Rishi Sunak ve Keir Starmer açısından iyi bir hafta oldu. Daha şimdiden, gelecek bu ikisindeymiş de Boris Johnson mazide kalmış gibi hissettiriyor. Parlamenter siyasete dair eski bir özdeyişe bakılırsa Sunak, Johnson'ın düşmanı; Starmer ise muhalefeti konumunda. Hayır, Sunak'ın Başbakan'ın şahsi hasmı olduğunu söylemiyorum, sadece Starmer'a nazaran Johnson açısından daha acil bir tehdit oluşturuyor diyorum.
Sunak'ın iyi geçen haftasının içinde, John Lewis mağazasının 8 Haziran'da sosyal mesafeli açılış hazırlıklarına yardım ederken görüntülenmesi ve içlerinden birçoğunun Sunak'ın ne kadar da etkileyici biri olduğuna dair övgüler yağdırdığı Muhafazakar Partili parlamenterlerle gerçekleştirdiği Zoom toplantısı da yer aldı. Maliye Bakanı bir alışveriş ülkesine kendisini asla bile bile ucuza satmayacak bir muhafız olarak sunarsa Orta Britanya'nın kalbine doğrudan erişecektir.
Eğer 1922 Muhafazakar Partili Parlamenterler Komitesi'ne kendisini, bizi ulusal gelirde yüzde 25 düşüş yaşanan vadiye sokan başbakanın aksine, o vadiden çıkaracak kişi olarak sunarsa, o zaman 1922'den bu yana Muhafazakar Partili başbakanları yaratan ve yıkan bu camianın sadakatinde özel bir yer edinir. 1922 Komitesi tabii 1923'te kurulmuş olsa da adını muhalefette yer alan Muhafazakar parlamenterlerin David Lloyd George'a karşı isyan bayrağı açıp başbakanlığa Bonar Law'u getirmesinden sonra 1922'de yapılan seçimlerden almıştı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Starmer'ın iyi geçen haftasıysa, zorlu Başbakan'a Sorular oturumunu ustalıkla idare etmesine ve Tony Blair'den bu yana muhalif bir liderin sahip olduğu en iyi anket oranlarının tadını çıkarmasına sahne oldu. Starmer 10 Haziran'da Avam Kamarası'nda Johnson'a ilkokul çağındaki çoğu çocuğun yaz tatili öncesi okula dönmesine yönelik İşçi Partisi'nden gelen muhalefetle baş edemediği gerekçesiyle fırça çekti. Siyasetin ne kadar adaletsiz olabileceğine şaşırmış gibi görünmeyi başaran Başbakan, rakibini avukat olmakla suçladı. Starmer'a gelince, bu sözü gerçekten bir hakaret saymışa benziyordu.
Starmer kamuoyu anketi tanrılarınca da ödüllendirildi: Ipsos MORI, Starmer'ın net uygunluk oranını 31'in üzerinde buldu. Bu oran, Aralık 1994'te Blair'in kırdığı bir önceki rekora eşdeğer çıkarken, hatta bu aşamada liderliğinin iki ayını doldurmuş durumdaki Blair'in oranlarını bile aştı.
Siyasetle ilgili bir yazı kaleme alırken Starmer'ın bir önceki selefinden bahsetmeden yazmaya çalışıyorum ama Jeremy Corbyn'in en iyi net uygunluk oranının, bir seçim kaybetmesinin hemen sonrasında yani Temmuz 2017'de eksi bir olduğuna dikkati çekmezsem Matt Hancock'un vatandaşlık vazifem olduğunu söylediği bir işi yerine getirememiş olurum.
Dünya Başbakan'ın etrafını kuşatıyor. Rakibi önden, düşmanı arkadan yaklaşıyor. Tecrit kurallarını bariz biçimde ihlal eden Dominic Cummings'in yanında durma kararı Johnson'a o kadar çok halk desteği kaybettirdi ki şimdilerde heykellerle ilgili tweet atacak duruma düştü.
Hepsinden önemlisi Johnson, ülkenin koronavirüs hakkında anlattığı hikayenin kontrolünü de kaybetti. Bilim insanları şimdi bildiklerini o sıralar biliyor olsalardı daha erken tecrit önerisinde bulunacaklarını söylüyor ama bunu yapmadılar.
Esasında Cummings'in tavsiyesi ve Johnson'ın kararıyla kabul edilen en sert önlemler, bu tedbirlerle ilgili Acil Durumlar için Bilimsel Danışma Kurulu (SAGE) belirlenmeden önce alınmıştı. Doğrusunu söylemek gerekirse Johnson bilimi takip ediyordu ancak peşinden gittiği bilim, epidemiyolojiden ziyade kamuoyu araştırması bilimiydi. Salgından korku duyan ve diğer ülkelerin tecridini seyreden kamuoyunun fikri bilim insanlarınınkinden önce geliyordu.
Yine de çoğu insanın inandığı anlatı, Johnson'ın tecritte fazla yavaş kaldığı ve Birleşik Krallık'ın (BK) bir milyon kişi başına düşen ölü sayısında dünyanın en kötü oranlarından birine sahip olmasının sorumlusu olduğu yönündeydi. Siyaset gerçekten adil değil. Eski maliye bakanlarından Lord Lamont'un geçen yıl King's College London ziyaretinde söylediği bir şeyi hatırlıyorum. Bir gün taksiye bindiğinde kim olduğunu anlayan şoförün "Sen şu Norman Lamont'sun, değil mi?" dediğini anlatmıştı.
Lamont, "Hayır, pek çok kişi ona benzediğimi söylüyor" demiş.
Şoför de "Hayır, hayır… Sen Norman Lamont'sun. Bir keresinde hayatını kurtardım" diye diretmiş.
Lamont, "Öyle olduğunu sanmıyorum" demiş.
Israr eden şoförse, "Evet öyle… Bir gün Pall Mall'da giderken yolcum seni gördü ve ‘İşte Norman Lamont piçi, üzerinden geçersen sana iki kat para veririm’ dedi” diye konuşmuş.
Bu hiç de adil değildi. Zira 1992'de sterlin Avrupa Döviz Kuru Mekanizması'ndan çıkarıldığı sırada maliye bakanlığı koltuğunda oturan Lamont, bu politikayı asla desteklememiş ve bitişinde zamana meydan okuyan bir faiz oranı politikası inşa etme fırsatını yakalayarak 16 yıllık istikrarlı ekonomik büyümenin temellerini atmıştı.
Buna rağmen Lamont, Avrupa Döviz Kuru Mekanizması (ERM) üyeliğinin neden olduğu zorluklar sebebiyle kamuoyunca suçlanmış ve yerini 1993'te dost canlısı Ken Clarke'a bırakmıştı.
Şimdi de sıra Boris Johnson'da. Bilim insanlarının tavsiyesine uydu, hatta tecrit kararında onların biraz ilerisine bile geçti ancak yine de kamuoyu Britanya'nın koronavirüsün en sert vurduğu ülkelerden biri olmasını onun suçu sayıyor. Bu arada iki metrelik sosyal mesafe kuralını (kamuoyunun fikrini hiçe sayarak) kırpmak isteyen Sunak'la, çocukların okula dönmesi konusunda birbirine zıt iki şeye aynı anda talip Starmer, Johnson'ın sayıları gitgide artan lejyonlarının sergilediği dalkavuklukların ve rakiplerinin yaptıklarının tadını çıkarıyor.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik
© The Independent