G7 tam olarak ne için var?

2000 yılında G7 küresel GSYİH'nin yüzde 65'ini oluşturuyordu. Bu oran şimdi yüzde 45. Asıl önem taşıyan ekonomik zirve, Ekim'de İtalya'da toplanacak daha geniş kapsamlı G20 olacak

G7 Zirvesi Birleşik Krallık'ın Cornwall bölgesindeki Carbis Koyu'nda gerçekleştiriliyor (Reuters)

Birçoğumuz Brexit sonrası Britanya'nın hem daha içe dönük hem de daha geriye dönük olacağından korkuyorduk. Pekala öyle olabilir. Ama şu an için, "Küresel Britanya" sloganı hükümete bayat da olsa arkasına saklanabileceği iyi bir maske sağlıyor.

Boris Johnson, yıl sonundaki COP26 konferansına ve bu haftaki G7 Zirvesi'ne ev sahipliği yapma taahhütlerini devraldığı için şanslıydı. Her ikisi de, küresel meselelerde yol göstericilik görüntüsünü ve belki de gerçekliğini sunma fırsatını sağlıyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Cornwall'daki G7 toplantısı, katılan ülkelerin ekonomi bakanları arasında kurumlar vergisi hususunda önceden yapılan anlaşmayla olumlu bir başlangıç yaptı. Şirketler kârları üzerinden en az yüzde 15 vergi ödeyecek ve vergi şirketin merkezinin olduğu yerde değil, kârların kazanıldığı yerde tahakkuk ettirilecek. Sonuçta, özellikle büyük dijital şirketlerin daha fazla vergi ödemesi gerekiyor.

ABD ve Avrupa'nın uzlaşmaya ve işbirliğine varma başarısını küçümsemek kabalık olur. Ancak yüzde 15'in normdan daha düşük olması sebebiyle (Birleşik Krallık'ta -BK- yakında yüzde 25 olacak, ABD'de yüzde 28) halen çok fazla "vergi arbitrajına" (vergiden kaçınmanın kibarcası) izin veriyor. Vergi cennetleri ve vergi muhasebecileri meşgul olmaya devam edecek. Fikri mülkiyete değer biçilmesi gibi gayrimaddi çok fazla unsur varken vergi hesaplarını manipüle etmek de çok kolay olmayı sürdürüyor.

Anlaşmanın ayrıca ABD Kongresinden de geçmesi gerekiyor (ancak iki tarafın da Facebook'tan nefret etmesinin nadir bir fikir birliği oluşturacağı yönünde umutlar var). Ayrıca, çokuluslu şirketlerle vergi hususundaki çekişmeleri genellikle farklı meseleler üzerinden gerçekleşen gelişmekte olan ekonomiler dahil dünyanın geri kalanının da rıza göstermesi gerekiyor. Yine de... olumlu bir başlangıç.

İkinci büyük G7 meselesini ise Kovid ile ABD ve BK (ve Avrupa'nın çoğu) çoğunluk (hatta "sürü") bağışıklığı yolunda ilerlerken özellikle Afrika olmak üzere dünyanın bazı bölgelerinin aşılamaya zar zor başlamış olması teşkil ediyor. Zengin ülkeler şimdi geniş bir aşı fazlası potansiyeline sahip.

Dünyanın daha sıcak ve genç bölgelerinin Kovid'e karşı bir şekilde büyük ölçüde bağışık olduğu varsayımı, pandeminin kırsal kesimleri kayıtlara geçmeyen şekilde hâlâ kasıp kavurduğu ve güney ile güneydoğu Asya'nın geri kalanına yayıldığı Hindistan'ın kıyametvari deneyimiyle yanlışlandı. Afrika henüz Kovid'in tüm gücünü tecrübe etmedi.

Yine de zengin Batı'daki bizler "herkes güvende olana kadar kimse güvende değildir" özdeyişini unutmuşa benziyoruz. Aşılanmamış bölgelerde dolaşan yeni mutasyonlar başka yerlerdeki bağışıklık kalkanını kırabilir. Yine de aşı olan bizler sahte bir dokunulmazlık hissi yaşıyoruz ve pandeminin sonunun yaklaştığını düşünüyoruz. Ekonomiler yeniden canlanıyor. BK'de ana tartışmayı, güneşli bir Akdeniz tatiline uçma yönündeki Temel İnsan Hakkımızın keyfini sürmenin önündeki engellerin yarattığı hayal kırıklığı oluşturuyor. Afrikalı sağlık çalışanlarının, halk bir yana kendileri için bile aşıya erişiminin olmadığı bir zamanda hayal aleminde lüks içinde yaşıyoruz.

G7 dışındaki dünya için en kötüsü henüz yaşanmadı ve bu sadece Dünya Sağlık Örgütü'nün Covax programı üzerinden devasa bir aşı dağıtımı programıyla hafifletilebilir. G7'nin gerekli üretim kapasitesinin inşası ile sonrasında gelecek yıl içinde ve devamında aşının milyarlarca kola ulaştırılması için ihtiyaç duyulan finansmanı taahhüt etmesi gerekecek.

Bir şeylerin şimdi gerçekleşeceğine dair iyimser olmak için nedenler mevcut. Motivasyon öncelikle dayanışma veya cömertliğe, hatta epidemiyolojik kişisel çıkara dayanmayacak. Daha yoksul ülkeler, ellerinde bir miktar koz olduğunun farkında ve önümüzdeki iklim görüşmelerini baltalamakla tehdit ediyorlar. Çinliler de (daha düşük seviyede ama yeterli olan) kendi aşılarını dağıtarak G7'yi hızla utandırıyor.

Fakat genel olarak Kovid korkunç ve kalıcı ekonomik ve sosyal hasara yol açtı. Hindistan'da onlarca yıllık kalkınmayı yok ederek on milyonlarca insanı tekrar aşırı yoksulluğa düşürdü. Bu hikaye gelişmekte olan ve düşük gelirli ekonomilerde de baş gösteriyor. Pandeminin epey ötesinde çok fazla yardıma ihtiyaç duyacaklar.

BK açısından bu zamanda yardım bütçesini kesmesi aşırı derecede kaba ve bencil. Bu, Muhafazakar sağa yaltaklanma girişimleri kötü biçimde geri tepen Rishi Sunak'ın korkunç bir yansıması. Neyse ki yakında bu fikirden vazgeçilmesi müzakere edilecek.

Fakat ekonomik tartışma, G7'nin dünya ekonomisine hakim zirveleri temsil etme iddiasının sorgulanabilir doğasını da vurguluyor. 2000 yılında G7 küresel GSYİH'nin yüzde 65'ini oluşturuyordu. Bu oran şimdi yüzde 45. GSYİH satın alma gücü paritesi bazında hesaplansaydı (IMF ve Dünya Bankasının kullandığı ölçü) ve ekonomik boyut üyelik için yeterlilik sayılsaydı, Britanya bu takdirde Fransa, İtalya ve Kanada'yla beraber G7 dışı kalacak ve yerlerini Çin, Hindistan, Rusya ve Endonezya alacaktı (Brezilya'da sırada bekliyor olacaktı).

Sonuç olarak, gerçekten önemli olan ekonomik zirve, Ekim ayında İtalya'da toplanacak olan daha kapsayıcı G20'dir.
 


Peki G7 ne için var? G7, "Batı"yı temsil eden bir kurum haline geldi. Eskiden "Batı"yı, Demir Perde ülkelerinin ideolojik ve askeri düşmanı olarak görüyorduk. Şimdiyse, aynı zamanda demokrasi taraftarı olan zengin ülkeler kulübü oldu. Demokratik boyut maalesef (yakında geri dönebilecek) Donald Trump sayesinde kesinlikle istikrarsız bir hal aldı. Münhasır zengin adamlar kulübü çekici bir konsept değil.

Bir demokrasi ve uluslararası işbirliğinde bir lider olarak ABD'nin itibarını geri kazandırmak için elinden geleni yapan Başkan Biden bu kısıtlamaların farkında. Ne var ki G7 dışındaki büyük oyuncularla köprüler kurma girişimleri sorunlarla dolu: Rusya bir "haydut devlet", Hindistan'ın demokratik kimliği şüpheli, Brezilya'nın kendi yetiştirdiği bir Trump'ı var. Tabii bir de Çin var.

Özellikle Amerikalılar için G7 artık Çin-karşıtı bir cephe: Geçmişte SSCB'nin olduğu türden (ama çok daha yetkin, ekonomik açıdan başarılı ve teknolojik bakımdan sofistike) yeni bir tehditkar süper güç olarak görülen şeye karşı koyup onu kontrol altına alma noktasında aynı fikri paylaşanların oluşturduğu bir ekip. Çin'in son tavrı bu ekibe mühimmat sağladı.

Fakat karşı koymak ve kontrol altına almak uygulanabilir bir strateji olmayabilir. G7 ülkelerinin bazıları (Almanya, Fransa ve İtalya) Çin'le aktif ekonomik angajmandan taraf. Küresel ısınma konusunda Çin'le işbirliğinin alternatifi olmadığı hususunda hepsi hemfikir. Japonya çatışma veya ekonomik bağlarını riske atmak istemiyor. Dünyanın geri kalanının çoğu da taraf seçmeye meyilli değil. Dahası Çinliler, Afrika'nın kalkınması ve aşı dağıtımındaki (Çin) katılımıyla boy ölçüşmesi için G7'ye meydan okuyor.

Johnson hükümetinin ve G7 ortaklarının önündeki zorluk, yeni (kısmi) bir düşmana ateş püskürmekten çok daha fazlasını yapmak olacak. G7 ilan ettiği değerleri ve taahhütleri yerine getirmeli. Ancak o zaman "Küresel Britanya" bayat bir maskeden daha fazlası olacaktır.

Sir Vince Cable, Liberal Demokratların eski lideridir ve 2010-2015 yıllarında ticaret, inovasyon ve yeteneklerden sorumlu devlet bakanı olarak görev yapmıştır



https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU