Afrika'daki genç demokrasi

Afrika ülkeleri bağımsızlık ve Apartheid'ın ortadan kaldırılmasından, askeri darbeler ve ardından demokrasiye uzanan sıcak dönemlerden geçtiler. Demokrasi, bazı ülkelerin ulaştığı bazılarının da ulaşmak için halen mücadele ettiği bir kilometre taşıdır

Julius Nyerere (solda) ile Leopold Sedar Senghor / Kolaj: Independent Türkçe

Pek çok Afrika ülkesinde demokrasi umudu kaybolmadı, ancak bu umut halen bir bölümü istenen yönde, diğer bir bölümü de başka yönde hareket eden zorluklarla karşı karşıya bulunuyor.

Uzun bir süre kıtaya çöreklenmiş olan Avrupa sömürgeciliği dönemi, kültürel, politik ve hatta sosyal oluşumun kılcal damarlarının çoğunu etkileyen tortular bıraktı.

Kabile, Afrika kıtasının çoğu ülkesinde yok olmayan veya körelmeyen varlığa sahip bir bileşen ve tüm siyasi, sosyal oluşumlara uzanan bir etkiye sahip.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Bazı ülkeler bağımsızlıklarını kazandıktan sonra öncü demokratik girişimlere tanık oldular, ancak askeri darbeler kıtanın birçok ülkesini sarstı.

Bazıları da siyasetlerini şekillendiren ideolojilerden kurtulamadı. Bu da siyasi eylemlerinin gidişatına yansıdı.

Her birinin kendisini diğerinden ayıran özellikleri olmasına rağmen, özellikle sosyal ve dini olmak üzere bazı yönlerden aralarında ortaklıklar da olan Senegal ve Tanzanya'daki iki deneyim, kıta için ciddi başlangıçlar oluşturdular.

Senegal'in nüfusunun çoğunluğu Müslüman ve sufi tarikatların bu ülkede geniş ve etkili bir varlığı bulunuyor. Bağımsızlığın ardından ülkeye kültürlü bir Hıristiyan Katolik, şair ve düşünür olan Leopold Sedar Senghor liderlik etti.  

Bu, Senegalli kişiliğin oluşumu hakkındaki kapsamlı ve derin bilgisi nedeniyle Müslüman çoğunluk arasında herhangi bir hassasiyete veya muhalefete neden olmadı.

Sosyal yaşamda kabilelerin önde gelenleriyle çalıştı, sufi tarikatlarına, özellikle de Ticani tarikatına yakın oldu. Kamusal ve özel etkinliklerde onları ziyaret etti, isteklerini yerine getirdi ve onlara saygı duydu.

Sorumluluk üstlenecek bir genç nesil hazırlamaya çalıştı ve bu nesli eğitmeye ve aydınlatmaya çok zaman ayırdı. Sosyal gelenek ve mirasın parametrelerine zarar vermeyecek ölçüde ifade özgürlüğüne geniş bir alan tanıdı.

Ülke, ayrılışından sonra hassas bir aşamaya tanık oldu. Ancak bunu hızla aştı ve ülkede temelleri yıllar içinde sağlamlaşan bir demokrasi dönemi başladı.

Devlet başkanlığını bazı Müslüman şahsiyetler de devraldı, ama onlar da Hristiyanların hassasiyetlerine önem verdiler.

Devletin temelleri eşitlik ve vatandaşlık temelinde kuruldu ve Senghor, halkın kendisi ve ülkeye sunduklarıyla gurur duymak konusunda birleştiği ulusal bir sembol olarak kaldı.

Senghor, siyaset ve düşünce alanında bir zirveydi. Başkanlık görevinden gönüllü olarak vazgeçip yerini iktidarın tepesinde bulunduğu süre boyunca kendisine eşlik eden öğrencilerinden biri olan Abdou Diouf'a devretti.


Tanzanya'nın da başta kültür ve siyasi anlayışı olmak üzere Senghor ile birçok nitelik ve yeteneği paylaşan bir lideri vardı; Julius Nyerere.

Zanzibar ve Tanganika bölgelerini birleştirmeyi başardı ve yeni oluşuma Tanzanya adını verdi. Yeni ülke, bir Müslüman ve bir Hristiyan toplumu içeriyordu ve birleşmeden önceki dönem, ikisi arasında kanlı bir mücadeleye tanık olmuştu.

Nyerere, iki bileşenin, eşitlik ve herkes için fırsatlarla birleşmiş bir ulus içinde bütünleşmesini sağlamak, vatandaşlık kavramını yerleştirmek ve ulusal kimliği pekiştirmek için gece gündüz çalıştı.

Cumhurbaşkanlığının Müslümanlar ve Hristiyanlar arasında el değiştirmesine ve devlet kurumları içinde dengeyi sağlamaya dayanan bir kanun çıkardı.


Senegalli Senghor ile Tanzanyalı Nyrere bir konuda daha birleştiler; gönüllü olarak iktidardan vazgeçmek ve iktidarı bunun için hazırladıkları kişilere teslim etmek.

Bu iki ülkede ordu iktidarı ele geçirme fırsatı bulamadı ve ikisi de yıllar içinde kök salan barışçıl ve sakin bir süreçle demokrasiye giden yolda ilerlediler.

İki kurucu başkanı karakterize eden düşünce, farkındalık ve liderlik yetenekleri, bu iki ülkeyi Afrika ülkeleri arasında benzersiz ve öncü bir model haline getirdi.


Afrika ülkelerinin çoğu kısa olmayan bir süre boyunca askeri darbelerden etkilendi ve bu etkiler hayatın her alanına yansıdı.

Hammadde, verimli tarım arazileri, nehirler, şiddetli yağışlarla geçen mevsimler, işgücü, ormanlar ve zengin hayvan çeşitliği gibi bu ülkelerin sahip oldukları muazzam kaynaklara rağmen, Afrika ülkelerinde yoksulluk, cehalet ve hastalıktan oluşan üç başı ile azgelişmişlik daha da kötüleşti.


90'ların başlarında, demokratik rüya yavaş yavaş kıtanın diğer bazı ülkelerinde de kendisine yer bulmaya başladı. Gana, Nijerya, Etiyopya, Liberya, Güney Afrika ve diğer yerlerde demokrasi çarkı hareket etti ve ilerleme kaydetti.

Askeri darbeler döneminden ve insanlara yaşattığı zulüm, baskı, acı, ülkenin zenginliklerin kötüye kullanılmasından bitkin düşen halkların bilinciyle desteklenen demokrasi kök salmaya başladı.

Kıtadaki bazı ülkeler, askeri rejimleri devirme amacıyla başlatılan ama birçok kanın akmasına yol açan, kurbanlara ve birçok zenginliğin kaybedilmesine mal olan silahlı hareketlere de tanık oldu.

Etiyopya'da Mengistu Haile Mariam askeri rejimini devirmek için yürütülen silahlı mücadele gibi. Bazı ülkeler, cumhurbaşkanının görev süresini sadece iki dönemle sınırlandıran anayasaları kabul etseler de bazı cumhurbaşkanları anayasada belirtilenden daha uzun süre iktidarda kalmak için bunları değiştirdiler.

Bu, bazı başkanların iktidar koltuğunda kalmaya yönelik zayıflamayan doyumsuzluklarını dizginlemek için bazı halkların hala barışçıl bir şekilde sürdürdüğü bir başka savaştır.


Bazı ülkelerde mevcut terör ve aşırılığın demokrasi yürüyüşünü bozduğu gibi, şüphesiz sosyal huzursuzluk ve aşiretçiliğin sosyal doku üzerindeki hakimiyeti de demokratik sürecin pekiştirilmesine engel teşkil etmektedir.

Ancak, halkların diktatörlüğe ve herhangi bir cumhurbaşkanının yaşam boyunca iktidarda kalma isteğine karşı büyüyen muhalefeti, geçmişte elit çevrenin ilgilendiği bir konu olan demokrasiyi, bugün halkın geniş kesimlerinin etrafında toplandığı bir seçenek haline getirecektir.

Afrika ülkeleri bağımsızlık ve Apartheid'ın ortadan kaldırılmasından, askeri darbeler ve ardından demokrasiye uzanan sıcak dönemlerden geçtiler.

Demokrasi, bazı ülkelerin ulaştığı bazılarının da ulaşmak için halen mücadele ettiği bir kilometre taşıdır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU