Sudan'daki çatışmaların arka planında ne var?

Ömer Faruk Özbil Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AFP

Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) isimli paramiliter yapı arasında 15 Nisan tarihinde patlak veren çatışmalar giderek şiddetleniyor.

Ülkedeki uluslararası kurum personelleri, yabancı ülke vatandaşları ve çok sayıda Sudanlı ülkeyi terk ediyor.

Peki Sudan'daki çatışmaların arka planında ne var? 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Sudan'daki çatışmaları anlayabilmek için ordu ve HDK'nin iç yüzünü ve tarihsel arka planını bilmek gerekiyor.

Bunu anlamak için 3 kritik başlığı ele almak gerekiyor, bunlar; Sudan'ın darbe tarihi, Güney Sudan ile ayrılık ve Darfur krizi. Bunları bilirsek bugünkü çatışmaları daha net anlamış oluruz.


Sudan darbe tarihi

Sudan, 1956'da İngiltere'den bağımsızlığını ilan etti. 1956'dan sonra bir türlü siyasi istikrar yakalayamadı.

3 darbe ve 3 halk ayaklanması yaşadı. Bu darbelerin iki temel sebebi vardı; ekonomik kriz ve ideolojik farklılık. Ülkenin yüzde 90'ı Müslüman ve büyük çoğunluğu Arap.

Dinsel veya ırksal farklılıklardan değil, ekonomik ve ideolojik farklılıklardan kaynaklı çalkantılar ön plana çıkıyor.

1989'da darbe ile başa gelen Ömer el-Beşir ülkeyi 30 yıl yönetti. Ekonomik gerekçelerle başlayan halk hareketi sonucunda Sudan ordusu 2019 yılında yönetime el koydu.

Bu askeri darbede HDK komutanı Muhammed Hamdan Dagalu, Ordu komutanı Abdülfettah el-Burhan ile birlikte hareket etti ve yardımcılığını yaptı.

Darbe sonrası geçiş hükümeti kurudu lakin Sudan Ordu Komutanı Abdülfettah el-Burhan 2021 yılında yeni bir darbeyle geçiş hükümetini devirdi.

O günden beridir Abdülfettah el-Burhan devleti yönetiyor. İkinci darbeden sonra Dagalu bir nevi saf dışı bırakıldı ve ikili arasındaki güç mücadelesi başladı.

El Burhan sık sık HDK'nin orduya katılması gerektiğine dair açıklamalar yapıyordu. Ta ki 15 Nisan tarihine kadar. İki ordu arasındaki güç savaşı silahlı çatışmaya dönüştü.


Darfur krizi

Sudan'ın Darfur bölgesinde 2003'ten beri süren iç savaş ve kabile çatışmaları sonucunda 3 milyon kişi yerinden oldu, 300 binden fazla kişi hayatını kaybetti.

Darfur krizi sürecinde katliamlar yapıldı, savaş suçları işlendi. Bu süreçte ordu yeterli başarıyı sağlayamayınca Devlet Başkanı Ömer el-Beşir yerel milis güçleri kullandı.

Bunun sonucunda milis liderler önem kazandı. 2003'ten 2008'e kadar Darfur'da yaşanan olaylardan sorumlu tutulan Sudan'ın devrik lideri Beşir, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından 2005'te Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne sevk edildi.

Milis güçler ise HDK isimli düzenli bir yapıya dönüştü ve gücüne güç katmaya devam etti. Yıllar içerisinde daha da güçlenerek Sudan ordusu kadar büyük ve kompleks bir yapıya dönüştü.

Çoğunlukla at ve develeri kullanan, silahlı ve hareket hızı yüksek bu milisler oldukça güçlü yapılar. Sevk ve idareleri kolay, gerilla tipi mücadele veriyorlar.


Güney Sudan'ın ayrılışı

Sudan, Güney Sudan'ın 2011'de referandumla bağımsızlığını ilan etmesinin ardından petrol gelirlerinin yaklaşık yüzde 80'ini kaybedince döviz geliri olarak altına yöneldi.

Sudan, Güney Afrika ve Gana'dan sonra Afrika'da altın üretiminde üçüncü sırada yer alıyor. Aslında temel anlaşmazlık noktası burası.

Sudan, ikiye ayrılmasının ardından nüfusunun 4'te birini, petrol gelirlerinin ise yaklaşık yüzde 80'ini Güney Sudan'da bıraktı.

Ülkenin bölünmesi sonrasında siyasi, ekonomik ve kültürel dengeler değişti. Çad sınırında yoğunlaşan altın madenlerinin büyük bölümüne HDK komutanı Dagalu hükmediyor.

Güney Sudan'ın ayrılışından sonra Dagalu gücüne güç kattı.


Sudan'da iki ordunun savaşı

Sudan'ın yakın tarihinde gerçekleşen üç önemli mesele; darbeler, Güney Sudan'ın bağımsızlığını ilan etmesi ve Darfur krizi ülke üzerinde derin izler bıraktı.

1956'da bağımsızlığını ilan ettikten sonra Sudan için "istikrar arayan ülke" tanımlaması yapıldı.

Peşi sıra gelen darbedeler ve siyasi istikrarsızlığın ortasında Güney Sudan'ın ayrılışı ile hem ekonomik hem kültürel bir şok yaşandı. Sudan'ın kötü olan gidişatını daha kötü etkiledi.

İç çatışmalarda rol alarak önemli figürlere dönüşen milis komutanlar, zaman içerisinde zengin ve etki sahibi kişilere dönüştü.

Bu sürecinde sonunda ülkede iki ordudan oluşan bir yapı oluştu. İki ordu bir yandan da rekabet anlamına geliyordu. 

Sudan ordu komutanı Abdülfettah el-Burhan ile HDK lideri Muhammed Hamdan Dagalu arasındaki güç savaşı 15 Nisan'da silahlı çatışmaya döndü.

Başkent Hartum'da duyulan silah sesleri giderek şiddetlendi. Ülkedeki uluslararası kurum personelleri, yabancı ülke vatandaşları ve çok sayıda Sudanlı ülkeyi terk etmeye başladı.

Çatışmalar iki ordu arasında kalmadı, Türk vatandaşlarını tahliye etmek için gelen uçağa ateş açıldı. Türkiye büyükelçisinin aracına ateş açıldı.

Bu olaylardan sonra gerginlik had safhaya ulaştı ve tahliyeler hızlandı.
 


Çatışmalar yeni bir iç savaşa evrilir mi?

Muhammed Hamdan Dagalu'nun komuta ettiği HDK'nin asker sayısının 100 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Sayısı on binleri bulan silahlı araç, uçaksavar, top gibi çeşitli silahlara sahip olduğu biliniyor.

Bunların ötesinde gerilla tarzı savaşa alışkın olan HDK milisleri Hartum'daki mevzilerini her geçen gün arttırarak çatışmaları şehri muhtelif yerlerine yaymayı amaçlıyor.

Her ne kadar güç üstünlüğü Sudan ordusunda olsa da sivillerin ikamet ettiği başkent Hartum'da yaşanacak şehir çatışmalarında başarı sağlaması kısa sürede mümkün gözükmüyor. 

Sudan için iki senaryodan söz etmemiz mümkün; ABD, İngiltere, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan'ın öncülüğünde yürütülen barış müzakerelerinin başarıya ulaşarak tarafların uzlaşması veya uzun soluklu bir çatışma.

Büyükelçiliklerin Hartum dışına taşınması ve yabancı ülke vatandaşlarının ülkeyi terk etmesi çatışmaların şiddetlenmesinin önündeki engelleri kaldırma olasılığı bulunuyor. 

Taraflar arasında ırksal veya dinsel bir farklılığın olmaması bu çatışmaların bir iç savaşa dönüşmesini engelleyecektir lakin iki ordunun güç savaşı uzunca bir süre devam edebilir.

Özellikle Rusya'nın desteklediği iddia edilen Dagalu'nun elindeki imtiyazları kolaylıkları bırakması söz konusu değil.

Ordu komutanı Abdülfettah el-Burhan'ın çekilmesi de kısa vadede olası gözükmüyor. 

Sudan'daki çatışmaların durması, iki ordunun geri çekilmesi ve halkın taleplerinin karşılanması sivil demokrasiye geçerek sağlanabilir.

Bunun dışındaki tüm ihtimaller uzun vadeli barış planlarını uygulanabilir olmaktan uzaklaştırıyor. Rusya,

ABD ve Körfez ülkelerinin taraf olduğu, ülkedeki önemli aktörlerin güç savaşına giriştiği bu ortamda Sudan'ın kısa vadede kalıcı barış sağlaması ne yazık ki pek olası gözükmüyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU