Beşeriyetin gördüğü en uzun sabır testi: Lübnan ekonomisi

1944'te bağımsızlığını ilan etmesinden 1970'lere kadar Orta Doğu'nun göz bebeği konumundaki Lübnan'ın son 45 yılı savaşlar ve mezhep kavgaları ile geçti. 30 yılın en derin ekonomik krizindeki ülkenin başkentindeki patlama ise kalan umudun yok oluşuydu

Beyrut'ta 4 Ağustos'ta gerçekleşen patlamada 100'den fazla insan yaşamını yitirdi/ Fotoğraf: AFP

31 Temmuz 2020… 
 

Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta dünyaca ünlü bir fast-food zincirinin yanında, 61 yaşında bir adam kendini vurdu.

Göğsünde ülkesinin bayrağı ve sabıka kaydının olmadığını gösteren adli sicil belgesini taşıyan cansız bedenin yanında bir de not vardı: 

Ben kâfir değilim. 

Bu, Lübnanlı besteci Ziad Rahbani’nin bir eserinde geçen cümlenin ilk kısmı. Kalanı ise şöyle devam ediyor: 

Ama açlık sapkınlıktır. 

Küçücük bir not açıklıyordu para birimi yüzde 80 değer kaybeden bir ülkedeki ekmek kuyruklarını, nüfusunun yarısının gıdaya ulaşmakta duyduğu endişeyi, günde 2-3 saat yaşanan elektrik kesintilerini, maaşları ödenmediği için iş bırakan doktorları, iptal edilen ameliyatları, eczanelerde “yok olan” ilaçları ve bir yıldır devam eden protestoları. 


4 Ağustos 2020… 
 

1970’lere kadar Orta Doğu’nun gözbebeği ve refah ülkesiyken, 1990’ların başında 15 yıllık bir savaştan çıkan, sonrasında beli doğrulmayan ve pandemiye 30 yılın en derin ekonomik kriziyle giren Lübnan’a ve 5 bin yıl beş medeniyete ev sahipliği yapan kadim başkenti Beyrut’a son darbe, yüzünü Akdeniz’e dönen kıyılarından geldi. 

Tonlarca amonyum nitratın Beyrut Limanı’nda depolandıkları yerde inflak etmesiyle oluşan, tarihe, atom bombalarına hedef olmuş Hiroşima ve Nagazaki’dekine benzer “mantar bulut” görüntüsüyle kazınan patlamada en az 100 kişi yaşamını yitirdi, bir o kadarı da kayıp. 
 

afp beyrut
Kare kare Beyrut Limanı'ndaki patlama ânı/ Fotoğraf: AFP


4 binden fazla insanın yaralandığı patlama için Beyrut Valisi Mervan Abbud, 300 binden fazla kişinin evini kaybettiğini, 10 ila 15 milyar dolar hasarın olduğunu söyledi.

15 milyar doların büyüklüğünü şöyle anlatalım: Lübnan, tamamını beş yılda alacağı 10 milyar dolarlık kredi için aylardır Uluslararası Para Fonu (IMF) ile pazarlıktaydı. 

“300 bin” ise şöyle bir sayı: Dünya Bankası verilerine göre 6,8 milyon insanın yaşadığı Lübnan, 1,5 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor. Yani neredeyse her beş kişiden biri mülteci. 

En az 1,2 milyon insanın yoksulluk sınırında yaşadığını belirten Dünya Bankası, 250 ila 300 bin Lübnanlının işsizler ordusuna katılacağını öngörüyor. 

Ülkede her 100 kişiden 35’i işsiz ve sadece Trablus kentinde bile toplam işgücünün yüzde 60’ı günde 1 dolardan az kazanıyor. 

Ekonomi Bakanı Raoul Nehme, haziranda The National’a verdiği röportajda Dünya Bankası’nı referans vererek pandemiden önce nüfusun yüzde 45’inin yoksulluk sınırında olacağının öngörüldüğünü ancak salgınla birlikte bu oranın yıl sonu için yüzde 60’a çıkarıldığını söylemişti. Bu, 4 milyondan fazla yoksul anlamına geliyor. 

Cam model paramparça, ekmek kuyrukları bitmiyor 
 

Lübnan çöküşün sınırında değil. Lübnan’ın ekonomisi çöktü. 


London School of Economics Uluslararası İlişkiler Profesörü Fawaz Gerges’e ait bu sözler. 

Patlamadan 15 gün önce Washington Post’a verdiği röportajda iç savaşın bittiği 1990’dan bu yana kurulan modelin başarısız olduğunu söylüyor Gerges ve ekliyor: Camdan bir evdi. Umudun geri gelmeyecek olmasından öte parçalandı gitti. 

Haziran sonunda iyiden iyiye kendini gösteren “ekmek krizi” bile Gerges’in dediklerini doğruluyor. 

Dünya Gıda Programı (WFP) verilerine göre tarım sektörü zayıflayan ülkenin gıda ihtiyaçlarının yüzde 80’i ithal ediliyor. İthalatın en kritik merkezini ise tahmin etmek güç değil: Beyrut Limanı. 

Aynı WFP, Ekim 2019- Nisan 2020 arasında gıda fiyatlarının yüzde 56 yükseldiğini söylemişti. Bu birçok bölgede yüzde 70’lere kadar çıkıyor. “Gıdaya erişim” konusunda endişe duyan Lübnanlıların oranı yüzde 49. 
 

reuters lübnan ekmek
27 Haziran'da Beyrut'ta çekilmiş bir ekmek kuyruğunun fotoğrafı/ Reuters


28 Haziran’da halk, hükümetin ekmek zammına izin vermemesi üzerine fırınlar ekmek dağıtımını durdurmuş ve fırınların önünde uzun kuyruklar oluşturmuştu. Hükümet 900 gram ekmeğin sübvansiyonunu 1500 Lübnan lirasından 2000’e çıkardı. 

Son olarak bugün bir açıklama yapan Ekonomi Bakanı Raoul Nehme, ülkesinin ekmek kriziyle karşı karşıya kalmadığını, fabrikalarda 35 bin ton un olduğunu söyledi. 

En fazla mülteciyi ağırlayan ikinci ülkenin göç kıyısındaki halkı 

Patlamadan önce halkın önemli kısmı gıda yardımları alıyordu ve hükümet, 2006’daki İsrail savaşından bu yana ilk kez yıl sonuna kadar 750 bin Lübnanlıya gıda yardımı yapılacağını duyurmuştu. 

Washington Post’a konuşan eski Lübnan Bakanı Nasser Saidi, yeni bir mülteci krizi konusunda uyarmış ve göçe zorlanacak kişilerin bu sefer Lübnanlılar olabileceğini söylemişti. 

Lübnan’da kaosun adı: Bankacılık 

Ülkenin uğraştığı bir başka kriz ise bankacılık sektöründe. 

Dolar, yaklaşık bir yıl önce petrol, ilaç ve buğday ithalatı için bin 500 Lübnan lirasına sabitlenmiş olsa da gerçek hayatta yaşananlar bambaşka. Zira, para birimi kara borsada 4 bin dolara kadar çıkıyor. 
 

Lorenzo Tugnoli The Washington Post
Patlamadan önce de birçok aile yemek yardımlarına muhtaç şekilde yaşıyordu/ Fotoğraf: Lorenzo Tugnoli/ Washington Post


Geçen yıl başlayan protestoların ardından bankalar, döviz hesaplarından para çekilmesini haftalık 200 ila 300 dolarla sınırlandırmıştı. Koronavirüs salgınını ortaya çıkmasıyla döviz hesaplarındaki mevduatların çekilmesini tamamıyla durdurdu. Daha sonra bu sınır, “iki haftada bir 200 dolar çekilmesi” şeklinde revize edilmişti. Lübnan bankaları, sermayenin yurt dışına çıkışının önüne geçme gerekçesiyle vatandaşın mevduatını alıkoymuş durumda. 

Hükümet ile gerilimi bitmeyen Lübnan Merkez Bankası’nın nakit operasyonları birimini yöneten Mazen Hamdan, “döviz bürolarından dolar satın alıp Lübnan para birini zayıflatmak” suçlamasıyla mayıs ayında gözaltına alınmıştı. 

Merkez Bankası’nın varlıklarını “şişirmenin” yolları 

Financial Times, 21 Temmuz’da yayınladığı haberinde EY ve Deloitte imzalı, 2018 tarihli rapora ulaştıklarını ve raporda Merkez Bankası’na 27 yıldır başkanlık yapan Riad Salame’nin Banka’nın varlıklarını “şişirmek” için bazı hesaplama tekniklerini değiştirdiğini iddia etmişti. 

Buna göre kamuoyu ile paylaşılmayan raporda 6 milyar dolarlık bir meblağ “finansal istikrar için senyoraj (paranın üretim maliyeti ile üzerinde yazılı değer arasındaki fark)” adıyla kaydedilmiş, bu “yeni isim” Salame tarafından belirlenmişti.  

Financial Times’ın aktardığına göre bu olağan dışı senyoraj hesaplaması Banka’nın 150 milyar dolarlık bilançosunda “diğer varlık” başlığı altına alınmıştı. “Diğer varlıklar”, 2018’deki 10 milyar dolarlık seviyesinden, Haziran 2020 itibariyle 38,6 milyar dolar seviyesine kadar çıktı. 

New York’taki Skidmore College’ın Ekonomi Profesörü Joerg Bibow’a göre herhangi bir varlığın değerinin hükümet kararı ile belirlenmesi “oldukça garip” bir durum. Her hesaplamanın bir standardı olduğunu söyleyen Bibow, Financial Times’a yaptığı açıklamada “Hiçbir hükümetin sayı uydurduğunu duymadım” demişti. 

“Diğer varlıklar” başlığının “senjoraj” ve “açık piyasa işlemleri” (Merkez Bankası’nın para birimi ticareti ve hükümet tahvilleri) dışında neler olduğu bilinmiyor. 

Nedir bu finansal mühendislik?

Merkez Bankası Başkanı Salame, konuyla ilgili mayıs ayında yaptığı açıklamada “Lübnan’ın çökmemesi için finansal mühendislik yapmamız gerekiyordu. Uluslararası seviyede üzerinde uzlaşılmamış hiçbir şey yapmadık” demişti. 

Salame’nin deyimiyle ülkeye dolar çekmek için döviz hesaplarının faizlerinin yüksek tutulması da “finansal mühendisliğin” bir parçası. Bankaların sunduğu mevduat faizleri yüzde 17’lere kadar çıkmış durumda. 
 

Riad Salame reuters
Merkez Bankası’na 27 yıldır başkanlık yapan Riad Salame/ Fotoğraf: Reuters


Söz konusu operasyonlar, Merkez Bankası’nın yabancı para rezervini artırırken, bankaların kârını da yükseltiyor. Ancak dolar çekmek için yapılan bu hamle, bir Ponzi şemasına benzetiliyor. İki basamaklı faizler, verimli endüstrilere yatırım yapılmasının tercih edilmemesine neden oluyor. 

2017’den ile Şubat 2019’a kadar geçen sürede 24 milyar dolar değerinde mevduat yaratıldı. Ancak 2017’de yüzde 8,6 olan bütçe açığı yüzde 11’e yükseldi. 24 milyar dolar, Lübnan’ın 54,6 milyar dolar değerindeki gayri safi yurt içi hasılasının (GSYH) üçte birinden fazla. Yani başta kritik önemdeki üretimlerin artırılmasıyla desteklenmesi gereken GSYH’ın önemli bir miktarı, bankacılıktan gelen, şu ekonomik ortamda riski yüksek döviz mevduatları. 

Beyrut merkezli finansal analist Dan Azzi, Washington Post’a yaptığı açıklamada yüksek faizli dolar mevduatlarının hükümete borç vermek için biriktiğini söylemişti.
 

beyrut protesto the guardian
Emekli maaşları 800-1000 dolar aralığından 150-200 dolar aralığına düşürülen emekli ordu mensupları temmuzda Şehitler Meydanı'nda protesto düzenlemişti/ Fotoğraf: Achilleas Zavallis/ The Guardian


“Elitler kazanıyor, sıradan Lübnanlılar çok kötü bir bedel ödüyor”

Uluslararası Para Fonu, haziranda yaptığı açıklamada Merkez Bankası’nın yaklaşık 49 milyar dolar kaybettiğini duyurmuştu. Bu, Dünya Bankası’nın 2019 verilerine göre ülkenin ekonomik üretiminin yüzde 90’ı. 

IMF verilerine göre ülkedeki borçluluğun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2018 sonu itibariyle yüzde 151’di. 2020’da bu oranın yüzde 162’ye çıkması bekleniyor. Başbakan Hassan Diyab, geçen aylarda ülkesindeki kamu borcunun 90 milyar doları aştığını söylemişti. Bu borç, mart ayında temerrüde düşmüştü. 

Lübnan'ın IMF ile müzakere ekibinin kıdemli ikinci üyesi, haziran sonunda Kamu Maliyesi Genel Direktörlüğü görevinden istifa eden Alain Bifani, Financial Times’a yaptığı açıklamada bankacıların, Ekim 2019’dan bu yana 6 milyar doları ülke dışına çıkardığını söylemişti. 
 

indir.jpeg
Lübnan'ın eski Kamu Maliyesi Genel Direktörü Alain Bifani/ Fotoğraf: Reuters


Bifani, “Siyasetin ve bankacılığın elitleri hiçbir kayıp yaşamadan sistemin avantajlarından faydalanıyorlar. Sıradan Lübnanlılar çok kötü bir bedel ödüyor” demişti. 

Uluslararası yardım gelir mi?

Patlamanın ardından birçok ülke Lübnan’a insani yardım sunacağını açıklarken, patlamadan önce, özellikle mayıstan bu yana devam eden IMF görüşmeleri sürecinde hiçbir taraf o kadar da istekli değildi. 

Uluslararası toplum, Lübnan’dan ekonomiden fikir özgürlüğüne kadar geniş bir alanda reform, “yolsuzluk” iddiaları karşısında şeffaflık bekliyordu. 

IMF Başkanı Kristalina Georgieva, 26 Haziran’da yaptığı açıklamada devam eden görüşmelerde başarı sağlanması için bir neden görmediğini söyleyerek “Sorunun merkezi, Lübnan yönetiminin ülkenin hedefleri konusunda bir fikir birliğine varıp varamayacağı” demişti. 

Georgieva’nın bir buçuk ay önce bahsettiği “fikir birliksizliği”, Dışişleri Bakanı Nasif Hitti’nin 3 Temmuz’daki istifasıyla sonuçlanmıştı. 

Hitti, Lübnan halkının istediği ve uluslararası toplumun kendilerine yapılması konusunda çağrıda bulunduğu "kapsamlı yapısal reformu" gerçekleştirmek için ülkesinde etkili bir iradenin bulunmadığını söylemişti.
 

Nasif Hitti.jpeg
Eski Lübnan Dışişleri Bakanı Nasif Hitti/ Fotoğraf: Reuters


“Lübnan halkının çıkarları etrafında bir araya gelinmezse gemideki herkes boğulacak” diyen Hitti, "Yolsuzluk ve sömürüye karşı adil ve sosyal bir devletin tesisi için halk ayaklanmalarının yaşandığı bir ortamda Dışişleri Bakanlığı sorumluluğunu devam ettirme kararı sıradan bir mesele değildir” ifadelerini kullanmıştı. 

İsrail ve kapı komşusu Suriye arasında pamuk ipliğine bağlı bir jeopolitik pozisyonda bulunan Lübnan’a Körfez’in zengin ülkelerinden de yeşil ışık yanmadı. 

2006’da İsrail savaşı sonrası ülkenin toparlanması için bir miktar destek sağlayan bu ülkeler, “İran tarafından desteklenen Hizbullah’ın dominant bir güç olduğu ülkeye ilave destek sunmayacağız” açıklamasını yapmıştı. 
 

lübnan 1950ler afp
1950'lerin Beyrut'u... Şehitler Meydanı/ Fotoğraf: AFP


Lübnan siyasetinin son bir yılı 

Farklı din ve mezheplere dayalı siyasi bölünmeler açısından oldukça kırılgan bir yapıya sahip Lübnan ekonomisinin, 1975-1990 yıllarındaki iç savaştan bu yana en büyük krizi yaşıyor. 

Lübnan'da ekonomik kriz ve hükümetin vergi politikalarına karşı düzenlenen gösteriler üzerine Saad el-Hariri'nin başbakanlığındaki 30 üyeli Ulusal Birlik Hükümeti, 29 Ekim 2019'da istifa etmişti.
 

hariri.jpeg
Saad el-Hariri, Aralık 2016 ile Ocak 2020 arasında Başbakanlık koltuğundaydı/ Fotoğraf: Reuters


Hariri'nin yeniden başbakanlık görevine yanaşmaması üzerine Şii Hizbullah örgütü ve siyasi müttefikleri, eski Eğitim Bakanı Hassan Diyab'ın başbakanlığında 20 üyeli yeni hükümetin kurulmasını sağlamıştı.

Hükümet, her yıl 2 milyar dolar olmak üzere 5 yılda toplam 10 milyar dolar kredi almak için Uluslararası Para Fonu ile müzakerelere başladığını açıklamıştı.


*****

“Açlık sapkınlıktır” olmuştu 61 yaşında intihar eden Lübnanlının son sözü. 

Beyrut Limanı’ndaki patlamada evlerinin içindeyken ölen yüzlercesinin ise son cümleye vakti bile olmadı. 

Başbakan’dan Savunma Bakanı’na kadar yönetimin ağzında hep aynı cümle vardı: Sorumlular cezalandırılacak. 

2016’dan bu yana cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan ve liman deposunda 2 bin 750 ton amonyum nitratın bekletiliyor olmasının kabul edilebilir olmadığını söyleyen Mişel Avn’ın da dilinde aynı yemin. 

Ve sorumluların “cezalandırılması”, 2014 yılından bu yana 'depolama ve güvenliği denetleyen' tüm Beyrut liman yetkililerinin ev hapsine alınması ile başladı. 

İlerleyen günlerde “cezalandırma” nereye genişler, yetkili herkesin çuvaldızı eline alıp almayacağı ise meçhul. 

Lübnanlı oyuncu Nidal Al Achkar, The Guardian’a verdiği röportajda şöyle açıklıyor ülkesinde bitmeyen “meçhulleri”: 
 

Savaş bittiğinde insanlar aynı masa etrafında toplanıp kendilerine sorular sormadı.

Para, güç ve din, yüzlerce yıl birlikte çalıştı. Biri düşse, diğeri onu kaldırırdı. Bu, mezhepçilik ve aile gelenekleri üzerine kurulu bir dünya, geleceğe bakan fikirlere değil. 



 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU