Her şey "Dini Lider"in inisiyatifinde

"Dini Lider" herkesi şaşırtacak ve Suudi Arabistan ile yapılan anlaşmada olduğu gibi nükleer anlaşmanın da hızlı bir şekilde tamamlanmasına izin verecek mi? Yoksa tehlike herkes için devam mı ediyor?

Fotoğraf: AFP

Suudi Arabistan-İran ilişkilerinin yeniden sağlanması, İran'da her şeyin "Dini Lider"in rehberliğinde yönetildiğini ve orada tek başına karar verici olduğunu gösteriyor.

Eğer isteseydi şimdiye kadar, şimdi neredeyse ölmek üzere olan nükleer anlaşma krizini sona erdirmek için acil bir karar alabilirdi.

Reuters, İranlı yetkililerin şu sözlerini aktardı:

İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney'in geçtiğimiz Eylül ayında Suudi Arabistan ile ikili görüşmelerin yavaş ilerlemesinden dolayı sabrı taştı ve -Çin müdahalesine yol açan- süreci hızlandırmanın yollarını görüşmek üzere ekibini çağırdı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu sabırsızlık, İran rejiminin içeride ve dışarıda karşı karşıya olduğu izolasyon ve zorluklardan kaynaklanmaktadır.

Bu nedenle, Suudi Arabistan-İran ilişkilerinin yeniden sağlanması anlaşması, Pekin'de yoğun müzakerelerle ve sadece 5 günlük bir sürede sağlandı. Nükleer anlaşma ise yaklaşık 3 yıldır duraksıyordu.

Kaynaklara göre Hamaney'in sabırsızlığının ve Riyad ile ilişkileri düzeltme konusundaki acil arzusunun kanıtı, Çin'de farklı bir İran heyetinin bulunmasıdır.

Zira "Tahran'ı Pekin'de temsil edenler gerçek otoriteyi temsil ediyordu, süslü takım elbise giyenleri değil."

Katılımcılar arasında Devrim Muhafızları'nın bir temsilcisi de vardı. Tahran'ın Suudi Arabistan ile beş turluk müzakereler sırasındaki arzusu, Suudilerin Devrim Muhafızları'nın temsilcisi ile görüşmesiydi.

Bu olmadı. Çünkü müzakereler bir devlet ve aygıt arasında değil, iki devlet arasındaydı.

"Dini Lider"in sabrı tükenip ilişkilerin yeniden kurulmasını hızlandırmak ve gerekli iş birliğini sağlamak istediğinde, İran gereken şekilde karşılık verdi.

Aslında İran'ın bölgedeki taraftarlarının çoğu ilişkilerin yeniden kurulmasına şaşırdı. Kaynaklar, örnek vermek gerekirse Hizbullah'ın şaşırdığını söylüyor.

Beşşar Esad'ın kendisi de Rusya'da verdiği bir röportajda, Suudi Arabistan'ın normal davranıp müttefiklerini "uygun zamanda" anlaşma hakkında bilgilendirirken, Suudi Arabistan-İran ilişkilerinin geri dönüşü haberlerinin "harika bir sürpriz" olduğunu söyledi.

Dolayısıyla şimdi soru şu:

İran, Suudi Arabistan ile hızlı bir anlaşmaya varırken neden nükleer anlaşmanın tamamlanmasını geciktiriyor veya daha iyi bir girişim fikrine yanıt veriyor?


İran'ın nihai hedefi nükleer silahlara ulaşmak mı?

Bu da Tahran'ın kendisi ve bölge için hesaplanamayan sonuçları olan bir maceraya atıldığı anlamına geliyor.
 


Suudi Arabistan-İran müzakerelerinde nükleer dosya ele alınmadı ve bu anlaşılabilir bir durum.

Çünkü Riyad'ın nükleer meseledeki duruşu net. Zira Riyad bir bütün olarak bölgede nükleer silahların yayılmasını reddediyor. Riyad'ın tutumu, İran'la ilişkilerin yeniden kurulmasından sonra bile aynı kalıyor.

Riyad'ın tutumu net. Çünkü bu, Batılı güçlerin farkında olması gereken bir konu.

Bu nedenle başta Suudi Arabistan olmak üzere bölge ülkelerinin, eğer şimdi mümkünse, İran'la nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmak için atılacak her adımda temsil edilmesi gerekiyor. Bilgiler, anlaşmayı yeniden canlandırma girişimleri olduğu yönünde.

Özetle, Pekin'deki Suudi Arabistan-İran anlaşması, kararı verenin Dini Lider olduğunu ve nükleer anlaşmayı gereken hızda tamamlayabileceğini söylüyor.

Hele de İran'ın tekrarladığı "nükleer bomba bulundurmayı yasaklayan fetvaya" kimse inanmazken.

Dolayısıyla buradaki soru şudur:

"Dini Lider" herkesi şaşırtacak ve Suudi Arabistan ile yapılan anlaşmada olduğu gibi nükleer anlaşmanın da hızlı bir şekilde tamamlanmasına izin verecek mi?

Yoksa tehlike herkes için devam mı ediyor?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU