Suriye'de 2011'de başlayan olaylar kısa süre içinde şiddetli bir iç savaşa dönüştü.
İnsanların yaşadıkları yerlerin bizzat savaş alanına dönüşmesi sonucu milyonlarca kişi Türkiye, Lübnan, Ürdün ve Irak gibi komşu ülkelere yöneldi.
Halihazırda Türkiye'de "geçici koruma" statüsü altında 3 milyon 585 bin 447 Suriyeli sığınmacı yaşıyor.
Yaklaşık 200 bin kadar Suriyeli sığınmacı da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verildi.
Ancak aradan geçen yıllara karşın Suriyeli sığınmacılar, polemik konusu olmayı sürdürüyor.
Zafer Partisi, sığınmacıları otobüse bindirip göndermekten bahsediyor. CHP, İYİ Parti, Demokrat Parti (DP) gibi partiler de belli bir süre ve plan dahilinde geri dönüşün gerçekleşeceğini iddia ediyor.
Bunun nasıl yapılacağı ise büyük merak konusu. Çünkü yıllardan beri bu ülkede yaşayan insanların artık barış ortamı sağlansa dahi Suriye'ye dönmek istemeyecekleri konusunda görüşler dile getirenler de var.
Lübnan, Suriyeli sığınmacıları geri göndermeye başladı
Türkiye'de tartışmalar sürerken 865 bin Suriyeli sığınmacıyı ülkesinde barındıran Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Aoun, 12 Ekim 2022'de yaptığı açıklamada Suriyeli sığınmacıları bu ayın sonundan itibaren belli periyodlar halinde ülkelerine geri göndereceklerini duyurdu.
Devamında gruplar halinde ülkelerine gönderilen Suriyelilere dair haberler yansıdı uluslararası basın kuruluşlarına.
Lübnanlı yetkililer, Suriye ile koordineli yürütülen geri dönüşlerin gönüllük esasına göre yapıldığını söylese de insan hakları kuruluşlarından eleştiriler geldi.
Eleştirilerde Suriye'de halen güvenlik olmadığı, dönecek kişilerin kötü muamele görebileceği öne sürüldü.
Yine medyaya yansıyan haberlere göre Suriye'de sığınmacıların dönüşü konusunda çok istekli değil ve ancak onay verdiği kişilerin dönüşüne yeşil ışık yaktı.
Sonuç olarak Lübnan, eksiklerine rağmen başlattığı planı eleştirileri dikkate almadan sürdürüyor.
Demokrat Parti heyeti Lübnan'ı ziyaret etti
Tam da bu süreçte aralarında Genel Başkan Yardımcıları İlay Aksoy ve Hasan Can Akay ile Genel Başkan Başdanışmanı Yalçın Taze'den oluşan DP heyeti, geçen günlerde Lübnan'a gitti.
Heyet 3 gün süren program kapsamında görüşmeler gerçekleştirdi ve Lübnanlı yetkililerden konu hakkında bilgi aldı.
DP heyetinin görüştüğü yetkililer arasında Lübnan Cumhuriyeti Göç Bakanı Issam Charafeddine ile Cumhurbaşkanı Mişel Aoun'un başdanışmanı ve Özgür Vatansever Hareketi Partisi yetkilisi Raymond Tarabay da vardı.
Ayrıca heyet Suriye'nin Beyrut Büyükelçisi Ali Abdulkerim ile de büyükelçilik konutunda görüştü.
Peki heyet bu ziyaret sırasında hangi bilgileri edindi?
Lübnan, nasıl bir geri dönüş politikası uyguluyor?
Bu model Türkiye'de de uygulanabilir mi?
Suriyeli sığınmacıların ülkelerine gönderilmesi gerektiğini savunuyor
Heyette yer alan DP Göç ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkanı Yardımcısı İlay Aksoy konuştuk.
Aksoy, Suriyeli sığınmacıların ülkelerine gönderilmesi fikrini savunan siyasetçiler arasında yer alıyor.
Bundan dolayı sık sık sosyal medyada karşıt düşüncede olanların sert eleştirilerini de üzerine çekiyor.
Aksoy, eleştirilere aldırmadan bu konudaki görüşlerini her platformda dillendirmeye devam ediyor.
Partisinin İstanbul'daki merkezindeki görüştüğümüz Aksoy, Lübnan ziyareti ve pek tabii ki iktidara gelmeleri halinde izleyecekleri sığınmacı politikasına dair sorularımızı yanıtladı.
"Lübnan bir yöntem buldu. Öğrenmek için ziyaret ettik"
Lübnan'a gitme fikri nasıl çıktı?
Amerika'yı keşfetmek istemedik. Yani Lübnan bir yöntem buldu ve o yöntemi öğrenmek için esasında bir diplomatik ziyaret yaptık. Yani devletler arasında ne yapıyorsunuz ve biz de nasıl çözebiliriz diye. Çünkü ortak derdimiz var. O sebepten dolayı ziyaret ettik ve çok da verimli oldu bizim için.
"Dönmek isteyenler için Suriye'den olur alınıyor"
Nasıl bir çözüm geliştirdiler?
Şimdi öncelikle Lübnan şöyle bir şey yaptı. Birleşmiş Milletler (BM) Yüksek Komiserliği'yle bir toplantı yaptı. Ama aynı zamanda Suriye büyükelçisi de bulundu bu toplantıda. Adalet ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, toplanda yer aldı. Böyle bir komisyon çalışması yaptılar ve geri göndermek istediklerini söylediler. Yöntemlerini konuştular. Bir plan çıkarttılar. Hedefleri her ay 15 bin kişiyi geri göndermek.
Buna 'Bu kadar insanı geri gönderemezsiniz, bunların güvenliği sağlanamaz' diyen Birleşmiş Milletler (BM) çok karşı çıktı. Hatta bir sürü de engeller çıkarttılar. Onları da not edip, yol haritası çıkarttılar. Sonra BM'nin itirazlarına karşı Suriye'yi ziyaret ettiler. İki kere Suriye'ye gittiler heyet olarak. Suriye'de BM'nin bütün endişelerini gidermek için bir ortak bir çalışma çıkarttılar. O da neydi? Mesela BM diyor ki "Can güvenliği yok bu insanların. Ya da oraya gittiğinde tutuklanacak" diye ifade ettiler. Onlar da diyor ki hayır öyle bir yöntem yok.
Dolayısıyla şöyle bir sistem geliştirdiler. Geri dönmek isteyen insanlar önce Lübnan Göç Bakanlığı'na müracaat ediyor. Bakanlık bütün bilgilerini aldıktan sonra Adalet Bakanlığı'na aktarıyor. Adalet Bakanı, Suriye Adalet Bakanı'yla iletişime geçiyor. Bütün GBT'si kontrol ediliyor ve Suriye'den "olur" alıyor. Suriye yönetimi, "Bu insan geri gelebilir ülkeye" diyor. Bu arada da hangi bölgeden geldi, nerede ikamet ediyordu daha önceden hepsi arşivleniyor. Sonra her ayın belli gününde geri dönüş programları var.
"Dönenler sınırda kurulan mahkemelere başvuruyor"
Gittiklerinde sınırda yani Suriye sınırında Suriye hükümeti orada geçici mahkemeler kuruyor. İnsanlar geçtikten sonra hemen o mahkemelere başvuruyor. Çünkü müracaat ederken geri dönmek için hangi aftan da yararlanmak istediğini de söylüyor. Yani "Asker kaçağıyım. Dolayısıyla asker affından yararlanmak istiyorum'. Ya da "Benim şu suçum vardı. Bu suçlarla ilgili aflardan yararlanmak istiyorum" diyor. Olurunu daha önceden de almış zaten. Sınırı geçer geçmez Suriye mahkemeleri onları bir işleme koyuyor. Ve kendisine temiz kağıdı veriyor. Temiz kağıtla birlikte hemen ülkesine, istediği bölgeye geri dönebiliyor. Onda bir sıkıntı yok.
"Hastaneden doğum belgesi getirilen Suriyeli çocuklara vatandaşlık veriliyor"
Lübnan aynı zamanda şöyle bir şey de yaptı. Bu Türkiye'de çok büyük sorunu. Şu an 1 milyonun üstünde bebek doğdu. Diplomatik ilişkimiz olmadığından Suriye kimlikleri de yok. Çünkü Suriye Anayasa'sına göre babadan vatandaşlık geçiyor sadece. Yani annesi Suriyeli ve vatandaş olmasına rağmen doğan çocuğuna vatandaşlık veremiyor. Dünyanın neresinde doğarsa doğsun babası Suriyeli ise doğal Suriye vatandaşıdır çocuklar. Lübnan'da Suriye ile şöyle bir protokol yaptı. Hastaneden ıslak imzalı doğum belgesi alıp Suriye İçişleri Bakanlığı'na ulaştırıldığı takdirde vatandaş olarak kaydediliyor.
Doğum belgesiyle birlikte vatandaşlıklarına da eş zamanlı kavuşuyorlar. Bu çok çok önemli. Çünkü çocuklar eğer vatandaşlıklarına kavuşamıyorlarsa özlük haklarından da mahrum kalıyor. Unutmayalım ki savaş zamanı bu insanlar evlerini barklarını bıraktılar ve orada çok ciddi bir mal mülk meselesi var. Yani kim sahiplenecek? Kim haklarını tekrar araştıracak ya da talep edecek? Dolayısıyla yasal çerçeveyi çok sağlam bir şekilde oluşturdu Lübnan. Şimdi biz bunlardan yararlanmamız lazım. Yani bunları nasıl yaptılar? Biz de bunları önermemiz lazım. Böyle bir yol izlediler.
"Evleri yıkılmış olanlar bir süre Rusya'nın finanse ettiği kamplarda kalıyor"
Geri gittikten sonra eğer bölgelerde savaştan dolayı çok hasar gördüyse ve yaşanamaz durumdaysa evler Suriye oraya Rusya'yla birlikte kamplar yaptı. Kamplarda insanlar geçici olarak barınıyor. Kamp dediğim çadır falan değil. Yani betonarme binalar. Orada barınıyor. Ondan sonra müracaat ediyorlar. "İşte şu köyden geldim. Evim şu noktadadır", zaten bilirkişi raporları ve heyetler gidiyor bölgeye. Rusya'yla yaptıkları protokol neticesinde evler tamir ediliyor. Evler tamir edildikten sonra insanlar o bölgelere sevk ediliyor. Rusya ile yaptıkları anlaşma çerçevesinde kamplarda, sitelerde kaldıkları süre içinde bütün yeme, içme, elektrik, su hepsi Rusya tarafından karşılanıyor.
"2015'ten beri Lübnan'dan dönen 600 bin kişiden sadece 38'i tutuklandı"
Şu ana kadar 2015'ten beri yaklaşık 600 bin kişi Lübnan'dan Suriye'ye gönüllü olarak geri gitmiş. Çünkü çok sayıda da Suriyeli işçi de vardı Lübnan'da. Geri gidenlerden sadece 38 kişi tutuklanmış. Bakın bu kadar büyük bir sayıda 38kişi tutuklanmış 2015'ten beri. Çünkü afların çoğu da o zaman yoktu zaten. Aflar sonradan çıkartıldı.
"Lübnan, Suriyeli sığınmacıları çok kısıtladı"
Lübnan'ın bir başka özelliği daha var. Lübnan gelen Suriyelileri çok kısıtladı. Bir kere şehirlerde yaşamasına izin vermedi. Belli bölgelerde kalabildiler. Her yere girme imkanları yoktu. Çalışma izni de vermedi Suriyelilere. Suriyelilere dediler ki siz ancak tarımda, atık temizliğinde ve inşaatta çalışabilirsiniz. Başka hiçbir sektörde çalışamazsınız. O yüzden ekonomiye ve kendi vatandaşına bir rekabet yaratmadı Türkiye'de olduğu gibi.
"Esad, sadece toplu katliam yapanları ülkesine almıyor"
Esad'ın istemediği kişileri geri almadığı iddiası doğru mu?
Hayır, öyle bir şey yok. Esad, her vatandaşını istiyor. Esad, zaten her şeyin de affını çıkarttı. Sadece toplu katliamlara katılan insanları ülkesine almıyor. Bana göre gerçekten dünyada böyle aflar görülmemiştir. Yani neredeyse terör örgütüne mensup olacaksınız ve aftan yararlanacaksınız. Ya böyle bir şey olabilir mi? Toplumun içinde entegre olmalarını da göze aldı zaten. Bu süreçte çok ciddi şehir efsaneleri var. Çünkü çok ciddi bir batı lobisi var, bu işin işte bu şekilde devam etmesini isteyen. Çünkü çok ciddi bir nüfus transferi yapıldı. Ve sınırlar ileride bu nüfus transferleri sayesinde yeniden değiştirilmek üzere yapıldı. O yüzden insanların geri gitmemesi gerekiyor, bu planın tutması için. Bu sürecin içinde BM'nin bu projeyi yürütmesi için de araç olarak da STK'ları çok kullanıyor.
"Lübnan, henüz 15 bin Suriyeliyi gönderme hedefi tutturamıyor"
Lübnan, aylık olarak 15 bin Suriyeliyi gönderme hedefini tutturabiliyor mu?
Şu an tutturamıyor. Neden tutturamıyor? Çünkü daha yeni başladı bu proje ve bunu tutturması için her şey tam dört dörtlük oturmuş olması lazım. İlk adımlarını attılar. Suriye ile protokolü yaptılar. BM ile protokolleri var 2003 yılında yaptıkları. Siyasi iltica eden insanları BM, belirlenecek üçüncü bir ülkeye yerleştirilecek diye bir sözleşme yapmışlar. Lübnan bunu da hatırlattı. Ve hemen onlar dokuz bin kişiyi başka bir ülkeye sevk ettiler. Şimdi 30 bin kişinin BM sorumluluğunu alıp sevk edecek. Onun dışında çok ciddi bir mücadele var Lübnan hükümetine karşı bu projeyi gerçekleştirmesin diye. Batı'nın bu STK'ları en önemli faktörleri. STK'lar, sendikalar inanılmaz bir örgütleme içindeler, bu insanlar burada kalsın diye.
"Lübnan, Türkiye gibi konforlu bir yaşam sunmadı"
Gönüllü dönmek istemeyenler ne olacak? Lübnan hükümetinin orada formülü ne?
Şimdi kendi ülkesinde eğer iş imkanı varsa daha rahat yaşayabiliyorsa kesinlikle gider. Neden gider? Çünkü Lübnan, Türkiye gibi onlara konforlu bir yaşam sağlamadı. Yani biz onlara gerçekten çok ciddi anlamda konforlu bir yaşam sağladık. Orada mesela kayıtsız olan Suriyeliler kendi parasıyla sağlık hizmeti alıyor. Bizde geçici sağlık merkezlerine kayıtsız da olsanız gidip ücretsiz sağlık tedavisi alabiliyorsunuz. Bu çok büyük bir güvenlik zafiyetidir. Ama orada parasını verir, öyle alır. Yani her yönüyle Lübnan düşünmüş esasında.
"Türkiye de Lübnan modeli uygulanabilir"
Lübnan modelinin uygulanması bana zor geldi. Türkiye'nin işi daha zor gibi görünüyor. Lübnan modeli Türkiye'de uygulanabilir mi?
Uygulanabilir ama öncelikle diplomatik ilişkilerin normalleşmesi lazım. Şimdi Türkiye'nin yapması gereken birçok hamle var. Bu aşamaya gelmeden önce. O da nedir? Öncelikle Suriye'yle diplomatik ilişkileri düzeltmesi lazım. Suriye'nin toprak bütünlüğünü bu hükümetin tanıması lazım. İdlib'i bir kere Suriye'ye teslim etmesi lazım. Suriye'nin iç meselesine taraf olmaktan vazgeçmesi lazım. Her şeyden önce ve bunu yaparken de Türkiye içindeki mesela Müslüman Kardeşler'in yayın organlarını kapatması lazım. Farklı adımlar alması gerekiyor. Mesela bütün kimlik kontrolleri, bütün GBT'ler tam sağlıklı bir şekilde Suriye ile paylaşılması lazım. Vatandaşlıklar verilmemesi gerekiyor. Lübnan bir tane Suriyeliye vatandaşlık vermemiş. Türkiye bunu yapabilir. Ama şöyle bir durum var. Türkiye'nin bunu Lübnan'la, Ürdün'le, Mısır'la Suriye ile birlikte yapması lazım. Niye yapması lazım. Buradan ayrı insanlar gelecek, Lübnan'dan ayrı gelecek. Kimse başarılı olamaz neticede. Bu ülkeler arasında bir komisyon kurulup çalışma yürütülürse ve aylık her ülkeden bir geri planlama yapılırsa bu iş yapılabilir.
"Türkiye olarak Sezar Yasası'nın kalkması için lobi yürütmeliyiz"
Bugün Suriye'nin en önemli sorunu güvenlik değil. En önemli sorunu ekonomidir. Çünkü çok ağır ambargolar var. Özellikle ilk başta Sezar Yasası. Bu yaptırımlar Suriye için çok ciddi bir sorun yaratıyor. Dolayısıyla Suriye'nin ekonomisini düzeltmek zorundayız. Yani biz Türkiye olarak mesela Sezar Yasası'nın kalkması için lobi yürütmemiz lazım.
"Dayatamaz ben burada kalacağım diye"
Türkiye'den 100 bin kişi ülkesine dönmek istedi 4 milyon insan gitmek istemedi. Bu durumda ne yapılacak?
Şimdi bir kere 4 milyon kişi kaçak olarak bu ülkede yaşayamaz. 'Ben gitmiyorum' deme lüksü de yok. Çünkü bu insanlara burada ebediyen kalma hakkı verilmedi. Bu insanlara en azından bize anlatılan 'Ülkenizde savaş var. Geçici olarak sizi burada koruyoruz' dendi. Dolayısıyla o sığınma hakkı o şekilde verdi. Yani dayatamaz ben burada kalacağım diye. Ne yapacak? Ayaklanma mı yapacak? Yani çatışmaya mı gidecek bu iş? Böyle bir şey yok. Dolayısıyla onların geri gitmesi için her türlü koşul hazırlanacak. Bir kere geçici koruma statüsünde olmadıkları için artık ücretsiz sağlık hizmetleri yararlanamayacaklar. Eğitimden yararlanamayacaklar. Çok ciddi bir emlak yasası gelmesi lazım. Denetim gelmesi lazım. Reformlar çok ciddi anlamda uygulanması lazım. Vatandaşlık kanunumuz çok ciddi anlamda gözden geçirip çok reformlar uygulanılması lazım.
"Vatandaşlıkların yüzde 90'nı iptal edilir o durumda"
Vatandaşlığı artık satamayız. Satılık değil vatandaşlık. Yani o sistem tamamen iptal edilmesi gerekiyor. Verilen bütün vatandaşlıklar, özellikle Suriyelilere verilen vatandaşlıkların tümünün Suriye istihbaratıyla birlikte tek tek GBT'lerinin kontrol edilmesi lazım. Ben iddia ediyorum verilen vatandaşlıkların belki de yüzde 85-90'ı iptal edilir.
"Yasal yollarla gelmedikleri için vatandaşlık verilemez"
Neden?
Çünkü öncelikle Suriyeliler ülkemize yasal yollarla gelmediği için vatandaşlık verilemez onlara. Her şeyden önce zaten o gerekçe var. Çünkü onlar resmi bir vatandaşlık prosedüründen geçmediler. İşte ülkeye izinli gelmediler vizeyle gelmediler. Gelip de oturma izni alıp da vatandaşlık için başvurmadılar. Yani onlar kimliksiz geldi, beyan esas bir kimlik verdiler bize ve o beyan esas kimlik üzerinden de vatandaşlık verdi hükümet. Böyle bir şey yok. Böyle bir şey olamaz yani.
"Otobüslere bindireceğiz, göndereceğiz bunların hepsi hayal"
Otobüse bindirip göndereceğiz diyen de var. Mümkün mü?
Suriye meselesinde iki farklı bakış var. Bir popülist bakış diğeri devletin. Devlet aklıyla yöneten var. Demokrat Parti olarak popülizmden son derece uzağız. Kökünden bu problemi çözmemiz gerekiyor. Çünkü kendi çocuklarımızı kaybediyoruz göç nedeniyle. Bizim için çok büyük bir sorun bu. Başka bir toplum tarafından verdiği rahatsızlık, yarattığı fakirlik, dengesizlik yüzünden kendi çocuklarımızı yurtdışına gönderiyoruz. Avrupa'ya en nitelikli çocuklarımızı biz gönderiyoruz. Avrupa yararlanıyor, biz burada sahte diplomalı insanlarla baş başa kalıyoruz. Yani ülkemiz çok bilinçli bir şekilde çökertiliyor. Göç yoluyla çökertiliyor. Bunu durdurmamız gerekiyor. O yüzden işte otobüslere bindireceğiz, göndereceğiz. Bunların hepsi hayal. Hepsi hayal. Çünkü siz Suriye sınırlarınıza, orijinal sınırlarınıza kavuşmadan zaten kimseyi gönderemezsiniz.
"Kurumsal olarak çözmek zorundayız"
Ülkemizin egemenliğiniz için bunu çözmek zorundayız. Biz görevimizi yaptık. Tamam hükümet bir kere müdahil olmaması gerekiyordu. Ama sonuçta yaptı. Bedeli de Türk halkına ödemek düştü. Ama bir yerde düzeltmek zorundayız bu işi. Bunu kurumsal olarak yapmamız lazım.
© The Independentturkish