Mısır'da dönemin Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin bir askeri darbeyle devrilmesini protesto eden yüzlerce kişinin ordu tarafından öldürüldüğü Rabia katliamının üzerinden 10 yıl geçti.
Kimi kaynaklara göre 600, kimi kaynaklara göre binden fazla kişinin hayatını kaybettiği katliamla ilgili şu ana kadar hiç kimse hakim karşısına çıkmadı.
İnsan Hakları Gözlemevi, 200'den fazla görgü tanığıyla görüşerek hazırladığı 188 sayfalık raporunda katliamı, insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak tanımladı.
Diğer insan hakkı örgütleriyse Rabia katliamını, modern zamanların görsel olarak en iyi şekilde belgelenmiş suçlarından biri olarak tarif ediyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Başkent Kahire'nin doğusundaki Rabia Meydanı'nda gerçekleşen katliama giden yolun taşları 2012'de İslamcı Müslüman Kardeşler hareketinin önde gelen isimlerinden Muhammed Mursi'nin 2012'de cumhurbaşkanı seçilmesiyle döşenmeye başladı.
Mısır'da cumhurbaşkanlığı makamına gelmeyi başaran ilk sivil olan Mursi, iktidardaki ilk yılının ardından sokak gösterileriyle karşı karşıya kalmıştı. Mursi karşıtları iktidarı İslamcılığın ideolojik hedeflerini kovalamakla ve tüm Mısırlıların cumhurbaşkanı olmamakla suçluyordu.
70 yıldan uzun süredir Mısır siyasetinin baskın aktörü olan ordunun desteğini alan Savunma Bakanı Abdülfettah Sisi, gösterileri bahane ederek yönetime el koydu ve Mursi'nin iktidarına son verdi.
Buna karşılık Mursi destekçileri ve Müslüman Kardeşler hareketi ülkenin iki büyük meydanı Nahda ve Rabia'da yaklaşık 50 gün sürecek oturma eylemlerine başladı.
14 Ağustos 2013'te ordu bu oturma eylemlerini kanlı bir şekilde bastırdı ve Rabia meydanında bir kısmı askeri araçlarla ezilen yüzlerce gösterici öldürüldü.
Kahire'nin soruşturmaları sonuçsuz kaldı
Hak örgütlerinin raporlarını "taraflı" olarak tanımlayan Mısır yönetimi, aradan geçen 10 yılda katliamla ilgili kendi soruşturmasını yürüttü.
2013 sonlarında Hakikat Tespit Komitesi ve İnsan Hakları Ulusal Konseyi, Rabia katliamıyla ilgili iki ayrı soruşturma yürüttü. Bu iki soruşturmadan da göstericilerin silah taşıdığı ve bu nedenle can kayıplarından sorumlu olduğu sonucu çıktı.
Ancak görgü tanıkları bu sonuca halen itiraz ediyor ve güvenlik güçlerinin 14 Ağustos 2013'te yaşanan katliamda aşırı güç kullandığını söylüyor.
2018'da Mısır Parlamentosu'ndan geçen dokunulmazlık yasasıysa Rabia katliamının sorumlularını yargılama umudunu tamamen yok etti. Zira dokunulmazlık yasasıyla birlikte, ülkede anayasanın askıya alındığı Temmuz 2013'ten parlamentonun yeniden toplandığı 2016'ya kadar askeri liderlerin attığı adımlar yargı dokunulmazlığı kapsamına alındı.
2021'de çıkarılan yeni yasa değişikliğiyle birlikte de uluslararası yargılama ihtimalinin önüne set çekildi. Düzenlemede, herhangi bir uluslararası mahkemenin Mısır'ın insanlığa karşı suç işlediği hükmü vermesi durumunda kararın geçerli olup olmadığı konusunda son söz Mısır Anayasa Mahkemesi'ne bırakıldı.
Katliamdan 10 yıl sonra acılar hâlâ taze
Rabia Meydanı'ndaki katliamın üzerinden 10 yıl geçmesine karşın o güne tanıklık edenler, Mısır tarihinin en karanlık günlerinden birinin acısının halen yaşıyor.
Katliam sırasında 20 yaşında olan Mısırlı Amr, BBC'ye yaptığı açıklamada "Bugün hayatta olmayı asla istemezdim" ifadelerini kullandı.
Mısır'ın geleceğinin generallerin eline düşmesinden endişe ettiği için oturma eylemine katıldığını söyleyen Amr, "Buldozerlerin çadırları ezdiğini ve önüne ne çıkarsa süpürdüğünü gördüm. Mısır'da insanlık o gün öldürüldü. Her yerde cesetler vardı. Sayamadık. Birbirimize yardım edemedik" diye konuştu.
Güvenlik güçlerinin gerçek mühimmat kullanacağını asla düşünmediğini söyleyen Amr, "Kadın ve çocukların da olduğu uzun bir insan kuyruğu ellerini kaldırmış oturma eylemini terk ederken keskin nişancılar tarafından vuruldu. Bunu kendi gözlerimle gördüm" dedi.
Washington Post'a konuşan 34 yaşındaki Sara Ali ise o gün babası Muhammed Ali'yi aradığında telefonu başkasının açtığını ve babasının vurulduğunu söylediğini aktardı.
Sara Ali, "Ben telefondayken orada öldü" ifadelerini kullandı.
Olay yerindeki kardeşi Ömer'i arayarak babasının cenazesini bulmasını istediğini belirten Sara Ali, çabalarına rağmen cansız bedeni bulamadıklarını ancak bir sonraki gün bilmedikleri bir kişinin kendilerini arayarak babalarının yerini söylediğini ifade etti.
Ömer olay anıyla ilgili olarak, "Babamı taşıdım, mezara koydum. Kanı kıyafetlerimdeydi" dedi.
Mısırlı yetkililer insanlara meydandan ayrılmaları için güvenli koridorlar yaratıldığını söylese de, İnsan Hakları Gözlemevi'nin (HRW) katliamdan bir yıl sonra hazırladığı raporda güvenlik güçlerinin meydanın 5 ana girişine gün boyu saldırdığı ve gün sonuna kadar meydandan güvenli bir çıkış bulunmadığına dikkat çekildi.
Resmi rakamlara göre o gün Rabia Meydanı'nda 600'den fazla kişi hayatını kaybetti. HRW bu rakamı 817 olarak açıklarken, Müslüman Kardeşler'e göreyse ölü sayısı binin üzerinde.
Rabia katliamının Türkiye'deki yansımaları
Mısır'da yüzlerce kişinin ölümüyle sonuçlanan Rabia katliamı o dönem Türkiye'nin de en önemli gündem maddelerinden biriydi.
Ülkenin dört bir yanında milyonlarca kişinin katıldığı Gezi Parkı gösterilerinin atmosferinin hissedildiği Türkiye'de Rabia katliamı dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Sisi yönetimine gösterdiği sert tepkilerle gündeme geldi.
Erdoğan, o dönem Müslüman Kardeşler liderlerinden Muhammed Biltaci'nin katliamda hayatını kaybeden 17 yaşındaki kızı Esma'ya yazdığı mektubun okunması üzerine canlı yayında gözyaşı dökmüş, Abdülfettah Sisi'yi ise "darbeci" ve "katil" olarak tanımlamıştı.
Erdoğan geçen yıllar için Sisi karşıtı gösterilerin simgesi olan Rabia el işaretini sahiplenerek, bu işareti "Tek devlet, tek bayrak, tek vatan, tek millet" söylemiyle açıkladı.
Darbenin ve peşinden gelen darbenin ardından Türkiye'yle Mısır arasında 10 yıla yakın süre boyunca diplomatik ilişki kurulmadı.
2022 Dünya Kupası açılış maçında Erdoğan ve Sisi'nin bir araya gelerek verdiği fotoğrafla birlikteyse Ankara-Kahire hattında normalleşme yoluna gidildi.
Independent Türkçe, BBC, DW, HRW, Washington Post
Derleyen: Barış Kaygusuz