Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını etkisini sürdürürken, dünyadaki toplam vaka sayısı 42 milyonu geçti.
Türkiye'de son dönemde vakaların hızla arttığı, özellikle İstanbul'un en riskli kent olduğu belirtiliyor.
Koronavirüs hasta sayısının günlük 2 bin 200'e ulaştığı ülkede, sonbahar mevsimi nedeniyle influenza (grip) vakalarının da kapıda olması endişeleri artırıyor.
Uzmanlar, koronavirüs salgını nedeniyle grip aşısı yaptırmanın önemine dikkati çekse de piyasada aşı bulunamıyor.
Kovid-19 salgını nedeniyle talebin arttığı influenza aşısı ile ilgili Sağlık Bakanlığı’ndan dün yapılan açıklamada, temin edilen aşının, belirlenen risk gruplarının ağırlık derecesine göre sıralanarak, kademeli şekilde yapılmasının öngörüldüğü bildirildi.
Vatandaşlarımız risk durumlarını e-Nabız sistemi üzerinden öğrenebileceklerdir. İlgili aşı, hekimler tarafından sadece Reçetem Sistemi üzerinden yazılacaktır. Manuel yazılan reçeteler işleme alınmayacaktır. İlgili aşı yalnızca serbest eczanelerce temin edilecektir. Eczanenin Reçetem Sistemi'ne reçeteyi girmesi ile İlaç Takip Sistemi'nde (İTS) aşı temin hakkı oluşturulacaktır.
İlk etapta yaklaşık 1,5 milyon doz influenza aşısı, belirlenen risk gruplarına yapılacak
Ancak risk durumuna göre, iki kronik rahatsızlığa sahip olmak, influenza aşısı yaptırmak için yeterli değil. Daha fazla kronik rahatsızlık ya da organ nakli yaptırmış olmak gibi kriterler gerekiyor.
Bakanlığın ilk etapta yaklaşık 1.5 milyon doz influenza aşısı temin ettiği belirtilse de, toplam miktarın ne kadar olacağı konusunda da soru işaretleri bulunuyor.
"Şubat ayının ortasına kadar grip hastalığıyla karşılaşma riskinin sürdüğü görülüyor"
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kovid-19 İzleme Kurulu Üyesi ve Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala'yla koronavirüs salgınının seyrini ve yeterli dozda influenza aşısı temin edilmemesinin neden olabileceği sorunları konuştuk.
Bireylerin, kendilerini influenza hastalığından korumalarının en önemli yolunun aşı yaptırmaktan geçtiğini belirten Pala, şubat sonuna kadar grip riskinin sürdüğünü söyledi:
Koronavirüs pandemisine ek olarak influenzanın ortaya çıkması, sağlık sisteminin buna yanıt verebilmesi ve insanların hayatlarını kaybetmesi açısından önemli bir risk. Biz bunu aylardır dile getiriyoruz. Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan (influenza) vaka sıklığı verileri incelendiğinde, şubat ayının ortasına kadar grip hastalığıyla karşılaşma riskinin sürdüğü görülüyor. Haftalık raporlara göre, vakalar 2019'un Ekim ayında yüzde 3.3’ken, Şubat ayının 2. haftasında bu oran yüzde 40 civarı.
"Türkiye'nin ilk etapta temin ettiği aşı sayısı yetersiz, neden bu kadar az olduğunu Sağlık Bakanlığı'na sormalı"
Maske ve hijyen kuralları nedeniyle bu yıl grip vakalarında azalma olabileceği yönünde tahminler bulunsa da net tablonun ancak önümüzdeki aylarda görülebilceğini belirten Kayıhan Pala, Türkiye'nin ilk etapta temin ettiği aşı sayısını "yetersiz" bulduğunu söyledi.
Özellikle risk grubundaki kişilerin, grip hastalığı geçirirken bir de koronavirüse yakalanması halinde, kendi sağlıklarının daha fazla bozulma riski taşıdığını belirten Pala, "Bu nedenle biz TTB olarak, 'Madem ki elimizde grip hastalığına karşı aşı var, risk grubu başta olmak üzere topluma aşı yaptıralım ve toplumu koruyalım' dedik. TTB Kovid-19 İzleme Kurulu olarak, temmuz ayından pek çok kez bu yana bilgilendirmeler yaptık, webinarlar düzenledik. Geçen yıl 1,3 milyon doz sağlayabilen ülke, dünyada böyle bir pandemi olmasına ve griple buluşulması halinde daha büyük riskle karşılaşılmasına rağmen, neden ilk etapta 1,5 milyon doz sağladı? Neden bu kadar az olduğunu Sağlık Bakanlığı'na sormalı" ifadelerini kullandı.
"İngiltere 30 milyon, Almanya 26 milyon doz aşı sağladı"
Dünyanın gelişmiş ülkeleri ile bu işin farkında olan sağlık yöneticilerinin yüksek dozda aşı temini için uğraş verdiklerini kaydeden Prof. Dr. Kayıhan Pala, Birleşik Krallık'ın 30 milyon doz, Almanya'nın ise 26 milyon doz aşı sağladığına değindi.
"65 yaş üstündeki herkes, yaşa bakılmaksızın kronik rahatsızlığı olanlar ile tüm sağlık çalışanları, risk grubunda"
Türk Tabipleri Birliği olarak 6 ayın üzerindeki herkesin aşılanması gerektiğini söylediklerini kaydeden Pala, dünyada kabul edilen, 'risk grubu' diye belirlenen, 65 yaş üstünün tamamı ile yaşına bakılmaksızın kronik hastalığı olanlar ve DSÖ’nün de ısrarla belirttiği gibi tüm sağlık çalışanlarının olduğunu söyledi.
Türkiye'de 8 milyona yakın 65 üstü vatandaş bulunuyor. 1 milyon sağlık çalışanı var. 65 yaş veya altında olup ciddi risk grubunda da 5-6 milyon kişi var. Hepsini topladığımızda, Türkiye’de en azından 15 milyon dozu sağlamak gerekir.
"Hıfzısıhha Enstitüsü kapatılınca elimizde aşı üretecek kurum kalmadı"
Türkiye'de neden influenza aşısının üretilmediğini de sorduğumuz Pala, "1920'li yıllarda, Cumhuriyet yeni kurulmuşken aşı üretiliyor ve dünyaya aşı satılıyordu çünkü güçlü bir Hıfzısıhha Enstitüsü vardı. Önce zayıflatıldı, 2011 yılında da kapatıldı. O kapatılınca artık elimizde böyle bir aşı üretecek kurum kalmadı" yanıtını verdi.
Uzun yıllardır TTB olarak Türkiye’nin aşı üretmesi gerektiğini vurgulamalarına rağmen dışarıdan satın alma tercihinin uygulandığını ifade eden Pala, kendi aşısını üreten ülke olmabilmenin öneminin günümüzde bir kez daha belli olduğunu söyledi.
"Türkiye'nin aşı üretebilmek için çaba göstermesi ve Hıfzısıhha Enstitüsü'ne kaynak aktarması şart"
Pala'ya göre, Türkiye'nin aşı üretebilmek için çaba göstermesi ve bu amaçla Hıfzısıhha Enstitüsü'ne kaynak aktarması şart.
Bugün adım atılsa sonuçların en erken 2-3 yıl içinde alınabileceğini belirten Prof. Dr. Kayıhan Pala, yalnızca koronavirüs salgınından değil, bundan sonra meydana gelmesi muhtemel diğer salgınlar için de bu adımı atmanın şart olduğunu savundu:
Bu pandemi daha uzun süreceği gibi, başka salgınlar ve pandemiler, önümüzdeki on yıllarda karşımıza çıkma potansiyeline sahip. Ülkenin buna hazırlıklı olması bir zorunluluktur.
Çalışmaları süren koronavirüs aşılarını da konuştuğumuz Kayıhan Pala, ruhsatı alınması muhtemel bir aşının ne zaman üretilip, hangi ülkelere dağıtılabileceğinin bilinmediğini belirterek, Çin’in açıklamasına göre 2021 yılı içinde yaklaşık 300 milyon doz üretimin beklendiğini söyledi.
"Türkiye'nin koronavirüs aşısında ön sipariş miktarı henüz bilinmiyor"
Kaç aşının ruhsat alacağının da bilinmediğini kaydeden Pala,1 milyar dozun biraz üzerindeki toplam aşının başta Birleşik Krallık ve ABD olmak üzere gelişmiş ülkeler tarafından ön siparişle satın alındığını, Türkiye’nin ön sipariş miktarının ise henüz bilinmediğini ifade etti.
"50 milyon kişiyi aşılamak için 300 milyon dolarlık kaynak ayırmak gerek"
Genel bir hesaplamayla 50 milyon kişinin Kovid-19 aşılanmasının, bir kişiye iki doz şeklinde yapılacağını ve bunun da 100 milyon doz aşı anlamına geldiğini dile getiren Pala, dozu 3 dolardan hesaplandığında 300 milyon dolarlık kaynak ayırmak gerektiğini ifade etti.
"Grip aşısını temin etmekte zorlanan Türkiye, koronavirüs aşısını nasıl alacak?"
Daha hiçbir aşının ruhsatının bile alınmadığını, ne zamana alır, kaç doz alır, ne kadar uygulanır belirsizliklerin sürdüğünü belirten Prof. Dr. Kayıhan Pala, "Grip aşısını temin etmekte zorlanan Türkiye, koronavirüs aşısını nasıl alacak?" diye sordu.
"8 ay daha toplumsal bağışıklığı sağlayabilmek mümkün görünmüyor"
2021 yılının ilk 6 ayında, yani 8 ay daha toplumsal bağışıklığı sağlayabilmenin mümkün gözükmediğine de değinen Pala, "Grip aşısında karşılaştığımız problem, bizi koronavirüs aşısında karamsarlığa itebilir" yorumunu yaptı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Bakanlık süreci şeffaf yürütmüyor, önlem gecikirse yükün ağırlaşmasından endişe duyuyoruz"
Sağlık Bakanlığı'nın süreci şeffaf şekilde yürütmediği gerekçesiyle eleştiride bulunan Kayıhan Pala, açıklanmayan vaka sayılarını örnek gösterdi.
"Bakanlık, PCR testinin pozitif sonuçlarının bile açıklanmadığını kabul etti" diyen Pala, dağılımların neler olduğunun, hangi sosyal sınıflarda, hangi yaş ya da risk grubunda, hangi il veya ilçelerde yüksek olduğunun net bilinmemesi nedeniyle mevcut durumu saptayıp önlem alımakta zorlanıldığını da ifade etti ve ekledi:
Bakan'ın (Fahrettin Koca) da bizzat vaka yüksekliğini kabul etmek zorunda kaldığı gibi, ivedilikle önlem almak zorundayız. Önlem geciktirilirse, pandemi yükünün daha ağır olabileceğinden endişe duyuyoruz.
© The Independentturkish