Fetih-Cezayir ilişkilerinin tarihi seyri

Ahmet Faruk Asa Independent Türkçe için yazdı

Filistinli gruplar birçok kere Cezayir'de bir araya geldi / Fotoğraf: AA

Filistinli gruplar arasında 90'lı yılların sonundan itibaren uzlaşı görüşmeleri yapılıyor.

Bu görüşmeler, gelişmelere ve konjonktüre bağlı olarak farklı ülkelerin himayesinde gerçekleşiyor.

Mısır, Suudi Arabistan, Katar, Cezayir bu ülkelerden yalnızca bazıları.

Görüşmelere ev sahipliği yapmak, buluşmanın yapıldığı ülkeler ve gruplar arasındaki diyalogları geliştiriyor.

Bu aynı zamanda ev sahibi ülkelere de Filistin meselesinde stratejik roller tanıyor.

Karşılıklı olarak pragmatist çerçevelerde sürdürülen uzlaşma görüşmeleri trafiği, bu serencamı arkasına alarak günümüze değin ulaştı.

Uzlaşma görüşmelerin son durağı Cezayir oldu. Başta Hamas ve Fetih olmak üzere 14 grup, Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun öncülüğünde Kongre Sarayı'nda "Cezayir Bildirisi"ni törenle imzaladı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Tören esnasında Tebbun, 34 sene önce Yaser Arafat tarafından yine bu topraklarda okunan "Filistin Bağımsızlık Bildirgesi"ne vurgu yaptı.

Son uzlaşı görüşmesi, gruplar arasında var olan sorunu çözer mi yoksa benzerlerinin bir tekrarı olur mu bilinmez; ancak Tebbun'un bu vurgusu, Cezayir'in Filistin meselesindeki tarihi rolünü hatırlatması açısından ikonik bir anı yeniden zihinlere getirdi.

Cezayir'in tam anlamıyla bağımsızlığını kazandığı 60'lı yıllardan bu yana Cezayir ile Filistinli gruplar arasındaki diyalog, kesintisiz bugüne değin ulaştı.

İsrail ile Arap devletleri uhdesinde yürütülen mücadeleyi artık kendi inisiyatifiyle devam ettirmek isteyen Filistinlilerin girişimleri aradaki bağları zaman içerisinde daha da kuvvetlendirdi.

Cezayir'in bağımsızlığı ile yakın tarihlerde mücadele sahnesine çıkan "Fetih" hareketi, Filistin ile Cezayir arasındaki diyaloglarda, 2000'li yıllara değin temel aktör oldu. Bu bağlamda Fetih ile Cezayir arasındaki bağların tarihi seyrine yakından bakmak, Cezayir'in uzlaşı görüşmelerine yaptığı ev sahipliği ve Filistin konusundaki tarihi rolünü anlamakta bizlere ışık tutacak.

 

Cezayir.jpeg
Cezayir, Filistinli gruplara pek çok kere ev sahipliği yaptı / Fotoğraf: Twitter


 

Fetih, ilk bürosunu Cezayir'in başkentinde açtı

Cezayir, 1962'de bağımsızlığını ilan etti. Yaser Arafat, diğer devlet başkanları gibi resmi olarak orada bulundu.

Hemen ardından El-Fetih'in ilk bürosu Cezayir'in başkentinde açıldı. O dönemlerde El Fetih yakından tanınmadığı için bu büro "Filistin Bürosu" olarak adlandırıldı.

Yaser Arafat'ın ağabeyi Cemal (Ebu Rauf) bu büronun ilk temsilcisi görev aldı. Daha sonra bu görev güvenlik nedenleriyle Ebu Cihad tarafından devralındı.

1963'ten itibaren savunma bakanlığı yapan Houari Boumediene, bu süreçteki aracı oldu. Bu aracılık, Arafat'ın Boumediene'nin askerlerini eğitmesi ile neticelendi. Daha da kuvvetlenen ilişkiler neticesinde Cezayir, Suriye üzerinden Filistinli gruplara desteğini sürdürdü.

Cezayir'deki fiziki varlık, El Fetih'in diplomatik ağını da genişletmesine sebep teşkil etti. Bu vesile ile Ebu Cihad, Che Guevara ile tanıştı. Hemen ardından Çin'in daveti üzerine Pekin'e hareket eden Yaser Arafat ve arkadaşları, burada Çin Hükümeti ile olan ilişkisini de geliştirdi ve İsrail ile yürütülecek mücadele konusunda değerlendirmelerde bulunuldu. SSCB ile ilişkilerin zayıfladığı bir dönemde El Fetih'in varlığı, Çin adına yeni bir "devrimci blok" ile "diplomatik atılım" görüldü.

1964'te İsrail'in Ürdün Nehri'nin yönünü değiştirmeye yönelik girişimleri, El-Fetih ekibini Cezayir ile yeniden bağlantıya geçmesini sağladı. Zira, Arafat, İsrail'e karşı yürütülen mücadelenin hızlanmasını istemekteydi.

6 Gün Savaşları, hem Fetih'in Filistin mücadelesini devam stratejilerini hem de kadrolarının Arap devletleriyle olan ilişkilerini etkiledi. Artık mücadeleyi kendi inisiyatifleri ile yürütmek isteyen El-Fetih kadroları, diplomatik açılımları da bu çerçevede sürdürdü.

6 Gün Savaşları'nın hemen ardından başlayan Arap konferansları, bu savaştaki kayıpların nasıl onarılacağı üzerine devletleri bir araya getiren girişim oldu; ancak bu konferanslarda çözüm metodu olarak ortaya konulan planların Filistinlilerin aleyhine olacağını düşünen Cezayir, zaman zaman bu konferansları boykot etti.

Devam eden Arap zirvelerinde, Arafat ve başında olduğu FKÖ etkisini iyice hissettirmeye ve arkalarına Arap devletlerin desteğini almaya başladı.

FKÖ zirvelere Arap Ligi'ne bağlı olarak katılsa da artık oy verme imtiyazını elde etti. Bu zirvelerin 5.'cisi Rabat'ta, Fedailere olan destek oy birliği ile kabul edildi. Fedailerin konuşlandığı yerlerden biri olan Ürdün'de Kral Hüseyin ile FKÖ arasındaki ilişkilerin gerginleşmeye başlaması da bu tarihlerin akabinde yaşandı.  

 

Filistin.jpeg
Filistinliler her şart altında mücadelelerine devam ediyor / Fotoğraf: AA


Zirvelerde Cezayirli delegeler FKÖ'nün yanında yer aldı

Pek çok devlet "Fedailere" destek sözü verse de içlerinde bunu yerine getiren yegâne devlet Cezayir olmayı başardı.

Cezayir'in tek partisi olan Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin sorumlusu Ait Ahmed, finans ve diğer destekleri hep sürdürdü. Aynı zamanda Boumediene'de FKÖ'nün uluslararası arenada meşrulaşması adına girişimlerine devam edeceğini yineledi. Cezayir'in bağımsızlık savaşı esnasında tecrübe kazanan isimler, bu süreçte Fetih ile ilişkilendirildi. 1971 yılında Beyrut'a büyükelçi olarak atanan Muhammed Yezid, bunlardan yalnızca birisi. Cezayir Cumhuriyeti'nin geçici hükümetinin eski İletişim Bakanı Yezid, bir Arap hükümetinin FKÖ'deki ilk temsilcisi olarak yerini aldı.

70'li yıllar, Arafat ve FKÖ'nün içinde İsrail ile yürütülen mücadelede pragmatizmin oldukça baskın olduğu yıllar oldu.

Silahlı mücadeleyi artık bir kenara bırakmak isteyen Arafat, Birleşmiş Milletler'in (BM) 242 sayılı kararının kabul edilebileceğine dair sinyaller verdi. Siyasi mücadelenin silahlı mücadeleye göre daha önemli ve hızlı bir yol olduğunu düşünen Arafat, dünya kamuoyuna barış üzere çizdiği pragmatik yolun kabulü için çağrıda bulundu.

Zirvelerde sık sık FKÖ'nün yanında yer alan Cezayirli delegeler, Arafat'ın bu tutumunun da arkasındaki isimler olarak kayıtlara geçti.

 

Filistinli gruplar.jpeg
Mücadelede Filistinli kadınlar da aktif yer alıyor / Fotoğraf: AA


Cezayir, Filistin ile dayanışma içerisinde oldu

Rabat'taki 7. Arap Zirvesi, FKÖ'nün Filistin'in tek ve yegâne temsilcisi olduğunun deklare edildiği bir zirve olma özelliği taşıyor.

Arafat ve arkadaşları adına bu zirve, mutlak bir zafer. Zirvenin hemen ardından Cezayir'e giden Arafat, burada kahraman gibi karşılandı.

Cezayir'in bağımsızlık yıldönümünde kutlamalara katılan Arafat için bu ziyaret ömrünün sonuna denk aklından çıkmadı.

Takip eden yıllar FKÖ açısından oldukça zorlu geçti. Lübnan'daki iç savaş, Irak-İran Savaşı, İsrail'in Lübnan'ı işgali, karargâhı Tunus'a taşıma gibi evreler, hareketin zaman zaman zayıflamasına ve stratejilerin değişmesine de yol açtı.

İlk defa bir Arap ülkesinin başkentinin işgal edilmesi, katliamlar ve sürgün, uzun yıllar hafızalardan çıkmadı. Bu doğal olarak Filistin toplumunu olumsuz etkiledi. Yaşanan trajedilerin atlatılması adına Cezayir yeniden Filistin ile dayanışma içerisine girdi.

14 Şubat 1983'te Cezayir'de yapılan Filistin Ulusal Konseyi, bu bağlamda birliğin gösterilmesi ve FKÖ'nün meşruluğunu onaylama adına oldukça önemli.

Uluslararası düzeyde önemli katılımın olduğu bu konseyde, Filistinli gruplar temsil edildi.

Bu temsiliyet belirli bir görüşle sınırlı tutulmamış, radikal gruplar da bu konseye dahil oldu.

Konseyde, Filistin mücadelesinin yolu farklı görüşlerle temsil edilen gruplar tarafından tartışılmış, uzlaşı gündeme geldi.
 

Yaser Arafat.jpeg
Yaser Arafat / Fotoğraf: AFP


Kısıtlama Suriye için yeterli görülmedi

Konseyde derin uyuşmazlıklar yaşansa da Arafat zaferle ayrılmış ve FKÖ Yürütme Kurulu Başkanı seçildi.

Aradan geçen bir yılın ardından 1984'te Cezayir ev sahipliğinde Filistinli gruplar yeniden bir araya geldi.

Cezayir, bu oturum öncesinde Filistinli gruplara anlaşma şartı öne sürdü. Bu şartlar bazı gruplar tarafından onaylansa da Suriye'ye bağlı Filistinli gruplar tarafından destek görmedi. Daha ileri bir tarihe ertelenen konsey, destek vermeyen Suriye'ye bağlı Filistin gruplarının da onayını almak amacıyla FKÖ içinde Arafat'ın bazı yetkilerini kısıtladı. Ancak bu kısıtlama Suriye için yine de yeterli olmadı. Hafız Esad, Arafat'ın katılımı ve yetkileri hususunda Cezayir Devlet Başkanı ile görüştü.

80'li yılların ortalarına denk gelen bu dönem, FKÖ'nün stratejik ittifak adayı olan gördüğü bazı Arap devletleri ile de arasının kötüleşmeye başladığı döneme tekabül etti. Bu durum, Arafat ve arkadaşlarını FKÖ içinde bir uzlaşının gerekliliği konusunda daha da baskı altında bıraktı.

Radikal ve ılımlı gruplar arasında uzlaşının mümkün olmayacağı net bir tablo olsa da 1987'de Cezayir'de yapılan 18'inci Ulusal Konsey görüşmelerinde "ulusal birlik" esas gündem haline geldi. Arafat ve Cezayir Başkanı Şadli Bin Cedid'in beraber katıldığı bu görüşmeler, birliği kısmi de olsa rayına soktu.

1987 yılında başlayan İntifada, Filistin-İsrail meselesine ait dengeleri altüst etmiş, birbirinden bağımsız şekilde Filistin'in farklı yerlerinde Filistin halkı İsrail'in işgal politikalarına karşı ayaklanma gerçekleştirdi. Ayaklanma, Filistinli grupların uluslararası arenada meşruluğunu ve otoritesini çok daha arttırdı. Ürdün'ün Batı Şeria'daki haklarından FKÖ lehine çekilmesi, bu grupların zeminini daha da geniş bir sahaya taşıdı.

 

FKÖ.jpeg
İsrail'in teknolojik silahlarına Filistinliler gençler taşla karşılık veriyor / Fotoğraf: AA


Irak'ın Kuveyt'i işgali, FKÖ için zorlu sürecin başlamasına neden oldu

Tam da böyle bir atmosferde Cezayir Devlet Başkanı Şadli bin Cedid, ortak bir tavır alınması hususunda olağanüstü bir Arap zirvesi çağrısında bulundu.

Aynı yıl Cezayir'de yapılan toplantıda, Arap devletleri tarafından FKÖ'ye finans ve siyasi destek sağlanması konusunda mutabakata varıldı. FKÖ'nün katılması muhtemel uluslararası barış konferansında da destek çağrısı yapıldı. Aynı zirvede gazetecilere el kitapçıkları dağıtan Cezayir, Filistin meselesinin çözümünde atılması gereken siyasi adımları bir kez daha yineledi.

242 sayılı kararı kabul etmesinin ardından FKÖ, uluslararası siyasette kendisine tam anlamıyla yer buldu ve meselenin tarafı haline geldi. 12 Kasım 1988'de Cezayir'de başlayan Filistin Ulusal Konseyi'nde Arafat bundan sonraki stratejik değişimi dünya kamuoyuna duyurdu.

Filistin yönetimini Gazze ve Batı Şeria üzerinden aktif hale getirmek isteyen FKÖ, 15 Kasım 1988 akşamı Cezayir'de Mahmud Derviş tarafından hazırlanan "Bağımsızlık Bildirgesi"ni ilan etti. Bir devletin ilanının başka bir devletin toprakları üzerinden gerçekleşmesi gibi oldukça trajikomik şekilde işgali özetleyen bu tablo, Filistin'in bağımsızlığına giden yolda önemli bir eşik olurken, bu tarihi sahne Cezayir ev sahipliğinde gerçekleşti.

1990'ların başında Irak'ın Kuveyt'i işgali, FKÖ için de bazı zorlu sürecin başlattı. Irak'tan yana yer alan Arafat'ın, siyasi imajında zedelenmeler yaşandı. Eylül 1991'de Cezayir'de yapılan konsey, siyasal olarak zayıflayan FKÖ'nün yeniden uluslararası siyasette güç kazanması adına önemli bir fırsat yarattı. Bu fırsatı değerlendiren FKÖ, kısa bir süre sonra Oslo'ya gidecek diplomatik adımları atmaya başladı.

Oslo Anlaşması ile beraber kendi topraklarına dönen FKÖ, artık diplomatik adımları Filistin toprakları üzerinden tasarladı. Oslo Anlaşması'nın kapsamı içinde yer alan ve İsrail'in altına imza attığı reformların gerçekleşmemiş olması, bağımsız ve güçlü bir Filistin yönetiminin oluşturulması önünde bazı engeller çıkardı.
 

Hamas.jpeg
Hamas'ın kuruluş yıldönümü etkinliğinden bir kare / Fotoğraf: AA

 

Cezayir, Filistinli gruplara ev sahipliğini belirli aralıklarla günümüze kadar ulaştırdı

İslami Direniş Hareketi'nin (Hamas) de artık Filistin siyasi sahnesinde oldukça kuvvetli bir şekilde yer edindi. Fetih'in daha önceki yıllarda FKÖ içindeki diğer gruplarla yaşadığı metot farklılaşmasının, bu defa ve bundan sonra temel olarak Hamas ile yaşamasının önünü açıldı.

Filistin toprakları ve diasporada yaşanan bu fikri ayrılıklar, yeniden uzlaşı görüşmelerinin gerekliliğini ortaya koydu. 90 yılların sonundan itibaren iki grup arasında sık sık uzlaşı görüşmesi yapıldı. Zaman zaman daha kapsamlı ve çoğulcu şekilde organize edilen bu birlik görüşmelerinde ev sahipliği yapan ülkelerden biri her zaman Cezayir oldu. Hamas için de dış politikada oldukça önemli ülkelerden biri olan Cezayir, bu ev sahipliğini belirli aralıklarla günümüze değin ulaştırdı.

Cezayir'in Filistin odaklı dış politika izlemesinin belirli sebepleri var. Yerel ve bölgesel olarak tasnif edilebilir nitelikteki bu sebepler, uzlaşı görüşmelerine ev sahipliği yapmayı daha iyi açıklıyor.

Yerelde Cezayir halkının geçmişten bugüne Filistin konusundaki tutumu olarak özetleyebileceğimiz gelişmeler; biraz daha alan genişletilip bölgesel konumda değerlendirildiğinde, Fas ile yaşanan Batı Sahra krizi, Libya, Tunus ve Afrika'nın geneli üzerinden Mısır ile yaşanan gerilim olarak değerlendirilebilir.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU