Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının etkilerinin görüldüğü 1,5 yılı aşkın sürede pek çok sektör, yaşananlar nedeniyle gelir kaybına uğruyor.
Bunların başında da aylarca etkinlik yapılamayan kültür-sanat geliyor.
Sinema salonları kapatılırken, konser ve tiyatro oyunu gibi gösteriler de yapılamadı.
Aşılamanın başlaması ve normalleşme adımlarının atılmasıyla birlikte pek çok alan hareketlenirken, etkinlikler yeniden ziyaretçilerle buluşturulmaya başlandı.
Aşı ile ilgili de bir genelge yayınlanarak, 6 Eylül tarihinden itibaren sinema, tiyatro ve konser gibi etkinliklere girişte negatif PCR testi ya da aşı kartı zorunluluğu getirildi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"PCR ya da aşı kartı zorunluluğu, 'sinemalar riskli' imajı oluşturdu"
Bu uygulamanın etkileri, pandeminin gölgesinde ziyaretçilerin ilgisi ve sinema salonlarının geldiği noktayı, Sinema Salonu Yatırımcıları Derneği (SİSAY) Genel Sekreteri Fevzi Genç ve derneğin eski başkanlarından Cenk Sezgin ile konuştuk.
Sinema salonlarının yatırımcıları ve işletmecileri; düğün, organizasyon, etkinlik, AVM, restoran, kafe ve çocuk oyun alanlarına girişte HES kodu dışında bilgi istenmezken, sinemalara gelenlere aşı kartı ya da PCR sorulmasında mantık olmadığı görüşünde.
Pek çok yerin sinema salonlarından daha riskli olduğunu savunan isimler, PCR ya da aşı kartının zorunlu tutulmasının toplumda "burası riskli yerler" imajı oluşturduğu gerekçesiyle ayrımcılığa maruz kaldıklarını ve kendilerine haksızlık yapıldığını öne sürdü.
SİSAY adına açıklama yapan Genel Sekreter Fevzi Genç, "Otoriteler tarafından 'sinemalar riskli' algısı yaratıldı. Pandeminin dünya genelinde sinemalar üzerindeki olumsuz etkisi kalktı ama Türkiye'deki sürüyor" eleştirisini yaptı.
Başta aşı uygulaması nedeniyle ümitli olsalar da gelinen noktada sürecin aleyhlerine işlediğini savunan Fevzi Genç, "Keşke herkes aşılansa, o ayrı ama ya her yere giriş yasaklansın ya da hiçbir yere. Yoksa haksızlık oluyor, mağduriyet doğuyor" yorumunda bulundu.
"Senelerdir krizdeyiz, hangi sektör buna dayanabilir"
Genç, aşıya özendirme çalışmalarını doğru bulsa da bazı hamlelerin öngörülemeyecek derecede olumsuz etkilerinin olduğu, bu nedenle gerek sinema salonlarının gerek ise bu sektörle ilişkili pek çok alanın can çekiştiği görüşünü savundu.
AMV, restoran ya da kafelerde aşı kartı sorulmazken sinema salonlarına girişte beyan zorunluluğunun halkın üzerinde "Buralar tehlikeli yerler ki aşı soruluyor" algısı oluşturduğuna dikkati çeken Fevzi Genç, dernek olarak bu konudaki görüşlerini dün Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'la paylaştıklarını ifade etti.
"Kültür ve Turizm Bakanı'na derdimizi anlattık"
Genç, "Yeni bir durum değil, 3 senedir krizdeyiz, sinema salonları bir bir kapılarını kapıyor. Ziyaretçi azaldıkça yapımcılar filmlerini erteliyor. Zincirleme etki oluyor. Hangi sektör buna dayanabilir? Kültür ve Turizm Bakanı'na derdimizi anlattık" ifadelerini kullandı.
Temmuz ayında sinemalar açıldığında bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 45'lik düşüşün yaşandığını ancak bunun morallerini hiç bozmadığını, hatta pandemi ve yaz koşulları göz önünde bulundurulduğunda bunun "ümit verici" bile bulunduğunu belirten Genç, bu ayın ilk iki haftasının verilerine göre ise 2019'un ekim ayına kıyasla yüzde 85'lik düşüşün yaşandığını söyledi.
"Önceliğimiz seyircileri filmlerle buluşturabilmek"
Son olarak sinema salonlarının eğlence işine girdiği şeklindeki yorumları da sorduğumuz Genç, salonlarda kimi zaman canlı maç yayınları ve canlı konser gibi etkinliklerin perdeye yansıtılması, sinema eleştiri seansları, etkinlik ya da festivallerin düzenlenmesinin yeni bir uygulama olmadığını belirtse de aslolanın bu alanları film gösterimi için kullanmak gerektiği görüşünde. Genç, "Sinema salonları pek çok etkinlik için de zaten kullanılabiliyor ama her zaman önceliğimiz seyircileri filmlerle buluşturabilmek" şeklinde konuştu.
"Pek çok kişi sinema salonlarını tehlikeli, riskli sanıp gitmekten vazgeçti"
SİSAY'ın eski başkanlarından ve aynı zamanda Anadolu'da sinema salonu zinciri sahibi Cenk Sezgin de benzer görüşte.
Bakanlığın sinema salonlarına girişte PCR ya da aşı kartı zorunluluğu getirmesinin amacının oraların temiz, hijyenik, izole alanlar olduğu ve gönül rahatlığıyla gidilebileceği etkisi olduğunu ancak tam tersi bir algı oluşturduğunu savundu. Psikolojik olarak etkilenen pek çok kişinin salonları "tehlikeli" görüp gitmekten vazgeçtiğini dile getiren Sezgin'e göre sinemalar en az riskli olması gereken yerken, en ağır şartlardaki alanlara dönüştü.
"Virüs Vuhan'dan değil de sinemalardan yayıldı gibi bir algı oluştu"
Sezgin, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:
"AVM'de, kafede, restoranda sorulmayan aşı, sinema salonlarında da sorulmasın, ayrımcılık yapılmasın. Restoranda maskenizi çıkarıyorsunuz, yanınızda oturan var, mesafe yok. Havayolu şirketlerinde doluluk yüzde 80'lerde. Fitness salonlarında yanınızdakiyle aynı havayı soluyorsunuz, soluk soluğa kalıyorsunuz. Oralarda neden bu uygulama yapılmıyor? Sinema salonlarında kişiler birer koltuk boşlukla oturtuluyor. Gösterim aralarındaki süre uzatıldı. Ayrıca sinema, statik (durağan) bir eğlence. Kişiler filmleri koşturarak, bağıra çağıra izlemiyor, sakin bir ortamda bulunuyor. Ama PCR ve aşı kartı uygulaması nedeniyle gelen ziyaretçi sayısı yarı yarıya düştü. Virüs sanki Vuhan'dan değil de sinemalardan yayıldı gibi bir algı oluştu."
"Gençleri sinemaya çekmek için içerik gerekli"
Eski başkan Cenk Sezgin, belli bir yaşın üstündekilere kıyasla gençlerde pandemi nedeniyle oluşan kaygı ve korkunun azalıp, sinemaya gitmeye başlasalar bile bu kez de o kesimi salona çekebilecek film eksikliği yaşandığına değindi. Sezgin, gençlerin sinemaya gitmesi için içerik gerektiğini, şu an ağırlıklı yabancı filmlerin vizyona girdiğini, gişe beklentisi olan yerli filmlerin yapım şirketlerinin (Dijital Sanatlar, BKM, TAFF, Avşar Film, Çamaşırhane Film vb.) ise şimdilerde dijital platformalara üretim yaptığını anlattı.
"Dijital platformlar sinemanın yerini tutmuyor"
Sinema salonlarının ticari açıdan yalnızca salon olarak değerlendirilmemesi gerektiğini belirterek, özellikle AVM'ler göz önünde bulundurulduğunda sinemalardaki hareketliliğin ekonomiye de pek çok yan katkıları olduğunu ifade eden Cenk Sezgin, dijital platformlara ilgi pandemide çok yükselmiş gözükse de bunun aynı hızla sürmeyeceği görüşünde. Dijital platformların sinema salonlarının yerini aldığı şeklindeki eleştirilere de katılmadığını belirten Sezgin'e göre sayı arttıkça izleyici farklı abonelikler yaptırıp birkaç yere birden her ay ücret ödemekten sıkılacak:
"Pandemi nedeniyle bizler sahada yoktuk. Dijital platformların sayısı çoğalıyor ama yapımcılar, sinema salonlarını ihmal etmesinler çünkü yarın yine sinema salonlarına ihtiyaçları olacak. Ayrıca sinemadan kazanılan para ile dijital platformdaki arasında çok büyük fark var. Salon sahipleri, dağıtıcı ve sinemacılar başta olmak üzere pek çok kesim kazanıyor. Birkaç milyon kişilik gişe başarısı elde edilen filmdeki kazanç da başka oluyor. Ayrıca sinemada o filmi yaşarsınız, filmin içindesinizdir. Dijital platformlar sinema salonlarının yerini alamaz. Hiçbir şey bir filmin yerini sinemada izlemenin yerini tutmaz. Ayrıca sinemaya gitmek sosyal bir aktivitedir."
"Son 1,5 yılda sinema salonlarının yüzde 15'i kapandı"
Cinemarine sinemalarının da sahibi olan Sezgin, son olarak pandeminin de etkisiyle 1,5 yılda sinema salonlarının yüzde 15'inin kapandığını belirterek, "Biz de 11 salonumuzdan 3'ünü kapattık. Geri kalan 8'inde de salon sayısını düşürdük yani maliyetleri karşılayamadığımız için alanı küçülttük" ifadelerini kullandı.
© The Independentturkish