Denilir ki Sovyetler Birliği'nin başkanlarından Leonid Brejnev, ülkelerin geleceğini tahmin eden elektronik bir 'kehanet cihazının' varlığından haberdar olur.
Bu cihazı edinilmesini emreden Brejnev, zihnini meşgul eden esaslı bir soruyu cihazın yanıtlamasını ister.
"Sorun bakalım" der;
Sovyetler Birliği'nin geleceği nasıl olacaktır?
Yetkililer cihaza gerekli verileri girdikten sonra Brejnev'in zihnini meşgul eden soruyu yöneltirler.
Cihazın yanıtı beş kelimeden ibarettir:
Çin-Finlandiya sınırı oldukça sakin!
Böyle bir cümle Sovyet lideri bırakın rahatlatmayı, uykusuzluğunu ve dertlerini ikiye katlar. Adeta çıldırmak üzeredir. Soruyu sorduğuna pişman olur ve bahsi geçen cihaza lanetler savurur.
Doğrusu insanın geleceğini bilmesi son derece rahatsız edici olabilir. Hz. Ali bin ebi Talib'e nispet edilen, "Gaybı bilseydiniz var olan gerçekliği seçerdiniz" mealinde bir söz vardır.
Bu tabii siyasi bir fıkradır ve Çin ile Finlandiya arasında herhangi bir sınır hattının varlığı söz konusu değildir.
Çin, Sovyetler Birliği'nin güney doğu sınırında, Finlandiya ise Batı sınırında yer almaktaydı.
Cihazın yanıtının Brejnev'in uykusunu kaçırması ise Çin ve Finlandiya arasında bir sınır olmasının ancak Sovyetler Birliği'nin işgali ile mümkün olabileceği gerçeğinden kaynaklanıyordu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bu bir fıkra ancak çoğu esprinin gerçeklik payı olduğu söylenir. Ya hakikatte bir karşılığı vardır ya da mayalanmakta olan bir düşüncenin yansımasıdır.
Bu fıkranın ortaya çıkması, uzun süredir Sovyetler Birliği'nde bir mağlup olma ve ülke sınırlarını koruyamama korkusunu yansıtıyor.
Sovyet liderlerin tümünde de farklı seviyelerde bu korkunun tezahür ettiği söylenebilir. Brejnev'in talihsizliği, lanet olası cihazın yanıtına doğrudan muhatap olmasından kaynaklanıyor.
Bilindiği üzere Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin istihbarat kökenlidir. İlk gençliğinde sıradan bir subay olarak Doğu Almanya'da muvazzaf iken bu fıkrayı işitmiş olması kuvvetle muhtemeldir.
Bu fıkradaki 'anlam' yüreğine işlemiş olmalı. Belki de kendi kendine şunu soruyordur:
Acaba ülkemin sınırları böyle kalmaya devam mı edecek yoksa olağanüstü gelişmeler olup sınırlar yeniden mi çizilecek?
Geçtiğimiz günlerde 100'üncü gününü tamamlayan Rusya'nın Ukrayna savaşını bu boyutuyla düşünürsek, savaşın Moskova'daki 'sınır ve komşuluk' takıntısından bağımsız olmadığını fark ederiz.
Sınırlarını kaybetme korkusu Kremlin'de Brejnev'den Putin'e tevarüs etmiş olabilir. Üstelik bu korku iki olay nedeniyle daha da derinleşti.
Birincisi Berlin Duvarı'nın yıkılması, ikincisi de 1990'larda Sovyetler Birliği'nin dağılması ve varlık sahasından kalkmasıdır.
Bu korku ya da takıntının Ukrayna savaşı süresince hangi seviyelere ulaştığı ise tam bir bilinmezdir.
Nitekim bu savaş sırasında Kremlin'in korkularını artıracak bazı gelişmelerin yaşandığı açıktır.
Savaş henüz üçüncü ayına girmeden, İsveç ve Finlandiya, Kuzey Atlantik Örgütü'ne (NATO) üye olma arzularını dile getirdiler.
Bir zamanların tarafsız ülkelerinin bu talebi Brüksel'e ulaşmadan Avrupa Birliği hızla toplandı ve bir süre sonra NATO'ya girme talebinin yüksek ihtimalle onaylanacağı anlaşıldı.
Avrupa Birliği'nin bu ayın sonunda İspanya'da düzenleyeceği toplantıda bu konunun tam bir netlik kazanması bekleniyor.
Her ne kadar İsveç'le birlikte başvurmuş olsa da özellikle Finlandiya'nın NATO başvurusunun Ruslar için özel bir anlamı var.
Çünkü Brejnev'in fıkrasını işitmiş olan her Rus, fıkranın öğelerinden birinin de Finlandiya olduğunu unutmayacaktır.
Ruslar bunu unutmuş olsa da 'Kremlin'deki Sezar' ne kadar istese de bunu unutamaz. Çünkü korku derinlerine işlemiştir.
Finler, Baltık Denizi'nin güneydoğu kıyılarını Ruslarla paylaşıyor. Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya katılması, Kuzey Atlantik İttifakı'nın Baltık Denizi'nde büyük ölçüde egemenlik sağlaması anlamına geliyor.
Dolayısıyla, özellikle Finlandiya'nın üyelik talebinin, Sovyet sonrası dönemde büyük bir dönüşüm yaşayan 'Rus bilinçaltındaki korkuları' gün yüzüne çıkarmış olması muhtemeldir.
Moskova henüz Finlandiya'nın NATO'ya katılmasıyla ilgili uğradığı şoku atlatamamışken bir başka talihsiz haberle sarsıldı.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov uçağına atlayıp ülkesine yakın duran Sırbistan'ı ziyaret etmek istedi.
Ancak hiç beklemediği bir olay yaşandı. Hayır, uçak arızalanmadı. Sırbistan'a komşu olan Bulgaristan'ın yanı sıra, Karadağ ve Kuzey Makedonya Lavrov'a hava sahalarını kullanma izni vermedi.
Lavrov da çaresizce gerisin geriye ülkesine döndü. Dışişleri Sözcüsü Mariya Zaharova bu engellemenin, ülkesiyle ABD, Avrupa ve müttefikleriyle iletişim kanallarının tamamen kesilmesine yönelik bir hamle olduğunu söyledi.
Bu üç ülkenin hava sahasını kapatma kararı, Finlandiya'nın NATO'ya katılma girişimi gibi Rusya'nın 'bilinçaltı kabuslarını' uyandırmaya katkı sağlamış olmalı.
Rusya, Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya katılma kararından Baltık Denizi'nin kendisine kapatılmak üzere olduğunu sezdiyse, hava sahasının Lavrov'un uçağına kapatılması da artık havaların da kendisine kapatılacağını kavramasına neden olmuştur.
Brejnev, 'kehanet cihazının' tatsız şakasının, Kremlin semalarında gerçekliğin fanteziyle karıştığı bir hayalete dönüşmesini beklemiyordu.
Kremlin'deki bu hayalet, Putin'in hem kalbine hem de aklına ağır geliyor!
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil