Kölelikteki acılar kimsenin tekelinde değildir

Kölelik insani ilerlemeyi engelleyen ve herkese zarar veren bir kötülüktü. Tarih boyunca kölelerin büyük bir kısmını siyahlar değil, beyazlar oluşturdu

Fotoğraf: Pixabay

ABD ve İngiltere başta olmak üzere Batılı ülkeler servetlerini Afrika'dan gelen siyah kölelere mi borçlu?

Bu ve bununla ilgili sık sık gündemde gelen diğer sorular, ABD ve Avrupa'daki protesto gösterileriyle birlikte son haftalarda yeni bir ivme kazandı.

2009 yılında Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen Evian’daki uluslararası bir sempozyumda konuşan Rahip Jesse Jackson'ı şaşkınlıkla dinledik.

ABD’deki siyahi topluluk içerisindeki aktivistlerden olan insan hakları savunucusu Rahip Jackson, herkesin önünde Afrikalı kölelerin Amerika'yı bir vatan olarak inşa ettiklerini söyledi.

First Lady Michelle Obama 2016’da televizyon izleyicilerine, her sabah Beyaz Saray'da nasıl uyandığını ve burayı ‘köleler tarafından inşa edilmiş bir ev’ olarak düşündüğünü söyledi.

Londra Belediye Başkanı Sadiq Khan geçen hafta yaptığı açıklamada, “Servetimizin çoğunun köle ticaretinden kaynaklanması, üzücü bir gerçek” dedi.

Bu açıklamada üç sorun var.

Birincisi, eğer tarihin en zengin toplumları köleler tarafından inşa edilmişse, kölelik mutlak anlamda bir kötülük olarak görülmeyebilir.

İkinci olarak böyle bir sözün, köle olmayan insanların büyük çoğunluğunun ‘bütün işlerini kölelere yaptırıp rahat koltuklarında keyif sürdüklerini’ varsaymasıdır.

Kölesi olmayan milyonlarca insan bunu haksızlık olarak görecektir.

Roma İmparatorluğu zamanından bu yana köleliğe karşı çıkanları ve köleliği sonlandırmak için zaman zaman onlarla birlikte savaşanları kastediyorum.

Üçüncü ve en önemli sorun ise Jackson, Khan ve Michelle Obama'nın basit anlamıyla yanılıyor olduklarıdır.

Reddetmesi en kolay olan Michelle Obama'nın iddiasıyla başlayalım.

Sekiz yıl yaşadığı Beyaz Saray, ilk kez 1902 yılında inşa edildi.

Şu anki halini, ABD'nin 1865'te köleliği kaldırması ve 1869'da eski kölelere vatandaşlık vermesinden çok daha sonra, 1950'li yıllarda bugünkü halini aldı.

Binanın inşasında Afro-Amerikan olarak bilinen işçiler vardı, fakat bunlar köle değillerdi.

Siyah kölelerin Amerika'yı neredeyse tek başlarına inşa ettikleri iddiası da şüphelidir.

Siyah köleler, bir kıtanın kontrolünü ele geçirecek ve burayı dünyanın en büyük ekonomisine dönüştürecek kadar sayıca çok değillerdi.

Amerika’yı oluşturan 13 İngiliz kolonisi, yaklaşık 320 bin Afrikalı köleyi içerisine aldı.

Amerikan İç Savaşı sırasında kölelerin bulunduğu ülkelerde yoğunlaşan nüfusun yaklaşık yüzde üçünü siyah köleler oluşturuyordu.

Bugün siyahlar, Karayipler de dahil olmak üzere çoğunluğu dünyanın diğer yerlerinden gelmekle birlikte nüfusun yüzde 12'sini temsil ediyorlar.

Bunların arasında Barack Obama, Colin Powell, Susan Rice ve Harry Belafonte gibi önemli isimler de var.

Amerika’nın ekonomik gücü, ‘doğal kaynakların bolluğu ve çok sayıdaki göçmen işçileri’ üzerine inşa edildi.

1970'lere kadar bu göçmenlerin çoğu Avrupa'dan geliyordu. Fakat Amerikan başarısının anahtarı, kaotik bir bağlamda başından itibaren kendini gösteren serbest meslekti.

Ancak zamanla mega projelere izin verildi. Bunların hepsi köleliğin kaldırılmasından sonra ortaya çıktı.

Yarı-köle mesabesindeki Çinli köleler, ABD demiryolu ağının inşasında büyük rol oynadılar.

Amerika’daki büyük ekonomik büyüme dönemlerinde, siyahlar önemli bir rol oynayamadılar.

Bu, kısmen ırksal önyargılardan kısmen de eğitim fırsatlarının eksikliğinden kaynaklanıyordu. Bu nedenle, ülkenin inşasında ciddi bir rol oynayamadılar.

İngiltere'deki ekonomik büyüme, ‘ilhak hareketi’ olarak bilinen şeyle başladı. Adada siyahların olmadığı bir zamandan bahsediyoruz.

İlhak, sermayeyi artırmak için toprağın teminata dönüştürülmesi anlamına geliyor.

Tahıl Yasaları’nın (Corn Laws) yürürlükten kaldırılması, serbest ticaretin önünü açtı ve korsan filosunu deniz ticaret filosuna dönüştürdü.

Bu, İngilizlerin ve daha sonra da İskoçların ilk olarak küresel ticaretin önünü açmalarını sağladı. Bir kez daha siyahlar neredeyse hiçbir rol oynamadı.

Transatlantik köle ticareti ve buna bağlı Karayip şeker kamışı tarlaları büyük bir serveti de beraberinde getirmiş olsa da bu, yalnızca Londra, Liverpool ve Bristol'da onlarca ailenin zenginleşmesini sağlamıştı.

Köle ticaretinden kazanılan servet, İngiliz ekonomisindeki yatırımların yüzde üçünden daha az olmasına rağmen köle tüccarları parlamentoda sandalye satın alabiliyorlardı.

Kölelikten olumsuz etkilenen sadece İngiliz ekonomisi değildi. Sanayi Devrimi’yle yeni bir dönem açılana kadar köle ticaretinin tüm dünya ekonomisini köleleştirdiği söylenebilir.

Fransız iktisatçı Marc Florby, “Sosyal İlerleme İçin Bildirge” başlığını taşıyan bir yazısında, köleliğin son bulmasıyla ‘dünya çapında muazzam üretken kapasitelerin nasıl ortaya çıktığını’ açıkladı.

Kölelik kaldırıldıktan sonra, küresel GSYİH her 15 yılda bir iki katına çıktı.

İlk küresel ekonomik atılım 1892'de Sanayi Devrimi ile geldi.

İkinci ve en önemli atılım ise İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra 1945'te yaşandı.

1950 ve 2008 yılları arasında İngiliz ekonomisinin büyüklüğü üç katına çıktı.

Kapitalizm doğası gereği kölelik karşıtıdır. Çünkü kapitalizm, üretim maksimum hareketliliği elde etmeye çalışır: Toprak, iş ve sermaye.

Eğer topraktan daha fazla kar elde edilebilecekse mevcut kullanımı değiştirilecektir.

Eğer yatırımınız size daha fazla getiri sağlayacaksa bu yatırımların yönünü değiştireceksiniz.

Ancak kölelik, bütün biçimleriyle birlikte hareketliliği önleyen bir olgudur.

Dolayısıyla gerektiğinde işe alabileceği ve gerektiğinde işten çıkarabileceği bir sistem isteyen kapitalist için kabul edilebilir değildir.

Diğer ülkeler de köleliğin sona ermesinden faydalandı. Rusya, Gogol’un ‘Ölü Canlar’ kitabında ayrıntılı olarak anlattığı sistemden çıktığında sanayileşmeye başladı.

Nitekim 19'ncu yüzyılın ikinci yarısında yıllık yüzde 10'un üzerinde bir büyüme oranına ulaştı.

Hindistan’da bir kölelik biçim olarak görülebilecek kast sisteminin sarsılmasının ardından ekonomisinin büyüklüğü 60 yılda beş kat arttı.

İran'da köle ticareti 1895'te kaldırıldı, fakat köleler özgür bırakılmadı. Kölelere 1929 yılında vatandaşlık verilmesiyle birlikte İran, modern bir ulusal ülke haline geldi.

Kölelik insani ilerlemeyi engelleyen ve herkese zarar veren bir kötülüktü.

Tarih boyunca kölelerin büyük bir kısmını siyahlar değil, beyazlar oluşturdu. Kurbanlar sadece siyahlar değildi.

Köle veya köle sahibi olmayan insanlar bile yavaş ekonomik kalkınma için ağır bir bedeller ödedi.

Kölelikteki acılar, kimsenin tekelinde değildir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU