Büyük İran küçük Rusya'nın hizmetinde!

Bölgedeki çıkarlarımızı ve değerlerimizi korumak için bu saflaşmanın dışında kalmamız mümkün mü?

Fotoğraf: Reuters

Uluslararası sahne son zamanlarda İranRusya'ya yüzlerce insansız hava aracı sağlamakla suçlayan iddialarla dolup taşıyor.

Rusya bu araçları Ukrayna'daki şehirleri ve sivil altyapıyı hedef alan hava saldırıları düzenlemek için kullandı.

Moskova'nın silah temini için Tahran'a başvurması birçok soruyu gündeme getirdi.

Birincisi, dünyanın en büyük silah üreticilerinden biri ve İran dahil birçok ülkeyi kanatları altında koruyan bir süper güç olan Rusya'nın askeri sanayisinin gerilemesiyle ilgiliydi.

İkincisi, bu yeni gelişmenin Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşını yönetme stratejisi açısından sonuçlarıyla bağlantılıydı.

Üçüncüsü, İran'ın Ukrayna'da Rusların yanında savaşmaya devam etmesinin ve desteğini artırmasının, Ortadoğu ülkeleri ve özellikle de İran'ın Moskova ile ittifakından tedirgin bazı ülkelerinin ilişkileri üzerindeki yansımaları ile ilintiliydi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Rusya'nın İran İHA'larına başvurmak zorunda kalması, yerli silah üreticilerinin ihtiyaçlarını karşılayamadığını açıkça gösteriyor.

Sekiz ay önce, savaşın başlamasından bu yana Rus ordusunun askeri ekipman eksikliği kaynaklı sorunlarını gözden geçirmek, bunu doğruluyor.

Burada Rus Albay Igor Ishuk'un devlete ait TASS haber ajansına yaptığı "Savunma Bakanlığı insansız hava araçları için taktik ve teknik standartlar belirledi ve ne yazık ki çoğu Rus üretici bunları karşılayamıyor" açıklamasını hatırlatalım.

Sorbonne Üniversitesi'nden araştırmacı Pierre Grasser de "İran İHA'larının Ruslar tarafından kullanılması, onların endüstriyel başarısızlıklarını kabul etmeleridir" diyor ve İHA kullanımı ile Rusya'nın tasarruf yaptığını ve pahalı seyir füzeleri kullanmaktan kurtulduğunu sözlerine ekliyor.


Özetle tarihsel olarak büyük bir silah ihracatçısı olan Rusya, şimdi İran ve Kuzey Kore'den silah talep ediyor.

Bu, Ukrayna'yı işgal etmesinden bu yana -ABD istatistiklerine göre- 6 bin askeri teçhizatını kaybettikten sonra maruz kaldığı muazzam baskının yanı sıra ekonomisindeki bocalamayı tekit ediyor.

Burada Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'nin "Rusya'nın İran'dan böyle bir yardım talebinde bulunması bile Kremlin'in askeri ve siyasi iflasını kabul etmesinden başka bir şey değildir" sözleri aklımıza geliyor.


Rusya'nın İran İHA'larını kullanma yoluna gitmesi birkaç gerçeği ortaya çıkarıyor.

Birinci gerçek, Rusya Devlet Başkanı'nın ordusunun yaşadığı gerileme ve Ukrayna ordusunun elde ettiği zaferlerin ardından Ukrayna'ya karşı savaşını tırmandırdığı, savaşı her ne pahasına olursa olsun kazanma konusunda direttiğidir.

Bunun ilk sebebi doğası gereği geri adım atmaması, ikincisi de mağlubiyetin içeriye yansımalarından korkmasıdır.

Tırmandırmanın işaretleri, kısmen işgal altındaki Ukrayna topraklarında yapılan dört referandumla başladı.

Ardından Ukrayna'nın son haftalarda kaydettiği ilerlemeye karşılık üstü kapalı bir nükleer tehdit geldi.

Sonra Rusya'nın modern tarihindeki ilk seferberlik kararı ile kısmi seferberlik deklare edildi ve her asker için aylık 3 bin dolara varan maaşlar tahsis edildi.


Putin, Rusya Güvenlik Konseyi'nin güçlü Sekreteri Nikolay Patruşev başta olmak üzere en radikal yakın çevresi dahil her yönden artan iç baskıları giderek daha fazla hissetmeye başladı.

Patruşev, savaş yönetimini eleştirmiş, tam seferberlik ve devletin ekonomiyi tamamen kontrol etmesini gerektiren kapsamlı bir savaşın başlatılması çağrısında bulunmuştu.


Diğer aşırı milliyetçi sesler de seferberlik çağrılarına katılarak, Rusya Savunma Bakanlığı'nın işgalin başlangıcından bu yana savaşı yönetme yöntemini eleştirdiler.

Bunlar arasında, "Kremlin'in yaşlıları taktiklerini değiştirmezlerse feci yenilgilere tanık olacağız" diyen Igor Girkin ile savaş stratejisinde "sınır bölgelerinde sıkıyönetim duyurusu ve küçük nükleer silahların kullanımına" varan bir değişiklik çağrısında bulunan Çeçen diktatör Ramazan Kadirov da var.


Savaşın yönetimine yönelik bu hoşnutsuz sesler, Putin'i onları yatıştırmak için kısmi seferberlik deklare etmeye sevk etti.

Bu hamle, rejim içindeki radikal müttefiklerinden duyduğu korkunun, savaş karşıtı muhaliflerinden duyduğu korkudan daha fazla hale geldiğini gösteriyor, zira onun aleyhine dönme ve egemenliğini tehdit etme kudretine sahipler.

Görünüşe göre Kremlin, Ukrayna'daki savaşın yönetim şeklini eleştirenleri uyarırken ve onları "aşırı dikkatli olmaya" çağırırken de bu müttefiklerini kastediyordu.

Yaptırımlar nedeniyle servetlerinin büyük bir bölümünü kaybeden iş inanlarına büyük baskısı da unutulmamalı.


İkinci gerçek ise Moskova'nın Ukrayna'daki savaş yöntemini değiştirmiş olması.

Şimdiye kadar Rusya, en azından yarı geleneksel, düzenli bir ordu tarafından yürütülen ve çatışmalarla ilgili uluslararası anlaşmaları gözeten bir savaş yöntemini takip ediyordu.

Fakat 2019 yılında İdlib'e yönelik saldırı sırasında işlediği ihlaller sonucunda "Suriye Kasabı" olarak bilinmeye başlanan General Sergey Surovikin'in yakın zamanda Ukrayna'daki kuvvetlerin başına getirilmesiyle, Wagner Grubu gibi paralı askerlerle yürütülen savaş biçimini benimsedi.

Bilindiği üzere paralı askerler düzenli ordunun aksine, yerleşim yerlerini, hastaneleri, okulları, enerji merkezlerini ve sivil altyapıyı bombalamak ve sivilleri korkutmak, mahkumları savaştırmak, çok kısa bir eğitimin ardından gönüllüleri ön saflara göndermek gibi diğer taktikler gibi uluslararası olarak yasaklanmış uygulamaları benimserler.

Bütün bunlar, Rus ordusunun savaşmaktan aciz olduğunu ve Moskova'nın Ukrayna savaşında "her yol mubahtır" başlıklı yeni bir aşama başlattığını gösteriyor.


İran'ın Ukrayna savaşına müdahil olmasının bölge ülkeleri ve özellikle de Moskova ile ilişkileri üzerindeki yansımalarına gelince; Tahran'ın savaşa dahil olduğunu inkar etmesine rağmen, istihbarat servisleri Kamikaze İHA'ların İran yapımı olduğunu ve Kırım Yarımadası'ndaki İranlı eğitimcilerin saha rehberliğinde çalıştırıldığını bildiğine şüphe yok.

Bu, Tahran'ın yayılmacı gücüne ve Rusların, yıllar önce envanterlerinde olması gereken bir teknolojiyi İran'dan talep etme noktasına vardıran şaşırtıcı zayıflıklarına en büyük örnektir.
 


Burada bizi ilgilendiren, ABD yaptırımlarına rağmen İran'ın askeri ve teknolojik gücünün ulaştığı boyut ve halen birden fazla yerde İran saldırganlığına maruz kalan bölgemize etkilerinin incelenmesidir.

İran'ın Ukrayna savaşına Moskova'nın yanında müdahil olmasına karşı soğuk Amerikan tepkisine de dikkat çekmekte fayda var.

Bunun arkasında, Barack Obama'dan Joe Biden'a kadar birbirini izleyen Amerikan Demokrat yönetimlerinin alıştığımız politikası duruyor olabilir.

Bu politika, İran'ı normal devletler safına geri dönmeye teşvik etmeye yönelik safça kanaatin ortasında nükleer anlaşmaya geri dönmeyi önceleme, dolayısıyla uygulamalarına açıkça göz yummaktır.

Washington'ın, Mahsa Amini'nin "başörtüsünü uygun şekilde takmadığı için" ahlak polisi tarafından tutuklandıktan sonra öldürülmesini müteakip İran'da patlak veren ve devam eden kitlesel kadın ve gençlik devrimine karşı görüntüyü kurtarmayı amaçlayan rutin ve tereddütlü tutumu, bu görüşü pekiştiriyor.


Tahran'a yönelik tereddütlü tutumu nedeniyle ABD'yi eleştirirken ve bilhassa OPEC+ ülkelerinin petrol üretimini azaltma kararına verdiği gergin tepkinin ardından ilişkilerde soğukluk yaşanırken, Arap ve özellikle de Körfez bölgesinin Moskova ile ilişkilerinin güçlendirilmesi ikilemi öne çıkıyor, zira Rusya da İran ile entegrasyonunu birden fazla düzeyde ve yönde derinleştiriyor.

Ukrayna savaşı devam ederken değişkenler ve riskler de hızlanıyor. Putin'in parmağı nükleer silah düğmesine yaklaşabilir.

Öte yandan nükleer bir saldırı durumunda "ikinci vuruş" yapabilme gücünü güvenceye almak için ABD Donanması'nın sahip olduğu en ölümcül silahlar arasında sayılan "Ohio" sınıfı Amerikan balistik füze denizaltıları, gerginliğin yüksek olduğu Umman Denizi'ne ulaştı ve herhangi bir olası çatışmada çok önemli bir rol oynayabilirler.

Denildiği gibi "özgür ve özgür olmayan iki dünya" arasındaki rekabet uzun vadeli, şiddetli ve tehlikeli.

Bölgedeki çıkarlarımızı ve değerlerimizi korumak için bu saflaşmanın dışında kalmamız mümkün mü?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat 

DAHA FAZLA HABER OKU