Uzay yarışı, ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki Soğuk Savaş dönemi teknoloji rekabetinin nihai simgesiydi. Şimdi, bu yarışın dünyadaki milyonlarca insan için bir ölüm kalım meselesi olduğunu hayal edin. Bugün konu, bir Kovid-19 aşısının üretilmesi ve dünya çapında dağıtımıyla ilgili.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Kaçınılmaz olarak rekabetçi bu çaba, nihayetinde Kovid-19'un küresel güç ve prestij dengesini nasıl etkilediğini belirlemede önemli rol oynayacak. Bu, yeni gelen Joe Biden yönetimi için stratejik bir fırsat sunuyor.
Aşılara yönelik beklentiler netleştikçe aşı diplomasisinin riskleri de gündeme geliyor. Çeşitli Çin aşıları şu anda geç deney aşamasında. Geçen hafta ABD merkezli Pfizer ve Alman ortağı BioNTech, aşılarının üçüncü faz deneylerde yüzde 90 etki gösterdiğini açıkladı. Pazartesi, başka bir Amerikan şirketi Moderna, aşısının ara analizinde yüzde 94,5'lik etki oranı açıkladı.
ABD ve diğer zengin ülkeler için tünelin sonunda ışık görünüyor: Teknoloji 2021’de pandemiyi bastırabilir.
Peki ya dünyanın geri kalanı? Birçok gelişmekte olan ülke, aşı satın alma ve kendi halklarına aşıyı ulaştırma konusunda muazzam zorluklarla karşılaşacak. Aşının ilk stoklarını kilit altına almak için ekonomik güçlerini kullanan çoğu zengin ve gelişmiş ülkede Kovid-19'un çok daha az tehditkar hale geldiği ancak, sözde küresel güneyde pandeminin şiddetlendiği bir durum ortaya çıkabilir.
Aşıların küresel olarak erişilebilir hale getirilmesi bu nedenle insani bir zorunluluk. Aynı zamanda ekonomik açıdan da bir zorunluluk: Dünyanın büyük bir kısmı hâlâ pandemiyle boğuşuyorsa, genel bir iyileşme olamaz. Ve bu jeopolitik olarak da bir zorunluluk çünkü kim liderlik ederse, yumuşak güç ve diplomatik nüfuzda büyük kazançlar elde edebilir.
Pekin bunu biliyor, bu yüzden bilim insanları kendi aşılarını geliştirmeye çalışırken bile bilgisayar korsanları Batılı ilaç şirketlerini ve Kovid-19 araştırmalarını bu kadar agresif bir şekilde hedef aldı. Şi Cinping, Çin'in aşılarını "küresel kamu malı" olarak ele alacağını açıkladı ve gelişmekte olan ülkelerin bunları elde etmesine yardımcı olmak için 2 milyar dolara (yaklaşık 15 milyar 271 milyon 800 bin TL) kadar kredi vermeyi taahhüt etti. Sinovac Biotech, CanSino Biologics ve Sinopharm Group gibi Çinli firmalar Birleşik Arap Emirlikleri, Brezilya, Pakistan ve diğer ülkelerde aşıları test ediyor. Diğer ülkelerin yanı sıra Endonezya ve Filipinler'e erken erişim sağlamak için anlaşmalar yaptılar.
Çin, pandemiyi başlatan sorumsuz otokrasi olarak değil, onu sona erdiren teknolojik süper güç olarak kendisini yeniden markalaştırmaya çalışıyor. Daha büyük Kuşak ve Yol Girişimi'nin bir parçası olan Sağlık İpek Yolu'nun gelişmekte olan dünyadaki erişimini genişletmeyi hedefliyor. Çin aşıların cazibesini, komşu ülkelere Güney Çin Denizi'nde Pekin'le uğraşmanın olası maliyetlerini hatırlatmak gibi daha somut stratejik amaçlar için de kullanabilir.
Bu aşı diplomasisi sahasında, Çin bazı önemli avantajlara sahip. Çin yapımı aşıların çoğu görece sofistike değil ama aynı zamanda nispeten kolay üretilir, saklanabilir ve dağıtılabilir. Ve Çin aşıları muhtemelen Amerika veya Avrupa'daki yasal düzenlemelerden geçemeyecek olsa da bu gelişmekte olan ülkelerde daha az sorun teşkil ediyor. Son olarak, Pekin'in kendi topraklarında Kovid-19’un yayılımını önemli ölçüde azalttığı (kendi istatistiklerine göre) göz önüne alınırsa, erken dönemde aşı ihracatında biraz daha fazla serbestliğe sahip olabilir.
Yine de Pekin ciddi zorluklarla karşı karşıya. Pekin'in, görünüşte cömert yardım programları konusunda aşırı umut verici ama teslimat açısından yetersiz bir geçmişi var. Daha zayıf veya hızla üretilen aşılar, reklamı yapılandan daha az etkili veya daha tehlikeli olabilir.
Şi'nin hükümeti, aşılar karşılığında açık sadakat veya taviz talep ederek fazla ileri gidebilir. Bu, yatıştırıcı ifadelerin aksine zorba ve otoriter bir rejim için direnmesi zor bir cazibe olabilir.
Peki ya ABD? Amerikan firmalarının umut verici test sonuçları sayesinde Washington, Çin'in bir veya daha fazla işe yarar aşıya sahip olduğu ve Amerika'nın olmadığı uzun bir dönem şeklindeki kabus senaryosundan kaçabilecek gibi görünüyor. Başkan Donald Trump'ın sonucu sıfır olan aşı milliyetçiliğiyle yönlendirilen ABD yönetimi, aşıları küresel olarak güvence altına alma ve dağıtma yönündeki çok taraflı çabaları çoğunlukla küçümsemiş olsa da, bu Amerika'nın bu çabaların dışında olduğu anlamına gelmiyor.
ABD merkezli firmalar, dünya genelindeki nüfusu korumak için ihtiyaç duyulacak milyarlarca doz aşının bir kısmını er ya da geç teslim etmeyi kabul etti. Amerikalı hayırseverler, özellikle Gates Vakfı, bu çabayı finanse etmeye yardımcı oluyor.
Yine de ABD kendisini diplomatik olarak zor bir duruma soktu. Trump'ın Kovid-19'a yönelik komşuyu zarara sokma yaklaşımını bu kadar açık bir şekilde benimsediği göz önüne alınırsa, ABD hayırseverlerin ve ilaç şirketlerinin eylemlerinden çok fazla jeopolitik fayda sağlamayacak. ABD'nin yeniden dirilen içerideki salgını kontrol altına alıncaya kadar dünyaya yardım edemeyeceği doğru olabilir. Ayrıca Trump yönetiminin Warp Speed Operasyonu, ABD'de aşı geliştirmeye giden düzenleyici ve finansal yolu kolaylaştırarak nihayetinde küresel bir fayda sağlayacaktır. Fakat Washington, dünyanın en ivedi meydan okumasında kolektif eylem için katalizör olabileceğini göstermezse jeopolitik bir bedel öder.
Yaklaşan Biden yönetimi için en kolay adım, Dünya Sağlık Örgütü'ne yeniden bağlanmak ve 2021'in sonuna kadar dünya çapında 2 milyar doz aşı tedarik etmeyi ve aşı stokçuluğunu caydırmayı amaçlayan küresel kamu-özel ortaklığı Covax Facility'yi tam anlamıyla desteklemeye başlamak olacaktır.
Biden, daha hırslı bir şekilde aşıların geliştirilmesini, eşit dağılımını ve cömertçe finanse edilmesini kolaylaştırmaya kararlı gelişmiş demokrasilerden oluşan bir koalisyon kurmaya çalışabilir. Bu, hem gelişmekte olan önemli bir ülke hem de aşı üreten bir güç merkezi olan Hindistan'la yakın çalışmayı içeriyor. Çin buna katılmaya davet edilebilir. Kabul ederse, Kovid-19'la mücadele büyük güçlerin işbirliği alanı haline gelebilir. Reddederse, Çin kendini izole etme riskini alır.
Böyle bir program kendi kendini amorti edebilir. RAND Corporation, düşük gelirli ülkelere Kovid-19 aşısı sağlamanın 25 milyar dolara (yaklaşık 190 milyar TL) mal olacağını, ancak Kovid-19 gelişmekte olan dünyada ayak dirediği için küresel ekonomi sıkıntıya düşerse ABD ve diğer zengin ülkelerin üretim kaybından yılda 119 milyar dolar (yaklaşık 908 milyar TL) kaybedebileceğini hesap ediyor.
Bu sadece ekonomik denklem. Bu yüzyılın en başarılı ABD insani girişimi olan President’s Emergency Plan for AIDS Relief (Başkanın AIDS Yardımı için Acil Durum Planı), Afrika'da milyonlarca hayat kurtardı ve George W. Bush yönetimi sırasında Amerika'nın imajını güçlendirdi. Bugün iddialı bir küresel aşılama programına liderlik etmek, ABD'nin etki gücüne yatırım olacaktır.
Kovid-19'la mücadeleyi güç politikaları açısından düşünmek aptalca görünebilir ama bu, rekabetçi dünyanın soğuk gerçekliği. Yeni gelen Biden yönetimi Amerikan prestijini yeniden tesis etmek ve bu süreçte hayat kurtarmak istiyorsa, başlangıç noktası güçlendirilmiş bir aşı diplomasisi olabilir.
* İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
bloomberg.com/opinion/articles
Independent Türkçe için çeviren: Onur Bayrakçeken