"Dost ülkelerden borçlanmamız, Merkez Bankası'nı güçlendiriyor" açıklamasının ardından… Borçlanma güçlendirir mi?

Erdoğan'ın "Birçok dost ülke desteklerini veriyor. Onlardan borçlanmamız Merkez Bankası olarak güçlenmemize neden oluyor" demesinin ardından akıllarda pek çok soru var. TCMB'yi güçlendirecek şey borç mudur? Destekler ne karşılığı veriliyor olabilir?

Fotoğraf: Reuters

"Geri verilmek üzere alınan ya da herhangi bir nedenle ödenmesi gerekli olan para", borç kelimesinin sözlükteki karşılığı.

Ülkedeki her iki kişiden birinin borçlu olması,135 milyar dolarlık kısa vadeli dış borç stoku, özel sektörün 161 milyar dolarlık dış borcu gibi başlıklar ise Türkiye gündemindeki karşılığı. 

Bu kelimeyi en son duyduğumuz yer ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın uçağı. 

Balkan ziyareti sonrası dönüş uçağında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, Merkez Bankası'nın rezervlerinin yükselmeye başladığını söylemiş ve "Birçok dost ülke gerekli desteklerini sağ olsun veriyorlar. Onlardan borçlanmamız Merkez Bankası olarak güçlenmemize neden oluyor" demişti. 
 

Erdoğan Balkan turu gazeteciler AA
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bosna Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan'ı kapsayan üç günlük bir Balkan turu gerçekleştirmişti / Fotoğraf: AA


Peki vaktiyle "Bugün borç alan, yarın talimat alır" açıklamasını yaparak IMF'ye karşı tavrını net şekilde belirten Erdoğan'ın yeni borç söylemi ne anlama geliyor?

Bahsi geçen dost ülkelerin desteği ne ve borç yiğide kamçı mı yoksa kambur mu? 

Erdoğan'ın açıklamasının ilk kısmıyla, yani Merkez Bankası'nın rezervlerinin ne durumda olduğuna bakarak söze başlayalım. 

Merkez Bankası'nın rezervleri artıyor mu?

2 Eylül 2022 itibarıyla Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) toplam rezervleri 111,9 milyar dolar.

Bu değer Ağustos 2021 sonunda 117,7, Kasım 2021'de 125 milyar dolara kadar yükselmişti. 

Bu tarihten sonra sürekli düşüşte olan toplam rezervler Haziran 2022'de 98,3 milyar dolara kadar gerilemişti. 

TCMB nezdinde tutulan altınlar, dövizler, SDR'lar ve IMF rezerv pozisyonu, toplam rezervlerin tamamını oluşturuyor. 

Bu kalemlerden döviz rezervleri, 2 Eylül 2022 itibarıyla brüt olarak 64,9 milyar dolar. Brüt döviz rezervlerinin Eylül 2020 sonundaki seviyesi ise 36,3 milyar dolardı.

2021 kasımında 78,5 milyar dolara kadar çıkıp, Temmuz 2022'de 53,6 milyar dolara kadar geriledi. 

Gelelim net döviz rezervlerine ve bu net rezervlerden swap'lar da düşüldüğünde elde kalana… 

Toplam rezervler, net rezervler ve swap hariç net rezervlerin belli tarihlerdeki seviyeleri ise şu şekilde: 
 

  Toplam rezervler (Milyar $) Net rezervler (Milyar $) Swap hariç net rezervler (Milyar $)
2 Eylül 2022 111,9 13,8  eksi 52,5
3 Haziran 2022 102,7 10,5 eksi 52,8
7 Ocak 2022 109,4 7,9 eksi 56,9
26 Kasım 2021 126,4 24,7 eksi 36,2
24 Eylül 2021 122 30,2 eksi 37,4
1 Ocak 2021 93,2 14,3 eksi 44,8


Türkiye'nin hangi ülkelerle swap anlaşması var?

Cumhurbaşkanı'nın bahsettiği "desteğin", "güçlendireceği" kurum Merkez Bankası olunca, destek namına akla gelen ilk kalem swap anlaşmaları. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Para swapını, iki ülkenin belirli bir tutarı, yerel paraları cinsinden değiş tokuş etmesi ve belirli bir süre sonunda değiştirilen ana paraların geri verilmesini içeren anlaşma şeklinde açıklamak mümkün. 

Bu kapsamda Türkiye'nin en önemli "swap arkadaşı" Katar. 

Dünyanın en büyük üçüncü doğalgaz rezervlerine sahip ülke ile ilk swap anlaşması, 17 Ağustos 2018'de imzalandı.

Swap miktarı ise 3 milyar dolar değerinde Türk lirası ve Katar riyaliydi. 

Bu miktar, 2019'da 5 milyar dolarlık, Mayıs 2020'de 15 milyar dolarlık yerli para değiş tokuşuna yükseltildi. 

TCMB ve Katar Merkez Bankası arasında Ağustos 2018'de imzalanan ilk anlaşmanın süreci 3 yıldı. Aralık 2021'de bu süre üç yıl daha uzatıldı. 

Çin'le swap anlaşması 10 yıl önce imzalandı

Türkiye ile Çin merkez bankaları, Türk lirası-yuan para takası (swap) anlaşmasını ilk kez 2012'de imzalamışlardı. 

Her üç yılda bir yenilenen bu anlaşma kapsamında Çin Merkez Bankası'nın Haziran 2019'da Türkiye'ye 1 milyar dolar değerinde fon aktardığı o dönem basında geniş yer almıştı. 

Zira 23 Haziran seçimleri öncesi Türkiye'nin kasasına giren bu para kritik öneme sahipti. 
 

Şi Cİnping Abdullah Gül AA
Çin ile 2012'de swap anlaşması imzalandığında Abdullah Gül, cumhurbaşkanlığı görevindeydi. Bugün Çin Devlet Başkanı olan Şi Cinping (solda) ise o dönemde başkan yardımcılığı yapıyordu/ Fotoğraf: AA


TCMB, son olarak 15 Haziran 2021'de yayınladığı açıklamada para takası miktarının artırıldığını duyurmuştu: 
 

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ile Çin Halk Cumhuriyeti Merkez Bankası arasında 30 Mayıs 2019 tarihinde imzalanan ikili para takası (swap) anlaşması 35,1 milyar TL ve 23 milyar Çin yuanı artırılarak toplam 46 milyar TL ve 35 milyar Çin yuanına ulaşmıştır.

Artırılan söz konusu rakam 15 Haziran 2021 tarihi itibariyle TCMB hesaplarına girmiştir. 

Para takası anlaşmasının temel hedefi yerel para birimleri üzerinden gerçekleştirilen ticareti kolaylaştırmak ve iki ülkenin finansal istikrarına destek sağlamaktır.


Güney Kore ve BAE ile swap anlaşmaları 

Güney Kore, Türkiye'nin swap anlaşması imzaladığı diğer bir Asya ülkesi. 

12 Ağustos 2021'de imzalanan anlaşma kapsamında iki merkez bankası arasında azami 17,5 milyar lirası veya 2,3 trilyon Kore wonu (Bugünkü kurla yaklaşık 1,6 milyar dolar) değerinde yerel para birimi takasına imkân sağlanmıştı. Ancak bu para henüz hesaplara geçmedi. 

Türkiye, son swap anlaşmasını 19 Ocak 2022'de Birleşik Arap Emirlikleri ile yaptı. 

Anlaşma, 18 milyar dirhem ve 64 milyar Türk lirası değerinde. 

Türkiye ile BAE merkez bankaları arasında yapılan swap anlaşması, geçen yılın kasım ayında merkez bankacılığı konularında iş birliğinin geliştirilmesine zemin oluşturmak üzere imzalanan Mutabakat Zaptı'nın ardından gelmişti. 

Türkiye'nin 2020'de mutabakat zaptı imzaladığı diğer bir ülke Azerbaycan'la da swap anlaşması yapacağı 2022'nin başında çok konuşulan bir gündem maddesiydi. Ancak henüz hayata geçmedi. 

"IMF'ye karşı çıkan hükümet, dost ülkelerden gelecek borçla Merkez Bankası'nı güçlendirmekten bahsediyor"

Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota'ya göre "Merkez Bankası'nın borç ile güçlendirilmesi" meselesinde bir tezatlık mevcut. 

Zira Uluslararası Para Fonu'na (IMF) olan borcun kapatıldığı ve bir daha IMF'den borçlanılmayacağı meselesini siyasi bir karar olarak devam ettiren hükümetin yeni borç adresi ise "dost ülkeler". 
 

Kerim Rota
Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota/ Fotoğraf: Gelecek Partisi


"Yaptığı siyaset boyunca IMF'e karşı çıkan bir hükümet, IMF yerine dost ülkelerden gelecek borçla Merkez Bankası'nı güçlendirmekten bahsediyor" şeklinde açıklıyor Kerim Rota bu durumu. Ve ekliyor: 
 

IMF, verdiği borç karşılığında bazı ekonomik tavizler istiyor olabilir ama "dost ülkeler" de bazı siyasi tavizler istiyor. 

Ekonomik taviz vermemek adına siyasi taviz vermek veya bütçe disiplinini uygulamak yerine siyasi taviz vermek tam bir tezat oluşturuyor. 


Rota, borç alınacak ülkelerin de yakın zamana kadar Türkiye'nin ciddi anlamda problemli olduğu ülkeler olduğunu hatırlattı. 

Cemal Kaşıkçı cinayeti ve Katar'a uygulanan ambargolar sonrası gerilen Suudi Arabistan- Türkiye ilişkilerinde yumuşama sinyalleri, 4,5 yıl sonra 2022 başında gelmeye başlamıştı. 

Veliaht Prens Muhammed bin Salman bin Abdülaziz Al Saud'un haziranda gerçekleştirdiği Türkiye ziyaretinde ticaretin kolaylaştırılması, yatırım fırsatlarının araştırılması, somut ortaklıklara dönüştürülmesi için iletişimin artırılması konuları ele alınmıştı. 

Mısır, Libya ve Katar krizlerinde taban tabana zıt düşülen Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkilerde normalleşme, Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayid Al Nahyan'ın Kasım 2021'deki ziyaretiyle başladı. Öncesinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Veliaht Prens bin Zayid ile 31 Ağustos'ta bir telefon görüşmesi gerçekleştirmişti.

BAE Devlet Başkanı Diplomasi Danışmanı Enver Gargaş, bin Zayid'in ziyareti sonrası Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "Toplantının ana odak noktalarını da iş birliği ve ekonomik ortaklıklar oluşturdu" demişti. 
 

selman erdoğan AA
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'la Beştepe'de görüşmüştü/ Fotoğraf: AA​​​​​​​

 

"Aldığınız 10 milyar dolar 15 gün idare ediyordu, şimdi bir hafta idare ediyor"

Bankacılık ve finans sektöründe 30 yıla yakın tecrübesi olan, eski Hazineci Kerim Rota'ya göre Türkiye'nin uyguladığı ekonomi modeline hiçbir para yeterli olmayacak. 

Ülkedeki ekonomik krizi rahatlatmak, seçim için kaynak yaratmak adına dost ülkelerden toplamda ne kadarlık bir desteğe ihtiyaç olduğunu sorduğumuz Rota, şu yanıtı verdi: 
 

Bu destekle çok kısa süreli anlık rahatlamalar ortaya çıkar. Rusya'dan gelen parada olduğu gibi. 

Bu model sürdürülemez bir model olduğu için yaratacağı şey enflasyon. Hayat pahalılığı. 

Türkiye'ye destek amacıyla gelen paraların yarı ömrü her geçen gün kısalıyor. 

Aldığınız 10 milyar dolar sizi 15 gün idare ediyor. Bir sonraki 10 milyar dolar 10 gün idare eder hale geliyor.

O nedenle bu modeli dünyada finanse edecek bir para yok. 

En azından hükümeti, bir ödemeler dengesi krizine sokmayacak kadar destek geliyor. 

Türkiye bir ödemeler dengesi krizine girmediyse bu gelen paralar sayesindedir.


Rusya ile bir swap anlaşması imzalanacağı uzun süredir gündemde olsa da henüz hayata geçmedi. 

Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 5 Ağustos'ta Rusya'nın Soçi kentinde gerçekleştirdiği görüşmeden tarafların enerji ve ekonomik işbirliğini güçlendirme konusunda mutabık kaldığı mesajı çıktı. 

Ekonomik İş Birliği Mutabakat Zabtı'nın imzalandığı toplantıda Rusya Başbakan Yardımcısı Aleksandr Novak, Türkiye ile Rusya arasındaki doğal gaz ticareti ödemelerinde kısmen rubleye geçilmesi konusunda anlaşma sağlandığını ve kademeli şekilde ulusal para birimlerine geçileceğini bildirdi.
 

Rusya ekonomi AA
Mutabakat zabtını, Ticaret Bakanı Mehmet Muş ve Rusya Başbakan Yardımcısı Aleksandr Novak imzalamıştı/ Fotoğraf: AA


Bloomberg, 1 Eylül'de yayınlanan haberinde Rusya'nın aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 'dost ülkelerin' para birimlerine 70 milyar dolarlık yatırım yapmayı planladığına yer verdi.

"Her swap anlaşmasından gelen parayı dövizi baskılamak için satamazsınız"

Kerim Rota, dost ülkelerden gelecek paranın bütçeye mi yoksa Merkez Bankası rezervlerine mi gireceğinin kritik bir konu olduğunu söylüyor. 

Swap anlaşmalarından gelen paranın döviz kurunu baskılamak için piyasaya satıldığı algısının bazı durumlarda yanlış olabileceğini aktaran Rota, şu açıklamayı yaptı: 
 

Birçok swap anlaşmasında "bu paralar satılamaz" taahhüdü var. 

Swap anlaşmalarında karşıdan izin almadan o parayı satamazsınız çünkü karşı tarafın para ve banka sistemine etki edersiniz. 

Mesela Katar'dan 15 milyar dolar alırsınız ama Katar riyalini uluslararası piyasalarda satmaya kalktığınızda Katar riyali bollaşır ve Katar'ın bankacılık sistemi üzerinde etki yapmaya başlarsınız. 

Bu paralar o nedenle karşı taraftan izin alınmadan satılamaz

Aynı şey Türk lirası için de geçerli. Hiç duydunuz mu Türk lirasının piyasaya çıktığını, merkez bankalarının kullandığını?

Bu paralar gönderilmez bile iki ülke bankası birbirinde hesap açar sadece. 

 

türk lirası reuters
Fotoğraf: Reuters

 

Rota, swaptan gelen paraların yapılacak ticaretlerde kullanıldığını ancak onun da her zaman hayata geçmediğini aktardı. 

Kerim Rota, "İki ülke arası ticaret varsa ihracatçılar bununla ticaret yapar. Merkez bankalarında bir bakiye düşer. Yerel paralarla ticaret yapanlar da merkez bankasını kullanmadan yapıyor" değerlendirmesini yaptı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "borçla Merkez Bankası'nın güçleneceği" yorumu hakkında "Borçlanmaya bu kadar övgü yapan bir siyasetçi ben daha önce görmedim. Muhtemelen o anda ağzından çıkıverdi" dedi ve ekledi: 
 

Swaplar, Merkez Bankası rezervlerini artırıyor ama kullanılamayan rezervleri artırıyor. 

Bunun merkez bankasına mı girdiği bütçeye mi girdiği çok önemli. 

Eğer dost ülkelerden gelen para bütçeye giriyorsa bu, harcanabilir bir para anlamına geliyor. 

Sadece döviz satmakta değil sosyal yardım vb, gibi bir bütçe kalemi olarak giriyor. 

Tahminimce 10 milyar dolarlık Rus parası Türk bankalarına park etti. Merkez bankası da onlarla swap yaptı. Ama daha sonra Hazine 2 milyar dolarlık, iki yıl vadeli bir tahvil ihraç etti. Bu paranın 2 milyar doları bu tahvile girdi. Bu da Hazine'nin kasasını güçlendiren bir kalem oldu. Harcanabilir bir para haline geldi. 

Seçim ekonomisini finanse etmek isteyen bir ülke merkez bankası rezervleri üzerinden değil bütçe üzerinden para bulmak zorundadır


Swap dışında bir "destek" olabilir mi? 

Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Cem Çakmaklı'ya göre swaplarla birlikte bazı varlık satımları ve ortaklıklar da olabilir. 

Seçim arifesindeki Türkiye'ye gerekli toplam desteğin tahmin edilmesinin zor olduğunu söyleyen Çakmaklı, önce kısa vadeli borçlanmalara bakılması gerektiğini hatırlatıyor.
 

Cem Çakmaklı
Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Cem Çakmaklı/ Fotoğraf: Twitter


Türkiye'nin haziran sonu itibarıyla kısa vadeli dış borç stoku 134,8 milyar dolar. Bunun bir kısmı swaptan kaynaklı borçlar, diğer kısmı ise kamu ve özel sektör borçları. 

"Özel sektör borçlarının bir kısmı ithalata bağlı. Yani bunların karşılıkları var. Ya mal olarak karşılığı var ya da teminat verilmiş" diyen Çakmaklı, "Karşılıkları olanları düştüğümüzde kısa vadede ödenmesi gereken 70-80 milyar dolarlık bir borç kalıyor" değerlendirmesini yapıyor ve ekliyor:
 

Bu borcun bir şekilde döndürülmesi gerek. Ya yeniden borçlanacağız ki buna rollover deniliyor. Borçlanamazsak çok daha kötü bir hale geliyor. 

Borçlanma riski artınca, borcun sigorta primi olarak da bilinen CDS'ler yükseliyor. 

İflas riskiniz artar sigortalanma maliyeti artar. Türkiye iflas yaşamamış bir ülke. Bugüne kadar dirençli devam etti. Bu borcun bir şekilde döndürülebileceğini düşünüyorum. 


"Piyasaya döviz verdiğiniz zaman bunu geri toplamalısınız, TL değersizleştikçe bunun riski artıyor"

"Ama borcu neye rağmen döndürülecek? sorusu önemli" diyen Çakmaklı'ya göre Merkez Bankası'nın para politikası ekarte edilmiş durumda. 
 

Merkez Bankası AA
Fotoğraf: AA


"Faiz, önemsiz hale geldiği zaman siz, para politikasını ekarte etmişsiniz demektir" diyen Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi, "Para politikası işlevsiz hale geldiği için TCMB'nin ekonomide çok fonksiyonel durumu yok gibi" diyor. 

Cem Çakmaklı'ya göre Merkez Bankası'nın güçlendirilmesi, swaplarla gerçekleşecek bir mesele değil. 

Swapların genellikle kısa vadeli olduğunu ve bilançoyu desteklediğini söyleyen Çakmaklı, şu örneği veriyor:
 

Mesela altı ay süreli 20 milyar dolarlık swap aldı diyelim. Altı ay sonra bu parayı belirli bir faiz anlaşması kapsamında ödeyecek. 

Merkez Bankası, altı ay boyunca bu 20 milyar doları kullanmazsa bu paranın değil, bu paranın faiz riskini üzerine alıyor. Yüzde 3 faiz olsa, 0,6 milyar dolarlık bir ödemesi oluyor. 

Ama eğer bu 20 milyar doları piyasa müdahaleleriyle kullanıyorsa işte orada sorun var.

Müdahalenin gerçekleşmesi demek, 20 milyar doları piyasaya sürmeniz demek. TL değersizleşirse, Merkez Bankası olarak piyasaya sürdüğünüz dövizin riskini alıyorsunuz. 

 

vatandaş enflasyon döviz dolar
Fotoğraf: AP


​​​​​​​Döviz devamlı değerleniyor. Piyasaya verdiği 20 milyar doları geri toplaması gerekecek ve bunu hangi maliyetten yapacak? 

Eğer piyasa müdahalesi olmazsa, Merkez Bankası kasasında durursa onun riski az. Bilançoyu pozitif gösteriyor. Pozitif gösterince risk primi az da olsa düşüyor. 


"Swap anlaşması yaptığımız para birimleri konvertibl değil"

"Biz swap anlaşmalarının içeriğini göremiyoruz ama ‘piyasaya sürülemeyeceğine' dair bir şart olduğunu pek zannetmiyorum" diyen Dr. Cem Çakmaklı'ya göre diğer bir sorun swap anlaşması yapılan para birimlerinin konvertibl olmaması. Yani yabancı para birimleri karşısında değiş tokuşunun yaygın olmaması, piyasada rahatlıkla alınıp satılan para birimleri olmamaları. 

"Dolayısıyla zaten fiilen bir bariyer var" diyen Çakmaklı, "Swapların brüt rezervleri yüksek gösterdiğini ve ülkelerin risk priminin düşürdüğünü söyledik ama swap yapılan paranın cinsi de risk priminin ne kadar düşeceği konusunda etkilidir" değerlendirmesini yapıyor:
 

Katar riyali, Birleşik Arap Emirlikleri dirhemi konvertibl paralar değil. Ama eğer ki siz, "Rusya'dan gazı rubleyle alacağım" anlaşması yapar, bir de üzerine swap anlaşması yaparsanız, turizm gelirleri de ruble cinsinden olursa bu risk primini çok ciddi etkileyecektir. Enerji maliyetlerini ruble cinsinden ödeyebiliyor olacaksınız. 

Dünyada petrol ve doğalgaz dolar üzerinden ödeniyor. Mantık olarak  ‘dünyadaki petrol ve doğalgaz için ruble ödemek istiyorum' hakkı olmalı ancak bizim ticaretimizin çok büyük kısmı euro ve dolar cinsinden. Dünyada geçerli para birimleri üzerinden alışveriş oluyor. 


"Türkiye neyi taahhüt ederek kimlerden, hangi biçimde sermaye girişi alıyor?"

Konuyla ilgili Independent Türkçe'ye konuşan Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erinç Yeldan'a göre ise asıl önemli konu, "dost ülkelerin" hangi ülkeler olduğu, "destek" olarak açıklanan sermaye girişlerinin biçimi ve Türkiye'nin karşılığında verdiği taahhütler. 
 

Erinç Yeldan Disk
Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erinç Yeldan/ Fotoğraf: DİSK

 

Yeldan, "Bu borçlar hangi amaçla hangi bedeller karşılığı alınıyor. Bunu bilmediğimiz için konu iktisat sorunu olmaktan çıkıp doğrudan doğruya uluslararası jeopolitiği ilgilendiren ve birçok komplo teorisinin yakıştırıldığı bir öyküye dönüşüyor" ifadelerini kullanıyor ve şöyle devam ediyor: 
 

Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaklaşık bir ay öncesinde Putin'le görüşmesinin ardında yapılan anlaşmalar… 

Bu anlaşmaların bedelleri konusunda o kadar çok doğru, yanlış, desteklenmiş, desteklenmemiş belgesi olan, olmayan haber üretildi ki bu tür belirsizlikler dönüyor dolaşıyor ekonomi içindeki ileriye yönelik beklentileri olumsuzlaştırıyor.

Türkiye'nin döviz piyasalarındaki risk primini yükseltiyor. Bedeli nedir bunların? Türkiye neyi taahhüt ederek kimlerden, ne kadar sermaye girişi ve hangi biçimde sermaye girişi alıyor?

 

AK Parti hükümetinin son 20 yılda görülen krizlerde bir para kaynağını devreye soktuğunu belirten Yeldan, şöyle konuştu: 
 

Türkiye ve özellikle AKP hükümeti, kriz dönemlerinde, bu 2009 olsun, 2017 durgunluğu olsun, 2018 sonrası süreç olsun, açıkları, birdenbire devreye sokulan kaynağı belirsiz, belki de polisiye vakalar içeren sermaye girişleriyle karşılamayı tercih etti. 

Korkut Boratav hoca bunun büyük bir bölümünü yerli sıcak para diye tanımlar. Yerli servet sahiplerinin yurt dışındaki döviz birikimlerini, kendi şirketlerinin döviz ihtiyacını gidermek için yerli sıcak paranın devreye girmesi olarak dönem dönem tanımlar.

Fakat şu andaki görüntüde uzun vadeli kredinin açılmadığı bir dönemde bankaların ve yerli şirketlerin elinde herhangi bir şekilde bir sermaye kullanabilecekleri bir olanak kalmadı. 

Bu ancak devlet yoluyla, taahhütlerin ne olduğunun belirsiz olduğu, siyasi belirsizlik koşullarında sağlanan döviz girişleri olarak adlandırılıyor. 

Bu sermaye girişleri mutlaka bir yerde gözükecektir. Net hata ve noksan kaleminde gözükecektir. Bir yerde belgelenecektir. Öyle anlıyorum ki Sayın Erdoğan, böyle bir gelişme ihtimaline karşı "dost ülkeler" imajı yarattı. 


"Birkaç yılda bir '25 milyar dolar' gelecek haberi yapılıyor"

Türkiye'de 2001 krizinden bu yana hemen her sene "önümüzdeki iki ay içerisinde 25 milyar dolar gelecek" efsanesinin manşetlerde yer ettiğini söyleyen Ekonomi Profesörü, "Önceden IMF gelirdi. Artık siyaseten IMF ile ilişkiler sürdürülemez noktada. Bunun dışında şirketler özelleştirmelerle satılır, bor madeni bulunur, Karadeniz'de gaz bulunur. "Önümüzdeki aylarda 25 milyar dolar gelecek" efsanesi Türkiye'nin ekonomik gündeminden hiç eksik olmamıştır" açıklamasını yaptı. 
 

Yükselen döviz kurunu frenlemek için kur korumalı mevduattan sonra şimdi de Gelire Endeksli Senet (GES) devreye sokuldu / Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA


Yeldan'a göre yine böyle bir haberin "pohpohlandığı" günler içerisindeyiz. 

Prof. Dr. Erinç Yeldan, Türkiye'de yüze 80 seviyesindeki enflasyonu hiç olmazsa yarı yarıya düşürecek, döviz kurunda gevşeme sağlayacak, dolar/TL'yi 18-20 lira bandından 14-15 lira bandına belki daha aşağılara çekecek bir habere, bir öyküye ihtiyaç olduğunu söylüyor ve şöyle devam ediyor: 
 

Ne ne pahasına olursa olsun böyle bir öyküyü realize edip kısa süreli de olsa "biz başardık, bize güvenin, seçimden sonra biz bu başarıyı tekrarlamak için en güçlü adayız" öyküsü üzerinden bir seçim stratejisi güdülüyor. 

AK Parti'nin çok zamanı yok.  Hele hele kış aylarına girmeden mutlaka böyle bir başarı öyküsünün her ne pahasına olursa olsun, bedeli ne olursa olsun ne kadar yüksek olursa olsun bunun vitrine konulması ve hemen akabinde seçim takviminin işletilmesi gerek. 


Merkez Bankası nasıl güçlenir?

Erinç Yeldan'a göre Merkez Bankası'nın güçlenmesinin ardında yatan mekanizma, ekonominin doğal işleyişiyle, yani kayıt içi portföy yatırımları dahil sermaye girişleri ve ihracat girişleri.
 

Merkez Bankası
Fotoğraf: AA


Merkez Bankası'nın doğal kaynaklardan ve makul oranlarda, uluslararası düzeyde kabul görmüş şekliyle bir kaynak yaratılması. 

"Bizde şu an ihracatçının gelirinin yüzde 40'ı Merkez Bankası'na veriliyor" diyen Yeldan, "Merkez Bankası'nın bu tip polisiye baskılandırma ile değil, doğal kaynaklardan elde edilmiş döviz girişlerinin TCMB'de rezerv birikimine yol açması ve rezervlerinin bu kanalarla güçlenmesiyle güçlenir" ifadelerini kullanıyor: 
 

Bence sorun burada Merkez Bankası'nın bilançosunda muhasebe hileleriyle şu veya bu şekilde elde edilmiş rezervlerin büyüklüğü değil. Türkiye ekonomisinin döviz kazanma kapasitesinin güçlendirilmesi. 

Bu kısa dönemde mümkün değil. Çünkü uluslararası konjonktür de buna uygun değil. Avrupa ekonomisinde de ciddi anlamda bir durgunluk söz konusu. 

Böyle bir dönemde Türkiye'nin ihracatının tıkanacağı çok açık.

Bunun için bir 'dost desteğin', Merkez Bankası'nda birdenbire bir birikmiş bir sermaye girişinin, bunun yaratacağı bir döviz bolluğun, baz etkisiyle düşebilecek bir enflasyonun yaratacağı yapay rahatlık, 'başarıyoruz, bütün dünya krizdeyken biz krizden çıkışı sağladık' demenin reçetesi olacak. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU