Türkiye'de döviz kuru ve "finansman bulma" önündeki yeni risk: Muhtemel ABD resesyonu

ABD yöneticileri muhtemel bir resesyon için "kaçınılmaz değil" ya da "korkulduğu kadar yakın değil" açıklaması yapsa da piyasa çok daha temkinli. 2023'te bir ABD resesyonu için yüzde 50 ve üzeri ihtimaller konuşulmaya başlandı bile

ABD'de tüketici güveni son 11 yılın en düşük seviyesinde/ Fotoğraf: AFP

Bugünden 2020'ye baktığımızda Dünya Sağlık Örgütü'nün koronavirüs salgınını "pandemi" ilan etmesiyle yaşadığımız korku, deterjanla yıkadığımız alışveriş poşetleri, ellerimizin içinde terlediği plastik eldivenler, fiyatı 100 lirayı aşan maskeler, evde yapılan ekmekler, hatta evlerin salonuna taşınan konserler hepimize şaka gibi geliyor. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bugüne baktığımızda ise pandeminin ardından gelen ve kötü bir şakaya dönüşen ise yüksek enflasyon, hayat pahalılığı, gıda başta olmak üzere pek çok üründe kıtlığın baş göstermesi ve Rusya-Ukrayna savaşıyla daha da büyüyen enerji krizi. 

İnsanları evlerine kapatan, kalkmayan gemiler ve uçaklar nedeniyle uluslararası ticareti durduran pandemi, döşek yayı gibi sıkışan bir talebe dönüştü. Pandeminin sonuna yaklaşıldığında da bir anda patladı.

O dönem dışarı çıkmayanların tüketimi devam edebilsin diye ilk önlem olarak piyasaya trilyonlarca dolar para salan merkez bankaları, şimdi de bu politikanın sonuçları ile karşı karşıya. 

Piyasadaki fazla parayı toplayan tüketici, iki yıldır beklettiği ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken, hemen her üründeki arz miktarı bu talebi karşılayamayacak durumda. 

Talep çok arz kısıtlı olunca fiyatlar artıyor. Bu da bugün, "küresel enflasyon" olarak karşımıza çıkıyor. 

Hatta bir adım daha ileri gidersek son 40 yılın en yüksek enflasyon oranını gören ABD'de resesyon senaryoları konuşulmaya başlandı bile. 

 

1. Resesyon nedir?

Resesyonun ne olduğunu açıkladıktan sonra ABD'nin "resesyon senaryolarına" kadar gelen süreci açıklayalım. 

Eski Hazine Müsteşarı, ekonomist Dr. Mahfi Eğilmez, "Kendime Yazılar" adlı blogunda 2012'de kaleme aldığı "Ekonomik Krizleri Anlama Rehberi" başlıklı yazısında resesyonun bir küçülme hali olduğunu söylüyor. 

Ekonomide yalnızca bir çeyreklik dönemde yaşanacak küçülmenin resesyon olarak tanımlanamayacağını söyleyen Eğilmez, şöyle devam ediyor: 
 
"Genel olarak ekonomik faaliyetlerin daralması, küçülmesi olarak ifade edilse de son yıllarda çok daha spesifik bir tanımlama getirilmiştir. Buna göre eğer bir ekonomide üst üste iki çeyrek GSYH küçülmesi yaşanmışsa o ekonomide resesyon söz konusu demektir."

Geçen yılı büyüme ile kapatan ABD ilk çeyrekte daraldı

ABD Ulusal Ekonomik Araştırmalar Bürosu'nun açıklamasına göre, genelde iki çeyrek üst üste daralma resesyon olarak kabul edilse de bu, her durumda şart olmayabiliyor. 

2021'in son çeyreğinde yüzde 6,9 büyüyen ABD ekonomisi, 2022'nin ilk çeyreğinde ise yüzde 1,5 daraldı. 

Atlanta Fed, 7 Haziran'da, ekonomik verileri gerçek zamanlı olarak toplayarak ekonominin gittiği yön hakkında tahminlerde bulunan GDPNow'ın verilerini paylaştı. 

Buna göre GDPNow'ın 1 Haziran'da yüzde 1,3 seviyesinde öngördüğü ikinci çeyrek büyümesi yüzde 0,9'a çekildi. 

2. Resesyon senaryolarına kadar nasıl gelindi?

ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell,  2021'in yaz aylarında yaptığı açıklamada varlık alımlarının azaltılacağına yönelik sinyaller vermişti. 

"Parasal gevşeme" olarak da bilinen varlık alımı, ekonomiyi hareketlendirmek, yani tüketicileri ve şirketleri daha fazla harcamaya itmek için piyasaya para enjekte edilmesi uygulaması. 
 

Jerome Powell Fed New York Times
Jerome Powell, 2018'den bu yana ABD Merkez Bankası Başkanlığı görevinde/ Fotoğraf: The New York Times


Merkez bankaları, hükümetten ya da ticari bankalardan tahvil alıyor, her alışverişte olduğu gibi karşılığında da para veriyor. 

Her ay toplam 120 milyar dolarlık varlık alımı yapan Fed, aralıktaki Federal Açık Piyasa Komitesi toplantısı sonrası politika faizini yüzde 0-0,25 aralığında sabit tutmuş, aylık varlık alım programında 30 milyar dolarlık azalışa gidileceğini duyurmuştu. 

Mart 2022'de ise Amerikan Merkez Bankası, 2018'den bu yana ilk kez faiz artırımına giderek politika faizini 25 baz puan artışla yüzde 0,25-0,50 aralığına yükseltmişti.

40 yılın en yüksek enflasyonu 28 yılın en yüksek faiz artışı

Mart ayında ayrıca ABD'de yıllık enflasyon yüzde 8,5 ile Aralık 1981'den bu yana en yüksek seviyeye çıktı. 

Tedarik zincirlerindeki darboğaz, yüksek tüketici talebi, Rusya-Ukrayna savaşı sonrası gıda ve enerji piyasasındaki endişeler bu yükselişteki en önemli nedenler arasında. 

Pandemide bilançosu neredeyse iki katına çıkarak yaklaşık 9 trilyona çıkan Fed, bunu azaltmak için attığı faiz adımlarına yenilerini mayısta ve haziranda ekledi. 

4 Mayıs 2022'deki toplantı sonrası politika faiz oranını 50 baz puan yükselten Fed, 15 Haziran'da da 75 baz puanla son 28 yılın en yüksek artışını tercih etti. Politika faiz aralığı yüzde 1,5 - yüzde 1,75 olarak belirlendi. 
 

ABD merkez bankası FED AP
ABD Merkez Bankası'nın temmuzda da 75 baz puan faiz artışı yapması bekleniyor/ Fotoğraf: AP


FED'in bilançosu 9 trilyon dolara ulaşmış durumda. 

Haziran, temmuz, ağustos aylarında ayda 47,5 milyar dolar azalmasına izin verileceği ve düşüşün eylülde ayda 95 milyar dolara kadar ulaşmasının beklendiği de açıklandı. 

FED'in amacı, borçlanma maliyetlerini hızlı şekilde ve yeterince yükselterek hane harcamalarını ve şirketlerin eleman alımını yavaşlatmak. Bu planın, FED'in yüzde 2 olarak belirlediği hedefin çok üzerinde olan enflasyonu azaltması umuluyor. 

3. Kim ne dedi?

ABD Başkanı Joe Biden, 17 Haziran'da Associated Press'e verdiği röportajda, "resesyon kaçınılmaz değil" ifadesini kullandı. 

Enflasyonun üstesinden gelinmesi konusunda ABD'nin, diğer ülkelerden daha güçlü konumda olduğunu söyleyen Biden, "Mutfak masasında ve akşam yemeğinde insanların ne hakkında konuşacaklarını ve işlerin iyi gidip gitmediğini ölçecek bir barometre istiyorsanız, bu gıda fiyatları ve benzin fiyatları olur" dedi. 

Bir "kaçınılmaz değil" açıklaması da ABD Hazine Bakanı Janet Yellen'dan geldi. 

ABD ekonomisinde bir resesyonun korkulduğu kadar "yakın" olmadığını savunan Yellen, ekonominin bugüne kadar çok hızlı şekilde büyüdüğünü, kendisinin de bir yavaşlama beklediğini aktardı. 
 

Janet Yellen .jpeg
Bugün ABD Hazine Bakanı olan Jnaet Yelln, 2014-2018 tarihleri arasında FED Başkanlığı yapmıştı/ Fotoğraf: Reuters


Yellen, "İş gücü piyasası toparlandı ve tam istihdama ulaştık. Bu ortamda istikrarlı ve sakin bir büyümeye dönüşüm yaşanmasını beklememiz doğal, ancak bir resesyonun kaçınılmaz olduğunu düşünmüyorum" dedi.

Hazine Bakanı ayrıca ülkesinin iş gücü piyasasının İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana görülen en güçlü dönemini yaşadığını belirtti. 

21 Haziran'da basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Janet Yellen'a göre "iki çeyrek üst üste görülecek negatif büyüme, bir resesyonu işaret etmek için güzel bir kural". 

"Ancak tüm resesyonlar aynı değil" diyen Yellen şöyle devam etti: Derin resesyonlar var. Sığ resesyonlar var. Hızlı toparlanma gösteren resesyonlar var. İşsizlik oranının hafif şekilde artıran resesyonlar var

Yellen'la aynı gün bir açıklama yapan Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre, ülke ekonomisinde şu anda resesyon görmediklerini ve daha istikrarlı bir ekonomiye doğru geçiş sürecinde olduklarını ifade etti.

JPMorgan Chase CEO'su: Kasırgaya hazırlanın

Bu olumlu görüşlerin aksine, ABD ekonomisinin geleceği ile ilgili karamsar düşünceler de var. 

JPMorgan Chase CEO'su Jamie Dimon, 2 Haziran'da yatırımcılarla yaptığı bir konferansta "kasırgaya hazırlanın" uyarısı yaptı. 
 

Jamie Dimon
JPMorgan Chase CEO'su Jamie Dimon'a göre petrolün varil fiyatı 150 ile 175 dolar aralığına yükselebilir/ Fotoğraf: Vanity Fair


Ekonominin sıkı para politikası ve Ukrayna'daki savaş dahil olmak üzere benzeri görülmemiş bir dizi zorlukla karşı karşıya olduğunu anlatan Dimon şunları söyledi: 

Şu anda hava biraz güneşli, işler iyi gidiyor. Herkes ABD Merkez Bankasının (Fed) bununla başa çıkabileceğini düşünüyor. O kasırga tam yolun aşağısında karşımıza çıkıyor. Sadece küçük bir fırtına mı yoksa Sandy Kasırgası mı bilmiyoruz. Kendinizi hazırlasanız iyi olur.

Morgan Stanley CEO'su: Resesyona girme olasılığı yüzde 50

ABD'nin büyük bankalarından Morgan Stanley'nin CEO'su James Gorman, 13 Haziran'da yaptığı açıklamada ABD ekonomisinin resesyona girme olasılığının yüzde 50 olduğunu söyledi.

Gorman'a göre ABD resesyona girebilir ancak "derin veya uzun bir resesyona girme ihtimali" yok. 
 

James Gorman Reuters
Morgan Stanley CEO'su James Gorman, enflasyonun aşağı çekebileceğine dair güveni olduğunu ancak sürecin "inişli-çıkışlı" olacağını dile getirdi/ Fotoğraf: Reuters


FED'in faiz oranlarını yükseltmek için çok uzun süre beklediğini söyleyen Gorman, "Bu, bir resesyon başlaması durumunda onlara daha az manevra alanı bıraktı" dedi. 

Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü (PIIE) Kıdemli Uzmanı Joseph Gagnon ise Anadolu Ajansı'na yaptığı açıklamada, 2022'de resesyon ihtimali çok az olduğunu, 2023 veya 2024 için yüzde 40 olabileceğini söyledi. 

Gagnon'a göre ABD büyümesi bu yıl yüzde 2 civarında yavaşlayabilir ve gelecek yıl daha da düşebilir. 

Araştırma: CFO'ların yüzde yüzde 68'i 2023'ün ilk yarısında bir resesyon bekliyor

Konuyla ilgili Independent Türkçe'ye konuşan TÜSİAD ABD Washington Temsilcisi Barış Ornarlı, Amerikan Merkez Bankası'nın faiz kararının ardından ABD ekonomisinde resesyon beklentilerinin arttığını hatırlattı. 

Federal Açık Piyasa Komitesi'nin (FOMC) 1994'ten bu yana en yüksek faiz artış kararını aldığını hatırlatan Ornarlı, temmuz ve eylülde en az 50 baz puan artış beklendiğini söyledi. 
 

ABD ekonomi dolar Reuters
ABD ekonomisinin bu yıla ilişkin büyüme tahmini ise yüzde 2,8'den yüzde 1,7'ye düşürüldü/ Fotoğraf: Reuters


Fed Başkanı Jerome Powell'ın tüketici güveninin düştüğünü, istihdamda bir miktar yavaşlama olduğunu, ancak verilerde yavaşlama görmediklerini söylediğini hatırlatan Barış Ornarlı, "Amerikan yönetiminin beklentileri de bu yönde. Ancak piyasalar biraz daha temkinli. Yatırımcılar ve yatırım bankalarının çoğunluğu resesyon ihtimalinin yüksek olduğunu değerlendiriyor" dedi. 

ABD merkezli ekonomi yayın kuruluşu CNBC'nin 9 Haziran'da yayınladığı "CFO Konseyi Araştırması" verilerine göre araştırmaya katılan 22 CFO'nun yüzde 68'i 2023'ün ilk yarısında bir resesyon beklediklerini söyledi. 

'Resesyona girer mi girmez mi?' tartışması değil, "Resesyonda ne kadar kalır?" tartışması

Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen, ABD'nin resesyona girme ihtimalinin yılbaşına kıyasla yükseldiğini söyleyerek "Bunu zaten uzun vadeli tahvil faizlerinden de görüyoruz" dedi. 

ABD'nin 10 yıllık tahvil faizi yüzde 3,50'yle son 11 yılın en yüksek seviyesini görmesinin ardından yüzde 3,20 seviyesinde seyrediyor. Bu oran, yıl başında yüzde 1,50 seviyesindeydi. 
 

Sinan Ülgen EDAM
Sinan Ülgen, 1992-1996 yılları arasında Brüksel'de Avrupa Birliği Nezdindeki Türkiye Daimi Temsilciliğinde görev yapmıştı/ Fotoğraf: EDAM

 

Enflasyonun kalıcı olacağına yönelik beklentilerin arttığını ifade eden Ülgen, şunları söyledi: 
 

Enflasyon daha kalıcı olduğu zaman, Fed de faizleri daha iddialı bir program çerçevesinde yükseltmek durumunda kalıyor. 

Nitekim sene başındaki beklentilere oranla Fed şu anda, daha iddialı bir faiz yükseltme patikasına girdi. Mesajlarını da veriyor. En son 75 baz puan yükseltti. 

Fed faiz yükselttikçe de bu, Amerikan ekonomisinin resesyona girme olasılığını artırıyor. Resesyona girecekse bu muhtemelen gelecek yıl içerisinde olacak. 


Sinan Ülgen, "Şu anki ekonomik çevredeki tartışmalar aslında, 'resesyona girer mi girmez mi' sorusundan 'resesyona girdiği takdirde ne kadar resesyonda kalır, ne kadar kısa süre içerisinde resesyondan çıkabilir?' tartışmalarına kaymış gibi gözüküyor" dedi. 

4. Türkiye'yi nasıl etkileyecek? 

TÜSİAD ABD Washington Temsilcisi Barış Ornarlı'ya göre bu sürecin öncelikli etkisi kur üzerinde görülecek. 

"ABD Merkez Bankası'nın enflasyonu kontrol etmek için faiz artırımına gitmesi bütün gelişmekte olan piyasalarda kur üzerinde baskı yaratacaktır" diyen Ornarlı şöyle devam etti: 
 

Sadece Amerikan doları değil, yüksek enflasyonla mücadele eden veya FED kararından etkilenen diğer Merkez Bankaları da faiz oranlarını artırdığı sürece kur üzerinde baskı artacaktır. 


Bu dönemde gelişmekte olan ekonomilerden sermaye çıkışının da hızlanabileceğini söyleyen Ornarlı, "Bu da Türkiye'nin finansman ihtiyacını zorlaştırabilir. Bu öncelikli etki olacaktır" dedi. 
 

Barış Ornarlı
TÜSİAD ABD Washington Temsilcisi Barış Ornarlı (sağda)/ Fotoğraf: TÜSİAD


"Her yıl yaklaşık 200 milyar dolarlık bir finansmanı çevirmek durumunda olan Türkiye için şartları zorlaştıracak"

Ornarlı'nın bahsettiği "finansman" konusuna değinen Sinan Ülgen, "Amerikan enflasyonu yükseldikçe ve kalıcı hale geldikçe FED'in daha iddialı bir faiz artış politikasını hayata geçirmesi gerekecek. Öyle bir ortamda Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin, öncelikle finansman maliyeti artacak. Çünkü Amerika'da faizler yükselince uluslararası likidite o tip ülkelere yöneliyor. Avrupa tarafında da benzer faiz artışları görmeye başladık" dedi ve ekledi: 
 

Bu, Türkiye gibi yurtdışından sermaye bulmak durumunda olan, hem cari açığı hem vadesi gelen borçları döndürmek anlamında her yıl yaklaşık 200 milyar dolarlık bir finansmanı çevirmek durumunda olan Türkiye için şartları zorlaştıracak. 


TL üzerindeki baskının da artacağını söyleyen EDAM Başkanı Ülgen, "Çünkü uluslararası finansmanın ABD'ye kayması, gelişmekte yolundaki ülkelerde artık kalmaması demek. Bu tabiatıyla Türkiye'nin hâlihazırda içinde bulunduğu makro ekonomik açıdan sıkıntılı durum da göz önüne alındığında Türkiye için daha olumsuz bir global senaryo demek" değerlendirmesini yaptı: 
 

Sermaye tarafında maliyet artışı, Türkiye'nin büyümesi üzerinde etkisi olacak. Çünkü Türkiye'nin cari açığı finanse etmesi zorlaşacak. Mesele sadece maliyet artışı değil, aynı zamanda cari açığın finansmanı. Buradan büyüme üzerine etkisi olacaktır. 


"En büyük risk, küresel resesyonu tetiklemesi"

Barış Ornarlı'ya göre FED'in sıkı para politikası Amerikan ekonomisinde resesyona neden olursa, bunun ikincil etkileri olabilir. Ülkelerin ekonomileri iç içe olduğu için ABD'nin faiz oranlarını artırması tüm diğer ülkeleri etkileyebilir. 
 

ABD dış ticaret AP
ABD ile Türkiye arası ticaret hacmi 2021 sonunda yüzde 29 artış göstererek 28 milyar dolarlık rekor seviyeye ulaştı/ Fotoğraf: AP


Ornarlı, Amerikan ekonomisinin yavaşlaması nedeniyle küresel resesyonun tetiklenmesinin en büyük risk olduğunu söylüyor. 

"Örneğin Avrupa ekonomilerinde yavaşlama Türkiye'nin dış ticaret dengesinin olumsuz etkileyecektir" diyen Ornarlı şu değerlendirmelerde bulundu: 
 

Dünya ekonomisi zaten Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesinin etkileri, enerji ve gıda fiyatlarındaki artış, pandemi döneminde tedarik zincirlerinin bozulması nedeniyle baskı altında. 

Sıkı para politikası durgunluğu tetiklerse Türkiye için küresel koşullar daha da zorlaşabilir. 

Dolayısıyla, ABD Merkez Bankası'nın resesyona sürüklenmeden enflasyonu kontrol altına alması—yani yumuşak inişi sağlaması—bütün piyasalar açısından büyük önem arz ediyor.


"Türkiye için de bir resesyon riski var"

EDAM Başkanı Sinan Ülgen'e göre Türkiye için de bir resesyon riski var ama bu, global şartlardan ziyade, Türkiye'nin hayata geçirmiş olduğu makro ekonomik politikaların bir sonucu. 

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre mayıs ayı enflasyonu yüzde 73,50. Bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu'nın (ENAG) açıkladığı veri ise yüzde 160. 

Bu seviyedeki enflasyonu orta ve uzun vadede sürdürmenin mümkün olmadığını vurgulayan Ülgen, "Türkiye bu enflasyonu düşürmeye çabalayacağı dönemde bir resesyon riskiyle karşılaşabilir" dedi. 
 

vatandaş enflasyon döviz dolar
Türk Lirası, dolar karşısında sene başından bu yana yüzde 25 değer kaybetti/ Fotoğraf: Reuters


Ülgen'e göre bu resesyon riskini en aza indirmenin yöntemi kredibilite. Yani ekonomi yönetiminde, başta Merkez Bankası'nın hem Türkiye içinde hem Türkiye dışında kredibilite sağlaması. 

EDAM Başkanı, "Bu kredibilite sağlandığı ölçüde enflasyonla mücadeleyi, bir ülkeyi resesyona sokmadan, büyüme üzerinde çok kalıcı ve geniş çaplı bir etkisi olmadan yapabilmek mümkün. Aksi takdirde kemer sıkma politikaları sonucunda, Türkiye'de büyümenin düşmesi ve bir resesyona girilmesi ihtimali var" diyor. 

Türkiye'nin büyümesine katkıda bulunan ana dinamiklerden bir tanesi ihracat olduğunu hatırlatan eski diplomat Ülgen, "Türkiye'nin ihracatının yüzde 50'ye yakın bir kısmı Avrupa Birliği'ne yapılıyor. Eğer o ülkeler resesyona girerse o zaman ihracat kanalı da zorlanmaya başlayacaktır. Bu da Türkiye'de büyümeyi düşüren bir etki olacaktır" değerlendirmesini yaptı. 

"Ekonomik yavaşlama, Türk-Amerikan ticaretindeki büyümeyi riske sokar"

Amerikan ekonomisinde resesyon riskinin bütün oyuncuları etkileyeceğini belirten TÜSİAD ABD Washington Temsilcisi Barış Ornarlı'ya göre Buna Amerika'da faaliyet gösteren veya yatırımları olan Türk şirketleri de dahil.

"Örneğin, bu yılın ilk dört ayında Türkiye'yle Amerika arasındaki ticaret hacmi 11 milyar doları aştı. Geçen yılın ilk dört ayıyla kıyaslandığında, ticaret hacminde çok ciddi bir yükselişe işaret ediyor" diyen Ornarlı, "Ekonomik yavaşlama veya durgunluk Türk Amerikan ticaretinde de sağlanan büyümeyi riske sokabilir" ifadelerini kullandı. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU