Avustralyalı bilim insanı yanıtladı: Neden gecenin 3'ünde uyanıp hayatı sorgularız?

Normal bir gece uykusu sırasında nörobiyoloji, 03.00 veya 04.00 civarında bir dönüm noktasına ulaşıyor

Uykunun bölünmesi çok yaygın bir durum. Ancak kronikleşen uykusuzluk akıl hastalıklarının habercisi olabilir (Pixabay)

Avustralyalı psikoloji araştırmacısı Prof. Dr. Greg Murray, sabaha karşı 03.00 civarında bölünen uykunun beraberinde getirdiği "varoluşsal sancıların" bilimsel yönünü açıklığa kavuşturdu.

Swinburne Teknoloji Üniversitesi'ndeki Akıl Sağlığı Merkezi'nin yöneticisi olan Murray, The Conversation'da kaleme aldığı yazıda 03.00 düşüncelerinin "dikenli tel" diye nitelendiğini belirtiyor.

Murray, "O saatlerde gelen endişeler gün ışığıyla buharlaşarak tamamen mantıksız ve verimsiz olduklarını kanıtlıyor" ifadelerini kullanıyor.

O saatte vücudumuzda neler oluyor?

Bilim insanına göre normal bir gece uykusu sırasında nörobiyoloji, 03.00 veya 04.00 civarında dönüm noktasına ulaşıyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Çekirdek vücut ısısı yükselmeye başlıyor, uyku dürtüsü azalıyor ve melatonin (uyku hormonu) zirveye ulaşıyor. Vücut buna hazırlanırken kortizol (stres hormonu) seviyeleri de yükseliyor.

"Aslında her gece birçok kez uyanırız ama bu uyanışların farkında olmayız" diyen Murray, stres nedeniyle söz konusu saatlerde bölünen uykunun kendini fark ettirebildiğini ekliyor.

Pandeminin de uykuyu bölen bir stres kaynağı olduğunu hatırlatan Murray, sözlerini şöyle sürdürüyor:

Yani şu anda saat 3'te uykunuz bölünüyorsa kesinlikle yalnız değilsiniz.

Bu anlarda neden hayatı sorguluyoruz?

Murray'e göre gecenin bir yarısında uyanan kişi, tüm gündelik kaynaklarından uzak kalıyor. Yani bir yetişkinin olaylarla başa çıkma becerileri bu anlarda devre dışı.

"Hiçbir insani becerimiz ve sermayemiz olmadan, karanlıkta düşüncelerimizle başbaşa kalıyoruz" diyen araştırmacı, sözlerini şöyle sürdürüyor:

Bu nedenle zihin, ürettiği sorunların çözülemez olduğu sonucuna vardığında kısmen haklı. Güneş doğduğunda ise radyo dinliyoruz, tostumuzu çiğniyoruz, kediye bakıyoruz ve sabaha karşı 3'teki sorunlarımız bir perspektife oturuyor.

Buna göre insan zihni söz konusu saatlerde aslında gerçekten bir çözüm aramıyor. Bu sorgulamalar problem çözme çabasından değil, endişeden kaynaklanıyor.

Endişe, bir sorunu belirlemek ve olası en kötü sonucuna dair kafa yormaktır.

Ne yapmalı?

Dr. Murray, bu gibi durumların üstesinden gelmek için meditasyonu tavsiye ediyor.

"Sabah 3 düşüncelerinin çok bencil olduğunu fark ettiniz mi?" diyen araştırmacı, "Yorgun düşüncelerimizi her zaman belirsiz bir geleceğe çevirerek temelsiz korkular üretiyoruz" diye ekliyor.

Düşüncelerin ortaya çıktığını fark ettiğimde dikkatimi nazikçe nefes alma sesine veririm. Bazen bu meditasyon işe yarar. Bazen yaramaz. 15 veya 20 dakika sonra hala olumsuz düşünceler içindeysem, bilişsel davranışçı terapinin tavsiyelerine uyar ve kalkıp loş ışığı açar, bir şeyler okurum.

Prof. Murray ayrıca, uykusuzluğun depresyonla da ilişkili olabileceğini vurguluyor. Bu nedenle uykusuzluğu kronik olarak deneyimleyen kişilerin mutlaka bir uzmana görünmesi gerekiyor.

 

Independent Türkçe, The Conversation

Derleyen: Çağla Üren

DAHA FAZLA HABER OKU