Çalışmalarını düzenli olarak kamuoyuyla paylaşan bazı anket şirketlerinin eylül ayına ilişkin açıkladığı sonuçlar seçmen davranışlarında kritik bir değişim olabileceğine işaret ediyor.
Araştırmalar, 7-8 aylık bir süreden beri periyodik olarak düşüş trendinde olan Ak Parti oylarında yükseliş olduğunu; buna mukabil muhalefetin oylarında gerileme olduğunu gösteriyor.
Bu değişimin sebepleri üzerine düşünürken, ilk kertede, Ak Parti'nin son birkaç aydır daha aktif biçimde yürüttüğü çalışmalar akla gelebilir.
Örneğin rekor düzeyde (yaklaşık 5 milyon) başvuru alan konut projesinin tahmin edildiğinden daha büyük bir etki yarattığı söylenebilir.
Bunun yanı sıra, bazı bakan ve milletvekillerinin yavaş yavaş sahada görünürlüklerinin artması, vefa toplantıları ile "küskün" partililerle ilişki kurulmaya gayret edilmesi de Ak Parti'deki hareketliliğin önemli örnekleri olarak sayılabilir.
Ne var ki, Ak Parti oylarındaki kısmi toparlanmanın, kendi çabalarından öte, esas itibarıyla, muhalefette yer alan partilerin çizdikleri siyasi portreden ileri geldiğini ifade eden görüşlerin haklılık payı yabana atılmamalı.
Muhalefetin en büyük güç odağının mevcut durumda altılı masa olduğuna şüphe yok.
Ancak altılı masadaki problemlerin yeni değil, nisan ayından beri artan düzeyde var olduğuna da şüphe yok.
Ne var ki, bu problemler "yokmuş gibi" davranıldığı için, bugün gelinen noktada altılı masadaki -yeni olmayan- problemlerin masayı devirebilir nitelikte olduğu algısı kamuoyunda yaygınlaşmakta.
Geçen haftada Kılıçdaroğlu'nun adaylığı çerçevesinde zuhur eden tartışmalar muhalefet cephesindeki sorunları çok daha görünür kıldı.
Keza seçimlere yaklaşıldıkça masadaki sağ partiler arasındaki rekabet dozajının artması da masadaki problemlerin ayyuka çıkmasını hızlandırdı.
Tabiatıyla, rekabet, demokratik siyasete mündemiçtir. Bu çerçevede, 6 farklı gelenekten gelen ve benzer seçmen tabanlarına da hitap eden partilerin sütliman bir birliktelik götürmesini tahayyül etmek pek gerçekçi olmaz.
Lakin bu durum, altılı masadaki rekabet düzeyinin iş birliğine zarar verecek ve hatta yıkıcı niteliğe bürünecek bir noktaya eriştiği anlamına gelmiyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Esasen, bugünkü siyasi ahval tarif edilirken, bir süredir var olan ancak masanın altına süpürülen sorunların artık masanın üstüne çıktığı söylenebilir.
Böylelikle siyasi çevrelerde ve medyada "masa dağılır mı?" sorusu sıkça tartışılmaya başlandı.
Doğrudan söylemek gerekirse, masanın dağılma ihtimali oldukça düşük.
Zira bugün tüm kusurlarına rağmen, altılı masa hala iktidara alternatif olabilme kapasitesi ve gücü olan tek oluşum.
Partiler açısından basit bir muhasebe yapıldığında, masadan kalkmanın maliyetini yüklenmenin pek akılcı bir tercih olmayacağı açık.
Dahası masadaki sorunların çözümü de düşünüldüğü kadar zor olmayabilir.
Çünkü bu sorunlar yeni ortaya çıkmış ve ön görülmemiş sorunlar değildir.
Ancak esas tehlike masadaki sorunların kısa sürede çözülemediği durumda gelişebilir.
İş birliğinin kerhen sürdürülen bir birlikteliğe döndüğü görüntüsünün yaygınlaşması masanın dağılmasıyla eşit ölçüde yıkıcı olabilir.
Zira anlaşmazlıkların altından kalkılamayacak ölçüde büyük olduğu algısının baskın hale gelmesi seçimlerin kaybedilmesi sonucunu doğurabilir.
Önümüzdeki kış aylarının ekonomik açıdan zor geçeceği ön görülüyor.
Ekonominin seçmen üzerinde yarattığı hoşnutsuzluk karşısında, sorunları çözme kapasitesi olan bir "ittifak" görüntüsü oluşturmak altılı masanın başarısı için elzem.
Zira seçimden önceki son viraja girilirken, hala ittifak olmayı başaramamış bir birliktelik seçmenleri ikna etmekte zorlanabilir.
Bu sebeple altılı masanın 2 Ekim'de başlayacak olan ikinci tur görüşmelerinde, ilk turdaki gibi rahvan ve heyecansız bir tempo yerine, hızlı ve aktif bir ritim yakalaması oldukça kritik.
Ülkenin acil çözüm bekleyen sorunlarına yönelik ortak politikalar üretebilmesi, ortak adayını belirleyebilmesi, iş birliğini ittifaka çevirebilmesi ve böylece toplumda heyecan yaratabilmesi seçimlerdeki başarısının belirleyici ölçütleri olacak gibi görünmektedir.
Son olarak, siyasette zamanı iyi kullanmanın başarının önemli bir veçhesi olduğunu unutmamak gerekiyor:
Gemi ne kadar büyük ve güçlü olursa olsun, rüzgâr varken yelkenler şişirilmezse; yani rüzgâr yakalanmazsa, gemi olduğu yerde saymaya mahkumdur. Görüntüsü güzel olsa da, hareket etmeyen bir gemiye de kimse binmek istemez.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish