Batılı güçler, Tahran’ı Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ile işbirliğinin ‘yetersiz’ olduğu ve Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı ajans ile Tahran arasında geçen Mart ayında imzalanan anlaşmanın ardından ‘beklentileri karşılamadığı’ konusunda uyardı. Avrupa Birliği (AB) ise İran’ın nükleer programını tırmandırmasının bir sonucu olarak Ortadoğu’da artan bir nükleer silahlanma krizi riskine ilişkin endişelerini dile getirdi.
ABD’nin UAEA Temsilcisi Büyükelçi Laura Susan Holgate, UAEA’nın bu haftaki Guvernörler Kurulu toplantısında yaptığı konuşmada, “İran’ın işbirliği düzeyi genel olarak eksik ve geçen Kasım ayında kurul tarafından belirlenen beklentilerin çok altında” dedi.
Şarkul Avsat'da yer alan Rağda Bahnam imzalı habere göre Holgate, İran’ın işbirliği eksikliğini kınayan, ‘acil’ işbirliği çağrısında bulunan ve geçen Kasım ayında Guvernörler Kurulu tarafından kabul edilen bir karara dikkati çekti.
Geçen Mart ayında kurulun o dönemdeki çalışmalarına başlamasından bir gün önce UAEA Başkanı Rafael Grossi, İran ile işbirliği ve güvenlik kameralarının yeniden kurulması için anlaşmaya varıldığını açıklamıştı. Ancak o günden bu yana Tahran, ajansın yalnızca bir bölgeye güvenlik kameraları ve iki bölgeye güvenlik ekipmanı kurmasına izin verdi. Grossi ise bu durumu ‘yavaş ilerleme’ olarak nitelendirdi.
ABD Büyükelçisi, İran’ın zenginleştirilmiş uranyum stokunun yüzde 60 artmasından duyduğu endişeyi de dile getirirken, “Dünyada hiçbir ülke İran’ın zenginleştirdiğini iddia ettiği nedenler dolayısıyla yüzde 60 zenginleştirilmiş uranyum kullanmıyor” dedi. Holgate, İran’a ‘diğer tüm ülkelerin davranışlarına aykırı olan bu son derece rahatsız edici faaliyete son vermesi ve büyük risk oluşturan nükleer provokasyonlarını sonlandırması’ çağrısı yaptı.
Laura Holgate ayrıca, yüzde 80’den fazla zenginleştirilmiş uranyum izleri bulma konusundaki endişelerini dile getirerek, “Bu konu hala çok fazla endişeye neden oluyor ve tekrarlanmamalı” dedi.
Fransa, İngiltere ve Almanya da benzer kaygıları dile getiren bir bildiri yayınlayarak, bu kadar yüksek oranda uranyum zenginleştirmenin ‘bir gerekçesi’ olmadığını söylediler. Üç Avrupa ülkesi, bu zenginleşmenin ‘İran’ı tehlikeli bir şekilde askeri nükleer faaliyetlere yaklaştırdığını’ belirtti. Bildiride, bu izleri sürpriz bir aramayla bulmanın alarm zillerini çaldığı belirtilirken, İran’ın, uranyumunu askeri amaçlarla kullanmasına izin verecek düzeyde zenginleştirmesini sağlayan yetenekler geliştirdiği vurgulandı. Üç ülke ayrıca, İran’a ajansın tüm güvenlik kameralarını ‘gecikmeden’ yeniden kurma ve ajansın bir yıldan uzun bir süre önce teslim almayı bıraktığı kayıtlı kamera kasetlerini teslim etme çağrısında bulundu.
Üç ülke, UAEA’nın kurula verdiği brifinge ve ‘yavaş ilerleme’ sözlerine atıfta bulundu ve bu ilerlemenin ‘sürekli olması ve durmaması’ gerektiğini vurguladı. Bildiride ayrıca, İran’ın faaliyetleri ‘kuşkusuz bölge ve küresel güvenlik için bir tehdit’ olarak nitelendirildi.
AB’nin Viyana Büyükelçisi Stefan Kleiman ise, İran’ın nükleer programını tırmandırmasının bir sonucu olarak Ortadoğu’da artan bir nükleer silahlanma krizi riski konusunda uyarıda bulundu. Kleiman, AB’nin UAEA ile İran arasında geçen Mart ayında yapılan son anlaşmadan sonra, ‘UAEA ile tam ve yapıcı işbirliği yoluyla İran tarafında güven inşa etme çabalarında’ daha fazla ilerleme kaydedilmesini beklediğini, ancak bunun gerçekleşmediğini söyledi.
Büyükelçi, İran’ın geçen yaz nükleer tesislerden çıkardığı gözetleme kameralarının yeniden kurulmasına izin verme konusunda İran ile UAEA arasındaki işbirliğinin ‘yavaş ilerlemesini’ eleştirdi.
AB Büyükelçisi, bu işbirliğinin yavaş şekilde ilerlemesinin ‘UAEA’nın İran’ın nükleer programının doğası ve barışçıllığı hakkında güvence sağlama yeteneği üzerinde’ zararlı etkilere neden olduğunu vurguladı. Kleiman, İran’ın nükleer programıyla ilgili bilgi sürekliliğinin ‘kaybolduğunu’ ve yeniden bir nükleer anlaşmaya varılması durumunda ‘kaybolan bilgileri yeniden oluşturmak için yeni üsler aranması gerektiğini’ dile getirdi.
Rafael Grossi ise Guvernörler Kurulu toplantılarının başında, İran’ın kendisine güvenlik kamerası görüntüleri sağlamayı bırakıp ardından kameraları kaldırmaya karar vermesinden bu yana, UAEA’nın İran’ın nükleer programı hakkındaki bilgisinde ‘boşluklar’ olduğu konusunda uyarıda bulundu. Grossi, ajansın görüntüyü başka yollarla ‘yeniden oluşturabileceğini’ söylemesine rağmen onu doğru bir şekilde yeniden oluşturamayacağını söyledi.
Aynı şekilde Kleiman, UAEA’nın İran’ın açıklamasını kabul ettiği ve bu izlerin zenginleştirmede tesadüfi bir artışın sonucu olduğu yönündeki iddiasına rağmen, ajansın yaklaşık yüzde 84 oranında zenginleştirilmiş uranyum izleri bulması konusundaki endişesinin devam ettiğini dile getirdi.
Ancak yetkili, endişenin, sürpriz bir kontrolün ardından ‘İran’ın UAEA’ya daha önce bilgi vermediği bu izlerin bulunmasından’ kaynaklandığını söyleyerek, ajans nezdinde İran’ın şeffaflığına olan güven eksikliğine atıfta bulundu.
Stefan Kleiman, İran’ın yüksek oranda uranyum zenginleştirmeye devam etme ve yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş 100 kilogramdan fazla uranyum depolama niyetini sorguladı.
Avrupalı Büyükelçi ayrıca, İran’ı ‘izlediği tehlikeli yoldan geri adım atmaya’, siyasi yükümlülüklerini ‘gecikmeden’ yerine getirmeye ve nükleer anlaşmada üzerinde anlaşmaya varılan doğrulama ve gözetim mekanizmalarını uygulamaya çağırdı.
Kleiman, Avrupa ülkelerinin ABD’nin Mayıs 2018’de ayrıldığı nükleer anlaşmaya bağlılığının devam ettiğini vurgulayarak, “AB, İran’ın nükleer programı üzerindeki gerekli kısıtlamaları yeniden tesis etmek ve İran’ın nükleer silah sahibi olmamasını sağlamak için diplomatik ve siyasi yatırımlar yapmaya devam ediyor. Bu nedenle, hala nükleer anlaşmaya bağlıdır” dedi. Aynı şekilde İran’ın bunu başarmak için gerekli kararları ve uygun adımları atmamasından, aksine nükleer programını giderek tırmandırmaya devam etmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirdi.
Geçen yıl Ağustos ayında Avrupa ülkelerinin İran’ın karşısında imzalamaya hazır olduğu bir anlaşma hazırladığını, ancak Tahran’ın bunu reddettiğini belirten Kleiman, o günden bu yana attığı adımların diplomatik çözüme ulaşmasının, giderek zorlaştığını vurguladı.
Avrupalı bir diplomat tarafından dün Şarku’l Avsat’a dile getirilen bu artan Avrupa endişesinin aksine Rusya Büyükelçisi Mihail Ulyanov, gazetecilerin İran’ın nükleer programındaki ilerlemeyle ilgili endişelerine ilişkin sorularına yanıt olarak, ‘hissettiği birincil endişenin, Batı ülkeleri arasında nükleer anlaşmayı sona erdirecek siyasi bir vizyonun olmaması’ olduğunu söyledi.
Ulyanov, “İş, Batılı ülkelerin elinde. Müzakere masasına dönüp müzakere masasında imza atabilirler. Bundan sonra İran’ın attığı mevcut tüm adımlar tersine dönecektir. Bir anlaşma imzalamak için siyasi bir bakış açısı olmalı” dedi.
Rus yetkili ayrıca, anlaşmayı imzalamadığı için İran’ı suçlamayı reddederek, “İran anlaşmayı imzalamadığı için suçlanamaz. Bu siyasi bir süreç. İran’ın bazı fikirleri vardı, ardından Amerikalılar ek fikirlerle geri geldi” şeklinde konuştu.
Şarkul Avsat