ABD, birkaç gün sonraki heyecan verici ve benzeri görülmemiş seçimlerin eşiğinde görünüyor.
Başkan Joe Biden, bir başkanlık seçimi olmayıp, Kongre için bir ara seçimden ibaret olmasına rağmen bu seçimi "yazgısal" olarak nitelendirdi.
Peki, Biden haklı mı?
Seçim özellikle Amerikalılar arasındaki bölünme ve ayrılık atmosferi, milyonlarca Amerikalının bir önceki 2020 başkanlık seçiminde hile yapıldığına dair kanaatleri arasında gerçekleşeceğinden, Biden büyük olasılıkla haklı.
Zira tüm bunlar, Temsilciler Meclisi'nin bütün üyelerinin, Senato'nun üçte birinin ve 36 eyaletin valilerinin seçileceği 8 Kasım seçimine adeta bir öç ve intikam alma görüntüsü çiziyor. Bu ise ülkedeki siyasi sürece büyük zarar veriyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
ABD, iç savaş zamanından beri bugün ve özellikle de Başkan Biden'ın son konuşması ile çatışma ve çekişme durumunu derinleştirmesinden sonra olduğu kadar kendi içinde bölünmedi.
Biden, "ulusun ruhu" olarak bilinen son konuşmasında seçimi, iyiler ve kötüler arasındaki bir mücadele, kim bizimle ve kim bize karşı şeklinde formüle ederek, "ulusun ruhunu" neredeyse yok etti.
Bir yanda Demokratlar ve bağımsızlar, diğer yanda Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki uçurumu kapatmayı başaramadı.
ABD, "Kovid 19" pandemisinin patlak vermesinden bu yana geçen üç zorlu yılın ardından tedarik zincirleri krizlerinin, Rusya-Ukrayna savaşının ve bunun enerji tedariği, enerji fiyatları ve hizmet maliyetlerinin üzerindeki olumsuz yansımalarının hasadının yapılacağı bir ana giriyor.
Bu krizler ve ondan öncekiler, Amerikalıları iki kampa bölen ideolojik çatışmalar ruhunun derinleşmesine neden oldu.
Örneğin, kürtaj krizi ve kadın haklarının korunması konusunda Demokratlar ve birçok bağımsız bir tarafta yer alırken, öte yandan Cumhuriyetçiler, Demokrat rakiplerine karşı ekonomi ve göç silahını kullanıyorlar.
Onları ülkeyi yüksek enflasyona sürüklemekle, güney sınırlarını koruyamamak, ülkenin ulusal güvenliğini tehdit eden yasadışı göç dalgalarına göz yummakla suçluyorlar.
Yaklaşmakta olan ABD ara seçimleri Amerikan siyasi hayatının içinde gizli ikilemleri, neredeyse açıkça yüzeye çıkarıyor ve bu ikilemler önümüzdeki günlerde Amerikan imparatorluğunun davranışlarını ve gidişatını ister iç ister dış düzeyde kesinlikle etkileyecek.
Başkan Biden'ın federal davalarda "marihuana" bulundurmaktan hüküm giyen Amerikalıları tarihi kabul edilen bir adımla affetme kararı, buna bir örnek.
Şüphesiz bu başkanlık kararnamesi, Demokratların seçim bölgelerinin hareketlenmesine neden olacak ancak Başkan ve partisini çelişkilere kur yapmakla ve suça göz yummakla suçlayacak olan Cumhuriyetçilerin saldırılarına hedef yapacağından aynı zamanda başlarına bela da olacak.
Yenilenen Kongre'nin eşiğinde, Amerikan iç işlerini takip edenler, demokrasinin kaldırımlarda mümkün olan en yüksek fiyata satıldığına neredeyse tamamen inanıyor.
Televizyon ve radyo gibi geleneksel araçlar ile Facebook, Twitter, Instagram ve diğerleri gibi modern sosyal medya araçları arasında dağılan seçim reklamlarının maliyeti 10 milyar dolar, belki de daha fazla.
Bu rakamlar, 2020 ABD başkanlık seçimlerinde harcanan miktarı aşıyor. Bu, özellikle stratejik hedeflerine ulaşmak için bu milyarları bağışlayanların kişiliklerini, taktiksel vizyonlarını ayrıştırıp analiz ettiğimizde, seçimlerin önemini ve bu savaşın ciddiyetini gösteriyor.
Seçmenler korosuna bu milyarları ödeyenlerin en azından önümüzdeki iki yıl boyunca Amerikan siyasetinin nağmelerini belirleyeceğini söylersek yeni bir şey söylemiş olmayız.
Seçim sancıları yaklaşırken, Amerikan kanının mirası ve ülkeyi vuran şiddet silsileleri, ürkütücü bir şekilde yeniden tırmanmaya aday görünüyor.
Cumhuriyetçi Senatör Susan Collins, New York Times gazetesinin köşelerinden birinde şöyle yazdı:
Bir senatör veya temsilci öldürülürse şaşırmam...
Collins bunu, aldığı bir dizi tehdit telefonunun ardından Maine'deki evinin camının kırılmasıyla tehditlerin artık gerçek bir şiddete dönüşmesi sonrası yazdı.
İktidardaki başkanının partisinin görev dönemindeki ilk ara seçimleri kaybetmesi âdettendir. Burada şu soru öne çıkıyor;
Demokratlar bu mutat kaderi mi yaşayacak yoksa ara seçimlerin tarihsel kalıbını mı kıracak?
New York Times'a göre, Kasım ayındaki seçimin sonuçları olağanüstü derecede tahmin edilemez görünüyor ve seçimle ilgili tahminleri çevreleyen belirsizlik, Demokratlar için bir iyimserlik nedeni.
Ancak bu, 3 eyaletin (Georgia, Nevada ve Pensilvanya) çok önemli olduğunu yadsımaz. Bu eyaletlerde Cumhuriyetçiler lehine herhangi bir değişim, onları Senato'da hâkim kılacak.
Mevcut ve yaklaşan seçim mücadelesiyle ilgili bir diğer husus da eski başkan Donald Trump ile ilgili;
Trump, Cumhuriyetçilerin yolunda bir engel mi yoksa zaferleri için bir katalizör rolü mü oynayacak?
13 Ekim Perşembe günü, destekçileri tarafından 6 Ocak 2020'de Kongre'ye yapılan baskını araştıran komiteye ifade vermesi için Trump hakkında bir celp kararı çıkarıldı.
Bu karar kasıtlı mı ve arkasında ne var?
Evet, kasıtlı ve arkasında ne olduğunu herkes biliyor. Davranışlarını ön plana çıkararak onu Cumhuriyetçilere karşı bir silah gibi kullanmaya yönelik bir art niyet var.
Her halükârda ara seçim, eski Başkan Trump için de büyük bir bahis. Sonuçlar, sahip olduğu desteğin boyutunu, kendisinin desteklediği adayların göreve gelmesiyle Cumhuriyetçi Partiyi yeniden şekillendirmek için yeterince güçlü olup olmadığını gösterecek.
Yeterince güçlü olmaması durumunda, Trump gözlerden kaybolacak ve başkan olarak ikinci kez seçilme şansı olmayacak.
Bu belki de Biden'ın yaklaşan ara seçimin ABD'nin modern tarihinde bir dönüm noktası olduğu ve bunun ışığında önemli sonuçların ortaya çıkacağı yönündeki açıklamalarını haklı çıkarıyor.
Bu önemli sonuçlardan biri de seçimin ya geleneksel partilerin ülkeyi ve halkı yeniden yönetme gücünü ya da Amerikalıların mevcut siyasi kurumlara ve partilere güvenlerini kaybettiklerine dair kesin görüşü teyit edecek olması.
New York Times'ın yakın tarihli bir kamuoyu yoklamasında, 2024 başkanlık seçimlerinde Trump yüzde 45, Biden yüzde 44 oranında oy alıyor.
Bu sonuç, Amerikan ruhundaki karşıtların eşitliğinin bir iç çatışmaya işaret ettiği anlamına mı geliyor?
Bunun cevabı Robert Kagan ve Thomas Friedman'da. Fukuyama da kesinlikle bu soruyu cevaplayabilecekler arasında yer alıyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia