Bazı istatistikler vererek başlayalım:
- Mart 2017'nin sonunda 3 lira 64 kuruş olan 1 dolar, 2022'nin mart sonunda 14 lira 66 kuruştu.
- Yani, Türk Lirası'nın dolar karşısındaki beş yıllık kaybı yüzde 400'ün üzerinde. Ülkede tarımdan sanayiye ithal edilen her ürün, yüzde 400'lük bir maliyet yükünün altında.
- Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), 8 Nisan'da önemli bir veri açıkladı. Küresel gıda fiyatlarının tarihin en yüksek seviyesinde. Hatta Rusya-Ukrayna savaşıyla tahıl ve bitkisel yağ piyasalarında başlayan sarsıntının devamının geleceği öngörülüyor.
- Dünya Bankası ise enflasyonu yüzde 5'ten yüksek olan gelişmekte olan ülkelerin oranının yüzde 71,4, gelişmiş ülkelerin oranının ise yüzde 44,1 olduğunu söylüyor.
Tüm bunlar bizi nereye taşıyor? Daha yüksek enflasyona.
Yani fiyatlar kadar artmayan maaşlar, enflasyonla birlikte erimeye devam ediyor.
Bu eriyiş de hâliyle insanları, önce "paramın değerini nasıl koruyabilirim?"e daha sonra yatırım araçlarına itiyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Türkiye'de en fazla tercih edilenler döviz ve altın.
Ve bir yatırım aracı daha var ki bugün gördüğü ilgiyi son 36 yılda görmedi.
Hisse senetlerinden bahsediyoruz…
Borsa İstanbul'un verilerine göre Mart 2022 itibarıyla, Türkiye'deki hisse senedi yatırımcısının sayısı 2 milyon 377 bin. Bu sayının tamamını yerli yatırımcılar oluşturuyor.
Borsa İstanbul'un kurulduğu 1986'dan 2020'ye kadarki yatırımcı sayısı ise yaklaşık 1 milyon 100 bindi. Yani 34 yılda ancak çıkılan sayıya ulaşmak için iki yıl yetti. Yabancı yatırımcı sayısı ise 13 bin 300.
Bunda tabii ki insanların yatırım arayışının yanı sıra küresel piyasalardaki para bolluğu da etkili.
Zira başta ABD olmak üzere, hemen her ülke, ekonomilerini canlı tutmak, likiditeyi artırmak için parasal genişlemeye gitti. Son dönemde küresel merkez bankalarının düşük faiz politikasına geçmesiyle yavaş yavaş kısılmaya başladı.
Enflasyonun borsa üzerindeki üç etkisi
1997'den bu yana borsanın içinde olan Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Kaderli ile enflasyonun borsa üzerindeki etkisinin detaylarını konuştuk.
Enflasyonla borsa arasında doğru yönlü bir ilişki olduğunu söyleyen Kaderli, bunun üç şekilde gerçekleştiğini ifade etti:
1- Bunlardan ilki enflasyonun, şirketlerin duran varlıklarına etkisi.
Kaderli'nin de açıkladığı gibi enflasyon yükseldiğinde şirketlerin sahip olduğu duran varlıkların da fiyatı yükseliyor.
Örneğin bir binanın fiyatı 1 milyon lira ise yüksek enflasyon nedeniyle, bir sene sonra 2 milyon liraya çıkabiliyor. Benzer etki, diğer tüm demirbaşlarda da görülüyor.
Kaderli, "Dolayısıyla hisse seneleri, aynı zamanda bir şirketin tüm varlığını da temsil eden bir varlık olduğu için, enflasyondan 'olumlu' etkileniyor" açıklamasını yapıyor ve şöyle örnekliyor:
Mesela, PETKİM'i ya da TÜPRAŞ'ı bugünkü inşaat maliyetleriyle yeniden kurmaya kalksanız karşınıza çıkacak olan rakam, belki de şu anda PETKİM'in borsada sahip olduğu değerden çok daha yüksek.
O yüzden enflasyonist dönemlerde biz genellikle hisse senetlerinde artış bekleriz.
2- Enflasyon-borsa ilişkisindeki ikinci etki ise hisse senedinin bir "enflasyondan koruma aracı"na dönüşmesi.
"1990'lı yıllarda çok yüksek enflasyon vardı. Yüzde 100'ü aşan bir enflasyon hakimdi. O dönemde hisse senetlerinin en az enflasyon kadar arttığını görürdük. Hatta enflasyonu üçe, dörde katlayan birçok hisse senedi olduğunu da gördük" diyen Prof. Dr. Yusuf Kaderli'ye göre şu anda da benzer bir dönemdeyiz.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) son açıkladığı mart enflasyonu yüzde 61. Üretici enflasyonu (ÜFE) ise yüzde 115.
Hissedilen ve açıklanan enflasyon ayrımının gündemin üst sıralarında yer aldığını hatırlatan Kaderli, "Halkın daha çok hissettiği, yüzde 115'lik ÜFE. Daha gerçekçi olan yüzde 100'e yakın olan" diyor.
Kaderli'nin açıklamasına göre Rusya-Ukrayna arasındaki gerginliğe, Türkiye'nin CDS primlerinin 500-600'lere dayanmasına rağmen hisse senetleri, ciddi bir ralliye başlamış durumda. Arada sırada küçük düşüşler olsa da savaşın başından bugüne kadar hemen hemen her gün yükselen bir piyasa var.
"Bunun bir numaralı nedeni olarak enflasyonu koyuyorum" diyen Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Öğretim Üyesi, şöyle devam ediyor:
Dünyada da bu böyle hatta. Mesela ABD faiz artırıyor. Hatta politika faiz artışını biraz daha yükseltme kararı alabilir. Yani 25 baz puandan 50 baz puana, hatta belki iki kere üst üste 50 baz puan artışa çıkarabileceği senaryoları konuşuluyor.
Geçmişte, normal şartlarda ABD bu tür faiz artırımlarına girdiğinde borsa bundan olumsuz etkilenirdi. Ancak o dönemlerde enflasyon yoktu.
Bugün ABD'de son 40 yılın en yüksek enflasyonu yaşandığı için faiz artırımlarına rağmen enflasyon neredeyse iki haneye yaklaşmak üzere. Mevcut durumda Amerika Birleşik Devletleri'nin enflasyonu yüzde 7,9.
Sırf bundan dolayı ABD'de de borsa, faiz artırımlarından olumsuz etkilenmiyor. Yani orada da enflasyon, borsayı olumlu etkiliyor.
3- Son olarak enflasyonun, şirketlerin gelir tablosuna etkisi de önemli bir konu.
"Enflasyonun duran varlıklara etkisi bilanço tarafıydı. Bunun bir de gelir tablosu tarafı var" diyen Kaderli, gelir tablosunda en önemli kalemin ciro olduğunu hatırlatıyor.
Enflasyonist ortamda şirketlerin maliyetleri de artıyor. Şirketler de hâliyle bunu ürünlerinin fiyatlarına yansıtıyor.
Yusuf Kaderli'nin aktardığına göre bu nedenle firmalar, geçen yıla göre satış miktarlarını artırmasa bile sırf enflasyon kaynaklı yeni zamlar koyuyor. Hasılat rakamı doğal olarak yükseliyor ve gelir tablosuna "olumlu" yansıyor:
Şirketlerin maliyetinin yükseldiği hep konuşuluyor. Tamam ama maliyetler yükseldiğinde şirketler de zararına satış yapmıyor.
Bu maliyetler, fiyata ekleniyor. Dolayısıyla hasılat kalemi büyüdüğü için biz bunu gelir tablosunda fiktif de "enflasyon kaynaklı" kârlar olarak görüyoruz.
İster gelir tablosu tarafından ister bilanço tarafından bakın, sonuçta şirketleri temsil eden hisse senetlerinin bundan "olumlu" etkilenmesi bekleniyor ve nitekim öyle de oluyor.
"Borsa, 3 milyon yerli yatırımcıya ulaşabilir"
Borsa İstanbul'un kuruluşundan bu yana 1,1-1,2 milyon yatırımcıyı zor biriktirdiğini hatırlatan Kaderli, pandemide eve kapanmalar ve genişleyici para politikalarından doğan para bolluğu nedeniyle 2020'den itibaren borsaya giriş hızının çok kuvvetlendiğini ifade ediyor.
Ancak bugüne bakıldığında, iki yıl öncesine kıyasla bu hızda bir azalma var.
Kaderli, bu yavaşlamanın gerekçesini "Zaman zaman gelen sert düşüşlerde, yatırımcılar ciddi zarar ettiler. Özellikle bu işi yatırım değil de trade amaçlı (al-sat amaçlı) yapanlar büyük zarara girdiler. Biraz küsme oldu" diyerek açıklıyor.
Özellikle 2021'in ikinci yarısından itibaren artan halka arzlarla birlikte, bu halka arzlara, 5,6, hatta 10 kat gibi olağanüstü bir ilginin geldiğini hatırlatan Kaderli, şunları söylüyor:
"Borsanın özellikle ralli yaptığı dönemlerde biz ilginin arttığını ama gerileme dönemlerinde bu ilginin durulduğunu görüyoruz. Fakat bu asla bir gerileme şeklinde olmuyor. O yüzden başlayan bu ilginin, yatırımcı sayısını 3 milyonlara çok rahat götüreceğini düşünüyorum" diyor.
"Yüzde 60-70'lerde olan yabancı yatırımcı oranı, yüzde 37'ye kadar geriledi"
Türkiye'nin hisse senedi piyasası ile ilgili son dönemde en çok konuşulan konulardan biri de yabancı yatırımcının borsadan çıkması.
"1997'den beri borsadayım ve yabancı yatırımcının oranı genellikle yüzde 60-70'lerden aşağı kolay kolay düşmez. Zaman zaman sert geri gelişlerle yüzde 50'lere dayansa da hiçbir zaman yarıdan az olmazdı. Her zaman yarıdan fazlası yabancı yatırımcıydı" diyen, Prof. Dr. Yusuf Kaderli, bugün bu oranın yüzde 37'lere kadar gerilediğini hatta yüzde 35-36'ları zorladığı zamanların bile olduğunu söylüyor.
Kaderli gibi pek çok uzmanın da bu konuyla ilgili hemfikir olduğu gerekçe, yabancı yatırımcının güven kaybı yaşamış olması.
Örneğin, 2015-2018 yılları arasında Maliye Bakan olarak görev yapan, 7 Kasım 2020'da Merkez Bankası Başkanlığı görevine geldikten 4,5 ay sonra bu görevden alınan Naci Ağbal, pek çok yabancı yatırımcı için son damlaydı.
"Yabancı yatırımcının çok yoğun şekilde çıkış yaptığı dönem, sayın Naci Ağbal'ın Mart 2021'de görevden alınmasıyla birlikte başlayan dönem" diyor Yusuf Kaderli ve ekliyor:
O zamana kadar Naci Ağbal'ın göreve gelmesi, devamında bana göre çok müthiş sayılabilecek sözlü iletişimi, piyasaya güven vermesi, ciddi oranda yabancı yatırımcıyı Türkiye'ye çekmişti.
Sayın Ağbal'ın görevden alınmasıyla artık Merkez Bankası'nın bağımsız olmadığı kesinleşti.
Yani zaten belliydi ama o karar, en önemli dönüm noktalarından biri oldu. Her şey iyi giderken, yabancılar nezdinde hiç iyi karşılanmadı.
Devamında da "faizin indirilmesiyle enflasyonun düşeceği" gibi dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir yaklaşımın inada dönüştürülmesi ve bir para politikası aracıymış gibi kullanılması, Türkiye için negatif bir durumdu. Yabancılar için gerçekten güven kalmadı.
Gerek siyasi anlamda, gerek hukuki anlamda, gerek ekonomik anlamda reform bekleyen yabancılar, üstüne üstlük bunlarla da karşılaşınca hızla Türkiye'den çıkmaya başladılar.
Gain TV'de yayınlanan "Yatırım Tavsiyesi Değildir" adlı belgeselde konuşan Stratejist Işık Ökte, "Adam bakıyor, ‘Ülkede makro bazda bir şey daha kötüleşiyor. Bir dakika ben Naci beye güvenip alım yaptım' diyor ama Ağbal bir anda görevden alınıyor" değerlendirmesini yapıyor.
Mayıs 2013'ten bu yana sürekli bir para çıkışı olduğunu söyleyen Ökte, "Her buraya giren yabancı, aldığımız yanlış kararla ‘Allah kahretsin' deyip çıkmış. Eskiden Boston'dan, New York'tan, Singapur'dan, Dubai'den, Abu Dhabi'den buraya bakan çok büyük kurumsal yatırımcılar vardı. Nerede şimdi o adamlar?" diyor.
Bir dönem 500 doları bile gören BIST 100, 160 dolar seviyesinde
Türk Lirası'nın döviz karşısında rekor düzeyde değer kaybetmesiyle ortaya çıkan diğer bir husus da Türkiye'deki şirketlerin değerinin dolar bazında ucuzlaması.
Borsa İstanbul'da işlem gören piyasa ve işlem hacmi açısından en yüksek 100 hisse senedinin performansını ölçen BIST 100 endeksi, teknik bir formülle iki şekilde hesaplanıyor: TL bazlı ve Döviz (genelde dolar hesaplanır) bazlı.
Ya da daha basit bir tabirle, her şey dolar cinsinden bir fiyatı olduğu gibi BIST 100 endeksinin de var.
Buna göre BIST 100 endeksi, 11 Nisan 2022 itibarıyla 2 bin 440 puan seviyelerinde. BIST 100 hesaplaması formülünün Türk Lirası baz alınarak yapılan hesap sonucu oluşan bu puan, yıl başında bin 857 puandı. Yani, borsada TL bazda yüzde 30 bir değerlenme var.
Dolar bazında bakıldığında ise yıla 150 dolar seviyesinde başlayan BIST 100, bugün 166'ya kadar yükselmiş durumda. 2021 başında bu değer, 200 dolar seviyesindeydi.
İstanbul borsasının daha önce üç kez 500 dolar seviyesini gördüğünü söyleyen Yusuf Kaderli, Türk şirketlerinin bu seviyedeyken değerli olduğunu söyledi.
"Türkiye'deki şirketler, bugün bu kadar ucuz olmasına rağmen gerçek anlamda bir yabancı girişi görülmüyor" diyen Kaderli, "Gerçek anlamda yabancı etkisinden söz etmek için yabancı yatırımcı oranının yeniden yüzde 50 üzerine çıkması lazım. Yabancılar artık kesin olarak geri dönüyor demek için henüz erken" değerlendirmesini yapıyor.
Bir hesaplamayla örnek veren Kaderli, "Bugün yeniden BIST 100'ün 500 dolar değerinde olduğunu düşünelim. Dolar/TL, 14 lira 70 kuruş seviyesinde. İkisini çarpınca 7 bin 350 puan gibi TL bazlı bir değer ortaya çıkıyor" diyor ve ekliyor:
Şayet yabancı girişi söz konusu olursa bu direkt, 7 bin 7 bin 500'e gidecek demek değil.
Eğer yabancı girerse ülkeye döviz girecek. Bu da döviz üzerinde aşağı yönlü bir baskı yaratacak. Döviz aşağı giderken, Borsa çok hızlı yukarı gitmeye başlar. Bir yerde buluşurlar.
Örneğin Dolar/TL 12'ye düşerse 500'le çarpınca 6 bin puana tekabül eder; 10 liraya düşerse 5 bine tekabül eder. Döviz düşmeye, borsa çıkmaya başlar ve biz yine 500 dolara gideriz.
Yani Kaderli'nin açıklamasına göre Borsa'nın TL bazlı değerini, 7 bin puan üzerine çıkaracak etken, yabancıların doğrudan kendisi değil, yabancılar sayesinde dövizin düşmesi.
Işık Ökte ise Gain'e yaptığı açıklamada "Türk borsası krizde. Bu kadar kötü bir fiyatlamayı ne FETÖ darbe girişimi sonrası, ne 17-25 Aralık döneminde, ne Bernanke sonrası gördüm" diyor.
Türkiye'de hisseyi elde tutma süresi 48 günden 17 güne geriledi
Türkiye borsasını şirketlerin ve borsanın değeri anlamında, dünyanın en güçlü borsası ABD ile kıyaslamak güç.
Zira, S&P 500'de sıralanan şirketlerin en sonundaki şirket bile, bugün BIST 100'deki şirketlerin tamamını satın alabiliyor.
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Kaderli, "ABD'nin ilk 50 ya da 60'daki şirketlerinden tek bir tanesinin bile Türkiye'deki tüm borsa şirketlerini satın alabiliyor olması, bizim derinlik ve büyüklük anlamında çok da büyük bir borsa olmadığımızın kanıtı" diyor.
Ancak Kaderli'nin açıklamasına göre Türkiye, değer anlamında ABD ile kıyaslanamaz seviyede olsa da "borsadaki işlem hacmi" konusunda önemli bir yerde.
Çünkü Türkiye'deki yatırımcı, elindeki hisseyi uzun süre elinde tutmak yerine çok fazla al-sat yapıyor.
"Bizde al ve tut yok" diyen Kaderli, "Sermaye piyasası raporlarına göre elde tutma süresi 17 güne düşmüş. Bu yaklaşık 10 yıl önce 48 gündü. 10 yıldan beri her yıl, düzenli olarak düşmüş bugün 17 güne kadar gerilemiş. Bu aynı zamanda Türkiye borsasının kumarhaneye doğru gittiğinin kanıtlarından bir tanesi" bilgisini veriyor.
"BIST 100'ün 500 dolar seviyesini sadece yerli yatırımcıyla görmesi bir hayal"
Burada önemli bir detayı aktarmakta da fayda var.
"Borsa İstanbul'daki yabancı yatırımcı" denildiğinde anlaşılması gereken yabancı yatırımcının sayısı değil. Yatırımcıların elindeki hisselerin değeri.
Yani "Yabancı yatırımcının oranı yüzde 37" cümlesi, "hisse senetlerinin borsaya kote olmuş toplam değerinin yüzde 37'si yabancıların elinde" anlamına geliyor.
Profesör Kaderli, "2,3 milyon yatırımcının tamamı yerli. Yabancılar çok az. Ancak Borsa'nın yüzde 65'ine sahip olduklarında da sayıca çok azlardı. Çok ciddi meblağlarla girdikleri için çok ciddi değere sahiplerdi" şeklinde açıklıyor.
Yusuf Kaderli'ye göre son iki yılda borsaya giren yerlilerin sayısında rekor artış olsa da BIST 100'ün yeniden 500 dolar seviyesini görmesi için yabancı varlığı şart.
"Şunu net söyleyebilirim eğer yabancı girişi olsaydı Borsa'nın şu anda gördüğünüz rallisi çok daha ciddi seviyelere gelebilirdi. O nedenle mevcut ralli, belirli bir yere kadar gidebilir ve sınırlı kalır" dedi ve ekledi:
Borsa, yerli ilgisi sayesinde çıkabildi. Normal şartlarda yabancılar yüzde 70'ten yüzde 60'a düştüğü zaman bile bizim borsamız yerle yeksan olurdu.
Olmadı. Neden olmadı? Ciddi bir yerli ilgisi, yabancı satışını karşıladı. Yabancılar bu kadar çok çıkış yapmasına rağmen, yerlilerin parası sayesinde satışlar karşılandı ve hisse senetleri, yerlilerin eline geçti.
Ancak daha da yukarı gitmesi ve dolar bazında eski tarihi zirveleri test etmesi, kesinlikle yabancı girişine bağlı. Diğer türlü 500 dolarlar, sadece yerli ilgisiyle hayal.
Borsa'daki yerli ve yabancı yatırımcı yapısı
Borsa İstanbul'a bağlı veri analiz sistemi Merkezi Kayıt Kuruluşu'nun verilerine göre Mart 2022 itibarıyla 2 milyon 377 bin 553 yerli yatırımcının portföy değeri 649 milyar 924 milyon Türk Lirası.
13 bin 300 yabancı yatırımcının elindeki portföy büyüklüğü ise 381 milyar 171 milyon Türk Lirası.
Yani yerli yatırımcının 180'de biri kadar eden yabancı yatırımcı, yerlilerin portföyünün yaklaşık yarısı değerinde bir portföye sahip.
Her iki yatırımcıya da detaylı olarak baktığımızda karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor:
Yerli yatırımcı | Yabancı yatırımcı | |||
Portföy değeri (TL) | Yatırımcı sayısı | Portföy değeri (TL) | Yatırımcı sayısı | |
0-100000 | 28 milyar 988 milyon | 2 milyon 19 bin 533 | 145 milyon | 9 bin 607 |
100001-250000 | 28 milyar 745 milyon | 182 bin 143 | 130 milyon | 825 |
250001-500000 | 30 milyar 179 milyon | 86 bin 436 | 133 milyon | 380 |
500001-1000000 | 32 milyar 360 milyon | 46 bin 563 | 223 milyon | 306 |
1000001 + | 531 milyar 799 milyon | 42 bin 878 | 380 milyar 540 milyon | 2 bin 189 |
Türkiye'deki 2,3 milyon yerli yatırımcıdan 100 bin liranın altında bakiyesi olanlar, 2 milyon 19 bin kişi. Yani toplam yatırımcıların yüzde 85'i küçük yatırımcı.
1 milyon TL'nin üzerinde portföy büyüklüğüne sahip olanların sayısı en az ancak portföy değeri (531 milyar 799 milyon TL) en yüksek grup.
Yabancı yatırımcıya baktığımızda ise 9 bin 607 kişinin 100 bin lira altında portföyü var. Ancak Borsa'ya esas değeri, 380 milyar 540 milyon liralık portföy büyüklüğüyle 2 bin 189 yabancı yatırımcı getiriyor.
Yabancının elindeki hisse senedi 60 milyar dolardan 18 milyar dolara geriledi
Yıllar içerisinde yabancı yatırımcının elinde tuttuğu Borsa İstanbul'a ait hisseler dramatik bir azalış gösterdi.
Merkez Bankası'nın verilerine göre hazırlanan aşağıdaki tabloya göre Mart 2015'te yabancıların elinde tuttuğu hisse değeri yaklaşık 53 milyar dolardı. Bu değer, 2014'ü 60 milyar dolar üzerinde kapatmıştı.
Yabancıların hisse senedi stoku (aylık/$) | |
Mart 2015 | 52 milyar 945 milyon |
Mart 2017 | 40 milyar 563 milyon |
Ekim 2020 | 19 milyar 354 milyon |
Ocak 2021 | 28 milyar 920 milyon |
Haziran 2021 | 21 milyar 71 milyon |
Aralık 2021 | 18 milyar 434 milyon |
Mart 2022 | 17 milyar 687 milyon |
Nisan 2022 | 18 milyar 482 milyon |
2017'nin mart ayına kadar 40 milyar dolara gerileyen yabancı yatırımcı hisse portföyü, tarihler Ekim 2020'yi gösterdiğinde yarı yarıya düşmüştü.
7 Kasım 2020'de Naci Ağbal'ın göreve getirilmesinin ardından hızla yükselen yabancı payı en yüksek, 28 milyar 920 milyon dolarla Ocak 2021'de gördü.
Ağbal'ın aynı yılın mart ayında görevden alınmasının ardından bu değer, 6,5 milyar dolar kadar azaldı.
2021'in ortasında 21 milyar 71 milyon dolar olan yabancı payı, geçen yılı düşüşle kapattı.
Mart 2022'de 17 milyar 687 milyon dolar olan yabancıların elindeki hisse senedi değeri, nisanın ilk haftasında bir miktar artışlar 18,5 milyar dolara yaklaştı.
© The Independentturkish