Batı Uygurlara sahip çıkıyor, doğudan ses çıkmıyor

Prof. Dr. Nadir Devlet Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Dünya basınında neredeyse her gün başta Uygurlar olmak üzere bu bölgedeki Kazak gibi milyonlarca Türki Müslümanların, Sovyetler Birliği'nde bir zamanlar olduğu gibi çalışma kamplarına (Gulag) kapatıldığı hakkında neredeyse haberler çıkıyor. 

Aurelien Tache ile birlikte yaklaşık 30 milletvekilinin konuyla ilgili hazırladığı mektuba 6 Ekim'de cevap veren Macron, Çin'in Sincan'da yaşayan Uygur ve diğer azınlık gruplara yapılan baskı ve yasaklamalarının kabul edilemez olduğunu belirterek, Pekin hükümetini "en ağır biçimde" kınadığını açıklamıştı. 

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Çin'in Doğu Türkistan bölgesindeki 5 kuruluşta, buradaki Uygur halkının zorla çalıştırıldığı gerekçesiyle, bu işçilerce üretilen malların ithalatını yasaklayacağını açıkladı. 

26 Eylül'de Netflix, beş Cumhuriyetçi senatörün şikâyeti üzerine, Pekin hükümetinin Uygur Müslümanlarına muamelesini savunan yazar Liu Cixin'in görüşlerini desteklemediklerini ve onun eserini yayın listesine almayacaklarını bildirdi. 

İngiltere'de ise daha önce BBC'ye konuşan Dışişleri Bakanı Raab, "Uygurlara karşı ağır ve korkunç insan hakkı ihlallerinin devam ettiği çok açık. Bu yüzden Cenevre'de 27 ülkeyle birlikte Çin'e, Uygur azınlığa ve Hong Kong'a yönelik ihlalleri durdurma çağrısında bulunduk" demişti.

Eylül ayında bu sefer 130 İngiliz parlamenter, "Uygur halkına karşı sistematik ve hesaplanmış bir etnik temizlik" olarak niteledikleri Çin'in Doğu Türkistan'daki faaliyetlerini kınayan bir mektup imzaladılar.

25 Eylül'de BM 75. Genel Kurulunda Birleşik Krallık'ın Güney Asya ve İngiliz Milletler Topluluğundan Sorumlu Devlet Bakanı Lord Tarık Ahmed, "Sincan'da kültür ve din ciddi şekilde kısıtlanmış durumda. Zorla çalıştırma ve zorunlu doğum kontrolüne ilişkin güvenilir raporlar gördük. İnanılmayacak şekilde 1,8 milyon kişi yargılanmadan gözaltına tutuluyor, Çin'i, Sincan'a sınırsız erişime izin vermeye ve keyfî olarak gözaltına alınan herkesi serbest bırakmaya çağırıyoruz" dedi.

Firmalardan da tepkiler yükselmeye başladı. İsveç merkezli firma H&M, Çin'in acımasız politikaları sebebiyle Sincan Uygur Bölgesi'nden pamuk tedarik etmeyeceğini açıkladı. Huafu Fashion ile sözleşmeler iptal edildi.

Son günlerde Doğu Türkistan'daki soykırım ile ilgili en aydınlatıcı rapor Avustralya'dan geldi: Avustralya merkezli düşünce kuruluşu ASPI'nin (Australian Strategic Policy Institute), uydu görüntülerini analiz ederek hazırladığı rapora göre Doğu Türkistan genelinde 16 bin cami ya kısmen yıkıldı ya da ağır hasar gördü.

Çin Komünist Partisi (ÇKP) iktidarının, 2017 yılından itibaren başlattığı faaliyet kapsamında 8 bin 500 camiyi de tamamıyla ortadan kaldırdığı yer aldı.

Aynı ASPI'nin araştırması, 2020 yılında Doğu Türkistan'da hâlâ yapım aşamasında olan 14 tesisin çoğunun hapishane olduğunu ve yakın zamanda inşaat faaliyetleri yürütülen 61 tesisin yarısının da yüksek güvenlikli toplama kampları olduğunu ortaya çıkardı.

Reuters'in haberine göre daha önce kampların varlığını kabul eden Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wang Wenbin 24 Ekim'de şu yalanlamada bulundu:

Sincan'da sözde toplama kampları olmadığını defalarca ifade ettik. Şincan'daki sözde gözaltı kamplarından bazıları elektronik sanayi merkezleridir. Hatta aralarında 5 yıldızlı rezidans bile vardır.


ASPI'nin iddiası o kadar etkili olmuş ki, Xinhua haber ajansının 28 Eylül'de haber ettiğine göre, Çin Komünist Partisi Genel Sekreteri ve Devlet Başkanı Şi Cinping beyanda bulunmak ihtiyacını hissetti;

Şincan'ın batı bölgesindeki tüm etnik gruplar arasında mutluluk seviyesi arttı ve ülkede yaşayanlara büyük Çin halkı hakkında ‘doğru' bakış açısını öğretmeye devam etmeyi planlıyoruz. Gelişmeler Şincan'ı yönetme stratejisinin tamamen doğru olduğunu gösterdi ve bunun uzun vadeli bir yaklaşım olması gerekiyor.


Doğu Türkistan'da, Tibet'te veya İç Moğolistan'da azınlıklara karşı Pekin hükümetinin keyfi yönetimi her ülkeyi aynı derecede etkilemiyor.

Mesela 7 Temmuz'da Birleşmiş Milletlerin İnsan Hakları Konseyi 44. oturumunda Belarus'un, Çin'in Doğu Türkistan'da "teröre ve bölücü gruplara" karşı mücadelesini desteklediğini açıklayan mektubunu 46 ülke temsilcisi imzalamıştı.

Dünyada çoğunluk nüfusu Müslüman olan 50 ülke var. 11 tanesi Çin'in bu konudaki politikasını doğru bulmuş. Demek 39'u henüz kararsız. Bu 39'un arasında yedi tanesi ise Türkî cumhuriyetler.

Acaba soydaş ve Müslüman olan Doğu Türkistanlıların pişmiş tavuğun bile başına gelmeyen bu hallerini duymazlıktan gelmek işlerine mi geliyor?  

Benzer sorunlarla boğuşan Filistinliler, iç savaşta olan Libyalılar, Ermenilerle savaşan Azeriler, Hindistan hakimiyetindeki Cammu-Keşmirliler ile Yeni Zelanda'da terör saldırısına uğrayan Müslümanlar gündeme gelirken Uygurlar unutulabiliyor.

Ne de olsa Çin korkulacak bir ülke. Hayattaki gerçek, anlaşılan maddi çıkarlar, insan haklarından, soydaşlık veya dindaşlıktan çok daha üstün geliyor, kabul etsek de etmesek de… 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU