Türkiye'de siyasi parti kurmak izne tabi değil. Kanunlara göre istenilen belgeler, İçişleri Bakanlığı'na bildirildikten sonra siyasi faaliyetlere başlanıyor.
Ancak bu Türkiye'de kurulmak istenen tüm partiler için geçerli olmayabiliyor. Bu durum İnsan ve Özgürlük Partisi (İÖP) örneğinde yaşandı.
Parti, kuruluşu için 2018 Mayıs'ından beri başvurmasına rağmen dilekçesi kabul edilmiyor.
İÖP yöneticileri kuruluş aşamasını tamamlamak için posta yolu ve yüz yüze olmak üzere defalarca bakanlığa başvurdu ama sonuç alınmadı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Kuruluşu için birçok yol deneyen partililer, son olarak 12 Ocak 2021'de dilekçeleri kabul edilinceye kadar bakanlığın önünde bekleme kararı aldı.
İlk 15-20 günlük dönemde her gün, sonraki süreçte 2-3 günde bir bizzat başvuru yapıldı ama her seferinde "yetkili kimse yok" ve "konuyla ilgili arkadaş raporlu" gibi gerekçelerle geri çevrildiler.
"Ne kadar engellenirse engellensin bu parti kurulacak"
Konuyla ilgili Independent Türkçe'ye konuşan İnsan ve Özgürlük Partisi Genel Başkanı Mehmet Kamaç, iki aydır bakanlığa defalarca başvurmalarına rağmen bir sonuç elde edemediklerini söyledi.
Yapılanın tam anlamıyla hukuksuzluk olduğunu iddia eden Kamaç, "Başvurunun neden alınmadığına anlam veremiyoruz. Doğrusu kimse başvurunun neden kabul edilmediğini bilmiyor" dedi.
Kamaç, İÖP olarak Kamu Denetçiliği Kurumu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve idare mahkemesine başvurarak yeni bir süreç başlattıkları bilgisini paylaştı.
"Bakanlığın partimize yönelik tavrının siyasi olduğu net ve açıktır"
Savcılığa yaptıkları suç duyurusunun takipsizlikle sonuçlandığı kaydeden Kamaç, "Kamu Denetçiliği Kurumu başvurumuz üzerine bakanlığa bir yazı yazdı. Bakanlığın 60 gün içerisinde hem kuruma hem bize cevap vermesi gerekir. Yaklaşık 2 hafta önce aynı şekilde idare mahkemesine de başvurduk. Mahkeme ara karar ile bakanlıktan bir ay içerisinde konuyla ilgili savunma istedi. Bakanlık başvurunun kabul edilmemesiyle ilgili gerekçeleri mahkemeye sunmak zorunda" diye konuştu.
2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nda belirtilen tüm şartları yerine getirdiklerini aktaran Kamaç, önlerine çıkarılan engelin hukuki olmadığının açık ortada olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
Bakanlığın partimize yönelik tavrının siyasi olduğu net ve açıktır. İÖP'nin kökeni ve Kürt illerinde AK Parti'nin tabanına çok ciddi bir etki edeceğinden korkuluyor. İktidar, Kürt siyasetinin çoğulculaşmasını bir tehdit olarak görüyor. Yani siyasi diyebileceğimiz bir tavırla hukuk çiğnenerek İÖP'nin önüne engeller çıkarılmak isteniyor. Bu hem bizim hem de bakanlığın farklı kaynaklarından yaptığımız girişimlerden edindiğimiz izlenimdir. Ama iktidar ne kadar engellerse engellesin bu parti kurulacak, bundan geriye dönüş yoktur.
"Başvurunun kabul edilmemesi suç ve kural ihlalidir"
Avukat Sıdkı Zilan da siyasi partilerin bildirime tabi olduğunu, İçişleri Bakanlığı'nın dilekçeyi almama gibi bir hakkının olmadığını hatırlattı.
Siyasi partilerle ilgili başvuruda bakanlığın evrak kayıt bürosu gibi çalıştığını aktaran Zilan, "Mevcut anayasaya göre dilekçenin kabul edilmemesi suç ve kural ihlalidir" dedi.
Yapılan uygulamanın keyfi olduğunu ve bunun hukuk ile bağdaşmadığını vurgulayan Zilan, "Keyfiliğin izahı olmadığı için buna karşılık bir açıklamada yapılmıyor. Türkiye'de 15 Temmuz'dan sonra ‘biz istediğimiz yaparız' ve ‘madem bize yanlış yapıldı bizde yaparız' devlet zihniyetiyle bağdaşmayan bir mantık hakim. Kürtler sözkonusu olunca daha çok bu mantık devreye giriyor" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'de belli bir kural ve hukukun olmadığını ülkenin keyfiyetle yönetildiğini savunan Zilan, sözlerini şöyle tamamladı:
İstedikleri derneği kapatıp istediklerini açık bırakıyorlar, istedikleri partinin dilekçesini alıyor, istemediğininkini almıyor. Bu ne demokrasi ne de evrensel hukuk ile bağdaşır. Ne hukuk ne de idare kriteri var. Kendi yaptıklarını kural olarak dayatıyorlar. Kendilerine göre bir yönetim modeli işletiyorlar. Bu ‘ben yaptım' oldu mantığıdır. Velev ki saçma bile olsa yazılan dilekçeyi alırsın, ‘şu veya bu nedenlerden dolayı reddediyoruz' diye cevap verirsin. Gerisi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Anayasa Mahkemesi'nin işidir. Varsa bir yanlış onlar bakar ve karar verir. Artık anayasayı da dinlemiyorlar. Ne kendileri uyuyorlar ne de başkalarına uyguluyorlar.
Bu arada İçişleri Bakanlığı yetkilileri şimdiye kadar konuyla ilgili herhangi bir açıklamada bulunmazken, Independent Türkçe'nin bakanlığın yanıtlaması istemiyle verdiği sorulara da cevap verilmedi.
© The Independentturkish