Sudan'da ordu ile silahlı hareketler arasında neler yaşanıyor?

Güvenlik düzenlemelerinin uygulanmasındaki gecikmeler, sızma, üniformalıların çatışması ve yağma olaylarına yol açtı

Kıdemsiz subaylar, Hızlı Destek Güçleri ve milislerin aldığı ödenekler konusunda öfkeli / Fotoğraf: Hasan Hamid/Independent Arabia

Sudan'da askeri ve sivillerin ortaklığıyla başlayan mevcut geçiş döneminin niteliği, bu aşamayı başarıya dönüştürmek ve ordunun güvenlik ve istikrarı sağlama misyonunu korurken demokratik bir sivil hükümet kurma yolunda bir sonraki noktaya ulaşmak için iki bileşeni birlikte çalışmaya ve anlaşmazlıkların üstesinden gelmeye zorladı.

Ancak iki bileşen arasında ortaya çıkan anlaşmazlıklara ek olarak, sivil sınıfın birliğini bozan anlaşmazlıklar ve askeri bileşenler arasında örgütsel, operasyonel ve normatif olarak ortaya çıkan başka anlaşmazlıklar da var.

Bir önceki rejimin devrilmesinden bu yana düzenli kuvvetler, aynı anda aynı bölgede görev yapmak zorunda kaldı. Bu da istikrar süreçlerini engelleyen büyüyen bir ikilemle sonuçlandı.

Ordu komutanları, çalışmalarının Hızlı Destek Kuvvetleri ile entegrasyon içerisinde gerçekleştiğini sürekli olarak vurgulamasına rağmen tekrarlanan açıklamalar, bir yandan kendi ve diğer yanda silahlı hareketler arasındaki işbirliğinin etkisi konusunda endişeleri gösteriyor.

Ayrıca, temel görevlerini yerine getirirken tarafsız ve bağımsız kalabilme yeteneklerine ilişkin endişeler de mevcut. 

Sonuç olarak her bir birimin görev ve yetkileri arasındaki çizgiler giderek bulanıklaşıyor. Bu durum, özellikle sivil aktörler için artan risklere yol açmış durumda.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Geçiş dönemindeki siyasi uygulama, askeri yetkililerin sivillerle işbirliğine yaklaşımını gösterirken, sivil-asker işbirliğinin doğasında var olan merkezi sorunları ortaya çıkardı. 

Geçen ekim ayında Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ve Komisyon Başkan Yardımcısı Josep Borrell, "Çok uzun bir süre askeri yönetim altında yaşayan Sudan'da ekonomik, insani ve güvenlik koşullarının kötüleşmesinden ordu sorumludur" dedi.

Borrell, geçen yıl meydana gelen hasarı geri alma sorumluluğunun orduya ait olduğunu açıkladı.


Roller genişledi

Kriz yönetimi ve müzakere uzmanı Tümgeneral Amin İsmail Meczub, Silahlı Kuvvetler ile Hızlı Destek Güçleri arasında görüş ayrılıklarının varlığına ilişkin olarak "Hedeflerde ve gelecek planlarında anlaşmazlıklar olabileceğine dair orada burada dile getirilenlere rağmen, iki güç arasında tam bir koordinasyon var. Liderler güçleri için siyasi, askeri ve güvenlik yolunu çizerler ve buradan aralarında farklı yollar belirir" dedi.

Tümgeneral Meczub, "Anlaşmazlık gibi görünen şey, özellikle Egemenlik Konseyi için belirli bir son tarih belirlenmesi ve ardından konseyin sonlanması gerektiği için Egemenlik Konseyi ve bu organın liderlerinin varlığı ile ilgili stratejiler ve planlardır. Bu nedenle bazı üyeleri, siyasi eylemde bulunmak, siyasi süreçten tamamen çıkmak istiyor ve rollerinin henüz tamamlanmadığına inanıyor" ifadelerini kullandı. 

Tümgeneral Amin İsmail Meczub, "Kurallara gelince, belirgin bir fark yoktur. Aksine bireysel eylemler olduğu için çalışma alanlarında, özellikle de operasyonlar sırasında güçler arasında yaşananlar gibi, sürtüşme vardır. Ayrıca bu, ordu, polis veya Hızlı Destek Güçleri arasında sürtüşmeye neden olabilir" diye konuştu. 

Şu ana kadar Sudan'da silahlı kuvvetlerin üstün durumda olduğunu belirten Tümgeneral Meczub, "Hızlı Destek ise 2007 yasasına göre Silahlı Kuvvetler Başkomutanlığına bağlıdır ve siyasi rolü, Aralık 2018 devriminden sonra ortaya çıkmıştır" dedi. 

Uzman, "Bunlar, devrimden önceki Hızlı Destek ile devrimden sonraki rolleri arasındaki farklardır. Ortaya çıkışı, özellikle liderlik düzeyinde, artık askeri ve güvenlikten siyasete genişleyen belirli roller içindi. Aynı zamanda kendisi ve diğer varlıklar arasında bir rekabet varmış gibi görünen kültürel ve sosyal rolleri de içermektedir" değerlendirmesinde bulundu.


Güvenlik düzenlemeleri

Güvenlik düzenlemeleri meselelerine ilişkin Tümgeneral Meczub, "3 Ekim 2021'de imzalanan Cuba Barış Anlaşması'nın protokollerinden biridir. Lojistik ve malzeme sorunları, yeniden terhis ve entegrasyon sorunu, silahlı hareketler için asker toplama ve kuvvet toplama dahil olmak üzere uygulamada sorunlarla karşılaştı" diye belirtti.

Düzenli kuvvetlere entegrasyon koşulları hakkında ise "Yerine getirilmesi gereken sekiz koşul vardır" diyen uzman, "Ancak güvenlik düzenlemelerinin uygulanmasındaki gecikme, güvenlik sızması sorunları, üniformalıların çatışması olgusu ve silahlı hareketlere ve bazı düzenli kuvvet mensuplarına atfedilen yağma olayları gibi bazı olumsuzlukların ortaya çıkmasına neden oldu" şeklinde konuştu. 

Tümgeneral Amin İsmail Meczub, şunları söyledi:

Güvenlik düzenlemeleri tamamlanma aşamasında. Mavi Nil'in güneyinde eğitime başlayan komiteler oluşturuldu. Ancak Darfur ile ilgili olarak, güvenlik gevşekliği sorunları var ve güvenlik akışkanlığı, yalnızca güvenlik düzenlemeleriyle değil, birçok faktörle bağlantılı. Daha ziyade bu güçlerdeki bireylerin maaşları, üzerlerindeki manevi ve maddi baskı gibi ekonomik meseleler, tüm bölgeleri kapsayacak kuvvetlerin sayısının azlığı, suçun geniş çapta yayılması ve uyuşturucu ve silah ticareti gibi sınır ötesi suçlar var. Arap Baharı olaylarının yaşandığı ülkelerden ve komşu ülkelerden gelen mültecilerin varlığı, yeni suç türlerinin ortaya çıkmasına neden oldu.


Bunların çözümüne ilişkin olarak ise uzman, "Tedavi, bir güvenlik, sosyal, kültürel ve politik strateji geliştirmekle sınırlıdır. Çünkü tüm güvenlik sorunları siyasi krizden kaynaklanmaktadır ve bu sorun çözüldüğünde diğer güvenlik, sosyal veya ekonomik sorunlar da ortadan kalkmaktadır. Aynı şekilde ekonominin güvenlik ve siyaset üzerinde etkisi vardır" dedi.


Karışık ilişki

Ayrıca, Sudan Adalet İttifakı'nın Liderlik Konseyi Başkanı Bahar İdris Ebu Karda, "Ülke birçok siyasi ve ekonomik sorunla karşı karşıya olsa da kaosa ve istikrarsızlığa yol açabilecek asıl ikilem, temel ikilemlerden biri olarak ordu ile Hızlı Destek arasındaki çalkantılı ve karışık ilişki olan güvenlik sorunudur" dedi.

Ebu Karda, "Liderliğin Hızlı Destek Güçleri'nin tek komuta altında silahlı kuvvetlere bağlı kuvvetler olduğu iddiasına rağmen, gerçekte bu doğru değildir. Dolayısıyla birçok şeyde açık bir tutarsızlık vardır. Tüm askeri harekatların belirli ve iyi bilinen bir yapı izlediği bilinmektedir. Ancak bu durum, ana risklerden birini oluşturmazken, bu ilişkinin doğasını netleştirecek bir ufuk yoktur" ifadelerini kullandı. 

Ebu Karda ayrıca,  şu değerlendirmede bulundu:

İki liderlik arasındaki rekabet ve siyasi hırsın yanı sıra bazı siyasi güçleri ve taraftarları kendi tarafına çekmeye çalışmak ciddi bir mesele. Devlet sorumluluk üstlenmez ve bu konuları net bir şekilde tartışmaz ise ülke büyük sorunların eşiğine gelir.


Bahar İdris Ebu Karda, "Bu güçler ile uluslararası eksenlerin politikası arasındaki ilişkinin doğasında da devletin egemenliğine büyük zarar verebilecek bir netlik eksikliği vardır" şeklinde konuştu.


Hareketlerin akıbeti

Cuba Barış Anlaşması'nı imzalayan silahlı hareketlerin ordu ve Hızlı Destek Güçleri ile ilişkilerinin niteliğine ilişkin olarak ise Sudan Adalet İttifakı'nın Liderlik Konseyi Başkanı, "Cuba Barış Anlaşması güvenlik düzenlemeleri konusunda net olmasına rağmen, bu ilişki de belirsizdir. Ancak diğer hükümlere ek olarak, yetki paylaşımı dışında herhangi bir şey uygulanmadı. Bu, güvenlik düzenlemeleri maddesinin askıya alındığı anlamına gelir" dedi.

Ebu Karda, "Güvenlik ihlalleri, uyuşturucu çeteleri ve diğerleri şeklinde ortaya çıkmaya başlayan güvenlik sorunları da var. Bunlar ordu, güvenlik güçleri, askeri teşkilatlar gibi temel güçlerin yaşadığı dengesizliğin kaçınılmaz bir sonucudur" ifadelerini kullandı.

Bahar İdris Ebu Karda ayrıca, "Çok sayıda insan, endişeli hissetmeye başladı. Ancak temas kurarak, nefret söylemini ortadan kaldırarak ve ülkeyi beklenen kaostan çekerek bu sorunları aşmak için her zaman bir fırsat vardır" şeklinde konuştu..

Adalet ve Eşitlik Hareketi'nin statüsü, siyasi bir partiye dönüşmesi ve güçlerinin güvenlik düzenlemelerindeki akıbeti sorusuna yanıt olarak ise yetkili, "Barış anlaşmasına imza atan diğer silahlı hareketler gibi Adalet ve Eşitlik'in akıbeti, henüz güvenlik düzenlemelerinin uygulanmasına ulaşmış değil. Anlaşmanın uygulanmaması çerçevesinde siyasi partilere dönüşebilecekleri konusunda ufukta net bir şey yok. Fırsat verildiğinde bu hareketlerin ne ölçüde siyasi partilere dönüşeceğini tahmin etmek mümkün değil" ifadelerini kullandı.

Bu konunun şu anki durumla bağlantılı olduğunu belirten Ebu Karda, "İşler bir ölçüde mutabakata varırsa, o zaman güvenlik düzenlemelerinden ve silahlı hareketlerin siyasi partilere dönüşmesinden bahsetmek mümkün olur. Ama işler şu andaki gibi ilerlemeye devam ederse bu, bu hareketlerin hiçbiri için bir öncelik olmayacak" dedi.


Tahsisat anlaşmazlığı

Bu anlaşmazlıklar ortasında Sudan Meslek Odaları Birliği (SPA) Sözcüsü Velid Ali Ahmed, "Ordu ile Hızlı Destek veya her ikisi ile silahlı kuvvetler arasındaki anlaşmazlıklara ilişkin konuşulanlar doğru değil. Çünkü orduyu kontrol eden generaller, Hızlı Destek Kuvvetleri'ndeki karar vericiler ve silahlı hareketlerdeki savaş ağaları, eski rejim altında işlenen suçlardan ve hatta son olaylardan dolayı birbirlerini korumayı kabul ediyorlar" şeklinde konuştu. 

Ahmed, "Ayrıca ülkenin kaynaklarını yağmalamayı sürdürmeyi de kabul ediyorlar. Bir kısmı, hala eski rejimden bu yana para ve varlıkları kontrol ediyor. Başka bir kısmı da bir rüşvet anlaşması gibi olan Cuba Barış Anlaşması'ndan sonra ortaya çıktı. Dolayısıyla anlaşmazlıklar, tahsisatların dağıtım miktarında olabilir" dedi.

SPA Sözcüsü, "Güvenlik düzenlemelerine gelince, Cuba Anlaşması'nı imzalayan milislerin ve silahlı hareketlerin yararına en büyük miktarda kaynak ve fon tahsis etmeyi amaçlayan bir projedir. Bunun kanıtı, güvenlik düzenlemelerinin kazanımlarını artırmak için sürekli olarak yeni unsurları işe almalarıdır" ifadelerini kullandı.

Sözcü Velid Ali Ahmed, "Güvenlik düzenlemelerine göre fonların dağılımı konusunda anlaşmazlıklar var. Hak ettiğini alamadığını ve marjinalleştirildiğini düşünen bir grup, tahsis edilenden daha fazla para talep etmek amacıyla bölünmeye ve yeni milisler oluşturmaya yöneliyor" dedi.

Ahmed ayrıca, "Anlaşmazlıklar varsa komutanlar düzeyinde değil, kuvvetlerdeki kıdemsiz subaylar ve erler düzeyinde vardır. Çünkü kıdemsizler, milis güçler ve Hızlı Destek saflarındaki yoldaşlarının aldığı ödeneklere ilişkin öfkeliler" açıklamasında bulundu. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU