Mezarı Afrika'da olan bir Osmanlı fedaisi: Özdemir Paşa

Dr. Halim Gençoğlu Independent Türkçe için yazdı

Özdemir Paşa (1487-1561)

Mısır'dan Sevvakin'e varup vusul bulduktan sonra Özdemir Paşa ol diyarı feth eyledük de.

Sene 1571


Özdemir Paşa, Dağıstanlı Türk asıllı bir aileden gelen ve Osmanlı İmparatorluğu için hizmet etmiş olan eski bir Memluk generaliydi.

1538'de Hadım Süleyman Paşa'nın Hindistan seferine katılarak Hint Okyanusu'ndaki Osmanlı deniz seferlerine önemli katkılar sağladı.

Daha sonra Yemen'in Osmanlı valisi oldu ve 1557'de Osmanlı İmparatorluğu adına Habeşistan'ı fethetti.

Özdemir Paşa, yönetilmesi zor olan Yemen eyaletine istikrar getirmesiyle tanınan bir komutandı.

Onun gözetiminde Kuzey Afrika'da şehirlere garnizonlar kurulup, kaleler inşa edildi ve ticaret yolları güvence altına alındı.

Son derece başarılı idaresi, 1561'de Yemen'in Sana kentinde ölümüyle son buldu. 1
 

1.JPG
Sana'da Özdemir Paşa Camii mihrabı, 1549

 

Yemen'deki Osmanlı varlığı iki döneme ayrılır.

Birinci döneme kadar olan devre, Osmanlıların Yemen'deki hakimiyetleri sırasında farklı türde hayır binaları, özellikle dini yapılar kurmakla ilgilenen Osmanlılar, bölgede camiler, medreseler ve türbeler inşa ettiler.

Osmanlı valilerinin ilgisinin amacı, Yemen'de, özellikle Sana'da önemli mimari çalışmaları yapmak, Müslüman Yemen halkının sempati ve sevgisini kazanmak için cami kurulmasına vurgu yapmaktı.

Bu camilerin çoğu, Özdemir Camii, El-Muradiyya ve El-Bakiriyya camileri gibi belgelerin gösterdiği nispette medrese rolü üstlenmiş olup, senelerce Sünni İslam eğitim vermişti. 2


Özdemir Paşa Afrika'da

Özdemir Paşa, genç yaşında soyluluğu sebebiyle, Abbasi hanedanından bir Arap imparatorluk prensesi ile evlendirilmişti.

Çok uzun müddet Memluk devrinde Mısır eyaletinde beylerbeyiliği yaptıktan sonra Osmanlı fethiyle sadrazam olan Süleyman Paşa'nın hizmetine subay olarak girdi ve sancak beyi oldu.

1538'de Özdemir Bey olarak, Süleyman Paşa'nın meşhur Hindistan seferine katıldı.

Daha sonra Süleyman Paşa tarafından, bugünkü Mısır'ın birkaç misli olan topraklara hükmeden Mısır eyaletinin sınırlarını güneye doğru genişletmekle görevlendirildi.

Sudan, Eritre, Somali, Habeşistan topraklarında fetihler yaptı. Geniş ölçüde Ekvator'a kadar İslam'ı yaydı.

Bu suretle Osmanlı devletine, İslamlaşan milyonlarca Afrikalı tebaa ekledi. 3

Özdemir Paşa bu işi birkaç bin Türk askeriyle yapmış, bu sürede Afrika'da yerli dil ve adetleri öğrenmişti.

Evliya Çelebi, Özdemir Paşa'nın Doğu Afrika'da bir defa birkaç bin kişilik bir ordu ile göründüğünü ve bir buçuk asırdır Doğu Afrika'da nesillerin bunu birbirine aktardığını, bu ordunun hatırasının hâlen dimağlarda yasadığını yazmıştır. 4

Merhum tarihçi Öztuna'ya göre, Kanuni Sultan Süleyman ona beylerbeyi rütbesi verip şahsen  tanımak için İstanbul'a çağırmıştı.

Dönemin kaynaklarının aktardığına göre Özdemir Paşa sevimli, zeki, konuşkan, yüksek terbiyeli ve kültürlü bir soylu idi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

17'inci yüzyıla kadar Memluk tebaası Mısır Türklerinden bir soylu olan Özdemir Paşa'nın Kanuni tarafından değeri iyi anlaşılmıştı.

Zamanla Özdemir Paşa, Kanuni nezdinde Afrika ve Doğu Arap âlemi üzerindeki her meselede güvenilir bir general olarak addedildi.

Bu görevle yıllarca İstanbul'da kaldı ve beylerbeyi maaşı almıştı.

Öztuna'ya göre, Sultan Süleyman' in kendi kendini yetiştiren, Saray'ın desteğiyle değil, kendi kabiliyetiyle şöhret yapan askerlere, san'at ve ilim adamlarına kapıkulu muamelesi yapmadığı, dost muamelesi yaptığı malumdur ki, padişahların çoğu, bu ince ayırımı fark edememişlerdi. 5

Sultan Süleyman'la görüşen Özdemir Paşa, hükümdara Afrika'nın bütün hususiyet ve problemlerini tanıtmıştı.

En nihayetinde Kanuni Sultan Süleyman kendisini Habeş Beylerbeyi tayin ederek Afrika'ya gönderdi.

Bu vesileyle Afrika'da yeni bir eyalet kurularak Doğu Afrika toprakları imparatorluk protokolünde Bağdat eyaletinden sonra ve
Şam eyaletinden önce gelir.

Evliya Çelebi, Özdemir Paşa'nın Habeşistan'da fethettiği onlarca şehir ve kaleyi teker teker ziyaret ederek bizlere tasvir etmektedir.

Bunların arasında Somali'deki Hint Okyanusu üzerindeki bu kalelerin birinde 200, diğerinde 300 Türk muhafızı ve topçusu vardı.

1680 yazında, Türk kudretinin birer nişanesi olarak sınırlar Ekvator çizgisinin on derece kuzeyinde yükselmekteydi.

Özdemir Paşa'nın yaptırdığı bu camiler, hanlar, istihkâmlar halen ayakta.

Yine bunlardan Zeylà kalesi, Bäbülmendeb'e hâkim olup Kızıldeniz'i güneyden kapatmakta ve bir Türk gölü haline getiriyor.  6

Çelebi'ye göre Kızıldeniz'de yalnız Türk bayrağını taşıyan gemiler dolaşabilmekte olup bu sular bütün yabancı gemilere kapalı.

14'üncü Louis'nin büyükelçileri, Kızıldeniz'e Fransız ticaret gemilerinin girebilmesi için Divän-ı Hümâyün'un eşiğini çok aşındırmışlardı.

2 bin 200 kilometre uzakta yükselmekte olan Akabe kalesi ise Kanuni Sultan Süleyman'ın eseri yedi kuleli muhteşem bir müstahkem mevkidir.

Kızıldeniz'in Akdeniz'e doğru uzanan Süveyş Körfezi'nin ucundaki Süveyş limanı ise, imparatorluğun en büyük deniz üstlerinden biriydi.

Burada askeri tersane ve her an Hint Okyanusu'na açılmaya hazır bir donanma bulunmaktaydı.

XVI. asırda Doğu Afrika'ya musallat olan Hıristiyanlar, Portekizlilerdi. Kızıldeniz'e girmek için çok gayret sarf ettiler ve Türk filolar ile çok çarpıştılarsa da muvaffak olamadılar.

Habeşistan ve Doğu Afrika da hâkimiyet kurma projeleri de itibar kazanamadı ve zamanla Mozambik'e kadar olan Doğu Afrika kıyılarından kovuldular.

Ekvator Ginesi altında, denizde ve karada, akıl almaz ölçüde Osmanlı-Portekiz muharebeleri meydana geldi. 7

Sonunda Mozambik'in kuzeyindeki Doğu Afrika, Osmanlı yüksek hakimiyet ve nüfuz bölgesinde kaldı.

Bugün Doğu Afrika'da hakim din İslam'dır. XVI. asırda bu ülkeler, Katolik ve Müslüman dinleri arasında kaldılar. Habeşistan, hatta Sudan'da Ortodoks Hristiyanlık da kuvvetliydi. 
 

2.JPG
Özdemir Paşa'nın mezarının bulunduğu Şeyh Durbuş Mezarlığı, Eritre

 

Özdemir Paşa ve oğlu Osman Paşa, Doğu Afrika'yı Katolik olmaktan kurtardılar. Sudan, Habeşistan, Somali, Uganda, Kenya, Tanzanya'da İslam dinini yayarak kültürel yayılmanın temellerini attılar.

Habeşistan'da Osmanlı devrinden günümüze kadar vazife yapan büyükelçilerimiz acaba Massava'da Şeyh Durbuş mezarlığına gidip Özdemir Paşa'nın türbesini ziyaret etmiş midir?


Özdemir Paşa ve Habeş Eyaleti

Memlûklerin yıkılması ile Hicaz ve akabinde Yemen'in alınması sonucu Kızıldeniz'in doğu kıyıları emniyete alınmış oldu.

Ancak batı sahilleri henüz ele geçmediğinden ve Hıristiyan Habeş Krallığı'nın Portekizliler ile müttefiklik ilişkisine girmeleri sonucunda bu bölge için de tedbir alınması gündeme gelmişti. Bölgenin fethedilmesi için Özdemir Bey görevlendirildi.

Özdemir Bey, Yemen beylerbeyliğinde bulunduğu sırada Portekizliler ile mücadele edilebilmesi için Habeşistan'ın alınması ve Hıristiyan Habeş Krallığı'nın ele geçirilerek Portekizliler ile olan ittifaklarının bitirilmesinin elzem olduğunu anlamıştı.

Bu düşüncelerinden haberdar olan Kanuni Sultan Süleyman, onu İstanbul'a çağırarak bölgedeki gelişmeler hakkında bilgisine başvurdu.

Özdemir Bey'in verdiği bilgiler ve yönlendirmesi sonucu Hatt-ı Hümayun ile 5 Temmuz 1555'te kurulan Habeş eyaleti, toprakları ele geçmeden kurulan eyalet olması itibari ile de ayrı bir öneme sahipti.

Eyaletin idare merkezi olarak Mısır'a bağlı olan ve Kızıldeniz kenarındaki önemli bir liman kenti durumunda bulunan Sevâkin, merkez yapıldı.

Sevâkin, Sahel bölgesinde doğu-batı yönünde hem ticari hem de hac yolculuğu için uzun yıllardan beri kullanılan önemli bir liman konumundaydı.

Ticaretin canlı, vergi gelirlerinin fazla olmasından dolayı Sudan'daki (Funcistan) aşiretler ve çevredeki sultanlıklar arasında bu limanın ele geçirilmesi hususunda sürekli bir rekabet bulunmaktaydı.

Habeş eyaleti, Kızıldeniz hâkimiyeti ve Portekiz saldırılarına karşı kurulduğunda ilk beylerbeyi olarak Özdemir Paşa görevlendirilmişti. Habeş eyaletinin topraksız ve gelirsiz olarak kurulmasından dolayı ihtiyaç duyduğu insan, para ve emtia, çoğunlukla Mısır eyaletinden kısmen de Yemen eyaletinden karşılanmaya başlanmış ve bunun için de beylerbeylerine çeşitli zamanlarda hükümler yazılıyordu. 
 

3.JPG
Özdemir Paşa'nın Yemen Beylerbeyi olarak atandığını beyan eden belge, 1549

 

Habeş eyaleti için gerekli askerin çoğunluğu Mısır'dan ve bir kısmı da Yemen ile İstanbul'dan temin edilmekteydi.

Osmanlı yönetim anlayışında gazaya katılan asker ve yöneticilere savaş sonunda gösterdikleri gayret ve çabalarının karşılığı olarak tımar ve çeşitli ihsanlar verilirdi.

Habeş seferinden sonra da bazı tımar ve vazifeler dağıtıldı. Bu konudaki ilk kayıtlardan biri Mısır savunmasında görevli iken Habeş seferine katılan İskender Bey'e, Özdemir Paşa'nın isteği ile Mısır'da sancak verilmesidir.

Başka bir kayıtta ise Yemen Çavuşlar Kethüdalığı'nın Özdemir Paşa'nın isteği ile Cafer isimli bir görevliye verildiği görülmektedir.

Habeş seferinde kılavuzluk yapan Huttab isimli bir yerli Afrikalıya da Mısır'da gedik verilmesi yine Özdemir Paşa tarafından talep edilmişti.

Habeş seferine gönderilen azapların ağası olan Mehmed Kethüda'ya Solak Yasin adlı kişiden alınan zeametin verilmesi hakkında da başka bir kayıt bulunmaktadır. Bu konuda belgelerde daha başka kayıtlar da mevcuttur.

Habeş Beylerbeyi ile Dersaadet arasında diğer eyaletlerde olduğu gibi sürekli bir irtibat vardı.

Habeş Beylerbeyi; eyaletin durumu, yapılması gerekli olan çalışmalar ile ihtiyaçlar hakkında hem bilgi vermekte hem de ihtiyaçların giderilmesi için talepte bulunmaktaydı.

Kayıtlardan anlaşılacağı üzere iletişim Mısır merkezli olarak sağlanmaktaydı. Habeş eyaletinin çeşitli ihtiyaçlarının giderilmesi için bu dönemde Mısır hayati öneme sahip durumdaydı.

Eyaletin savunması için asker ve idaresinde görevlendirilecek yöneticilerin temini noktasında Mısır'dan sürekli bir akış olmaktaydı.

Yemen eyaleti de Habeş eyaletine asker ve diğer konularda yardım etmekteydi.

Habeş eyaletinin kendi bünyesinden oluşturduğu yeterli miktarda asker ve memurunun olmaması, bir takım sorunlara da yol açmaktaydı.

Habeş'e görevli olarak gelen Mısırlı görevliler, zamanlı zamansız yerlerinden ayrılarak Mısır'a dönmek isteyebiliyordu.


Tarihi Türk kahvesi ve Özdemir Paşa'nın rolü

1517'de Yemen'deki Osmanlı Valisi Özdemir Paşa bölgesinde yeni bir içecek keşfetmişti.

Kahve çekirdeklerinden olan bu içeceği Kanuni Sultan Süleyman'a tanıtmaya karar verdi.

Bu yeni içecek padişahı o kadar etkiledi ki, saray buna onay mührü verdi.

1517 yılında Yemen Valisi Özdemir Paşa'nın, lezzetine hayran kaldığı için kahveyi İstanbul'a getirdiğini ve bu şekilde Türk kahvesinin zamanla Anadolu'da meşhur olduğu biliniyor.

1828 tarihinde Yemen kahvesi dışında kahve kavurmak, dövmek ve satmanın yasak olduğuna dair belgede Osmanlı coğrafyasındaki yerli ürünün ve Müslüman tüccarların korunduğuna delalet eder;

Dersa‘âdet'ime tevârüd ile tüccârı yedinden bi'l-mübâya‘a mîrî mâlı olmak üzere el-yevm mahzenlerde üç yüz bin vakıyye mikdârı Yemen ve Efrenc kahvesi mevcûd ve bir tarafdan tüccâr mâlı olarak tevârüd eden Yemen kahvesi dahi ashâbı yedlerinde mevkūf olup tahmîs-i mezbûrda el-yevm meshûk ve fürûht olunmakda olan kahvenin adem-i revâcına ve mevcûd olan çekirdeğin külliyetine nazaran mevcûdun ancak iki seneye karib müddetde tekmîli müyesser olabileceğinden mâ‘adâ kahve tûl müddet durdukça fenâ-pezîr olur makūleden olmak mülâbesesiyle bilâhare Mukāta‘ât Hazînesi'ne zarâr ve ziyânı mûcib ve bu takrîb ile tüccâr mâlı olarak tevzî‘ için mevkūf olan ve bir tarafdan tevârüd eden Yemen kahvesi dahi ol zamâna kadar dûçâr-ı tevkīf olarak hem durdukça fenâ bulmak ve hem sermâye tedâvül eylemek maddeleri dahi tâife-i tüccârın gadr ve ziyânını müstevcib olacağı ecilden Yemen çekirdeği misillü Efrenc çekirdeğinin dahi nizâma rabtı husûsu etrâfıyla mütâla‘a ve erbâb-ı vukūf ve tâife-i tüccâr ile lede'l-müzâkere müste'men tüccârı Dersa‘âdet'ime getirdikleri Efrenc kahvesini ötedenberü olageldiği üzere tahmîshâne ve taşra tüccârına külliyet üzere bey‘ ve fürûht etmekde ise.. 
Buyurdum ki hükm-i şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzere şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîf-i celîlü'ş-şân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve lâzimü'l-imtisâlimin mazmûn-ı münîfi üzere âmil olasın şöyle bilesin alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın.

Fî 27 Receb sene 1245 8


Sonuç

Özdemir Paşa, Osmanlı Devleti'nin Afrika'daki kudretini gösteren en büyük komutanlarından biridir.

Osmanlı Devleti'nin Kuzey ve Doğu Afrika'daki halklarla olan münasebetlerini kuran komutan odur.

Kızıldeniz'de Portekizlilere karşı yaptığı mücadeleler Afrika kaynaklarında da yer almaktadır. Yemen'de vefat ettiği halde vasiyeti üzerine kabrinin imar ve iskân ettirdiği Eritre'ye taşınması onun havaliye olan muhabbetini gösterir.

Portekiz yağmasına karşın Özdemir Paşa'nın Afrika'daki mirası, camiler, medreseler ve köprülerden ibarettir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin diplomaside işlemesi gereken Afrika'ya hizmet eden önder şahsiyetlerimizden birisi şüphesiz bu yazımızda anlatmaya çalıştığımız dava adamı Özdemir Paşa'dır.

Özellikle havalideki geçmişimizin anlaşılması ve anlatılması için Türkiye Cumhuriyeti kurumları tarafından mezarının tamir edilmesi ve ziyarete açılması elzemdir.

 

 

Kaynaklar:

1.  Orhonlu, Cengiz 1971, Osmanli Devleti’nin Guney Siyaseti, Habes Eyaleti. Ankara
2.  Gencoglu Halim, Turk Arsiv Belgelerinde Afrika-Turkiye, s. 35. Istanbul
3.  Orhonlu, Cengiz 1971, Osmanli Devleti’nin Guney Siyaseti, Habes Eyaleti. Ankara
4.  Evliya Celebi, Seyahatname , Cilt 10, Ankara.
5.  Oztuna Yavuz, 1998, Yavuz Sultan Selim, Istanbul
6.  Kavas, Ahmet, 2012, Gecmisten Gunumuze Afrika, Kitapevi, Istanbul, 
7.  Özbaran Salih. 2009. Ottoman Expansion Toward the Indian Ocean in the 16th Century. 1st ed. Şişli İstanbul: İstanbul Bilgi University Press.
8.  İstanbul Mahkemesi 154 Numaralı Sicil (H. 1237-1246 / M. 1822- 1831) cilt: 88, s: 404 Hüküm no: 226.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU