Teksas'ta bir şerif, bir zamanlar yeniden seçilmek için yarıştığı kampanyada çuvallıyormuş. Liderliği nasıl geri kazanabileceğini tartışmak için siyasetteki dostlarıyla bir araya gelmiş. Farklı seçenekleri inceledikten sonra, bizzat kendisi rakibine nasıl zarar vereceği konusunda ortaya bir öneri atmış. Şerif "Neden domuzlara yönelik hayvanca davranışlarda bulunduğunu söylemiyoruz?" diye sormuş. Arkadaşları, suçlamanın gerçek olmadığını herkesin bileceğini söylemiş ve küçümseyerek başlarını sallamış. "Bunu biliyorum ama onun bunu inkar ettiğini duyalım" diye cevaplamış şerif.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bu eski Amerikan siyasi masalı bana 1920'lerin sonu ve 1930'larda ABD'de gazetecilik yapan babam Claud Cockburn tarafından anlatılmıştı. Ancak bu masalın alaycı mesajı bugün de geçerliliğini koruyor ve Donald Trump'ın yaklaşık 4 yıl önce ona Beyaz Saray'ı kazandıran ve bugün anketlerde toparlanışını körükleyen taktiklerinin merkezine oturuyor. Bu da onun 3 Kasım'da yeniden başkan seçilmesini epey olası kılıyor.
Teksaslı şerifle ilgili hikayenin gösterdiği gibi, Trump'ın siyasi hileler kutusu yeni değil ancak Trump onun içeriğini güncelledi ve bu hileleri kullanma konusunda uzman. Trump ölçüsüz ve çoğu zaman doğru olmayan bir şeyler söylüyor; örneğin, sıkıcı kurumsallığıyla Joe Biden'ın isyancılar ve yağmacılarla içli dışlı bir radikal sosyalist olduğunu iddia ediyor. Bu suçlama dikkat çekici ve Biden'ı suçlamayı çürütmek için politik savunmaya geçmeye zorlarken haber gündemine hükmedeceği kesin. Biden, ırksal korkuların ve nefretin odakta olduğu ve dikkatlerin Trump'ın koronavirüs pandemisini çok kötü yönetmesinden uzaklaştırıldığı, Trump'ın lehine bir siyasi zemine çekiliyor.
Trump gibi politikacılar ve Macaristan'da Viktor Orban, Türkiye'de Recep Tayyip Erdoğan ve Hindistan'da Narendra Modi gibi mevcut popülist milliyetçi liderler nesli de benzer taktikler kullanıyor. Boris Johnson, bu hafta Avam Kamarası'nda İşçi Partisi lideri Keir Starmer'ı IRA destekçisi olmakla suçladı ve Starmer'dan IRA'ya hiçbir zaman bir sempati beslemediği konusunda öfke dolu bir detaylı inkar açıklaması kopardı. Her zaman olduğu gibi, yalan söylemek onu çürütmekten daha kolaydır ve çürütme, zorunlu olarak suçlamayı yeniden ifade etmeyi de içerir.
Muhaliflerinin Trump'ın kabalıklarını, cehaletini ve yalancılığını küçümsedikleri için siyasi becerilerini hafife almaları, onun için bir avantaj. Ancak Trump'ın bilgiyi manipüle etme becerisinin Orban, Erdoğan ve Modi gibi liderlerden daha büyük olması gerekiyor ve öyle de. Çünkü onlar eleştirel haber kaynaklarını büyük ölçüde ortadan kaldırmışken Trump çoğunluğu kendisine düşman Amerikan medyasıyla karşı karşıya. Trump'ı eleştirenler, şovu için her zaman başarıyla daha yüksek reytingler sağlama konusundaki uzun yıllara dayanan deneyiminin onun medya uzmanlığını rekabet edilemeyecek bir seviyeye çıkardığını fark etmeden ona eski bir reality şov sunucusu olarak hakaret ediyor. Trump, ister doğru ister yanlış olsun haber editörlerinin görmezden gelemeyeceği kadar şok edici şeyler söylemeyi biliyor. Trump, önceden yazılmış düşünceleri her zaman geride bırakan bir doğallık ve özgünlük izlenimi vermeyi uzun zaman önce öğrendi.
Trump, internet çağındaki büyük bilgi sorununu içgüdüsel olarak anladı. Bu sorun, çoğu kez sanıldığının aksine öncelikle "sahte gerçekler" değil, daha ziyade artık herkesin erişebildiği bilgi hacminin bütünü ve büyük bilgi lapasıdır. Başarılı bir siyasetçi dikkat çekmek için her zamankinden daha yüksek sesle bağırmalı, hiçbir zaman sıkıcı olmamalı ve donukluğun asla haber olmadığını hatırlamalıdır. Trump'ın tweet’leri kulağa manyakça gelebilir ancak gazete sayfasında, televizyonda veya bilgisayar ekranında dikkat çeken haber başlıkları olarak mükemmel iş görüyor. Trump'ın ifadelerini, Biden'ın ya da 4 yıl önce Hillary Clinton'ın söyledikleriyle karşılaştırın ve neden rekabet edemediklerini görün.
Demokratlar, Trump'ı hem bir siyasi uygulayıcı olarak küçümseme eğiliminde hem de onu, güçlü ve zayıf yönlerine karşı nefretle kör edildikleri noktaya kadar, kötülüğün vücut bulmuş hali olarak şeytanlaştırma eğiliminde. Trump'ın işlevsiz, yozlaşmış ve beceriksiz yönetiminin sicili göz önüne alındığında, düşmanlarının gerçekten siyasi anlamda kan akıtacak bir yumruk atmayı bir türlü başaramaması olağan dışı. Trump'ı iktidardan indirmesi ya da seçim günü alabora olması için onu yavaş yavaş batırması beklenen “Rusya-gate"i ve azil soruşturması sürecini hatırlıyor musunuz? Sonunda bu devasa saldırı o kadar berbat şekilde başarısız oldu ki Biden'ı aday olarak seçen Demokrat Parti kongresinde “Rusya” ve “azil soruşturması” pek az dile getirildi.
Trump'ın bu kadar etkisiz bir rakibi olmasının bir nedeni olarak, Demokrat Parti içinde sol ve sağ arasındaki bölünmeye haklı olarak çok dikkat çekiliyor. Partideki yerleşik düzen, Trump'ı iktidardan uzaklaştırmaktan çok olası bir başkan adayı olarak Bernie Sanders'ı yenmeye genelde daha kararlı görünüyordu. Biden aday olunca istediklerini aldılar. Ancak Demokratlar içindeki geleneksel seçkinlerin bu zaferi, çoğu zaman dikkate alınmayan bir zayıflık yaratıyor. Biden ve partinin onu destekleyen kesimi, "geriye kalan seçkinler" olarak tanımlanan ve 20. yüzyılın ikinci yarısında Amerika'nın öz güvenli yöneticileri olan siyaset, askeriye ve medyadaki eski yerleşik düzene mensup. Trump'tan ve tüm çalışmalarından tiksinerek, liderlik ettikleri kurumların Sovyetler Birliği'ne karşı Soğuk Savaş mücadelesi verdiği gençlik yıllarına dönmeyi hayal ediyorlar. Bir zamanlar Amerika'daki tartışmasız güçlerin (ve onların yurt dışındaki müttefiklerinin) kalıntılarının Rusya, Çin ve İran'dan gelen sözde tehditlere karşı yeni bir soğuk savaş başlatmak için silaha sarılma hevesine bakın.
Trump'a karşı çıkarken, Demokrat liderliğin ve Washington'daki seçkinlerin çoğu geçmişte kayboldu. Trump'ın maskesi düşürülecek ve Kremlin'in yeraltı çabalarıyla yasa dışı bir şekilde seçilen Rusya'nın temsilcisi olmakla suçlanacaktı. Rusya'nın yetenekleri absürt şekilde abartılmış ve hiç şüphesiz Vladimir Putin'i neşelendirip eğlendirmişti. Felaketle sonuçlanan kampanyasının tüm hesaplarının açıkça ortaya koyduğu gibi, Hillary Clinton'ın Trump'a karşı seçimi kaybetmesi için hiçbir yabancı kuruluşa ihtiyacı yoktu.
Amerika'daki Trump muhalifleri hayal kırıklıklarında yalnız değiller. Çünkü Brezilya'dan İsrail'e, Macaristan'dan Hindistan'a ve Türkiye'den Filipinler'e kadar popülist milliyetçi hükümetler, iktidarın vasıtalarını ele geçirdikten sonra asla yerlerinden edilmemiş görünüyor.
Bu başarısızlığın ortak bir özelliği, Trump tarzı rejimlerin (çoğu Trump'tan önce gelmiş olsa da) ulus devletin ülkeler içinde toplumsal sadakatin birincil odak noktası olmaya devam ettiği bir zamanda vatanseverliği tekeline alabilmesidir. Ülkelerine tarifsiz zararlar vermelerine rağmen, ulusun vatansever kurtarıcıları olarak başarıyla poz kesebildiler çünkü muhalifleri buna izin verdi.
Britanya, Fransa ve ABD gibi eski emperyal güçlerdeki solcular, yerli milliyetçiliği sömürgecilik ve ırkçılık tarafından lekelenmiş görüyor. Eski koloniler ve tabi ırkların kendi kaderini tayin hakkına daha kararlı bir şekilde sempati duyuyorlar. Tahmin edileceği gibi Jeremy Corbyn'in ortaya çıkardığı üzere, bu yaklaşım seçim yenilgisinin kesin bir reçetesidir. İyi eğitimli büyükşehir liberalleri, milliyetçiliği küreselleşen ve birbirine bağımlı bir dünyada modası geçmiş bir önyargı olarak görüyor.
İyi ya da kötü olabilen milliyetçilik, Trump tipi rejimleri destekleyen farklı çıkar koalisyonlarını birbirine bağlayan yapıştırıcıdır. Onlara karşı etkili muhalefet, vatanseverlik kartını geri alarak ve Trump yanlılarını ulusun gerçek düşmanları olarak tasvir ederek kuvvetli ama farklı güçlerden oluşan gevşek bir koalisyonu da bir arada tutmak zorunda.
* Patrick Cockburn'un tasarımdan kaynaklanan nedenlerle kısalttığımız başlığının tamamı şöyledir: Muhaliflerinin Trump'ın vatanseverlik kartını elinden alıp onu ulusun gerçek düşmanı olarak göstermesi gerekiyor ve bu yapılabilir
Independent Türkçe için çeviren: Onur Bayrakçeken
© The Independent