90 yaşında vefat eden Başpiskopos Desmond Tutu, İngiltere'nin son derece muhafazakar Anglikan kilisesinin son yarım yüzyılda dünyaya yaptığı en büyük katkı oldu.
Bugünkü deyişle Desmond Tutu, kadim Anglikan kilisesinin şimdiye kadar çıkardığı en "duyarlı" rahipti; gerici başpiskoposların eşcinsel evliliğine muhalefetini sertçe eleştiriyor, İsrail'in Filistinlilerin temel haklarını inkar etmesini apartheid'a benzetiyordu.
Tutu'nun adı sonsuza dek apartheid'ın sömürgeci ırkçılığını sona erdirmek için verilen uzun mücadeleyle birlikte anılacak. Avrupa imparatorlukları yavaş yavaş ırkçı kurallardan vazgeçerken ve Martin Luther King Amerika'da ırkçılıkla mücadele ederken, Güney Afrika'nın beyaz üstünlükçüleri baskıcı yönetimlerine sıkıca sarılmıştı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Sürgündeki Afrika Ulusal Konseyi'nin (ANC) silahlı mücadeleyi destekleyip ideolojik ve mali yardım için Sovyet emperyalizmiyle bağlantı kurmaya yönelik feci kararının ardından Nelson Mandela hapsedilmişken, Birleşik Krallık Muhafazakar Partisi parlamenterleri ve sağcı basın için apartheid karşıtı mücadeleyi küresel komünizmin bir ayağı olarak sunmak fazlasıyla kolaydı. Anglikan kilisesinin abartılı giyinmeye ilişkin yüksek geleneğinden görkemli mor cüppesiyle Tutu, İngiliz Muhafazakarlarının ve ABD'deki komünizm düşmanlarının iddialarını ait oldukları yere, ahmaklığa indirgedi.
Tutu, apartheid'ın katıksız aptallığını ifşa etmek için vaaz vermek kadar mizahı da kullanan doğuştan bir vaizdi. Bir keresinde şöyle demişti:
Beyaz adam Güney Afrika'ya geldiğinde tüm topraklar bizde, tüm İnciller onlardaydı.
Afrikalılara "Diz çökün ve dua edin" dediler. Ayağa kalktığımızda tüm İnciller bizde ve tüm topraklar onlardaydı.
Margaret Thatcher ve Britanya Dışişleri Bakanlığı'nın Londra Şehri'nin (aynı zamanda Anglo-American ve De Beers gibi dünya çapındaki dev altın, elmas, kömür ve demir madeni şirketlerinin) ırkçı kölelik düzeninden elde ettiği geliri korumak için elinden gelen tüm diplomatik hamleleri yaptığı bir zamanda Tutu, apartheid ırkçılığının derin kötülüğünü ifşa etmek amacıyla İngilizcenin inceliklerini ve fiillerini bir araya getirdi.
Tutu yetişkin yaşamına bir öğretmen olarak başladı fakat beyaz üstünlükçülerin 1950'den itibaren apartheid kurallarını sertleştirmesiyle sosyal bakımdan aktif bir siyah Afrikalı öğretmenin uzun süre hayatta kalamayacağını çabucak anladı. Öğretmenlik yerine rahipliği seçti ve Londra'da eğitim alırken kurtuluş teolojisini duydu.
Şiddete başvurmamaya kararlı bir şekilde Güney Afrika'ya döndü ve aslına bakılırsa tam zamanlı bir siyasi aktivist olmak için rahipliğinin sağladığı korumayı kullandı. Tutu, 1978 ile 1985 arasında Güney Afrika Kiliseler Konseyi'ne başkanlık etti ve 1984'te Nobel Barış Ödülü'ne layık görüldü.
Apartheid Güney Afrikası kötüydü ama ideolojisi yasal, dini ve barışçıl meydan okumalara biraz alan tanıyordu. Nobel Ödülü sahiplerinin kasten hedef alındığı ve hapiste kırıldığı komünist Çin ve Rusya'nın aksine, Güney Afrika'nın apartheid yöneticileri hukukun üstünlüğüne göre yaşıyormuş gibi davranmak ve 1980'lerde Tutu ya da şu anda Güney Afrika'nın devlet başkanı olan Cyrtil Ramaphosa gibi sendika liderleri gibi ırkçılık karşıtı kampanyacıların seyahat ve diğer haklarına izin vermek zorunda kalmıştı.
Dünya, Robben Adası'ndaki hapishane hücresine kapatılan Mandela'nın ahlaki liderliğine bakıyordu fakat Washington ya da Avrupa'da ve düzenli olarak Britanya'da siyasi liderlerle yaptığı toplantılar ve konferanslarda Desmond Tutu'nun apartheid'ı kınayan sesini duydu.
Tutu asla vazgeçmedi. 1996'da Mandela tarafından kurulan Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu'nun başkanlığını yaptı ama "Afrika'nın çoğunda şu anda çokça kötülenen sömürge günlerine göre daha az özgürlük ve kişisel hürriyet var" da dedi. 2013'te Jacob Zuma'nın iğrenç, yozlaşmış yönetimi altında artık ANC'ye oy veremeyeceğini söyledi.
Onunla tanışmak gündemdeki her konu hakkında canlı bir sohbete girişen, akla gelebilecek en mütevazı başpiskoposla tanışmak demekti. Milleti üzerinde ve tarihte böyle bir fark yaratan çok az Anglikan başpiskoposu var.
Denis MacShane, eski bir İşçi Partisi Milletvekili ve FCO bakan yardımcısıdır. MacShane, 1980'lerde Güney Afrika'da bağımsız siyahi sendikalarla çalıştı ve Martin Plaut ve David Ward'la birlikte "Power! Black Workers, their Unions and the Struggle for Freedom in South Africa" kitabını yazdı
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Onur Bayrakçeken
© The Independent