Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Amasra Müessesesine ait maden ocağında 14 Ekim 2022'de 43 işçinin hayatını kaybettiği patlamaya ilişkin 7'si tutuklu 23 sanığın yargılandığı davada ara karar açıklandı.
7 sanığın tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme heyeti, Fazıl Karaküp ve Hidayet Gökdere'nin tutuklanması talebini reddetti.
Davanın bir sonraki duruşması 16- 17 Ekim'de görülecek.
Bartın Adliyesi koridorunda gerçekleştirilen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler, patlamada hayatını kaybedenlerin yakınlarıyla taraf avukatları katıldı.
Duruşmanın son gününde üretim baskısının yanı sıra, eksik eğitim, maske kullanımı ve işçiler üzerinde oluşturulan baskıya yönelik ifadeler dikkat çekti.
Amasra'da iş güvenliği acil kursunun patlamadan sonra üç güne çıkarıldığı ve uygulamalı gösterilmeyen maske kullanımının ise patlama sonrası slayt yerine açılarak gösterilmeye başlanması beyanlara yansıyan diğer dikkat çekici detaylardandı.
"Öcalan bile adil yargılandı, müvekkilim adil yargılanmıyor"
İlk güne göre daha sakin başlayan duruşma gergin bir atmosferde sona erdi.
Gerginliğe neden olan ise terör örgütü PKK lideri Öcalan'ın yargılanması ile ilişkilendirilen cümle oldu.
Bin 80 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan dört sanıktan biri olan TTK Amasra Müessesi İş Sağlığı Güvenliği Şubesi Müdür Vekili, Baş Mühendis Volkan Soylu'nun avukatı Turgut İlhan heyetten söz alıp "Bebek katili Abdullah Öcalan bile adil yargılandı. Benim müvekkilim yargılanmıyor" diye konuşunca tansiyon yükseldi.
Madenci yakınlarının yoğun tepkisi üzerine mahkeme başkanı salonun boşaltılması talimatı verdi, onlar salondan çıkarılınca avukatları da salonu terk etti.
Madenciden eski yöneticisine: Benim yerimde çocuğun olsaydı ne yapardın?
Duruşma gerginlikle sona erdi peki nasıl başladı?
İlk günde olduğu gibi duruşmanın son gününde de mahkeme heyeti önce patlamadan yaralı kurtulan bir madencinin ifadesini dinledi.
14 Ekim 2022'de vücudunun yüzde 85'i yanan maden işçisi Remzi Taşkömür, olay esnası ve sonrasına dair detaylı açıklamalar yaptı.
Yaşadıklarını göz yaşları içinde anlatan 42 yaşındaki Taşkömür, 13 senedir madende çalıştığını söyleyip havalandırma sistemindeki soruna değindi:
Sorun vardı, düzelteceğiz diyorlardı. 1 Ekim'de sizi izne çıkaracağız diyorlardı. Olay yerinden kendi çabamla çıktım"
Taşkömür'e olay öncesi süreçte baş ağrısı ve halsizlik yaşayıp yaşamadığı da soruldu.
Buna cevaben Taşkömür, "Ben eve gidince hemen yatıyordum, kahvaltı bile yapamıyordum son zamanlarda" yanıtı verdi.
Taşkömür, Müessese müdürü Cihat Özdemir'e ise "Benim halime baksın, benim yerimde çocuğu olsa ne yapardı?" diye sordu.
Taşkömür, duruşma arasında kendisini madenden kurtaran, Amasra'daki ocağın en deneyimli işçilerinden Güray Polat ile bir araya geldi, ikili birbirine sarılıp bir süre sohbet etti.
22 yıl boyunca aynı madende çalışan Polat, patlama sırasında üretim alanında çalışmıyordu.
Mahkeme tarafından dinlenen Polat, olayın ardından kendisini Amasra Devlet Hastanesi'ne kızının götürdüğünü belirtti.
Beyanında patlama sonrası yöneticilere telefon açtığını, "Burada durum bildiğiniz gibi değil" dediğini, aldığı yanıtın ise "İkinci patlama korkusu var" olduğunu öne sürdü.
Müştekiler vekili Avukat Naim Eminoğlu'nun da sorularını yanıtlayan Polat, olay sırasında hiçbir tahlisiye (can kurtarma) cihazını kullanamadıklarına değindi, dün ile bugün arasındaki farka dair gözlemlerini aktardı:
Ekipman eksikliği, yolların eksikliği... 2,5 senedir bu yolların hiçbirini tamir ettiremedik. Şöyle düşünün, yolda ambulans giderken çukurlara düşerse hasta zarar görür. Ben, taşıdığım işçilerle birlikte bu yollarda yaralanıyordum. Katliamdan sonra gelen yönetim daha titizlikle yaklaşıyor. Yolları yaptı ve yapılıyor,disiplini arttırdı. Eskiden bir yol arızasını şikayet etsek geçici malzemeyle tahkim edilir ve devam edilirdi!"
Maden ocağı yollarındaki sıkıntıları yetkililerle paylaştığını ifade eden Polat, "Bu bir sorumsuzluktur. Can damarını bozuk bırakmak işçiyi düşünmemektir" diye konuştu.
Sanıklara ikiz bebeklerini gösterdi
Duruşma süresince şikayeti dinlenenlerden biri de madenci Şaban Yıldırım'ın eşi Sena Yıldırım oldu.
Eşi Şaban Yıldırım'ın ölümünden sonra ikiz bebeklerini dünyaya getiren Sena Yıldırım, çocukları kucağında mahkeme kürsüsünden sanıklara seslendi:
İkiz kızlarımın anne-baba kucağında olması gereken zamanlarında anne karnından itibaren babasız kaldılar. Şaban ikizlerini bekleyen bir baba adayıydı. 'Baba adayı' diyorum çünkü bir baba olamadı. 5 aylık hamile, acısıyla kavrulmuş, ikizlerini 7 aylıkken doğurmuş ve büyütmüş bir kadınım. Şaban son dönemde işten eve yorgun gelen bir maden işçisiydi, benden devamlı hap isteyen, ilaç kutusunda ilaç arayan, ilaç bitince ilaç yazdıran biri haline gelmişti. Yorgunluk, uyku, baş ağrısı yaşıyordu son bir ay. İşçi grupları vardı WhatsApp'ta ve Şaban son dönem iş baskısından, adam kayırmadan dolayı gruptan çıkmıştı. 11 Ekim 2022 günü 4-12 vardiyasından işten çıktığında 'Canım çok sıkkın kaza atlatıyordum' demesinin altında yatan sebeplerin araştırılmasını istiyorum. Denetleme etkin olsaydı, yeterli teknik personel olsaydı, oksijen maskesi tatbikatı gerçekten uygulamalı her işçiye yapılsaydı 43 şehit verir miydik?"
Maden işçisi Korkmaz: Eğitim maskesi kolay açılırdı, gerçek maske zımba gibiydi
Yaralanan bir başka maden işçisi ise Tanju Korkmaz'dı.
Korkmaz, 14 Ekim 2022'de meydana gelen patlama sırasında akü değiştirmek için ana yol galerisine inen, patlama noktasından uzaklaştığı için kazadan kurtulan madencilerden biri.
2009'dan bu yana maden işçisi olduğunu belirten Korkmaz, diğer müştekiler gibi olayın sorumlularından şikayetçi olduğunu belirtti, neden maske kullanamadığını şu cümlelerle izahat etti:
Bir nefes çekersem ölürüm sandım, metan soluduğumu düşündüm. Maskemin kapağını açamadığım için takamadım. Ağlaya ağlaya kendimizi nefesliğe zor attık"
Bizzat üretim baskısına şahit olduğunu söyleyen Korkmaz, "Eğitim maskesi kolay açılırdı. Gerçek maske ise zımba gibi açılmıyor, açamadım" diye konuştu.
"Maske eğitimlerine sadece 1-2 kişi katılırdı"
Soruşturma aşamasında şikayetçi olmayan ancak sonrasında ihmallerin boyutunu anladığını belirten yaralı işçilerden Sezgin Çelen'in beyanlarında da maske kullanımına dair ifadeler dikkat çekti.
Çelen eğitimlerinin yetersizliğine "Maske eğitimlerinde bir iki kişi çıkar denerdi, herkesin denediği olmamıştır" sözleriyle değindi.
"Eğitimler sanıkların anlattığı gibi değilmiş"
Duruşmada söz alan müşteki vekili Avukat Melike Polat da çok tartışılan eğitim meselesini mahkeme heyetine sunduğu bazı belgeler eşliğinde anlattı.
Avukat Polat, okuma yazma bilmediğini söyleyen, olaydan kurtulan madencilerden İzzet Ak'ın "Belgeleri bizim yerimize kendileri doldururlardı" dediğini belirtip kimi tutuksuz sanıkların tutuklanması gerektiğini belirtti:
Adı yazılı, imzalı, bakın sınavdan 100 almış İzzet Ak. Alın eğitim size. Artık bu eğitim ve maske işini kesin olarak kapatalım istiyoruz. Vefat edenlerin de kurtulanların da sınav notları da çok yüksek. Zannederiz ki; işler harika. Sorulara bakın. 'Hangisi yanlıştır?' diye sorulan sorunun cevabı 'İş güvenliği kurallarına her zaman uymak zorunda değiliz' Okuma yazma bilmeyen insanlar yerine imza atarak, eğitim vermeyerek insanları ölüme göndermişler. Bu hususların tamamı tutuk devam gerekçesidir. Tutuksuz sanıklardan Fazıl ve Hidayet'in de tutuklanması gerekir"
Yaralı işçi Sümertaş: Bize "Denetçilerle muhatap olmayın" dendi
Patlamadan kurtulan madencilerden Burak Sümertaş da ilk gün dile getirilen göstermelik denetim ve maske konusuna değinen işçilerdendi.
Sümertaş, olay esnasında maskeyi açmaya çalıştığını, kullanmayı bilmediğinden başaramadığını, borusunu tesadüfen ağzına götürüp kullanabildiğini ifade etti.
Denetçiler gelmeden Selçuk Ekmekçi'nin kendilerine haber verdiğini ancak denetçilerle kesinlikle muhatap olunmaması gerektiği yönünde uyarıldıklarını öne süren Sümertaş, "Denetçilerin sorularına da o (Ekmekçi) cevap verdi, biz konuşamadık" diye konuştu.
"Buradan çıktığımda burayı unutacağım"
Yukarıdaki beyan ise patlamada yaralanan madencilerden İbrahim Çeliktaş'a ait.
Madende yoğun karbonmonoksite maruz kalan Çeliktaş, yaralı halde dışarı çıktıktan sonra tekrar arkadaşlarına yardım etmek için içeri girdiğinde zehirlenmişti:
Son zamanlarda arınlarda fazla ısınmalar oluyordu. Ben hazırlıkta olduğum için üretim baskısını bilmem. Taş tozu uygulaması da eksikti. Buradan çıktığımda burayı da unutacağım. Sürekli hafıza kaybı yaşıyorum"
Hayatını kaybeden madencinin kardeşi: Sendikayla bir olup canlarımızı ölüme ittiler
Duruşmada söz alanlardan biri de üç kuşak madenci olan Ergin ailesinin küçük oğlu Murat Ergin'in 2019'da aynı madenden emekli olan kardeşiydi.
Müessese müdürü Cihat Özdemir'e "Elini taşın altına bir kez koymamıştır" diye seslenip kimi madenci yakınları gibi sendikayı işaret etti:
Sendikalarla bir olup bu zavallı arkadaşları ölüme ittiler, başka hiçbir açıklaması yok bu işin. Yetersizliklere karşı çıkan, itiraz edenler görevden alınıyordu. İdarenin işine gelmeyen herkese mobbing uygulanıyordu"
Sanıklardan Selçuk Ekmekçi'nin avukatı Çağla Dursun, soru sormak üzere söz talep ettiğinde kardeş Ergin kendisinin sorularını cevaplamayacağını iletti.
Aralarında eski madencilerin de bulunduğu kimi işçi yakınları ocaktaki eksiklikler ile alakalı konunun takipçisi olması gereken sendikanın da eksiklikleri olduğunu, sendika seçimi sürecinde bakım olacağını, bunun seçim nedeniyle ertelenmiş olabileceğini savunuyor.
"Benim eşimin hayatı kıyafetten daha mı ucuz?"
Hayatını kaybeden madenci Ayhan Akgül'ün eşi ise mahkemede bu soruyu sordu.
Eşinin ağır yanıklarla hastaneye kaldırıldiktan sonra hayatını kaybettiğini hatırlatan Akgül, "Dosyadaki raporlarda bu iş kıyafetlerinin ısıya dayanıklı olmadığı ortaya konulmuş. Benim eşimin canı yangına dayanıklı kıyafetten daha mı ucuzdu?" dedi.
Sanıklar ne dedi?
Şikayetler ve madendeki eksiklikler ile ilgili madenci ve yakınlarının öne çıkan beyanları böyleydi.
Sanıklar ise kendilerine yöneltilen suçlamaları bir kez daha reddetti.
Sanıklardan Levent Aydın, "14 Ekim'deki arızadan haberim yok, mahiyetini bilmiyorum, gündüz ne yapıldı, akşam ne yapılacaktı bilmiyorum" dedi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Mahkeme heyetinden söz alan sanık Selçuk Ekmekçi, üretim baskısı ile ilgili iddiaların ardından üretimden sorumlu işletme müdürünün görevine dair mevzuatı okuyup "Bana kusur atfedilen birtakım hususlar benim görev sorumluluğumda değil" diye konuştu, tozla mücadele hususunda ise "gerekli" işleri yaptıklarını, kömür baskısı olmadığını iddia etti.
Aynı şekilde sanık Mehmet Tural da "Ben kimseye kömür üretimi için baskı yapmadım" diye konuştu.
Mahkeme keşif için TTK'yı beklemeyecek
Mahkeme Başkanı, Amasra Müessesesine ait maden ocağında yapılması gereken keşif için TTK'den gaz değerlerinin normale dönüp dönmediği konusunda bilgi beklemeyeceklerini, bilirkişi heyeti oluşturup maden ocağında keşif çalışmalarına başlanacağını söyledi.
© The Independentturkish