Katı diktatörlükle yönetilen ülkelerde diktatöre karşı örgütlenip ayağa kalkamayan halkların en sık başvurduğu yöntem, bir yolunu bulup yurt dışına kaçmaktır.
Bilirsiniz, Soğuk Savaş yıllarında birer hapishaneyi andıran Sovyetler Birliği ve diğer Doğu Bloku ülkelerinden gözde sporcular, sanatçılar ve yazarlar bir etkinliğe katılmak üzere yurt dışına gittikleri zaman ilk fırsatta o ülkeye iltica ederlerdi.
İki blokun kesiştiği ülkelerde de, mesela Kuzey Kore ile Güney Kore veya Doğu Almanya ile Batı Almanya arasında da sıradan insanlar sık sık hayatları pahasına sınırı geçmeye çalışır, geçebilenler Batı'da birer kahraman gibi karşılanır, geçemeyenler de vurulur ve hain damgası yerdi.
Elbette o günler geride kaldı, ama Türkmenistan'da son dönemde soğuk savaş dönemindeki kısıtlamaların daha farklı ve esnek bir versiyonu yaşanıyor.
Şöyle ki; Türkmenistan yönetimi uzun zamandır vatandaşlarının yurt dışına çıkışını kısıtlıyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Yıllar önce, genç kızların, özellikle de 30 yaşın altındaki kadınların yurt dışına tek başlarına seyahat etmesi yasaklandı, bunda elbette ki, Dubai, Katar ve Türkiye gibi ülkelerdeki fuhuş sektöründe ağırlıklı olarak Türkmenistanlı kadınların çalışmasının payı büyüktü.
Ardından, Türkiye ile Türkmenistan arasında bavul ticareti yapan kadınların seyahatine kısıtlama geldi.
Şimdi de, Aşkabat yönetimi, yurt dışında eğitim gören Türkmen öğrencilerin seyahatini engelliyor.
Binlerce öğrenci mağdur durumda. Durumu iyi olan aileler, havaalanındaki memurlara binlerce dolar rüşvet vererek çocuklarını yurt dışına gönderebiliyor. Parası olmayanlarsa çıkış yapamıyor.
Sadece öğrenciler değil, imkânı olan herkes bir yolunu bulup Türkmenistan'dan çıkmaya çalışıyor.
Ekonomik sıkıntı ve siyasi baskıdan bunalan Türkmenler akınlar halinde yurt dışına çıkıyor.
Sanatçı, doktor, mühendis ve bilgisayar uzmanı gibi eğitimli Türkmenler yurt dışı ikametgâhı olarak Rusya'yı tercih ederken, mesleksiz ve niteliksiz Türkmenler kaçak işçi olarak çalışmak üzere Türkiye'ye gidiyor.
Zaten başta İstanbul olmak üzere Türkiye'deki büyük kentlerde ev hizmetçileri ve bebek bakıcılarının çoğu Türkmenistan vatandaşlarından oluşuyor.
Aşkabat'ta bugünlerde Rus Konsolosluğu'nun önü, ana-baba günü gibi, insanlar uzun kuyruklarda bekleyerek Rus vizesi almaya çalışıyor.
Ukrayna savaşından dolayı Rusya'da hüküm süren yoğun işsizlik, pahalılık ve ambargoya rağmen Türkmenlerin bu ülkeye gitmek istemeleri, onların yaşadığı çaresizliği gözler önüne seriyor.
Durum o kadar vahim ki, herkes Rusya'dan kaçarken onlar Rusya'ya sığınmaya çalışıyor.
Türkmenistan hükümeti, 2020 yılında ülkenin nüfusunu 6,2 milyon kişi olarak açıklamıştı, ancak 2021 yılında yapılan nüfus sayımında ülkede yalnızca 2,8 milyon kişinin yaşadığı ortaya çıktı, elbette sayım sonuçları hasıraltı edildi.
Bazı Türkmen makamlarına göre, 2008-2018 arası, 1,9 milyon Türkmenistan vatandaşı daimi olarak yurt dışına yerleşmek üzere ülkeyi terk etti, buna elbette yurt dışında geçici olarak ikamet eden işçiler dâhil değil.
Ayrıca, iki yıllık koronavirüs salgını süresince iptal edilen uluslararası uçuşların birkaç ay önce yeniden başlaması üzerine binlerce Türkmen daha yurt dışına çıkış yaptı.
Türkmenistan yönetimi ise, ülkedeki koşulları iyileştirmek yerine bir yandan insanların seyahat özgürlüğünü kısıtlarken aynı zamanda diğer ülkelerin Türkmen vatandaşlarına vize vermesini engellemeye çalışıyor.
Nitekim geçen ay Türkmenistan devleti, Türkiye'den Türkmenistan vatandaşlarına yeniden vize uygulamasını istedi. Şu ana kadar Türkmen vatandaşları bir ay boyunca Türkiye'ye vizesi seyahat edebiliyordu.
Bir ülkenin, diğer ülkelerden kendi vatandaşlarına vize uygulamasını istemesi insana biraz gülünç gelebilir ama Türkmenistan'ı tanıyanlar, bu ülkede böyle uygulamaların gayet normal olduğunu bilirler.
Ülkeyi aile çiftliği gibi yöneten Berdimuhammedov ailesi, Türkmenistan vatandaşlarının sadece yurt dışına çıkışını değil, girişini de engellemeye çalışıyor.
Nitekim iki yıllık korona salgını süresince yurt dışındaki Türkmenlerin ülkeye girişi yasaklandı, salgının geçmesinden sonra da Türkiye'de yaşayan Türkmenistan vatandaşları, ülkelerine gitmek için kendi konsolosluklarından özel giriş izni almak zorunda. Giriş izni olmayanlar, ülkeye alınmıyor.
Bu yüzdendir ki, on yılı aşkın bir süredir Türkiye'de yaşayan, aralarında ağır hastaların ve çocukların da olduğu binlerce Türkmenistan vatandaşı, kendi ülkelerine gidemiyor.
Bazı hastalar, "Uzun yıllar ülkemize hasret kaldık, artık son nefesimizi kendi ülkemizde vermek istiyoruz ama Berdimuhammedov ailesi, bunu da çok görüyor" diye yakınıyorlar.
Dünyada birçok ülkede insanlar hayatları tehlikede olduğu için, savaş ve şiddet yüzünden ülkelerini terk ederken, Türkmenistan vatandaşları, ülkeyi soyup soğana çeviren bir ailenin şerrinden kaçıyor.
Ama kaçmak, sorunu çözmüyor. Aksine, sorunlar katmerlenerek büyüyor.
Tüm dünyanın takdirini kazanan Ukrayna halkının işgalci bir süper güce karşı kahramanca direnişini bir yana bırakalım, Türkmenlerden böyle bir şey beklemek, abesle iştigal olur.
En azından yanı başlarındaki Kazakların kendi diktatörlerine karşı sokağa dökülmeleri, Türkmenlere örnek olamaz mı?
Hiçbir diktatör, halkın gücü karşısında duramaz. Türkmenistan vatandaşları bunu anladıkları anda tüm sıkıntıları da sona ermiş olacak.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish