"Geldikleri gibi gidecekler" mi? Ödemiş: Sığınmacılara yönelik nefret söylemi yükseliyor, yabancı düşmanlığı artıyor

Sığınmacıları gönderme tartışması sürüyor. "Geldikleri gibi giderler" diyenlere, iç ve uluslararası hukuku gösterenler, "geri gönderme yasağı" kapsamındakileri kimsenin ateşe atama hakkının olmadığı iddiasındalar

2011'de kitlesel halde Türkiye'ye gelen Suriyeli sığınmacıların ülkelerine geri dönmeleri isteniyor. Ancak sayıları yaklaşık 4 milyonu bulan Suriyelilerin büyük çoğunluğu geri dönmek istemiyor / Fotoğraf: AA 

Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, kentte yaşayan yabancıların gitmesi için su ve katı atık ücretlerini 10 kat arttıracaklarını söylemişti.

Özcan dediğini yaptı ve teklifi, Bolu Belediyesi Meclisi'nde oylattı. 

Teklif oy çokluğuyla kabul edilerek Plan ve Bütçe Komisyonu'nu sevk edildi. 

Burada tartışılacak ve büyük ihtimalle tekrar meclis gündemine gelecek. 

Süreç biterse yabancılar suyu 10 kat daha pahalı tüketecekler.

Yapılacak oylamada kabul edilmesi halinde yabancılar, Bolu'da yaşadıkları sürece, su ve katı atık ücretlerini Türk vatandaşlarına göre 10 kat daha fazla ödeyecek. 

Bunun hayata geçirilmesi durumunda sayıları 4 bin 300 civarında olan yabancıların kenti terk edip etmeyecekleri bilinmiyor. 

Ancak bilinen bir şey var ki o da şu: Belediye Başkanı Tanju Özcan, kentteki sığınmacıların gönderilmesi için mücadelesini sürdürecek.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Mesajını verdi, partisini eleştirdi

Bunun sinyallerini de fazlasıyla veriyor Özcan. Hatta meclis toplantısının kapanışındaki son sözü, "Geldikleri gibi gidecekler" oldu. 

Özcan bununla da yetinmedi. Sonraki gün, mensubu olduğu partinin sığınmacı politikasını da eleştirdi. 

Bilindiği gibi Özcan'ın mensubu olduğu parti CHP. 

Zaten CHP, başta Suriyeliler olmak üzere Türkiye'deki sığınmacıların ülkelerine gitmeleri gerektiğini savunuyor.

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, "İktidara geldiğimizde Suriyelileri ülkelerine göndereceğiz" cümlesini birkaç defa kurdu. 

bolu belediye başkanı tanju özcan 1 AA.jpg
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan / Fotoğraf: AA


"Partimin de bir politikası yok"

Ama Özcan bunları yeterli görmüyor olacak ki şu eleştirilerde bulundu: 

"Benim partimin de politikası yok. Bizim genel başkan çıkıyor '2 yıl içinde geri göndereceğiz' diyor. Nasıl göndereceksin, altını doldurdun mu?"

Aslında sadece Özcan değil, birçok siyasetçi sığınmacıların ülkelerine gönderilmesi gerektiğini savunuyor. 
 
"Düzensiz göç demografik yapımıza kumpastır" 

Muhalefetteki siyasetçilerin yanı sıra Cumhur İttifakı ortağı Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli de sığınmacı politikalarına yönelik eleştirilerde bulundu.

"Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmelerinden yanayız" diyen Bahçeli'nin, şu sözleri dikkatlerden kaçmadı: 

"Düzensiz göç, adı konmamış bir istiladır, demografik yapımıza kumpastır. Tehlike alarm verici düzeydedir. Asıl üzerinde durulması gereken risk ve tehdit ise bu göç hareketliliğinin nihai durağının Türkiye olacağı yönündeki yorum ve tahminlerdir'' 

Suriyeli mülteciler Türkiye AA.jpg
Türkiye, iç savaştan kaçan Suriyelilere yönelik "açık kapı politikası" uyguladı / Fotoğraf: AA


Türkiye "ensar" olmak istedi 

Peki Türkiye'de yaşayan sığınmacılar geldikleri gibi giderler mi? 

Ya da "açık kapı" politikasıyla ülkeye kabul edilen sığınmacılar zorla geri gönderilebilirler mi? 

"Geri gönderme yasağı" kapsamındaki insanlar hangi şartlarda ülkelerine geri dönebilirler? 

İktidarın "ensar" ve "muhacir" örneği göstererek "misafir" kabul ettiği, muhalefetin ise istemediği sığınmacılara yönelik "nefret söylemleri" niye artmaya başladı?

Bu konuda kafaları kurcalayan soru çok. Herkesin de kendisine göre bir cevabı var. 

Yunanistan mülteciler AA.jpg
Başka bir ülkeye geçip yeni bir hayat pahasına ölümü göze alan sığınmacılar / Fotoğraf: AA


"Geri gönderme yasağı kapsamında olanlar…"

Ama yıllardır sığınmacılara yönelik faaliyet yürüten kurumların temsilcilerine göre savaş, kriz ve iç çatışmaların devam ettiği ülkelerde insanların hayat garantisi olmadığı için ülkesini terk ederek başka devletlere yerleşenler, "geri gönderme yasağı" kapsamındalar. Bunlar ülkelerinde güven tesis edilmediği sürece geri gönderilemezler. 

Bu fikirde olanlar, görüşlerini mevcut yasalarla uluslararası hukukta yer alan kanunları ve sözleşme maddelerini gerekçe gösteriyor. 

"Nefret söylemi ve yabancı düşmanlığı artıyor"

O kurumlardan biri Göçmen Dayanışma Derneği, diğeri Uluslararası Mülteci Hakları Derneği. 

Göçmen Dayanışma Derneği Başkanı Hatice Ödemiş, "Suriyelilerin istenmemesini" yükselen "nefret söylemi" ve artan "yabancı düşmanlığına" bağlıyor. 

Ödemiş'e göre Suriyeliler, ciddi bir ayrımcılık ve yabancı düşmanlığıyla karşı karşıya.

"Türkiye'de bir yabancı düşmanlığı ve nefret söylemi var maalesef" diyen Ödemiş, bunun tek boyutlu ele alınmaması gerektiğini zira bunun çok uzun bir zamandır iç siyasette oluşturulan kutuplaşma siyasetinden kaynaklandığını belirtti. 

"Kutuplaştıran, ötekileştiren, kamplaştıran dil mültecilere de yöneldi" ifadelerini kullanan Hatice Ödemiş, "Bunun sonucunda yabancılara yönelik kötü muamele normal kabul görülen bir duruma dönüştü" dedi. 

601875af5542871bacb2496b.jpeg
Hatice Ödemiş / Fotoğraf: Facebook


Ne zamana kadar misafir olarak görülecekler? 

Artık Türkiye'nin mülteci politikasının da sorgulanması gerektiğini savunan Ödemiş, "Türkiye'nin bir mülteci politikası olmadığı, gerekli politikaları üretilmediği için bütün bunlar oluyor. 2011'de çok yoğun kitlesel bir akın oldu. Önceleri Türkiye bir geçiş ülkesiydi ancak şimdi hedef ülke konumuna gelmiş durumda. Açık kapı politikası uygulandı ama bunun gerektirdiği politikalar üretilmedi. Sığınmacılara misafir muamelesi yapıldı. Ev sahibi olan Türkiye bu söylemle aslında sığınmacılara, 'Size yönelik her türlü tasarrufta söz sahibi benim' mesajı veriyor" diye konuştu. 
 
Hatice Ödemiş'e göre "misafir" değerlendirmesi eşit ve hakça değil. Şimdiye kadar da Türkiye'ye sığınmış olan insanların misafirlikten kurtarılıp onlar için vatandaşlığa giden yolun kapılarının açılmamış olması hakkaniyet içermiyor. 

"Kirli pazarlıkların nesnesi haline getiriliyorlar"

Ülkesini terk eden bir kişi için hayati tehlikesinin devam etmesi ya da işkence tehdidinin hala sürüyor olmasının geri gönderilmeye engel teşkil ettiğini, bunun da uluslararası hukukta "geri gönderme yasağı" kapsamında değerlendirildiğini vurgulayan Ödemiş, "Geçici koruma bir ilk olması hasebiyle kıymetliydi. Ancak gelinen aşamada 10 yıldır Türkiye'de yaşayan Suriyelilerin haklarının korunup korunmadığı da önemli bir husustur. Suriyeliler güvencesiz çalıştırılıyor. Birileri Suriyelileri ucuz emek gücü olarak görüyor. Mülteciler hem içte hem de dışta politika malzemesi haline getiriliyorlar. Kirli pazarlıkların nesnesi haline getiriliyorlar. Dolayısıyla mültecileri bu durumdan kurtarmak ve onların talepleri doğrultusunda vatandaşlık hakkını da kapsayacak şekilde mevzuatı düzenlemek gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.  

thumbs_b_c_0e6a1878650fc3c6872ab91aeaffe431.jpeg
Sığınmacılar, birçok ülkede zor şartlarda yaşam mücadelesi veriyor / Fotoğraf: AA


"İstismar edenler geri gönderilmeyi savunuyor"

Sığınmacılar hakkında toplumda, "Her türlü imkandan yararlanıyorlar", "Çocukları diledikleri üniversitelere sınavsız giriyor", "Hepsi devletten düzenli maaş alıyor" gibi gerçeği yansıtmayan, doğru bilinen, yanlış olduğunu söyleyen Ödemiş, "Bir iş kadını çıkıp (Arzu Sabancı'yı kastederek) 'Bunların hepsini geri gönderelim. Bunları istemiyoruz' diyor. Ama sığınmacıları en çok bu tür insanlar istismar ediyor. Ucuz çalıştırdıkları insanın bu şekilde kalmasını isterken, denize girmelerini veya parkta dolaşmalarını istemiyorlar" ifadelerini kullandı.

Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Abdullah Resul Demir de sığınmacılara yönelik nefret içerikli söylemlerin arttığı görüşünde. 

En bariz örneğinin Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'ın belediye meclisine taşıdığı önerisinde görüldüğünü hatırlatan Demir, "Bolu Belediyesi'nde çıkacak karardan sonra idare mahkemesinde 'yürütmeyi durdurma' davalarının açılabileceğini söyledi.

Resul Demir.jpeg
Abdullah Resul Demir / Fotoğraf: AA


"Uluslararası hukuk eşitliğe vurgu yapıyor"

İdare mahkemesinin alacağı kararın olumlu veya olumsuz olması durumunda bunun başka hukuki aşamalarının olabileceğini hatırlatan Demir, "Özcan'ın bu aşamadaki tavrını şovdan ibaret görüyorum. Çünkü mevzuat anlamında anayasamız eşitlikten bahsediyor. Bu sadece Türk vatandaşlığı eşitliğinden değildir. Tüm insanların eşitliğine vurgu yapılıyor. Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde de eşitliğe uygunluk durumuna vurgu vardır" dedi. 

 "Temel hak ve hürriyetler kısıtlanamaz" 

Temel hak ve hürriyetlerle ilgili düzenlemelerin ancak kanunla yapılabileceğini, belediye seviyesindeki bir idarenin alacağı kararla temel hakların kısıtlanamayacağını aktaran Demir, sözlerini şöyle tamamladı: 

"Cenevre Sözleşmesi'nde, Birleşmiş Milletler'de imzalanmış metinlerde, "herkes" ve "hiç kimse" ifadeleri kullanılır ve temel hak ve hürriyetler sıralanır. Su da insani temel bir haktır. Dolayısıyla o "herkes" ve "hiç kimsenin" içinde Türk vatandaşlarını ayıramazsınız. Hadi diyelim ayırdınız. O zaman milletler arası hukuka göre yapmanız gerekiyor. Hadi diyelim bu da yapılıyor. O zaman bunu kanunla yapmanız şart. Aksi takdirde anayasaya aykırı yapılmış olur."  
 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU