Dağlık Karabağ ihtilafı: Azerbaycan 2-3 ay sonra askeri operasyon gerçekleştirecek

Fotoğraf: Reuters

İyi bilinen möbius şeridi, topolojideki en basit geometrik şekildir. Uzun bir kağıt şerit alınıp, bir ucu bükülüp iki uç bir halka haline getirilerek kolayca bir modeli yapılabilir.

Bu durumda, sürekli bir noktadan hareket etmeye başlandığında bütün alan taranarak aynı noktaya geri dönülür.

Basit bir ifadeyle ve matematiğe girmeden söylersek, hareket ettiğiniz yönü değiştiriyor gibi görünürsünüz ama sonra tekrar aynı noktaya dönersiniz.

Modern dünya siyasetindeki durum, yukarıda anlatılana benzer görünüyor; Valdai Uluslararası Tartışma Kulübü'nden bir grup meslektaşımın tanımladığı gibi, 'çökmüş' modern dünyanın siyasi yaşamında ilerleme yeteneği kaybolmuş gibi.

Özellikle, on yıllardır dünyayı parçalayan birçok bölgesel çatışmada bu çatışmaların çözülmesini umut etmemizi sağlayacak olumlu dinamikler kaybedildi ve zaman zaman şahit olduğumuz bazı iyiye giden değişimler ise bizi eski duruma geri döndürüyor.

Bir yandan durum değişmiş gibi görünürken diğer yandan özü aynı kalıyor. Üstelik sorun daha da kötüleşiyor.

Bunun birçok örneği var ve en ünlüsü Filistin meselesi. 75 yıl kadar önce dünyanın karşısına çıktığından beri, çözümsüzdü ve hâlâ da öyle.

Uluslararası toplumun Filistin halkının meşru ulusal haklarını karşılayan bir çözüm bulacağına dair umut gözlerimizin önünde sönüyor.

Burada uzun süredir devam eden bir başka ihtilafa, Ermenistan-Azerbaycan ihtilafına veya (Karabağ) yani Dağlık Karabağ ihtilafına değinmek istiyorum.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Görünen o ki, bu çatışmanın yaşandığı bölge Ortadoğu sınırlarının dışında kalıyor, ancak pek çok bağ üzerinden onunla yakından bağlantılı.

Birincisi, çatışan taraflardan biri, İslam dini mensubu ve her ne kadar büyük bir kısmı İran'da yaşamakta ve bazı tahminlere göre nüfusunun üçte birini oluşturmakta ise de etnik olarak Türklere çok yakın olan Azerbaycan Türkleridir.

Yalnızca Tahran'da nüfusun yaklaşık yarısını Azeriler oluşturuyorlar (özellikle Velayet-i fakih doktrinine göre ülkenin dini lideri olan Hamaney'in kendisi etnik olarak Azeri kökenlidir).


İkincisi, çatışmanın diğer tarafı Ermenilerdir ve Ermeni halkının bir kısmı, en azından on yıllardır Ortadoğu'da ve her şeyden önce Arap ülkelerinde yaşıyor.

Birçoğu Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşüyle ​​​​maruz kaldıkları olaylardan kaçmak için Arap ülkelerine taşınmışlar.

Ancak Ermenilerin atalarının bir kısmı Arap Hilafeti döneminde bile bu ülkelerde yaşamış, bir kısmı Bizans'ta önemli rol oynarken, bir kısmı da Bizanslılara karşı Araplarla birlikte savaşmıştır.

Öyle ya da böyle 1918'de Suriye'de, 60 bini Halep'te olmak üzere 142 bin Ermeni yaşıyordu.


Üçüncüsü, Güney Kafkasya'nın bu tarihi bölgesindeki çatışma doğası gereği dini olmasa da Müslümanların ve Hristiyanların cephenin her iki tarafında durduğunu unutmayalım.

Çatışma bölgesindeki koşullarda bir gelişme, bu en önemli iki dini topluluk arasındaki ilişkilerin geleceğini kesinlikle etkileyecektir.

Peki ama şimdi sonsuz möbius şeridi şeklindeki bu bölgede neler oluyor?

Tabii ki, her iki tarafın temsilcileri olanları kendi yöntemleriyle yorumluyorlar.

Bununla birlikte, son dönemde bu çatışma etrafında gelişen statükodan artan bir memnuniyetsizlik duygusunda birleşiyorlar ve hem küresel hem de bölgesel birçok aktör soruna bir çözüm bulma çabalarına dahil olmuş durumda.

Bu arada, uluslararası uzmanlar arasında bile bir fikir birliği yok. İçlerinden biri, adının açıklanmaması koşuluyla bana olayların gelişimini değerlendirdi ve çatışma bölgesinde artan gerilime işaret etti.

Ana nedenin, Erivan'ın değişen duruma esnek ve rasyonel bir şekilde karşılık verememesinde yattığına inandığını söyledi.

Ona göre Laçin Koridoru ablukası bu nedenle, yalnızca kendi siyasi geleceklerini düşünen siyaset yapıcı çevrelerin kafasını karıştırdı.

Sessizliklerinin mantıksal sonu, Azerbaycan tarafının Dağlık Karabağ'ın başkenti Stepanakert (Khankendi) ile Azerbaycan'ın başkenti Bakü arasındaki koridoru bağımsız olarak ve güç kullanarak açma kararı alması olacak ve bu da Karabağ sorununun gündemden düşmesine yol açacak.


Ermenilerin Washington ve Paris'ten destek umutları pek de haklı değil.

Elbette, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'a mümkün olan en kısa sürede ikinci bir Avrupalı ​​gözlem heyetini bölgeye gönderme sözü verdiler, ancak sınır çatışmasının silahlı bir çatışmaya evrilmesi durumunda bunun pek bir faydası olmayacak.

Ermeniler açısından en iyi ihtimalle Batı, Bakü'nün eylemlerini kınayacak. Ancak Azerbaycan artık Avrupa Birliği ülkelerinin ana doğal gaz tedarikçilerinden biri olduğu için Brüksel, Ermenistan ile dayanışma amacıyla bu stratejik öneme sahip kaynağın ithalatını sınırlayabilecek yaptırımlar uygulamayacak.

Türkiye'nin Bakü'nün arkasında olduğunu ve ne AB'nin ne de ABD'nin onunla ilişkileri bozmak istemediğini unutmamalıyız.

Bu olmadan da Ankara ile halihazırda yeterince anlaşmazlıkları var. Ayrıca Azerbaycan, Ankara'nın desteğiyle bağımsız olarak çok ihtiyaç duyduğu bu koridoru açarsa, o zaman Türkler İran-Azerbaycan sınırı boyunca İran'ın eylemlerini kontrol edebilecek ki bu da Amerikalıların çıkarına.

Yukarıda bahsettiğim uzman, Ermenistan-Azerbaycan hattındaki durumun çıkmaza girdiğine inanıyor; bir yanda Erivan meşruiyetini kaybetmekten korkuyor ve bu nedenle diyalogdan kaçınmak için elinden geleni yapıyor, diğer yanda Bakü taviz vermeye hiç istekli görünmüyor.

Bu durumda 2-3 ay sonra Azerbaycan, Karabağ üzerindeki kontrolünü sıkılaştırmasıyla sonuçlanacak bir askeri operasyon gerçekleştirecek.

Ancak bunun sorumluluğu Moskova'ya yüklenecek ki Batı'nın can attığı sonuç da bu; Rusya'nın bir güvenlik garantörü olarak başarısızlığını herkese göstermek.

Ancak öyle bile olsa, Moskova'nın bu tehdidi savuşturmak için yeterli imkanları olacağını düşünüyorum.

Aynı zamanda, bir süre önce Kazakistan'da yaptığı gibi, Güney Kafkasya'da düzeni yeniden sağlamak için öyle ya da böyle barışı koruma misyonunu üstlenmek zorunda kalacak. İşlerin bu şekilde olup olmayacağını gelecek gösterecek.
 


Bu koşullar altında, Moskova'nın Ermenistan ile Azerbaycan arasında kolaylıkla kapsamlı bir silahlı çatışmaya dönüşebilecek yeni çatışmaları önlemesi önemli.

Aynı zamanda Moskova ve Paris, Erivan'ın fikirlerini dinlemek isteyeceği iki küresel oyuncudur, ancak Paris'in bu yönde de olsa Moskova ile samimi bir iş birliğine hazır olması beklenmiyor.

Ayrıca adının açıklanmaması kaydıyla Bakü'den benimle konuşan bir analistin ifadesine göre, Brüksel platformunun Fransa'nın da katılımıyla Bakü'yü kınayan taraflı açıklamaları ve kararları nedeniyle, Azerbaycan liderliğinin gözünde itibarı sarsılmış bulunuyor ve Azerbaycan'ın onların müzakere sürecine katılımını bir kez daha kabul etmesi için Avrupalıların bu konuda ciddi adımlar atması gerekiyor.

Gelgelelim Avrupa Parlamentosu en geç 18 Şubat 2023'e kadar Ermeni yanlısı ve Rusya karşıtı bir karar alırsa bu nasıl olabilir?

Zira Avrupa Parlamentosu üyeleri özellikle bu bölgedeki tüm tarafların güvenini kazanmış Rus barış güçlerinin Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı barış güçleriyle değiştirilmesi çağrısında bulundular.

Mevcut durumda,Washington sunduğu arabuluculuk hizmetlerini pekiştirmek için daha aktif bir şekilde çalışıyor. Görünen o ki Bakü de ABD arabuluculuğunun sunduğu imkanları değerlendirmeye çalışacak.

Bakü, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in ifade ettiği gibi çatışmayı çözmek için bu son şansı kullanamaz ve (bu lanet şeritten nihayet çıkmak ve kendisini aşmak için) bir barış antlaşması imzalayamazsa o zaman ne bekleyebiliriz? Karabağ meselesinde güç kullanımını mı?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU