ve kutuplarda erimeye yol açtı. Fosil yakıt salımları azalma eğilimi göstermek yerine 2023'te yüzde 1,2 arttı.
Veriler hiç şüphesiz epey kasvetli bir tablo çiziyor fakat iyi haber şu ki gezegen ölçeğindeki bu gerilemeyi kontrol altına almak için ne yapacağımızı biliyoruz. Öncelikle, temiz enerji halihazırda dünya çapında fosil yakıtları maliyet açısından geride bırakıyor ve yakın tarihli bir rapora göre, teknoloji geliştikçe aradaki farkın 2030 itibarıyla açılması bekleniyor. Bu rapor ülkeleri yenilenebilir enerji kaynaklarını 2020'lerin sonuna kadar üç katına çıkarmaya teşvik ediyor.
Kovid pandemisi trajedisi bize bir şey öğrettiyse, o da küresel finans akışlarının mevcut olduğudur. Fakat yalnızca, hükümetler bunları zararlı olanlardan uzaklaştırmaya ve gezegeni koruyan politikalarla desteklemeye karar verirlerse.
Çünkü işte bir başka tatsız kayıt: Fosil yakıt endüstrisi geçen yıl 200 milyar dolardan fazla kar elde etti ve bu altın döşeli yolda 7 trilyon dolarlık devlet sübvansiyonuyla onlara yardım edildi.
Ancak Glasgow'daki COP26, Şarm el-Şeyh'teki COP27 ve şimdi de Dubai'deki COP28'e muhabir olarak katılarak şunu anladım, toplantıya gelen onbinlerce kişinin ciddi bir kısmı mevcut durumdan büyük ölçüde faydalanıyor.
Belki de hiçkimse COP'taki ihtilafı bu yıl BAE'de düzenlenen zirvenin başkanı ve aynı zamanda BAE devletinin petrol şirketi Adnoc'un üst düzey yöneticisi Sultan Ahmed el-Cabir kadar sembolik hale getiremez.
Bu, iklim eylemi çağrısı yapan heyecan verici konuşmaların metinlerine uysun ya da uymasın, yukarıdan aşağıya süzülerek gelen bir mesaj.
Zirvenin başlamasından günler önce BBC ve araştırmacı İklim Raporlama Merkezi, BAE'nin Cop28'e ev sahipliği rolünü petrol ve doğalgaz anlaşmaları yapmak için kullanmayı planladığını iddia etti. Adnoc'un faaliyetlerini günde 5 milyon varil pompalayacak şekilde büyütmeyi planladığı bildiriliyor. (COP28 sözcüsü, The Independent'a yaptığı açıklamada "BBC makalesinde atıfta bulunulan belgeler yanlış ve COP28 toplantılarında kullanılmadı. BBC'nin haberlerinde doğrulanmamış belgeleri kullandığını görmek son derece hayal kırıklığı yaratıyor" dedi).
Sultan el-Cabir, petrol ve gaz şirketlerini iklim kriziyle mücadelede "çözümün merkezinde" olmaya çağırdı, sektörün geçen yıl toplam sermaye harcamalarının sadece yüzde 2,5'ini temiz enerjiye harcadığı düşünüldüğünde biraz Pollyanna'vari bir çağrı.
Global Witness'a göre COP27'ye petrol ve gaz çıkarlarını temsil eden 636 kişi katıldı ve kurum, petrol zengini BAE'de bu rakamın bu yıl aşılmasını bekliyor. Bu yıl BM şeffaflık adına fosil yakıt lobicilerinden kayıt yaptırırken en azından bağlı oldukları kuruluşları belirtmelerini istedi.
Kick Big Polluters Out adlı iklim koalisyonuna göre, neredeyse 30 yıl önce başladığından bu yana toplamda 7 bin 200 fosil yakıt lobicisi COP'lara geldi. Bu yıl en az bir ülke, Norveç, müzakere ekibinin bir parçası olarak ulusal petrol şirketlerinden temsilciler bulunduruyor.
Ve ilerlemeyi engellemek için bir kitabı doldurabilecek sayısız yola, genellikle son dakikada kapalı kapılar ardında yapılan anlaşmalara henüz gelmedik, özel jetlerden, kanıtlanmamış teknolojilerin ısrarla tanıtılmasından ve otokratik rejimlerin yeşil göz boyamasından bahsetmiyorum bile.
Bu durum karşısında COP'u savunmak zorlaşıyor.
Öyleyse neden hâlâ düzenleniyor? Kısacası, elimizdeki en iyi şey bu ve başarılar da elde edildi.
Rotamızdan çok uzakta olsak da Paris'teki COP21, dünyanın 1,5 ve 2 santigrat derece sınırlarının "çok altında" kalmayı taahhüt ettiği anlaşmayı başlattı.
2009'da Kopenhag'da yapılan COP15'te gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelerin iklim konusunda harekete geçmelerini sağlamak için 2020'ye kadar yılda 100 milyar dolar sağlamayı taahhüt etti. Bu hedefi gerçekleştirmekte geç kaldılar ama para akmaya devam ediyor.
COP26, kuvvetli bir ısıtma etkisine sahip metanın gazının azaltılması ve orman kaybının tersine çevrilmesi dahil bir dizi anlaşmayı beraberinde getirdi. Bu büyük sorunların üstesinden gelmek için daha büyük bir azim gerekiyor ancak düzinelerce ülke harekete geçme taahhüdünde bulundu.
Birleşik Krallık'taki zirvede aynı zamanda, özellikle gençlerin katılımıyla, kamuoyunun ilgisinin bir seviyeye çıktığı görüldü ve bu da iklim krizini daha önce hiç olmadığı kadar konuşulan bir konu haline getirdi. (Bu, aktivistlerin, bilim insanlarının, hayır kurumlarının ve ulusal haber merkezlerinde ve televizyon kanallarında sayıları giderek artan, benim de aralarında olduğum iklim muhabirlerinin yanı sıra, hepsi de iklim kriziyle ilgili artan endişeyi ele almayı ve gerçek çözümleri incelemeyi amaçlayan bir dizi özel yayın, podcast ve haber bültenlerinin yorulmak bilmeyen çabalarının bir kanıtı).
Ve COP27'de, gelişmekte olan ülkeler nihayet onlarca yıldır talep ettikleri şeyi başardı: Daha zengin ülkelerin emisyonlarının yükünü çeken yoksul ülkelere para vermek üzere bir "Kayıp ve Zarar" fonu oluşturmak için küresel bir anlaşma.
COP28'in ilk gününde bu "Kayıp ve Zarar" fonunun ayrıntıları tamamlandı ve BAE, Almanya, Birleşik Krallık, ABD ve Japonya'dan onlarca milyon dolarlık katkı geldi. Bu olumlu bir başlangıçtı fakat daha fazlasına ihtiyaç var.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) İcra Sekreteri Simon Stiell 30 Kasım Perşembe günü yaptığı açılış konuşmasında "Bilim bize gezegenin emisyonlarımızla başa çıkma kabiliyetini tüketmeden önce yaklaşık 6 yılımız olduğunu söylüyor" dedi.
COP, değişim yaratmak için bizim şansımız. Kayıtsız kalan güçlülerin ve kirleticilerin devam etmesine izin veremeyiz.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Çağatay Koparal
© The Independent