Dünya, Rusya-Ukrayna savaşına odaklanmışken, Rusya üzerindeki yaptırımlar ve ülkenin SWIFT sisteminden çıkarılması, son dönemin en popüler tartışmalardan birine de hız verdi: Ekonomideki dijitalleşme ve yeni ödeme sistemleri dünya düzenini nasıl etkiliyor?
Rusya’nın dijital ruble ve kripto paralar aracılığıyla yaptırımların etkisini hafifletip hafifletemeyeceği, Rus birliklerin Ukrayna’ya girdiği 24 Şubat’tan itibaren tartışılıyor.
Prof. Dr. Emre Alkin ve Prof. Dr. Mustafa Özer'in görüşleri ışığında nakitsizleşmenin avantajlarıyla dezavantajlarını, kripto paraların geleceğini ve Çin’le Rusya’nın başını çektiği dolardan arındırma çabalarında dijital paraların rolünü irdeledik.
Dijital ekonominin bugünü: Sanal cüzdanlar ve elektronik ödeme sistemleri
Ekonomistler, internetin ortaya çıkışından bu yana dijital ödemelerin giderek kaçınılmaz hale geldiğinde hemfikir. Zira 1960'larda, işletmelerin bir banka hesabından diğerine doğrudan elektronik ödeme yapmaları için geliştirilen Bankacıların Otomatik Takas Sistemi (Bankers' Automated Clearing System / BACS) ortaya çıktığından beri, nakit kullanımı azalırken dijital ödemeler ve özellikle sanal cüzdanlar ivme kazanıyor.
Ayrıca Kovid-19 pandemisi hayatın her alanında olduğu gibi ekonomideki dijitalleşmeyi de hızlandırdı. Dijital cüzdanların ve kripto paraların popülerliğini keskin biçimde artırdığı 2021’de Visa’nın küresel çapta yürüttüğü bir araştırma, tüketicilerin yüzde 78'inin pandemide ödeme yöntemlerini değiştirdiğini ortaya koyuyor.
Muhasebe ve danışmanlık ağı Moore Global Network’te görev alan finansal danışman Ewen Fleming, "Banka şubesi ve ATM sayısı düşerken nakde erişim azalıyor" diyor:
Dijital ödemeler yaygınlaşıyor ve birkaç yıl önce var olan çok sayıda cüzdan artık Apple, Google ve PayPal'ın hakimiyetinde.
Bugün yaygın kullanılan bu ödeme sistemlerinin çoğu yurttaşların halihazırda bankalarda olduğu varsayılan paralarına dayanıyor. Bankaların geliştirdiği farklı cüzdan sistemlerinin yanı sıra özel olarak üretilmiş ve ücret karşılığı kullanılabilen cüzdan uygulamaları da mevcut.
En yaygın dijital cüzdan hizmetleri arasında ise Apple Pay, Google Pay ve Paypal yer alıyor. Güncel tahminlere göre Apple Pay, 70’den fazla ülkede kullanımda. Paypal ise 200'den fazla ülkede 25 para biriminde hizmet verirken, Google Pay de 42 ülkede kullanılıyor.
Çinli teknoloji firmaları Alibaba’nın ödeme hizmeti Alipay ve Tencent’in hizmeti WeChat Pay de yaygın benimsenen uygulamalar arasında. WeChat Pay, 25 ülkede kullanılırken, Alipay de 110 ülkede hizmet veriyor.
"Kullandığımız para zaten dijital"
Ekonomist ve Akademisyen Prof. Dr. Emre Alkin, ekonominin halihazırda dijitalleşmiş olduğunu, "Biz zaten şu anda dijital paradayız" diyerek vurguluyor:
Yani merkez bankalarının ürettiği paraların 10, 20, 30 katı bankalarda ve finans müesseselerinde faiz çarpanıyla para büyüyor. Dolayısıyla para dijital olarak bizim hesaplarımızdadır.
Independent Türkçe’ye konuşan Alkin, "Bunları nakit olarak kullanmamıza zaten gerek yok" diyor ve ekliyor:
O yüzden Merkez Bankaları'nın bastığı paradan çok bankacılık ve finans sisteminin ürettiği ve büyüttüğü paradan bahsediyoruz. Bunun zaten neredeyse tamamına yakını dijital.
Nakitsizliğin avantajları ve dezavantajları
Ekonomistlere göre bu tür nakitsiz sistemler, ödemeleri daha kolay ve rahat hale getirerek ekonomik büyümeyi teşvik edebilir ve dolayısıyla tüketimi kolaylaştırabilir.
Bunun yanı sıra büyük miktarlarda nakit taşımanın risklerini ve işlem noktalarının hırsızlığa karşı savunmasızlığını da azaltabilir. Nakit ödemelerdeki yanlış hesaplamalar, yanlış yere yapılan ödemeler ve soygunlar; emtia alıcıları ve satıcıları için bugün çok gerçek riskler.
Prof. Alkin bu durumu, "Bizim merkeziyetçi sistem diye ürettiğimiz kağıt paraların da çok ciddi bir kayıt dışılık yarattığını söylemek istiyorum" diye açıklıyor:
Ne kadar enteresan değil mi? Devlet kendi eliyle ürettiği banknotlarla kendi gözleriyle takip edemediği bir ekonomi yaratıyor.
Öte yandan, bu önemli avantajlara rağmen, dijital ödeme sistemlerinde işletmeler ve bankaların entegrasyonu açısından önemli sorunlar yaşanabiliyor. Bu da bazı dijital sistemlerin küresel çapta benimsemesinin önüne geçerken, sistemler arası rekabet de artıyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Örneğin, ApplePay ve Paypal gibi şirketler, Türkiye’deki bankacılık sistemiyle işbirliği yapılamadığı için ülkemizde kullanılamıyor. Alipay 2019’da Türkiye pazarına girmişti ama kurumların desteğini kazanamadığı için o da yaygınlaşamadı.
Bunun yanı sıra dijital sistemlerin de kendilerine özgü güvenlik sorunları var. Yapıları gereği bunlar, siber saldırı olasılığını artırarak potansiyel olarak veri sızıntısına meydan verebiliyor.
Diğer yandan, dijital ödeme sistemleri döviz kurlarının ve birçok başka faktörün devreye girdiği uluslararası ticarette yaygın kullanıldığı için güvenlik ve kolaylık arayışı SWIFT gibi küresel ödeme sistemlerinin de doğuşuna önayak oluyor.
Güvenlik arayışından doğan sistem: SWIFT ve alternatifleri
SWIFT kavramı, birçok kişinin hayatına muhtemelen Batı ülkelerinin İran’a ve son olarak da Rusya’ya yaptırımlarıyla girdi. SWIFT, (Society for Worldwide Interbank Financial Telecommunication / Dünya Bankalar Arası Finansal İletişim Topluluğu), 1973’te 15 ülkeden 239 bankanın katılımıyla kurulan bir elektronik ödeme sistemi. Şu anda sisteme 200’den fazla ülkeden banka ve finans kurumları üye.
Yurtiçi yada yurtdışındaki banka hesaplarına döviz cinsinden para transferleri genellikle bu sistem üzerinden gerçekleşiyor. Tüm bankaların kendilerine özel bir SWIFT kodu var. Sistem, finansal işlemleri standart hale getirerek kolaylaştırıyor, maliyetleri düşürerek işlem risklerini azaltıyor.
Şu anda uluslararası ticaretteki en yaygın sistem olan SWIFT, aslında ödemelerde güvenlik ve hız arayışından doğdu. Zira bundan önceki TELEX sisteminde hem güvenlik hem de hız sorunları vardı.
Diğer yandan, birçok ülkede SWIFT’e alternatif sistemler de mevcut. Örneğin Moskova 2014'te Kırım'ın ilhakının ardından SPFS adı verilen benzer bir altyapı kurmuştu. Rusya’nın bugün de uluslararası ticarette bu altyapıya yöneleceği düşünülüyor ama zor olan kısım yeni bir sistem kurmak değil, sistemin geniş çapta benimsenmesini sağlamak. SPFS bu açıdan çok başarılı görülmüyor.
Ancak Çin’in 2015’te kurduğu CIPS adlı alternatif sistem, 47'si doğrudan katılımcı ve 1142'si dolaylı katılımcı olmak üzere 100'den fazla ülkede 1189 finans kurumunu çekmeyi başardı. Bu nedenle SPFS’ye kıyasla daha güçlü bir alternatif olabilir. Yine de birçok uzman, Çin'in bu sisteminin Rusya'yı yaptırımlardan kurtarmaya yetmeyeceği görüşünde.
Blok zinciri atılımı: "Dananın kuyruğu kopacak"
Diğer yandan, gelecekte blok zinciri tabanlı uluslararası ödeme sistemleri de SWIFT’e rakip olabilir. Örneğin, Plaid gibi finansal teknoloji (FinTech) şirketleri, blok zinciri teknolojilerinin SWIFT'e daha hızlı ve daha ucuz bir alternatif olabileceğini öne sürmüştü.
Özellikle kripto paraların kullanıldığı bu ödeme sistemleri, ekonomide dijitalleşmenin ileri aşamaları olarak görülüyor.
Prof. Dr. Emre Alkin, blok zincirini "geri dönülemez bir yol" diye niteliyor.
"Pandemi, Rusya - Ukrayna krizi veya dış ticarette bankacılık sisteminin tam olarak yeterli olamaması gibi birçok sebepten dolayı önünde sonunda insanlar ticarette kripto unsurları değiş tokuş etmeye başlayacak" diyen Alkin, şöyle ekliyor:
Bunlar herkesin anlayabileceği kadar basitleştiği zaman, blok zinciri mekanizması her yerde kabul gördüğü zaman bence artık dananın kuyruğu kopacak.
El Salvador'un Bitcoin deneyi
Orta Amerika ülkesi El Salvador'un lideri Nayib Bukele, geçen yıl ülkede sansasyonal bir "deney" başlattı ve Bitcoin'i resmi para olarak kabul etti. Böylece para birimi olarak ABD dolarının kullanıldığı El Salvador'da, Bitcoin yasal olarak tedavüle girmiş oldu.
Bu karar dünya genelinde kripto para savunucularının dikkatini çekerken, bazı uzmanlar temkinli yaklaşıyor. Kimisine göre bu adım, kripto paraların geleceğine dair fikir veren bir deney olacak. Kimisiyse Bukele'nin kendi halkının refahı üzerinde adeta kumar oynadığını söylüyor.
Orta Amerika Mali Araştırmalar Enstitüsü Kıdemli Ekonomisti Ricardo Castaneda, her şeyin yolunda gitmesi halinde El Salvador'un dünyaya örnek olacağını, ters gitmesi halindeyse bedelini halkın ödeyeceğini ifade ediyor.
Kripto paralar siyaset sahnesinde: Yaptırımlar ve Rusya
İtibari para birimlerinin (euro, Türk lirası vb.) aksine, herhangi bir merkez bankası veya hükümet tarafından kontrol edilemeyen kripto paralar, 2021 itibarıyla dünya genelinde büyük bir popülariteye kavuştu. Nisan 2021’de toplam değeri 2,2 trilyon doları aşan kripto paralar, aynı zamanda dünya siyasetindeki çekişmelerde de adından söz ettiriyor.
Örneğin, İran ve Kuzey Kore gibi ülkeler, ABD’nin ekonomik yaptırımlarının etkisini hafifletmek için bir süredir kripto paralara başvuruyor. İranlı yetkililer yaptırımlara karşı ithalat ve ihracatta Bitcoin başta olmak üzere kripto paraları kullanacaklarını açıklarken, ülke ambargo altındaki petrol rezervlerini, büyük miktarda enerji gerektiren kripto madenciliği için kullanıyor. İran’ın bu sayede yüz milyonlarca dolar değerinde para kurtardığı biliniyor.
Kuzey Kore'ninse nükleer programını finanse etme amacıyla kripto para çalmak için fidye yazılımı kullandığı öne sürülüyor. Fidye virüsleri, bulaştığı bilişim sistemleri üzerinde dosyaları erişimi engelleyerek kullanıcılardan fidye talep eden zararlı yazılımlar. Kuzey Koreli bilgisayar korsanlarının bu sayede kripto para piyasasından 400 milyon dolar çaldığı iddia edilmişti.
Bu arada Rusya’nın da ABD ve Avrupa ülkelerinin son yaptırımlarını hafifletmek için kripto paraları kullanma ihtimali tartışılıyor. Rus zenginlerin, kriptoya taşıdığı paraları Birleşik Arap Emirlikleri'nden (BAE) nakde çevirmeye çalıştığı iddiası da bu tartışmayı alevlendirdi. Reuters’ın ulaştığı bazı kaynaklar kimi müşterilerin BAE’de gayrimenkul yatırımı yapmak için kripto para kullandığını, bazılarının da kripto paralarını nakde dönüştürmek ve başka yerlerde saklamak için oradaki firmaları kullanmak istediğini söylüyor. Ayrıca taleplerin hiçbirinin 2 milyar doların altında olmadığı ifade ediliyor.
Uluslararası ticarette kripto: "Burada yumurta-tavuk ilişkisi var"
Rusya’nın Batı ülkeler karşısında kripto paraya yönelip yönelmeyeceği aslında Ukrayna savaşından önce gündeme gelmişti.
Ancak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ekim 2021’deki açıklamasında, kripto para birimlerinin petrolde kullanılamayacak kadar dalgalı ve istikrarsız olduğunu ama yine de bir ödeme aracı olarak değerlendirildiğini söylemişti. Kısa süre önce, Rus parlamentosunun alt kanadı Duma'nın Bütçe Komitesi Başkanı Pavel Zavalnıy, dost ülkelerle enerji ticaretini yerel para birimleriyle, gerekirse Bitcoin’le yapabileceklerini açıklayınca kriptonun uluslararası ticaretteki olası rolü yeniden gündeme geldi.
Birçok ekonomist, Rusya’nın hamlelerinden de bağımsız olarak, kripto paraların gelecekte uluslararası ticarette rol oynamasını imkansız görmüyor.
Prof. Dr. Emre Alkin, kripto paraların oynaklığı söz konusu olduğunda, "Burada yumurta tavuk ilişkisi var. Meseleye tam tersinden bakabiliriz" diyor:
Merkeziyetsiz olarak üretilen kripto paralar alışverişte değil de zenginleşme aracı olarak kullanılması nedeniyle dalgalanabiliyor. Yoksa bunlar alışveriş aracı olarak kullanılsa, günlük hayatta işimize yarayan, ödemelerimizi halleden araçlar olsa değerler de bu kadar dalgalanmaz.
Bunun yanı sıra, geleneksel bankacılık sistemlerini kripto paralara entegre etmeye yönelik çabalar da var. Örneğin ABD merkezli çok uluslu finans şirketi Visa, geçen yıl, geleneksel bankaları kripto para borsalarına dönüştürebilecek bir dizi uygulamaya (API) geçmişti. Bu uygulamalar sayesinde federal lisanslı dijital varlık bankası Anchorage cüzdanlarında kripto varlıklarını saklama imkanı sunulmuştu.
Kripto para borsalarının yaptırımlar karşısındaki tavrı
Kripto para işlemlerinin gerçekleştirildiği borsalar merkezi veya merkeziyetsiz olabiliyor. Yani kimsenin denetleyemediği borsalar olduğu gibi, yönetim kurulu olan geleneksel yapıda borsalar da mevcut. Ukrayna krizinde bu merkezi borsalar değişken tavırlar aldı.
Örneğin dünyanın en büyük kripto borsalarından Binance, yaptırım altındaki Rus bankalarını kullanan kart sahiplerinin platformda işlem yapamayacaklarını açıkladı. Coinbase ise Rusya faaliyetlerini sona erdirmeyi reddetti ve bu hamlelerin yalnızca ülke halkına zarar vereceğini gerekçe gösterdi. Ancak bu borsa da "Rus kurum veya kişilerle" bağlantılı olduğunu ve yasadışı faaliyetlere karıştığını söylediği 25 binden fazla dijital cüzdanı engelledi.
Merkeziyetsiz borsalardaysa faaliyetlerin engellenmesi mümkün değil. Öte yandan, merkeziyetsiz uygulamaların kullanımını kolaylaştırmak için kurulan ve Ethereum ağında köprü görevi gören kripto para cüzdanı MetaMask’ın kısa süre önce Venezuela’daki kullanıcıların işlemlerini kısıtlaması şaşkınlık yarattı.
Cüzdanın internet sitesinde yayımlanan özür açıklamasında, kısıtlamaların, veri göndermek ve almak için kullandığı sunucu Infura’yla ilgili bir sorundan kaynaklandığı ifade edildi. Infura, ABD’nin "yeni yaptırım direktiflerini" takiben yapılandırmasında bir değişiklik yapmış ve sonuçta Venezuela’da işlemler kısıtlanmıştı. Infura, ABD’deki federal yasalara tabi olan merkezi bir şirket.
Merkez bankalarının sanal paraları: 87 ülke arasında Çin başı çekiyor
Kripto paralardan ilham alan ama onlar gibi merkeziyetsiz olmayan başka bir sanal para türü de yükseliş trendini izliyor: Merkez bankası dijital para birimi (MBDPB).
Bunlar, ülkelerin merkez bankaları tarafından üretilip dağıtılan dijital para birimleri. Kavram doğrudan Bitcoin'den esinlense de bunlar blok zinciri tabanlı olmak zorunda değil. Örneğin aşağıda ayrıntılı bahsedileceği üzere, Çin’in dijital parası blok zinciri tabanlı değilken, Venezuela’nınki blok zincirinde üretiliyor.
Küresel GSYİH'nın yüzde 90'ından fazlasını temsil eden 87 ülke, şu anda MBDPB’leri değerlendiriyor. Ayrıca Ukrayna, Tayland ve Güney Afrika’nın da dahil olduğu birçok ülkenin bu paraları pilot uygulamalarda kullanıma sunduğu biliniyor. En büyük ekonomiler arasındaki Çin ise sürecin açık ara en ileri aşamasında.
Çin Halk Bankası, ocak ayında Şanghay ve Pekin gibi metropoller de dahil olmak üzere 10 bölgede dijital para birimini kullanıma açtı. WeChat Pay ve Alipay’in de dijital yuan uygulamasının ortaklarından olması, uygulamanın Çin genelinde yaygın benimsenmesini sağlayabilir. Zira 1 milyardan fazla kullanıcısı olan WeChat, halihazırda ülkede günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası. İki firma da ülke ekonomisindeki dijitalleşmenin bel kemiği konumunda.
Dijital paralarda en ileri hamleleri yapan ülkelerden biriyse Venezuela oldu. Ülke 2018’de fiyatı petrole sabitlenen dijital petroyu kullanıma sundu. Ancak teknolojik gelişmeler açısından Çin’in epey gerisinde kalan Venezuela’da halkın petroyu benimseyip benimsemediği bir süredir tartışma konusu.
Rusya da önceki aylarda dijital rublenin pilot uygulamalarına 12 bankasıyla birlikte başladı. Dijital ruble, son günlerde Ukrayna krizi ve yaptırımlar bağlamında gündeme geliyor. Zira yaptırım altındaki Rus kuruluşları, dijital rubleyi dolara çevirmeden kabul etmek isteyen herkesle doğrudan ticaret yapabilir ve böylece yaptırımların itici gücü olan dolar tabanlı sistemi atlayabilir.
Dijital rupi diye bilinen MBDPB’yi bu yıl içinde piyasaya sürmeyi planlayan Hindistan da bu anlamda dikkat çeken ülkelerden. Ülke, Birleşik Ödemeler Arayüzü (UPI) adlı sistem aracılığıyla ekonomiyi dijitalleştirme çabalarını 2016’dan beri sürdürüyor.
Dijital paraların dolarsızlaştırma çabalarındaki rolü
Dijital paralarda en büyük ilerlemeleri katedenlerin, çeşitli sebeplerle ABD yaptırımlarıyla karşı karşıya kalan ülkeler olması dikkat çekiyor. Bu ülkelerin dijital paraları teşvik etmesinin anonimlik, güvenlik ve hız gibi birçok gerekçesi var. Ancak en önemli gerekçelerden biri de doların hegemonyasını kırma çabaları olarak görülüyor.
Bunlar, de-dolarizasyon ya da dolarsızlaştırma diye de bilinen dolardan arındırma çabaları diye anılıyor.
Anadolu Üniversitesi’nde görev alan iktisat profesörü Mustafa Özer’e göre, kripto ve dijital paralar, dünya ekonomisindeki bu hegemonya savaşının görünen yüzü olabilir.
Independent Türkçe’ye konuşan Özer, "Kripto varlıklar ya da elektronik paralara yönelik bir vurgu, bunlara özgü düzenlemeler görebiliriz. Yani mücadelenin görünen yüzü bunlar olacaktır" diyor:
Ama aslında temelinde yatan şey, 'Doların rezerv para konumunu, dolayısıyla Amerikan hegemonyasını nasıl esnetiriz, nasıl geriletiriz?' mücadelesi. Yani bir anlamda bu varlıklar, buzdağının görünen yüzü olacaktır.
Mark Carney’nin tarihi konuşması
Doları küresel rezerv para birimi olmaktan çıkarmaya yönelik çabalar, aslında birkaç yıl öncesine kadar Çin ve Rusya’yla sınırlı değildi.
Birleşik Krallık’ın Eski Merkez Bankası Başkanı Mark Carney, 2019’daki tarihi konuşmasında, ABD dolarının dünya ekonomisini "istikrarsızlaştırdığını" savunmuş ve dijital paralara değinmişti.
Carney, farklı ülkelerdeki merkez bankalarının benimseyeceği bir dijital para biriminin, "doların küresel ticaret üzerindeki baskın rolünü azaltabileceğini" söylemişti:
Diğer rezerv para birimleri ortaya çıkabilir. Örneğin, ben bunların RMB (yuan) gibi mevcut ulusal para birimlerinden olmasını bekliyorum.
Çin, blok zinciri tabanlı küresel ödeme sistemi kuruyor
SWIFT’teki işlemlerin çoğu, dünyada rezerv para birimi olarak hizmet etmesi nedeniyle dolar cinsinden gerçekleşiyor. Bu da ABD’nin sistemi uluslararası arenada bir tehdit unsuru olarak kullanmasının önünü açıyor.
ABD bu sistem üzerinden Çin, Rusya ve İran’ı daha önce de birçok kez tehdit etti. Bu da ülkeleri başka uluslararası sistemler tasarlamaya yöneltti. Son günlerin çok konuşulan girişimiyse Çin’in blok zinciri tabanlı projesi oldu.
Çin devletine bağlı blok zinciri firması BSN, MBDPB’ler arasındaki uluslararası transferler ve ödemeler için standartlaştırılmış prosedürlere dayalı küresel bir dijital ödeme ağı geliştiriyor.
BSN’den geçen yıl gelen açıklamada, sistemin 5 yıl içinde kurulması planlandığı belirtilmişti.
Yakın gelecekte Çin’in ticaret ortaklarıyla dijital yuan pilot bölgeleri oluşturabileceği ve bu sayede yuanın uluslararası ticaretteki statüsünü güçlendirebileceği düşünülüyor. Özellikle ülkenin tarihi İpek Yolu ticaret hattını canlandırmak için başlattığı Kuşak Ve Yol Girişimi kapsamındaki ülkelerde yuanın ağırlığının artması bekleniyor.
Dolar dünya piyasasına nasıl hakim oldu?
Dolarsızlaştırma çabalarından söz ederken, doların dünya piyasalarına nasıl hakim olduğuna da kısaca değinebiliriz. Ekonomist Mahfi Eğilmez, bloğunda yayımladığı bir yazıda, doların hakimiyetinin diğer para birimlerinin altın standardını terk etmesiyle mümkün olduğunu aktarıyor.
Buna göre 19. yüzyılın ilk çeyreğinde kâğıt paranın giderek yaygınlaşmasıyla birlikte Birleşik Krallık’ta altın standardına geçilmişti. BK para birimi sterlin, altına bağlı para olduğu için genel kabul görmüş ve giderek dünyadaki en önemli rezerv para haline gelmişti. Ancak I. Dünya Savaşıyla birlikte merkez bankalarına yönelik altın talebi artınca altın karşılığı meselesi rafa kaldırılmış, ABD ise parasını altına bağlı tutmaya devam etmişti. Bu sayede sterlinin yerini alan dolar, dünyaya hakim olmaya başlamıştı.
Temmuz 1944'te ABD'nin New Hampshire eyaletinin küçük bir beldesi olan Bretton Woods'da imzalanan Uluslararası Para Anlaşması ise bu anlamda dönüm noktası olmuştu. Doğu Bloku ülkeleri dışındaki 44 ülkeden 730 delegenin imzaladığı bu anlaşmayla katılımcı her ülkenin parasının değerinin, dolar esas alınarak saptanması kabul edilmişti.
Eğilmez’in aktarımına göre madeni para, üzerinde yazılı değer kadar olmasa bile bir değer taşıyor. Altın karşılığı kalmamış olan kâğıt paranın üzerinde taşıdığı değere karşılık gerçek değeriyse yalnızca kâğıt ve mürekkep masrafı oluyor.
Diğer yandan, ABD de 1971’de altın standardı ilkesini terk etti ama dolar, dünya piyasasındaki hakimiyetini sürdürüyor. Dolar geçmişten gelen gücüyle hala merkez bankalarının döviz rezervlerinde en gözde para. Ancak günümüzde ülkelerin yaklaşık yüzde 10'u veya dünya nüfusunun dörtte biri ABD yaptırımlarıyla karşı karşıya olduğundan dolarsızlaştırma eğilimi de göze çarpıyor.
Rusya ve Asya’daki ortaklarının dolarsızlaştırma çabaları
Dolarsızlaştırma kabaca içeride ve dışarıda ulusal para birimlerinin dolara tercih edilmesi anlamına geliyor. Çin ve Rusya gibi ülkelerin dolarsızlaştırma çabaları aslında merkez bankası güdümündeki dijital paraların hayata geçirilmesinden çok daha köklü.
Rusya rezervlerindeki doları hızla azaltmaya ve yuan rezervlerini artırma çabasına birkaç yıl önce girişti. Bloomberg’e göre Rusya Merkez Bankası'nın elindeki dolar, toplam rezervlerin sadece yüzde 16'sı civarında. 2017'de bu oran yüzde 40'tı.
Rus petrol ve gaz devi Gazprom, Eylül 2019’da ruble üzerinden petrol ihracatına başlamıştı. Rubleyle ilk ihracat Ermenistan’a yapılmıştı. Petrol devi, Çin’e jet yakıtı satışlarında yuan ödemelerine de geçen yıl geçmişti.
Ancak Çin ve Rusya’nın bu ticaret ortaklığı aslında Kırım’ın ilhak edildiği ve ülkenin yine ABD yaptırımlarıyla karşı karşıya kaldığı 2014’te başlamıştı. O dönemde Çin Başbakanı Li Keqiang, Moskova'yı ziyaret etmiş ve 150 milyar yuan (yaklaşık 350 milyar TL) değerinde üç yıllık bir döviz takası öngören 38 anlaşma imzalamıştı. Bu anlaşmalar 2017'de yenilenmişti.
Asya’da dolarsızlaştırma çabasının en önemli ortaklarından biri de Hindistan’dı. Ülke ilk olarak 2014’te Rusya’yla bir savunma anlaşması nedeniyle ABD’nin yaptırım tehdidiyle karşı karşıya kalmış ve ödemeleri rupi-ruble üzerinden yapmayı kabul etmişti. Geçen yıl Rus hükümetinin silah ihracatçısı Rosoboronexport'un başkanı Alexander Mikheev, Rusya ve Hindistan'ın ikili silah anlaşmaları için dolar yerine ulusal para birimlerini kullandığını belirtmişti:
Rosoboronexport, ABD’nin para birimiyle yapılan ödemeleri neredeyse tamamen bıraktı.
Hindistan, Rusya - Ukrayna savaşının ardından gelen yaptırım dalgasına karşı da dikkat çeken adımlar atıyor. Örneğin Hintli yetkililer, Rusya’yla ticari ödemelerin rupi-ruble cinsinden yapılacağı yeni bir mekanizma kurulacağını da açıkladı.
Suudi Arabistan'ın da petrolü dolar yerine yuan üzerinden satmak için Pekin'le aktif görüşmeleri hızlandırdığı biliniyor. ABD’li Wall Street Journal gazetesinin haberine göre, Çin'le görüşmeler, Riyad'ın ABD’nin güvenlik taahhütlerinden memnun olmamasından dolayı giderek hızlanıyor.
Petrodolara karşı petroruble girişimi
Ukrayna krizinde Rusya’nın en çok ses getiren hamlelerinden biri de Putin’in doğalgaz ihracatının ruble cinsinden yapılmasını öngören kararnameyi imzalamasıydı.
Rusya enerji ödemelerini artık sadece ruble üzerinden kabul edeceğini bildirirken, Avrupa ülkeleri ise bunun mevcut anlaşmalara aykırı olacağı ve kabul edilmeyeceğini duyurmuştu.
Bunun üzerine Rus tarafı, mevcut anlaşmaların etrafından dolaşan bir çözüm önerisi sundu. Kararname uyarınca Batılı ülkeler Rusya'dan doğalgaz alımını ancak Gazprombank'ta "K-hesabı" diye adlandırılan özel bir hesap açarak, euro veya dolar karşılığında gerçekleştirebilecek. Banka da ödemenin ardından dövizi rubleye çevirecek.
Rus enerji devi Gazprom'a bağlı banka, Batı'nın yaptırım listesinde yer almıyor.
Birçok kişi Rusya’nın bu kararını, "petrodolar"ın yerine "petroruble"yi koyma girişimi olarak yorumluyor. Petrodolar terimi, petrol satışlarından elde edilen geliri tanımlamak için kullanılıyor. Zira petrol çoğunlukla dolar cinsinden fiyatlandırılıyor.
1971’de ABD’nin doların karşılığını altın olarak veremeyeceği anlaşılınca 1973’te Suudi kraliyet ailesiyle, kraliyet ailesinin hükümranlığını koruma karşılığında petrolün dolarla satılmasını öngören bir anlaşma yapılmıştı. Diğer OPEC ülkeleri de bunu takip etmiş ve petrol karşılığı için sadece dolar kabul etmeye başlamıştı.
"Nihai hedef Rusya değil, Çin"
Öte yandan, Prof. Dr. Mustafa Özer, bu noktada nihai aktörün Rusya değil, Çin olduğunu ifade ediyor.
"Putin'in ruble üzerinden petrol ticareti, doların uluslararası rezerv konumunu, dolayısıyla hegomonyasını sarsacak en önemli hamle. Bu anlamda bakıldığında da bütün hareketler Çin'e odaklanıyor aslında" diyen Özer, sözlerine şöyle devam ediyor:
Bütün amaç ne? Doları değersizleştirmek ve uluslararası rezerv para olmaktan çıkarmak. Bunun en kolay yolu nedir? Petrol ve değerli metaller gibi stratejik ürünlerde doların kullanımının boşa çıkarılması. Bunun mimarlığını aslında Çin yapıyor. Çünkü dünyada dolarla fiyatlanan bu tür değerli metallerin, doğal gaz ve petrol gibi ürünlerin en büyük alıcısı kim? Çin.
Dolar iktidarını kaybediyor mu: "Bunu gösteren veri yok"
Bu faaliyetler dünya çapında yankı uyandırsa da bazı uzmanlar dolarsızlaştırma çabalarının ABD’yi etkilemekten çok uzak olduğu görüşünde. Uluslararası Para Fonu verilerine göre, doların küresel döviz rezervleri içindeki payı 1995’te yüzde 59’ken, 2020'de yüzde 59,02'ye yükseldi. Bazı uzmanlara göre mevcut tablo, doların küresel finans düzenindeki egemenliğine son vermenin çok zor olduğunu gösteriyor.
ABD’deki Tufts Üniversitesi Fletcher Hukuk ve Diplomasi Fakültesi’nden öğretim üyesi Chris Miller, "Temelde İran, Çin ve Rusya'daki politikacıların açıklamaları dışında de-dolarizasyonun gerçekleştiğini gösteren veri noktası yok" diyor:
ABD'nin İran ve Rusya'ya yönelik yaptırımları son 10 yılda yoğunlaştıkça doların rolü arttı. İnsanların gelecekte bunun değişeceğini iddia etmesini anlıyorum ama son 10 yıldaki kanıtlar bunun gerçekleşmediğini gösteriyor.
Öte yandan, ülkedeki yetkili makamlar bu konuda o kadar da rahat değil. Eski Hazine Bakanı Jacob J. Lew, daha 2019'da Atlantic Council'e verdiği demeçte, "ABD’nin merkeziliğini parçalayacak alternatiflerin sayısı giderek artacak" ifadelerini kullanmıştı.
"Hegemonya savaşında kimin galip geleceğine bağlı"
Prof. Dr. Mustafa Özer ise doların iktidarının hegemonya savaşının sonucuna bağlı olduğunu ifade ediyor.
"Hegemonyanın el değiştirmesi ve kapitalizmin krizleri vb. süreçleri bilmeden bu soruyu yanıtlamak mümkün değil" diyen Özer, sözlerini şöyle sürdürüyor:
Bu tamamen, 'Yeni dünyanın jandarması kim olacak?' sorusuna bağlı.
"Dijital paralar doların saltanatını bitiremez"
Birçok uzman, Çin’in dijital paraya geçiş hamlesinin dolarsızlaştırma çabasıyla ilintili olduğunu düşünse de, dijital paranın doların konumunu sarsmada muktedir olmayacağı görüşünde.
Prof. Dr. Emre Alkin, "Ne yaparsak yapalım. İşlemler dolara karşı ölçülerek yapılıyor. Yani rubleyle Türk lirası arasındaki işlemler bile Türk lirasının dolar karşısındaki değerine bakılarak hesaplanıyor" diyor:
Dolar, Amerikan parası olmaktan ziyade uluslararası bir değiş tokuş aracı. Herhangi bir hazinesi yok, maliye bakanlığı da yok. Ortak bir hükümet varla yok arası. Bu açıdan baktığımızda tamamen merkeziyetçi yapı diye adlandırmak çok mümkün değil. Dolayısıyla doların saltanatını dijital parayla yok etmenin çok mümkün olduğunu düşünmüyorum.
ABD dijital paralara geçişte Çin’e yetişecek mi?
Doların geleceğine dair farklı görüşler olsa da ABD’li yetkililer özellikle dijital paralara karşı önlem hazırlığına başladı. Mart başında ABD Başkanı Joe Biden, dijital doların ve diğer kripto para birimlerinin risklerinin incelenmesini öngören bir kararname imzaladı. Bu kararnameyle ilk kapsamlı dijital varlık stratejisinin oluşturulması hedefleniyor. Kararnamenin Rusya’ya yönelik yaptırımların hayata geçirilmesiyle aynı döneme denk gelmesi de dikkat çekiyor.
Aslına bakılırsa ABD makamları bu kararnameden önce de dijital paraları araştırıyordu. Örneğin, Biden yönetimi Kasım 2021’de Kongre’ye sunduğu raporda stablecoinler için düzenleyici bir çerçeve oluşturulması gerektiğini ifade etmişti. Değeri itibari paralara sabitlenen kripto paralara stablecoin adı veriliyor. Biden yönetimi böylece dijital paralara ilgisini göstermiş oldu.
Öte yandan, ülkenin bu adımlarını değerlendiren birçok uzman, ABD’nin dijital paralarda Çin’in gerisinde kaldığını belirtiyor. Washington merkezli düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi'nin (The Atlantic Council) JeoEkonomi Merkezi'ndeki Dijital Para Birimi’nin müdür yardımcısı Ananya Kumar, "Bence ABD, diğer ülkelerin, özellikle de teknoloji ve politika açısından yarıştığı Çin'in çok gerisinde olduğunu fark etti" ifadelerini kullanıyor.
Biz kendi standartlarımızı yaratmazsak, bu yeniliğin avantajlarının zaten farkında olan diğer ülkeler standartları belirleyecek ve ABD geride kalacak.
"Çin’in otokratik yapısı işi kolaylaştırıyor"
Çin Merkez Bankası, kripto paralar ve türevleriyle yapılan tüm işlemleri ve Bitcoin madenciliğini geçen yıl yasaklamıştı. Bu hamle, uluslararası arenada kripto para savunucularından büyük tepki toplamıştı.
Ancak bu esnada Çin, devlete bağlı blok zincir geliştirme firmasını, yukarıda da bahsi geçen BSN’yi kurmuştu. Böylelikle metaverse de dahil, blok zinciri altyapılı teknolojileri devlet kontrolüne almıştı.
Prof. Dr. Mustafa Özer, Çin’in kripto paraları kontrol altına almaya yönelik keskin hamleleri otokratik yapısı nedeniyle daha kolay yapabildiğini söylüyor.
"Çin'in uluslararası rezerv ya da hegemonyayı kaybetme diye bir korkusu yok. Tam tersine, kripto varlıklarla ilgili her hareketi yeni dünya düzenindeki başat rolü ele geçirme kaygısına dayanıyor. Yani bu çabanın bir parçası" diyen Özer, şöyle devam ediyor:
Çin tırnak içerisinde daha dışa kapalı. Sistem olarak daha otokratik bir yapıda. Bu tür kararları almada zamanlama ve çabukluk açısından daha etkin olduğunu da söylemek gerekir.
Özer’e göre, ABD’nin kripto varlıklara karşı net adımlar atamamasının sebebi, kripto paranın halk arasındaki popülerliği.
"Aslında şimdiye kadar bu kripto varlıklara karşı çok radikal kararlar alarak, eylemlere girişebilirlerdi. Ama domino etkisi gibi bunun gelip Batı’daki, ABD’deki birçok insanı vurabileceğini biliyorlar" diyen Özer, şöyle devam ediyor:
Bu tip finansal işlemlerden para kazanan Amerikalıların olduğunu da onlar biliyor. Çünkü birçok kişi kripto varlıkları yeni bir yaşam güvencesi olarak algılıyor. Dolayısıyla sistemi kontrol altına almaları çok kolay değil. İlk başta denediler ama sonra 'Çin’in hamlelerine karşılık olarak FED’in sanal paraları üzerinde sistem geliştirmeye çalışalım' dediler.
Ekonomiste göre ABD, bu konuda siyasi iradeyi tam olarak ortaya koyabilmiş değil:
Mesela Demokrat Parti’nin senato grubunda birçok insanın çok büyük miktarda kripto varlıklara yatırım yapmadığını kim garanti edebilir? Bu durumda o yasal düzenlemeleri nasıl geçirebilir?
© The Independentturkish