Irak 100'üncü yılında: İyi yönetişimi güçlendirecek yeni bir sözleşmeye doğru!

Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih yazdı: Güçlü devlet halkını baskılayan değil, koruyandır. Halkın hizmetkarı, kanunu uygulayabilecek güce sahip, insan haklarına saygılı ve vatandaşlık ilkesini pekiştirendir. Ülkenin bugününe ve geleceğine yakışan budur

Fotoğraf: Hussein Faleh/AFP

Irak'ta tarihi dönüm noktalarıyla dolu bir yüz yıl (1921-2021) geçti.

Bu süreçte, ulusal özgürlük hareketinin kuruluşuna, ekonomik kalkınma ve yönetimin temellerinin atılmasına, sivil siyasi hareketliliğe, sağlık, eğitim ve kültürel sistemlerin gelişmesine, her kesimden insanlar arasında eşitliğe ve kadınlara kamusal yaşamda öncü rol verilmesine dek birçok şeye tanık olundu.

Tüm bunlarla ülke, bölge ülkelerinin ön saflarında yer aldı ve tarihi mirasıyla da aydınlattı.

Nitekim Mezopotamya, insanlığın bilinen en eski uygarlığıdır. Ancak sonraki aşamalarda bazı çatlak ve aksilikler de yaşandı.

Halkın maruz kaldığı trajediler, ülkedeki savaşlar, zulümler, kuşatmalar, terörün şehirleri sarması gibi pek çok badireden geçti.
 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Iraklılar krizin nedeni hakkında tartışıyorlar. Birbirini takip eden rejimler konusunda tartışmalar bölünmüş bir durumdadır.

Bununla birlikte tarih bize ciddi sapmaların ve kaymaların olduğunu gösteriyor.

Ordunun siyasete karışması, darbeler, geçici anayasalar, ayrımcı uygulamalar, baskı ve soykırımlar, toplu mezarlar, Enfal ve Halepçe'de kimyasal silah kullanılması gibi hadiseleri bunlar arasında sayabiliriz.


Irak devletinin 100'üncü yılıyla birlikte alınan en büyük ders, iyi yönetişime (good governance) duyulan acil ihtiyaçtır.

Ülkenin zengin doğal kaynaklarına, eşsiz insan kapasitesine ve bölgenin göbeğinde yer alan coğrafi konumuna rağmen, vatandaşlar için kalıcı barış ve rahat bir yaşam sağlanamadı.

Bugün, yeni bir hükümet kurmak için önemli bir dönemin eşiğindeyiz. Geçmişte yapılan hataların ve yaşanan tecrübelerin nesnel bir şekilde incelenmesi üzerine 'iyi yönetişim' ilkesi kökleştirilmeli ve sivil barışı garanti eden yeni bir siyasi ve toplumsal sözleşmeye doğru ilerleme sağlanmalıdır.


Böyle bir sözleşme, lüks değil kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Siyasi ve sosyal faaliyetleri, tarihi ve ulusal sorumluluğu ile ulusal kamuoyu, sözleşmenin şekillenmesine katılmalıdır ve mevcut hassas durumda kriz döngüsünün artık sona erdirilmesi için ciddi bir şekilde çalışılmalıdır.

Ne Şiiler, ne Kürtler, ne Sünniler, ne de diğer unsurlar mevcut durumdan memnunlar ve artık bunun devam etmesinin imkansız olduğunu kabul ediyorlar.

Kürtlerin Bağdat ile ilişkisi sorunu bugün de varlığını sürdürmektedir. Bağdat'ta tüm Iraklılara yarayacak çözümler aracılığıyla gerçek bir ortaklığı garanti eden ciddi bir diyaloga girilmelidir.


2003'ten sonra idari sistemde yaşanan yapısal bozukluk, vatandaşların talepleri ve ihtiyaçlarının karşılanmamasının sebebi olarak, iyi yönetişimin önündeki en büyük zorluklardan biridir.

Diğer taraftan iyi yönetişimin pekiştirilmesi, halkın siyasi sisteme olan güvenini yeniden tesis etmekle ve devletin zayıflatılmasına ve egemenliğinin ihlaline son vermekle başlar.

Halk hareketine ve radikal reformlara duyulan ihtiyaç konusunda ulusal bir uzlaşmaya yanıt olarak erken bir seçim sürecinden yeni çıktık. Seçimler için yasal prosedürlerin tamamlanmasını bekliyoruz.


Iraklıların krizlere ve terör saldırılarına rağmen seçimleri sorunlarını çözmenin bir yolu olarak kabul ettiğini görmek gerçekten ilham verici.

Ancak katılımdaki düşüşü de göz ardı edemeyiz. Çünkü seçim süreci nihayetinde kendi başına bir hedef değildir.

Asıl amaç, barışçıl bir süreç ve iyi yönetişim beklentilerini gerçekleştirmede geniş bir katılım sağlamaktır.

Iraklılar, şehirlerini DEAŞ'ın pisliğinden kurtarmayı ve gerek bölgeyi gerekse dünyayı onun suçlarından korumayı başardılar.

Bu başarıyı, ordu, polis, halk kitleleri ve peşmergenin yanı sıra dostların, komşuların ve uluslararası koalisyonun desteğiyle sağladılar.

Bu başarıda, halk güçlerini seferber eden dini otoritenin büyük rolü de göz ardı edilmemelidir.


Öte taraftan yolsuzluk olgusu da iyi yönetişimin önünde bir engel teşkil etmektedir.

Bu tehlikeli bela, şiddet ve terörle yakından bağlantılıdır, bölünmeleri körükler ve toplumsal barışı da tehdit eder.

Yolsuzlukla mücadele ciddi, kararlı ve sabırlı bir duruş gerektirir. Bu kazanılmadığı halde ülkenin durumunda iyileşmenin olamayacağı ulusal bir mücadeledir.

Bundan sonraki aşamada ise, anayasal düzenlemeler üzerinde çalışmalıdır ve bunların başında, siyasi sürecin gelişimini engelleyen krizlerden siyasi pratiğin sorumlu olduğunu öngören maddeler gelmektedir.

Ayrıca, ilkeleri korumak ve çağın gelişmelerine ayak uydurmak için de bir yasama devrimi de olmalıdır.


Tüm bunların yanı sıra önümüzde 'ekonomik dönüşümü' sağlamak gibi bir görev durmaktadır.

Yüzde 90'dan fazla petrole dayalı bir ekonomiyi sürdürmek tehlikelidir. Çünkü petrol talepleri düşmekte ve dünya temiz enerjiye kaymaktadır. Bunlar er ya da geç, gelirleri düşürecektir.

Öte yandan iklim anlaşmaları yoluyla yenilenebilir enerjilere yönelik küresel ekonomik dönüşümün hızlanmasıyla birlikte, ekonomimizin temellerinde kapsamlı bir değişiklik için erken planlama gerekmektedir.

Bu, ülkemiz için gelecekteki en ciddi tehdit olan iklim değişikliği ve ekonomik etkilerinin yanı sıra önemli çevresel zararlarla yüzleşmekle de ilgilidir.

Yüksek sıcaklıklar daha yaygın bir hale geldi, kuralıklar daha şiddetlendi, toz fırtınaları daha sık görünüyor ve tuzlanma nedeniyle tarım arazilerimiz tehdit altında.

Dicle ve Fırat nehirlerinin kaynak ve kolları üzerine yapılan barajlar su payımızı azalttı.

Dolayısıyla iklim değişikliğiyle mücadele ulusal bir öncelik olmalıdır. Bu çerçevede stratejik planlar izlemeliyiz.
 


Mezopotamya'yı canlandırmalı, biyolojik çeşitliliğini korumalıyız. Irak, bölgenin kalbindeki coğrafi konumundan yararlanamamaktadır.

Ülkenin iç krizleri, yaşanan savaşlar ve anlamsız çatışmalarla birlikte, bölgedeki durumu daha da kötüleştirdi ve bölgesel sistemin çökmesinin yanı sıra kutuplaşma ve bölünmelere yol açtı.


Eksen ve çatışma siyasetinden uzak, herkesle dengeli ilişkiler kurmaya dayalı bir dış politikayı benimsemeli ve güçlendirmeliyiz.

Irak artık çatışma başlığının altından çıkmalıdır ve bölgenin çıkarlarının buluştuğu bir yer olmanın yanında kilit rolüne geri dönmelidir.

Evet Irak, 100'üncü yılında ciddi problemlerle karşı karşıyadır. Anayasaya dayalı bir devleti devre dışı bırakmak ve egemenliğinin ihlali, sadece Irak'ın değil, bölgenin sorunlarının kaynağıdır.

Güçlü, istikrarlı ve tam egemen bir Irak, halkı ve komşularıyla güvenlik ve barış içinde yaşayan bir Irak'tır. Geçen yüz yıllık tecrübe bize bunu göstermektedir.

Güçlü devlet halkını baskılayan değil, koruyandır. Halkın hizmetkarı, kanunu uygulayabilecek güce sahip, insan haklarına saygılı ve vatandaşlık ilkesini pekiştirendir. Ülkenin bugününe ve geleceğine yakışan budur.

Özgürlük, demokrasi, onur ve vatan uğruna can veren Irak'ın tüm şehitlerine selam olsun.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU