Çin'deki protestolar Batı için ne anlama geliyor?

Bu, 1989'daki Tiananmen protestolarından bu yana ülkeyi sarsan en büyük ve en organize çalkantı

Çoğunlukla Kovid karantinalarını hedef alan protestolar yaz başından beri düzensiz olarak patlak verse de, giderek yoğunluk ve hız kazanıyor gibi görünüyor (AP)

Ukrayna'daki katliam ve yıkıma, Suriye ve çevresinde devam eden çatışmalara, İran'da 10 haftadır süren kargaşaya bakıldığında, Avrupa'nın doğusu ve ötesindeki bölgenin görünümü uzun zamandır olmadığı kadar belirsizlik içinde. Şimdi, her biri yayılma potansiyeline sahip bu üçlü çatışmaya, dünyanın en fazla nüfusa sahip ülkesindeki çalkantı ihtimaliyle birlikte küresel bir boyut da eklenmeli.

Geçen hafta boyunca Çin'de yaşanan çarpıcı olaylar hakkında dış dünyayı ilk uyaran, sosyal medyada paylaşıldıktan sonra kapılan cep telefonu görüntüleri oldu. Şanghay sokaklarını dolduran öfkeli ve kalabalık Çinlilerin, Komünist Parti iktidarının sona ermesi ve parti lideri Şi Cinping'in görevden alınması için bağırıp çağırdıkları görülüyordu. İktidara karşı böylesine açık bir meydan okuma Çin'de her gün yaşanan bir şey olmasa da artık daha sık yaşanıyor ve ülkenin daha büyük bir bölümünde aynı anda patlak veriyor gibi görünüyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Çin'in en zengin ve en kozmopolit kentindeki protestoların ilk tetikleyicisi, 3 bin 200 kilometreden daha uzakta, ülkenin en batısındaki Sincan eyaletinin Urumçi kentinde çıkan yangında ölenler oldu. Öfke, o sırada yürütülen karantina uygulaması olmasaydı kurbanların kurtarılabileceği inancıyla kızışmış gibi görünüyor.

Benzer protestolar, Pekin de dahil olmak üzere bir düzineden fazla Çin şehrinde patlak verdi. Bazı yerlerde göstericiler, Kovid yüzünden alıkonmaktan kaçmak için kırdıkları çit parçalarını ve bariyerleri silah olarak kullandı. Yaygın olarak gözlemlendiği üzere bu, 1989'daki Tiananmen protestolarından bu yana Çin'i sarsan en büyük ve en organize çalkantı.

Elbette farklılıklar var. Tiananmen protestoları, sonraki aşamalarda işçiler de katılsa da, başlangıçta ve devamında büyük ölçüde gençlik protestoları çerçevesinde kaldı. Protestolar son derece siyasi ve muhalifti, iktidar partisinin fiilen devrilmesi için olmasa da sistemin demokratikleştirilmesi için çağrılar yapılıyordu. Bununla birlikte, Komünist Parti liderliğinin üst kademelerinde protestoların amacı giderek daha fazla kendilerinin devrilmesi olarak görülmeye başlandı ve gerisi malum: Sıkıyönetim ilan edildi, ordu Pekin'e konuşlandırıldı ve tanklar Pekin'in merkezinden geçerek bugüne kadar ortak kabul görmeyen sayıda ölüme neden oldu.

Otuz yıl sonra karar vermesi zor olan şey, bu son çalkantının ne kadarının hükümetin devam eden "sıfır Kovid" politikasına karşı halkın bıkkınlığını yansıttığı (ve bu nedenle belki de kuralların biraz gevşetilmesiyle yatıştırılabileceği) ve ne kadarının yetkililer ve genelde kamu düzeni için çok daha tehdit edici bir duruma dönüşebilecek daha geniş bir hoşnutsuzluğu gösterdiğidir. Şu ana kadar bu net değil.

Çoğunlukla Kovid karantinalarını hedef alan protestolar yaz başından beri düzensiz olarak patlak verse de, giderek yoğunluk ve hız kazanıyor gibi görünüyor. En şiddetli olaylardan bazıları, iki hafta önce Foxconn'un Cengcou'daki devasa Apple iPhone fabrika tesisinde patlak verdi. Buradaki doğrudan neden görünüşe göre maaş anlaşmazlığı olsa da Kovid kuralları da bir etkendi: Binlerce çalışan kampa benzeyen koşullara mahkum edildi, böylece işte kalıp şehrin diğer bölgelerine veya evlerine gidemeden karantinaya alındı.

Son protestolar inişli çıkışlı bir seyir izlese de ve her biri, bir zamanlar Tiananmen Meydanı'nda kamp kuran bir milyon kişiden son derece daha küçük olsa da (ki bu da belki yetkililerin onları daha kolay yönetmesini sağlıyor) hız kazanıyor, yayılıyor ve Şi Cinping'in gitmesine yönelik çağrılarla ulusal bir siyasi ton kazanıyor. Ayrıca, Şi'nin daha geçen ay üçüncü 5 yıllık dönem için yeniden atanarak rekor kırmasıyla tamamen istikrarlı görünen liderlik kadrosuyla, aşağıdan gelen hoşnutsuzlukların ortaya çıkması arasında bir çelişki de var.

Bu çalkantının nasıl gelişeceği, hatta gelişip gelişmeyeceği ve gelişirse Pekin'deki yetkililerin bu konuda ne yapmaya karar verebileceği hiç net değilse de, (bana göre yanlış bir şekilde) neredeyse tüm uzman tahminlerinin dışında tutulan bir düzensizlik heyulası burada, Çin'de var. Çin, merkezin dışındaki Uygur ve Tibetli azınlıkların isteklerini bastırırken yükselişini büyük ölçüde barışçıl bir şekilde sürdürebilir.

Ancak ekonomik ve siyasi gerilimler tırmanırsa merkezin dayanacağı da kesin değil. 1989'da Mihail Gorbaçov'un maiyetinde Pekin'i tekrar ziyaret eden ve eskiden Sovyetler Birliği'nin Çin uzmanlarından birinin bana söylediklerini hiç unutmadım. Çin'in nasıl değiştiğine hayret etmekle birlikte, Çin'in 1917'deki Bolşevik devrimi bir yana, henüz Rusya'nın 1905 devriminin dengini bile yaşamadığını ileri sürerek bunu kendi kendine rasyonelleştirmişti. Bunu akılda tutmakta fayda var.

Ancak Batı Avrupa ve Kuzey Amerika'da yaşayacak kadar şanslı olan (yaklaşık 80 yıldır barış ve öngörülebilirliğin tadını çıkaran, sadece Berlin Duvarı'nın neşeyle yıkılması ve uzaktan yapılan nispeten küçük keyfi savaşlarla kesintiye uğrayan) bizlerin yakında çok daha düzensiz bir dünyayla karşı karşıya kalabileceği ihtimalini akılda tutmak da faydalı olacaktır.

Ukrayna'daki savaşın nasıl ya da ne zaman sona ereceği, hatta şu ya da bu yöne sıçramadan bitip bitmeyeceği bile hiç belli değil. Bunun tüm Avrupa kıtasına henüz bilinmeyen yansımaları olabilir. İran hayati bir noktada duruyor: Rusya kuzeyden, Irak batıdan ve Afganistan doğudan üstüne çöküyor ve bu ülkelerin hiçbiri ne tam olarak bir huzur cenneti ne de henüz geleceğe dair net bir rota çiziyor.

Çin'deki protestolar bastırılsa ya da kendiliğinden sönse bile, yine de bir uyarı niteliği taşıyor. Çin, ekonomik mucizesini büyük ölçüde gerçekleştirmiş ve kendisini baskın bölgesel güç olmaya hazırlıyor olabilir ancak bu devasa ülkenin geleceği de Hong Kong ve Tayvan'a yönelik kısa vadeli niyetleri gibi belirsiz.

Bir de Rusya var. Ukrayna'daki herhangi bir sonucun Rusya'ya ne gibi yansımaları olacağı henüz belli değil. Askeri yenilgiler, rejim ve sorumlu tutulan lider için risk oluşturuyor. Rusya bir şekilde zaferi garantilese bile bunun bedelinin kısmen ne olacağı şimdiden belli: Büyük askeri kayıplar, Batı dünyası tarafından yıllarca reddedilmek ve enerji ve güvenlik politikalarını Batı'dan uzaklaştırıp Doğu'ya doğru yeniden yönlendirmek. Rusya'da da çalkantı göz ardı edilemez.

Çin'de yükselen protesto haberleri (resmi Çin medyası görmezden gelse de) Batı dünyasında yayıldıkça heyecan ve beklenti de arttı. Bazıları Şi Cinping'in sonunun yakın olduğu ve hatta Çin'in demokratikleşeceği kehanetlerinde bulundu.

Bu noktada Çin'in daha önce olduğu gibi son fırtınaları da atlatabileceğini; iyimserce Arap Baharı diye adlandırılan ve 2010-12 yıllarında Ortadoğu'da yaşanan halk ayaklanmalarının, bırakın demokrasi yoluna girmeyi, tek bir rejimi bile kesin olarak değiştirmeden gelip geçtiğini savunan daha bilge sesler ortaya çıktı.

Bir tarihçi, ünlü devrimler yılı 1848'in bile kuluçka sürecinin uzun olduğuna dikkat çekti. Bir yıldan çok daha fazla sürdü. Bizler (özellikle de medya) her zaman ve her yerde daha aşamalı gelişen bir sürece kendi kısa vadeci 21. yüzyıl beklentilerimizi yansıttığımız için suçluyuz. Nihayetinde beklentilerimiz gerçekleşse bile sonuçlar çarpıcı oluyor.

Daha makul değerlendirmelerin Çin, İran ve diğer ülkelerle ilgili olarak gerçekten de doğru olduğu ortaya çıkabilir. Üstelik değişim, daha iyiye doğru olanı şöyle dursun, çok yakında gerçekleşmeyebilir. Ancak bu, olasılığı elimizin tersiyle itmek için değil, ihtiyatlı olmak için bir neden oluşturur. Avrupa'nın sınır bölgelerinde savaş var; Çin'de en azından sosyal değişim, İran'daysa isyan sinyalleri var; Rusya bile şu anda göründüğü kadar katı olmayabilir. En azından istikrarsızlığın dünyanın büyük bölümünü aynı anda sarsmaya başlaması riskini düşünmek ve elimizden geldiğince hazırlanmak mantıklı.

 

https://www.independent.co.uk/independentpremium

Independent Türkçe için çeviren: İpek Uyar

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU