HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, yaptığı haftalık iç gündem değerlendirmesinde; Anayasa Mahkemesi'nin Enis Berberoğlu kararı ardından başlayan tartışmalara değindi.
"Yerel mahkemenin Türkiye’nin en yüksek yargı organının verdiği kararı tanımaması gibi bir vaka tartışılmaya dahi değer görülmezken Anayasa Mahkemesi'nin yapısı ve üyelerinin ideolojik aidiyetleri üzerinden yeni süreçlere zemin hazırlandığı gözden kaçmamaktadır. Türkiye’nin en ciddi kurumlarının bu şekilde itibar kaybına maruz bırakılmasının kimseye bir faydası olmayacağı gibi anayasa ile ilgili sorunları da çözmeyecektir" diyen Sağlam, "Türkiye’nin darbe ürünü olan anayasalarla yönetilmesi geleneğinin bozulması gerektiğini" söyledi.
Anayasada bazı değişikliklerin yapılmış olmasının, onu darbe anayasası olmaktan çıkarmadığını belirten Sağlam, "Toplumun değerleri ile çatışmalı mevcut anayasa mutlaka değişmelidir. Ülkenin en önemli sorunlarının temel kaynağının mevcut anayasa olduğu bir realitedir. İnsanı ve adaleti esas alan sivil bir anayasa yapılmadığı müddetçe sorunlar bitmeyecektir. Siyaset kurumunun en önemli hedefi; yeni bir anayasa yapmak olmalıdır. Bunun dışındaki gündemler, bu topluma zaman kaybettirmek ve sorunların çözümünü ertelemektir."ifadelerini kullandı.
Kamu kurumlarındaki israf ve yolsuzluk
İsraf ve yolsuzlukların, toplumun düzenini bozduğunu, ekonomiyi çökerttiğini ileri süren Sağlam şöyle konuştu:
Maddi çıkar elde etme düşüncesiyle girilen ilişkiler, ortaya çıkan rant, adam kayırma ve liyakate aykırı atamalar toplumsal vicdanı yaralamaya devam etmektedir. Kamu kaynakları ihale yolu ile yüklenici firmalara ayrıcalık kaynağına dönüştü. Şehir hastaneleri, köprü ve havaalanlarının yapılmasında karşılanması imkânsız iş ve geçiş garantilerinin verilmesi, vatandaşın sırtına ağır bir borç yükü bindirerek kamu kaynaklarını heba etmektedir. Zimmet, irtikap, rüşvet, görevi kötüye kullanma ve yolsuzlukların ortaya çıkardığı maliyet, 2019 yılı TİSVA (Türkiye İsrafı Önleme Vakfı) verilerine göre milli gelirin yaklaşık yüzde 15’ine (555 milyar TL) karşılık gelmektedir. Sayıştay’ın 2019 yılı denetim raporları da bunu doğrulamaktadır.
"Hukuk karşısında kimse imtiyazlı olamaz"
Sağlam, terörle mücadelede görev alan personelin, görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda müdafi olarak belirlenen avukatların ücretlerinin ödenme usulüne ilişkin yönetmelikte değişiklik yapıldığını hatırlatarak,"Hukuk devletinde kişilerin ifa ettiği vazifeye bakılmaksızın, işlemiş olduğu suçlar adil bir yargılanmaya tabi tutulmalı ve hukukun gereği yerine getirilmelidir. Terörle mücadele dahi olsa, hiç kimse vazife sırasında hukukun dışına çıkma salahiyetine sahip değildir. Söz konusu imtiyazlar, terörle mücadele personeline gereksiz bir koruma kalkanı oluşturduğu için suça teşvik anlamındadır. Zaman zaman basına da düştüğü üzere; sivillere yönelik kötü muameleler ile orantısız güç kullanmanın yanı sıra işkence ve çeşitli suçların işlenmesini psikolojik olarak kolaylaştıran saik, kabul etmek gerekir ki görevlilere verilen bu gereksiz imtiyazdır. Yönetmelikteki son değişiklikle mülki amirlerin de bu kapsama alınması, hukuka aykırı emir ve talimatları da bu kapsama alacaktır. Bu tür uygulamaların Türkiye’nin normalleşmesine katkı sunmayacağı aşikârdır."ifadelerini kullandı.
AYM'nin Berberoğlu kararı
AYM Genel Kurulu, Berberoğlu'nun başvurusu üzerine seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının oy birliğiyle ihlal edildiğine hükmetmişti.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi ise Anayasa Mahkemesi'nin Enis Berberoğlu hakkında verdiği yeniden yargılama kararını ‘yerindelik denetimi kapsamında kaldığı’ gerekçesiyle reddetmişti.
Independent Türkçe