Gazeteciler neden kendi liderlerine de Putin'e sordukları kadar zor sorular sormalı?

Yabancı bir hükümetten cevap talep etmek kolaydır, özellikle de savaş suçlarıyla suçlanan bir hükümetten. Bu titizliği eve daha yakında göstermek çok daha zordur

 Jack Straw ve Colin Powell, BM Güvenlik Konseyi toplantısında (AFP)

Kimse birlikte çalıştığı kişilerle arasını bozmak istemez.

Ve eğer birlikte çalıştığınız kişiler bir gazeteci olarak hakkında yazdığınız devlet memurlarıysa, durum hiç de farklı değildir.

Savunma veya dış işleri gibi belirli bir bakanlığı ele alıyorsanız bu göreviniz yıllarca devam edebilir ve haberlerinizde bir dereceye kadar bu yetkililere bel bağlayabilirsiniz veya kuşkularınız ya da sorularınızla onlara gidebilmeniz için onlarla profesyonel bir ilişki kurmanız gerekebilir.

Bazen, ulusal bir trajediden sonra veya savaş sırasında, işler karmaşıklaşabilir ve çizgiler bulanıklaşabilir.

Örneğin, 11 Eylül saldırılarından sonra, bazı ABD'li gazeteciler kendilerini birçoğunun daha sonra pişman olduğu "vatansever" bir tutum, George W. Bush'un ileri sürdüğü iddiaları yeterince sorgulamalarını engelleyen bir tutum benimserken bulmuştu.

Özellikle Saddam Hüseyin ve Irak hakkında öne sürdüğü iddiaları sorgulamadılar; var olduğu iddia edilen ancak olmayan kitle imha silahlarını ve var olduğu iddia edilen ancak olmayan El Kaide bağlantılarını.

En iyilerinden biri, CBS News'ten Dan Rather, daha sonra "vatanseverliğin çığrından çıktığını" hissettiğini söylemişti.

2002'de BBC'deki Newsnight programına konuşan Rather "Bilirsiniz, bir zamanlar Güney Afrika'da muhalefet yapanların boynuna yanan lastikler geçirirlerdi" demişti.

Ve bazı açılardan burada da böyle bir kolye takılacağı, boynunuza vatanseverlik eksikliğini temsil eden yanan bir lastik geçirileceği korkusu var. Şu anda gazetecileri en zor soruları sormaktan alıkoyan şey işte bu korku.

Ne Britain ne de Birleşik Devletler, Rusya'yla savaşta fakat her iki ülke de Ukrayna'ya hem silah ve para hem de yaptırımlar yoluyla büyük destek veriyor.

The Independent'ta gazeteciler, Ukrayna şehirlerine yapılan saldırılar, Buça gibi yerlerde işlendiği iddia edilen savaş suçları, gönüllülerin kuşatma altındaki şehirlerdeki halkı doyurmaya yönelik kahramanca çabaları ve Polonya gibi ülkelerin mültecilere sıcak karşılamaları hakkında yazılar yazıyor.

Buraya kadar bir problem yok. Ukrayna'nın doğusundaki Rusça konuşan halkı korumak için "özel bir askeri operasyon" başlattığını iddia eden fakat savaş suçu işliyor gibi görünen Rus hükümeti ve Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında elimizdeki en zor soruları sormamız da doğru.

Yine de aynı derecede (belki de daha fazla) önemli olan şey, aynı zor soruları kendi hükümetlerimize de yöneltmek. Genellikle hükümet yetkilileri bu soruları çok yararlı görünebilecek bir alıntı veya bir bilgi parçasıyla cevaplamaya hazır olur. Fakat bu iddiaları ve savları Kremlin'inkilere gösterdiğimiz coşkuyla mercek altına almalıyız. Ukrayna askerleri tarafından işlenen potansiyel savaş suçlarına ilişkin, örneğin Rus savaş esirlerinin öldürüldüğüne yönelik iddiaları da doğru ve adil bir şekilde haberleştirdiğimizden emin olmamız gerekiyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bunun gerekçelerinden biri Ukrayna'daki çatışmanın sadece savaş alanında değil bir bilgi savaşında da sürmesi. Rusya'nın dezenformasyon çabalarını iş başındayken gördük fakat tüm tarafların savaş sisi denen şeyin ortasında yaşananların anlatısını şekillendirmeye çalıştığını da biliyoruz.

Bu noktada bir hatırlatma gerekiyorsa, sadece Ukrayna birlikleriyle Rus güçleri arasındaki "Rus savaş gemisi, s***irin gidin!" hadisesi olarak bilinen karşılaşmayı düşünün. Yılan Adası'nda teslim olmayı reddederken küfreden kahraman askerlerin, Rus askerleri tarafından öldürüldüğü söylenmişti. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski bu askerleri "ölümlerinden sonra" Ukrayna'nın en yüksek onuruyla, "Ukrayna Kahramanı" unvanıyla ödüllendireceğini duyurmuştu. Fakat 4 gün sonra, 13 adamın hayatta olduğu ve esir alındığı açıklandı.

Daha bariz olansa, Batılı hükümetlerin geçmişte bizi yanlış yönlendirdiğini ve bize yalan söylediğini biliyoruz. Ve bizim için bu yetkilileri sorumlu tutmak Putin gibileri sorumlu tutmaktan çok daha kolay.

Irak'ın sahip olduğu iddia edilen kitle imha silahları hakkında ABD ve Britanya yönetimlerinin halkı nasıl yanılttığını biliyoruz. Boris Johnson'ın Downing Sokağı'ndaki personeliyle tecrit kurallarını ihlal ettiği iddiaları karşısında sarf edilen yanlış bilgiler etrafında giderek büyüyen bir tartışmanın merkezinde olduğunu da biliyoruz. Şu anda (aylarca süren sert inkarlardan sonra) biliyoruz ki ülkenin geri kalanı kural ihlallerinde 10 bin sterlin (yaklaşık 185 bin TL) para cezasıyla karşı karşıya kalırken içki partileri veriliyordu.

Eğer bu soruları sormazsak işimizi yapmıyoruz ve bu savaş sisini yoğunlaştırıyoruz demektir. Kasım 2001'de BM Genel Kurulu sırasında dönemin Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Jack Straw'un küçük bir gazeteci grubuna verdiği ve 11 Eylül saldırıları nedeniyle iki ay ertelenen bir brifingi utançla hatırlıyorum.
 


Straw, "arka planda" konuşmayı tercih edeceğini söylemişti. Bu, yorumlarını üst düzey bir Britanyalı yetkiliden alıntı olarak verebileceğimiz ancak adını kullanamayacağımız, böylece "daha açık konuşabileceği" anlamına geliyordu. The Times gazetesinin muhabiri övgüye değer bir hareketle, Straw'un söyleyeceklerini memnuniyetle dinleyeceğini ancak Straw'un ismini vererek de yorum yapmasını istediğini söylemiş, bu da Straw'un basın görevlisini fazlasıyla kızdırmış ve muhabirin "zorluk çıkardığını" söylemeye itmişti.

Bense utanç verici bir şekilde Straw'un Afganistan'ın kuzeyindeki Mezar-ı Şerif gibi şehirlerde kaydedildiği iddia edilen ilerleme hakkında zırvalamasına memnuniyetle sesimi çıkarmamış, hepsini "üst düzey bir yetkiliden" alıntılamıştım.

Bize konuştuktan bir gün sonra Straw, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın konuşmasının ardından BM Genel Kurulu'na hitaben yaptığı konuşmada, "Afgan halkının piyonlar haline getirildiği Büyük Oyunlar sona ermeli" demişti. Yaklaşık 15 ay sonra Powell, aynı kuruma ABD'nin Irak'ın kitle imha silahı geliştirdiğinin kanıtlarını bulduğunu söyleyerek yanlış beyanda bulunacaktı. Her iki ifade de 20 yıl sonra ne durumda?

Straw'la konuştuktan kısa süre sonra hepimiz Batı'nın Afganistan'daki müttefiklerinden savaş ağası General Abdurreşid Dostum'un Aralık 2001'de yüzlerce, hatta belki de binlerce Taliban esirini vurarak veya kilitli metal kutularda boğarak öldürdüğünü öğrendik. İşte böyle bir "ilerleme".

Ve Powell'ın genel kurula yanlış bir şekilde "Irak'ın eylemleri Saddam Hüseyin ve rejiminin uluslararası toplumun gerektirdiği şekilde silahsızlanmak için hiçbir çaba (hiçbir çaba) sarf etmediğini gösteriyor" demesinden haftalar sonra Batı, yüz binlerce Irak yurttaşının yanı sıra yüzlerce ABD ve Birleşik Krallık askerinin ölümüne yol açan bir kararla bir ülkeyi yasadışı bir şekilde istila ederek yıkıma uğratmıştı.

Bundan çıkarılacak ders ne mi? Yabancı bir hükümetten cevap talep etmek kolaydır, özellikle de savaş suçlarıyla suçlanan bir hükümetten. Bu titizliği eve daha yakında göstermek çok daha zordur. Yine de yapmamız gereken şey bu.

Saygılarımla,

Andrew Buncombe

Baş ABD Muhabiri



https://www.independent.co.uk/independentpremium

Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU