Yıllar önce Papa 2. Ioannes Paulus Irak topraklarını ziyaret edebilmeyi dilemişti. Ancak o dönemki şartlar kendisine yardımcı olmadı ve içinde Irak'tan bir parça kalarak makamından ayrıldı.
Daha sonra Paulus'un ardından Papa Francis geldi. Sanki selefinin isteğini gerçekleştirmek için kendisine söz vermiş gibiydi. Irak'a yapacağı ziyaretin tarihini bu ayın 5'i olarak ayarladı ve tekrar gelene kadar neredeyse hiç kaybolmayan bu gerilime rağmen ne ziyaretini ertelemeyi düşündü ne de iptal etti!
Ziyaretten günler önce ülkenin kuzeyinde bulunan Erbil Uluslararası Havaalanı'na doğru füzeler fırlatılmıştı. Kalıntıları incelendiğinde ortaya çıktığı gibi bu füzelerin İran'ın kasıtlı siyasi mesajlarından başka bir şey olmadığını herkes biliyordu.
Tahran, perdenin arkasından, bölgedeki ve dışarıdaki bazı ülkelere hitap etmek istiyordu. Bunun başında da ABD geliyor!
Ziyaret öncesi, Irak'ın batısında bulunan Anbar bölgesindeki Ayn el-Esed Askeri Üssü'ne 10 roketle saldırı düzenlendi. Daha sonra bunların İran yapımı Grad tipi füzeler olduğu ortaya çıktı.
İran'ın Anbar'da vermek istediği siyasi mesaj Erbil'dekinden farklı değildi. Zira her iki durumda da İran'ın başkentindeki Hamaney hükümeti artık hiç de yeni olmayan oyununu oynuyordu!
İran, ABD Başkanı Joe Biden'ın yönetiminin hala bölgede ayaklarını basabileceği bir yer aradığını biliyor. Belki de ABD hala hesaplama yaparak artıları ve eksileri değerlendiriyor.
Hamaney yönetimi bir kez Erbil'de, ikinci kez Anbar'da ve defalarca kez diğer yerlerde yaptıklarının artılar eksiler değerlendirilip hesaplama yapılırken göz önüne alınmasını istiyor.
Washington'un bu günlerde bu hesaplamaları yaptığı bir gerçek!
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Hepimiz Mezopotamya'da olup bitenler hakkında endişe verici bir tablo veren isyanlarla yanıp tutuşan Irak'ın güneyindeki Nasıriye'yi takip etmişizdir.
Bu, Biden yönetiminin başa geçmesinden sonra ve önceden belirlenen ziyaretin arifesinde oldu. Dolayısıyla bunların hepsi kendiliğinden birden yaşanmış olamaz.
Tam da bu anlarda böyle artan bir hızda olayları alevlendirmek için sahaya çıkanlar uzaylılar da olamaz!
Paralel olarak Suudi Arabistan topraklarını hedef alan Husilerin füzelerinin, Anbar ve Erbil'i hedef alan füzelerden ayrı tutmak mümkün değildi.
Zira her üç durumda da tetiği çeken el, birden fazla perdenin arkasına saklanarak derinlere gitse dahi tekmiş gibi görünüyor!
Yemen'deki meşru hükümeti destekleyen Arap Koalisyonu Sözcüsü Albay Turki el-Maliki son yıllarda Suudi Arabistan topraklarına doğru 526 insansız hava aracı (İHA) gönderildiğini ve 346 füzenin güneydeki Suudi Arabistan mevzilerini hedef aldığını söyledi.
Bu da sadece bölgenin güvenliğinin eskilerden beri kurcalandığı değil, aynı zamanda herkesin hatırladığı genel bir İran yönteminin içerisinde devam eden bir şey olduğu anlamına geliyor!
Bu belirsiz atmosfer içerisinde Papa'nın ziyareti gündeme geldi. Bu korkunç siyasi mesajların hiçbiri Papa'nın ziyaretini ertelemesini veya iptal etmesini sağlayamadı.
Haber ajansları ziyaretin ertelenebileceğini ya da iptal edebileceğini öne sürdüğünde bu çıkan söylentileri yalanlamak ve ziyaretin zamanında yapılması için en çok çaba harcayan Papa'nın kendisi oldu!
Hiç şüphesiz Papa bu yaklaşımıyla, bölgenin kendisi gibi şahsiyetleri ağırlaması gerektiğini ve bu sırada Husi, Anbar ve Erbil füzelerinin taşıdığı korku mesajlarını olabildiğince ortadan kaldıracak sevgi ve barış mesajları gönderilmesi gerektiğini söylemeye çalışıyordu!
Sadece Mezopotamya topraklarındaki Hristiyanların geleneksel vatanı sayılan Musul'u ziyaret etmek istemekle kalmayıp aynı zamanda başkent Bağdat'a misafir olmak ve peygamberlerin babası Hz. İbrahim'in (a.s) dünyaya geldiği güneydeki Ur şehrinde bir birlik duasına başkanlık etmek istedi!
Üç din Hz. İbrahim'e dayandırılıyor. Ur topraklarında Müslümanların, Hristiyanların, Yahudilerin ve diğer kişilerin katıldığı dua, Irak'ta herkese yetecek yerin olduğunu ve ilk semavi dinlere ev sahipliği yapan bu bölgenin, semavi bir dinin müjdelemekten, çağrısını yapmaktan ve teşvik etmekten yoksun olmadığı barışı tatması gerektiğini gösteriyor!
Papa'nın ziyareti sırasında silahların susması, çeşitliliğin devam etmesi ve ihtilafın yerine bir arada yaşamın benimsenmesi çağrısı yapması kaçınılmazdı.
Zira bu, Irak'ın susmak bilmeyen silahlar yüzünden ne kadar sıkıntı çektiğini, çeşitliliği bir nimetten lanete dönüştüren ihtilafların ne kadar ortalığı kızıştırdığını ve farklılığın var olması ve hoşgörünün yok olması için nasıl bir bedel ödendiğini bilen bir adamın çağrısıydı!
Sa'd Zağlûl Paşa, 20'nci yüzyılın başlarında Kahire'de şöyle demişti:
Konuşurken doğruların söylenmesi, çalışırken samimi olunması ve insanlar arasındaki sevginin hukukun yerini alması hoşuma gidiyor.
Papa, ziyareti sırasında göze çarpan beyaz kıyafetleri ve başındaki şapkasıyla ortaya çıktığında sanki Friedrich Dürrenmatt'ın 1960'lı yıllarda yazdığı ve Enis Mansur tarafından Arapçaya tercüme edilen "Babil'e bir melek iniyor" adlı piyesindeki anlamı yeniden canlandırıyor gibiydi.
İnsanların konuşması piyesin içerisindeki bir parça gibiydi. Aynı şekilde oynandığı sırada birden fazla sahnedeki canlı bir an gibiydi!
Piyeste gökyüzünden, Babil şehrine hediye taşıyan bir melek gönderilmişti. Bu hediye şehirdeki fakir bir kişiye gönderilmiş güzel bir kızdı, bir çanta dolusu para değil!
Bu ünlü piyeste verilmek istenen mesaj yeryüzünün paradan çok güzelliğe ihtiyacı olduğuydu.
Papa'nın bu ziyaretinin anlamı da şuydu:
İnsanlar arasındaki barış, güzelliğin tecellilerinden biridir. Barış topraklardan gittiği takdirde ülke altın ve gümüşe boğulmuş durumda olsa bile her şey anlamını yitirir!
Papa şöyle söyleyerek geldi:
Mezopotamya petrolü biliyor, bereketli alanı biliyor, iki nehirden akan tatlı suyu biliyor ancak barışı bilmiyor ve onu bilmenin yerine hiçbir şey geçemez.
Nitekim Hz. İbrahim'in ve ondan sonra gelen tüm peygamberlerin çağrısı peygamberlerin babasının gittiği yoldan ayrılmamaya teşvik ediyordu.
Tabi ki Papa kendisi için gelen insanların arasında sokaklarda dolaşabilmeyi istedi. Ancak her yerde ilan edilen olağanüstü durum, topraklarına inen bir melek bulamayınca icat etmek zorunda kalan ve kendisiyle el sıkışmak isteyen Iraklılar ile el sıkışmasını engelledi!
İster Dürrenmatt piyesindeki hikâyeyi uydurmuş olsun ister eski tarih hikâyelerinden esinlenmiş olsun, Irak her semadan inen her meleğin taşıdığı şeye muhtaç olmaya devam edecek.
Çünkü bölgeyi saran şiddet, barışın Irak'tan gittiği ve uzlaşmanın yerini anlaşmazlığın aldığı gün başladı!
Papa, insanların şiddeti yüzünden yıkılan duvarları tamir etmeden önce insanlar arasındaki ilişkilerin tamir edilmesi için çağrıda bulunarak geldi. Irak'ın kalbinde kalmaya devam edeceğini söyleyerek de gitti.
Gerçek şu ki Irak, Katolik Kilisesi'nin başındaki kişinin kalbinde olmadan önce istisnasız her yurttaşının kalbinde olmaya uygun.
Zira peygamberlerin babasının dünyaya geldiği ülke, toprakları kana boyanabilecek son ülkedir!
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Adem İpekyüz
© The Independentturkish