İstanbul Terörle Mücadele timleri, 6 Mart 1993’te saat 21.00 sıralarında İstanbul Kartal’da bir eve baskın yaptı. Evde bulunan 5 yetişkin öldürüldü. 2 çocuk ise, çıktığı iddia edilen çatışmadan yara almadan kurtulmayı başardı.
Ertesi gün Hürriyet gazetesi haberi ‘Dev-Sol’un beynine darbe’ başlığıyla verdi. Milliyet’te haber ‘Cehennemde iki yavru’ ve ‘Öldüren rekabet’ başlıklarıyla okuyuculara sunuldu. Sabah gazetesi de evdeki katliamdan kurtulan çocukları "Bu yavruların günahı neydi?" diye manşetine taşıdı.
Operasyon çok ses getirmişti. Evde öldürülenlerden birisi Dev-Sol'un liderlerinden Bedri Yağan’dı.
Örgütün iki numaralı ismi Yağan cezaevinden birlikte firar ettiği lideri Dursun Karataş'la ters düşmüştü. Karataş’ı "Benmerkezcilikle" ve devlet içinde kirli işlere bulaşmış bir kadro ile ilişkili olmakla suçlayan Yağan ve arkadaşları Almanya'da Karataş’ın yaşadığı eve baskın yapmış ve bu yüzden "Darbeciler" diye anılmaya başlamıştı.
İki çocuk yara almadan kurtuldu
Yağan’la birlikte evde delik deşik olmuş 4 ceset daha vardı. Evin sahibi Asiye Kasap ile eşi Rıfat Kasap, Gürcan Özgür ve Menekşe Meral de polislerin silahlarından çıkan kurşunlarla can vermişti. Yatak odasında korkudan tir tir titrerken bulunan 11 aylık Sebahat ile 5 yaşındaki ağabeyi Özgür, Kasap çiftinin çocuklarıydı.
Operasyonu gerçekleştiren ekipte tanıdık isimler vardı. Operasyonu dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Hanefi Avcı planlamıştı. Diyarbakır'da iken Emniyet Müdürü Necdet Menzir'in bizzat isteğiyle İstanbul'a tayini yapılan Hanefi Avcı görev yaptığı süre boyunca Dev Sol operasyonları ile adından sıkça söz ettirmişti. 8 kişilik terör timinde ise adları daha sonra Susurluk davasına karışan özel hareketçi polisler Ayhan Çarkın ve Oğuz Yorulmaz da yer alıyordu.
İnfaz mı çatışma mı?
Polisler, tutanaklarda baskını, “13 numaralı dairenin kapısını çaldık. Polis olduğumuzu söyledik. İçeriden bize ateş edildi. Defalarca teslim olun çağrısı yaptık ama 'Faşist köpekler! Gelin siz teslim alın! Yaşasın Devrimci Sol!' cevabını aldık" diye anlattı.
İfadelerine göre ilk ateş evde bulunanlar tarafından açılmış, yaşanan çatışmada 5 kişi ölü ele geçirilmişti.
Bedri Yağan'la ev sahibi Rıfat Kasap salonda, 3 kadın ise oturma odasında yatıyordu. Her birinin yanında ise birer tane silah vardı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bedri Yağan, Rıfat Kasap ve Gürcan Özgür'de 6, Menekşe Meral'de 16, Asiye Kasap'ta ise 18 kurşun deliği tespit edilmiş. Mermilerin büyük çoğunluğu vücutları delmiş ve geçmiş. Otopsi raporlarında özellikle "kısa namlulu silah" yani küçük silah kullanıldığı vurgusu yapılmış. Atışların "yakın atış" olarak tabir edilen 35- 40 santim dışından yapıldığının belirtildiği raporda, "Ancak gerçek atış mesafesinin tayinine olanak bulunmadığı" ifadesine yer verilmişti. Öldürülenlerin el swapları da alınmamıştı. Evde çatışma yaşandığını doğrulayacak herhangi bir ipucu yoktu.
Öldürülenlerin yakınları, çatışma yaşanmadığını evdeki 5 kişinin infaz edildiğini ileri sürerek dava açtı.
Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 2.5 yıl süren davada sanık polisler beraat etti. Karar Yargıtay tarafından da onandı.
Özel Harekatçı Çarkın’dan itiraf
2011 yılında Radikal gazetesine konuşan eski özel harekat polisi Ayhan Çarkın bu olayı “Bedri Yağan ile yanındakilerin öldürülmesi olayları yargısız infazdır. Bedri Yağan'ın öldürüldüğü evden iki bebek çıkardım. Ben kurtardım onları” diye anlattı.
Baskını planlayan Hanefi Avcı ise Haliç’te Yaşayan Simonlar kitabında baskından şu sözlerle bahsetti:
O zamanlar İstanbul’da tüm illegal alanlar ve faaliyetler sorumlusu olan Abla kod adlı (Hatice Eranıl, sonradan kimliği öğrenildi) militanı ve onunla irtibatlı kişileri izliyorduk. (...) Örgüte ait tespit ettiğimiz üç tane hücre evi olmuştu ve bu evlerdeki militan sayısı her gün artıyordu, anlam veremediğimiz bir hazırlık vardı, ciddi eylemler olabilirdi. Takip ettiğimiz bazı kişilerin gizli çekilen fotoğraflarından geçmişte birçok olayın faili olmuş önemli militanların bulunabileceği kanaatine vardık ve operasyona karar verdik. (...) Tam operasyon yapacağımız sırada dışardan geldiği anlaşılan ve militanların özel bir önem verdiği kişi, Abla kod adlı örgütün Türkiye sorumlusu, militanın kaldığı eve yerleştirİlmiş. (...) Operasyon kararından tam iki gün geçmesine rağmen biz operasyonu erteliyorduk.
Emniyet Müdürümüz Necdet Menzir bizleri topladı ve bir an önce operasyonun yapılmasında ısrar etti, gerekçelerini anlatarak biraz süre istedim…
Bedri’nin (Yağan) olduğu evin önüne gizli gözetleme aracını koyduk, İçine de Bedri’yi tanıyan birini yerleştirdik, gündüz tüm hedefleri takibe başladık, hata yapmamalıydık…
Bedri olduğunu tahmin ettiğimiz kişi hiç sokağa çıkmıyordu, akşama kadar bekledik ama görme şansımız olmadı, evde kaç kişinin olduğunu da bilmiyorduk. Gündüz operasyon başlamıştı, ama bu eve mutlaka gece girmek mecburiyetindeydik. Gece geç saatte bu eve operasyon ekipleri baskın yaptı, kısa süre sonra çatışma çıktı…
Altı kişi ölü ele geçirilmişti, ölülerden biri Bedri Yağan diğeri ise İstanbul ve tüm illegal faaliyetlerin SDB komutanı konumundaki Abla kod adlı Hatice Eranıl’dı. Ev sahibi karı koca, örgütün legal alanda kullandığı, adlarına ev ve işyeri aldığı aile görünümündeki örgüt mensupları idi. Bu karı kocaya ait bir markette arama yaparken nasıl bir tehlike atlattığımızı anladık. Bu market Bekaa kampından getirilmiş silahlarla doluydu. Kaleşnikoflar, diğer makineli tüfekler, roket atar RPG’ler roket mermileri ve daha pek çok silah vardı. Hatırladığım kadarıyla 40’a yakın roket mermisi, 7 adet roket atar bulunuyordu. Daha sonra diğer evlerde de arama yaptık. O kadar çok silah, patlayıcı malzeme ve mühimmat bulduk ki gözlerimiz bu kadar cephanenin varlığına inanamadı…
Eğer operasyon yapılmamış olmasaydı, kısa süre içinde eylemlere başlayarak İstanbul’u cehenneme çevireceklerdi. Bu olay Bedri Yağan grubunu daha henüz doğmadan bitirmişti, ama Dursun Karataş da boş durmuyordu.
Dev Sol'un iki numaralı adamı öldürülmüştü. Yıllarca ihbarı kimin yaptığı tartışıldı. Bu süreçte dillendirilen iddialardan biri de, ihbarı karşıtlarını tasfiye etmek isteyen Dursun Karataş'ın yaptığıydı. Ama bu hiçbir zaman ispatlanamadı.
“Annemi ve babamı neden öldürdünüz?”
Evden sağ çıkan çocuklar Özgür ve Sebahat yıllar sonra konuştu. Özgür Kasap 16 Ekim 2010’da Sabah gazetesine verdiği röportajda şunları söyledi:
Aslında hiç konuşmayacaktım. Çünkü ne değişecek? Annemle babam mezardan mı kalkıp gelecek? Ama Türkiye'de sanki bazı şeyler değişiyor. Soramadıklarımızı artık soruyoruz. Şimdi ben de soruyorum. Annemi ve babamı neden öldürdünüz? Öldürmeniz şart mıydı? Adalet istiyoruz. Anne ve babamızın ölümünden sorumlu olan kimse bulunsun ve hesap sorulsun. Bunu sağlamak da devlet büyüklerimizin görevi. Biz 17 yıl anne ve babasız büyüdük. İki kardeş yıllarca birbirimizden ayrı yaşadık. Ayrı yaşamak zorunda kaldık. Anne ve babamızı hiç tanımadık. Yıllarca anne ve baba sevgisine hasret kaldık.
Baskın yapıldığında 11 aylık olan Sebahat Kasap ise, "Yıllarca 'Senin annen baban polis katili' dediler. Ben annemin terörist olduğuna inanmıyorum" dedi.
“Kendisi ablamın katili olur”
O gün operasyonu planlayan Hanefi Avcı ‘Devrimci Karargah’ adlı örgüte yardım ve yataklık ettiği iddiasıyla tutuklandıktan sonra kamuoyunda aydın ve demokrat kimlikleriyle tanınan bazı isimlerden açık destek buldu. Bu duruma, 6 Mart’ta öldürülen Menekşe Meral’in kız kardeşi Fatma Meral tepki gösterdi.
Meral, adliye önünde Hanefi Avcı’ya destek bildirisine imza atan isimlerden Ercan Karakaş, Müjde Ar, Tarık Akan ve Ahmet Hakan’a yazdığı açık mektupta isyanını şu sözlerle dile getirdi:
Ailemiz 7 Mart 1993 sabahı Menekşe’nin katliam haberine uyandı. Ertesi günkü gazete haberlerinde çatışma haberleri, ama aynı gazetelerin aynı sütunlarında haberleri yalanlayan infaz fotoğrafları vardı. Bu öyle bir çatışmaydı ki, ‘çatışarak ölenler’ bacak bacak üstüne atmış oturuyorlardı. İnfazın ardından açtığımız davada yetkili mercilerin operasyonda bulunduğunu bildirdiği isimler yargılandı (!). Dava hızla yargılanan polislerin beraatiyle sonuçlandı. İlk duruşmada yargılanan polislerin tutuklanmasını isteyen savcıyı bir daha mahkeme salonunda görmek mümkün olmadı.
Duydum ki Hanefi Avcı için hukuk istemişsiniz. Onu tanıyorum. Hani bildirinizde dürüst sıfatıyla tanımlayıp, tutukluluğunun kamu vicdanında rahatsızlık yarattığını tespit ettiğiniz Avcı’yı. Kendisi ablamın katili olur. Ve başka birçoklarının da katili ve bazı şanslıların sadece işkencecisi.
Bedri Yağan'ın annesi Nevin Yağan da Avcı'ya tepki gösterrerek, "O adam da Silivri'de çürüsün. Allah'a havale ediyorum" diye konuşmuştu.
© The Independentturkish